Kaz Dağları ve Salda gölü –tabi ki diğerleri– için ağlarken, size “Bir sesin gücü Power of One Voice)”nü hatırlatacağım. Çünkü, hem doğayı koruma yolunun ne kadar zorlu olduğunu, hem de sadece 1 kişinin neler yaratabileceğini hatırlatmak istiyorum.
Deniz Biyolojisinden, Kuşlara
Bu sesin sahibi “Rachel Carson”[1]. 1907-1964 yılları arasında yaşamış, Amerikalı deniz bilimcisi. Çok şey yapmış ama en önemli özelliği, 1962 yılında yayınladığı “Silent Spring (Sessiz Bahar)” kitabı. Bu kitap modern çevre hareketinin başlangıcı kabul edilebilir. Hayatı hakkında kitabının adını taşıyan bir dökümanterde hayatı ve çalışmaları anlatılıyor. Ben Netflix’den seyrettimdi ama kontrol ettim, şu anda yok.
Rachel Louise Carson, kariyerine ABD Balıkçılık Bürosu’nda deniz biyologu olarak başlamış. Daha o zamandan da doğa korumacısı. Çünkü büronun arşivindeki bilgileri değerlendirerek şaşırtıcı bir kitap yazmış. 1951’de yayınlanan “The Around Our Sea”, halkı deniz içindeki yaşam konusunda bilgilendirmiş. Daha önce bilinmeyenleri ortaya koymuş. Üstelik bu kitabı yazarken, bir kez bile denizaltına dalmamışken.
Sonra bu kitabın devamı gelmiş ve bu deniz üçlemesi, kıyılardan, derinliklere doğru okyanus yaşamının tamamını –o zamanki bilgiler çerçevesinde– anlatmış. Bu nedenle denizaltı bilimcilerinin de anası sayılabilir.
Ama Carson’un esas faydası, DDT’nin zararlarını ortaya çıkarması konusunda olmuş[2]. 1939’larda keşfedilen DDT’nin yani böcek ilacının yaygınlaşması 2ci dünya savaşı sonrasına dayanıyor. Savaşın ateşi arasında çoğalan sağlık sorunları ve özellikle sıtmayı yaratan sivrisinek konusu, DDT’nin popülerleşmesine yol açmış[3]. DDT o dönemde, “Tarımda Yeşil Devrim” olarak da sunulmuş. Aşağıda o yıllardan kalan bir görüntü var.
Carson dökümanterinde, daha da trajikomik, bir sahne var. DDT’nin doğrudan havuzdaki insanlar üzerine sıkıldığı eskiden kalma görüntüler görüyorsunuz.
Carson DDT’nin sadece böcekleri değil, kuşları, balıkları ve doğayı öldürdüğüne dikkat çekmiş
Carson’un Silent Spring dönemini biraz anlatalım. Çünkü bu dönem aynı zamanda, dopğayı savunan insanların neler çekebildiğini, para nedeniyle doğayı bozmaya aldırmayanların nasıl çirkinleşebileceğini gösteriyor.
1950’lerin sonlarında, Carson, dikkatini doğayı korumaya, özellikle de sentetik böcek ilaçlarından kaynaklandığına inandığı bazı sorunlara yöneltmiş. O dönem DDT’nin zararlı olabileceğini farkına varan bazı toprak sahipleri ve bilim adamları da varmış. Ancak ya gerekli ilgiyi toplayamamışlar, seslerini duyuramamışlar ya da konuşmaktan korkmuşlar.
Çünkü o dönem, bu seslere karşı çalışan gruplar da var. En başta da üretici olan kimya firmaları.
Carson, bu toprak sahibi ve ortaya çıkamayan bilim adamlarından kanıtlar toplamaya başlamış. Sonra elindeki kanıtları değerlendirdiği kitabını hazırlamaya ve bir yandan da yeni tespit edilen kanseri ile uğraşmaya çalışmış. Sonuçta çevre endişelerini, pestisitlerin (kalıntı) ne yaptığını “Silent Spring” isimli kitapta dile getirmiş.
Kitapta kuşları, hayvanları ölmüş bir sessiz baharı anlatmış ve Amerikan kamuoyunda şok yaratmış.
Kitabın giriş bölümü “yarın için bir masal” adını taşıyor. Carson, hedeflenen zararlı böceklerin ilaçlara karşı direnc geliştirdiği ve gelecekte zayıflamış ekosistemlerin beklenmedik istilacı türlere yenik düşeceğini söyleyerek, gelecek sonuçları da öngörmüş.
Silent Spring’in en önemli teması, insanların doğal dünya üzerindeki güçlü ve çoğu zaman ters olan etkisi. DDT iyi bir örnek, ancak diğer sentetik kalıntıların çoğu da doğaya zarar veriyor. Kitabın çoğu, pestisitlerin doğal ekosistemler üzerindeki etkilerine yönelik.
Kimya Endüstrisi Bilerek Dezenformasyon Yapıyor
Carson kitabında, kimya endüstrisini bilerek dezenformasyona neden olmakla da suçlamış. Aynen Kaz Dağlarında altın arayan firmanın, bugünkü gösterileri “arkasında politik ajanda var” dezenformasyonu yapması gibi.
Tahmin edileceği üzere, kimya firmaları da derhal Carson’u suçlamaya başlamış ve itibarını zedelemeye çalışmışlar. Hatta bazı bilim adamlarını da Carson’un üzerine sürmüşler. “Bilimden uzak, duygusal kitap yazıyor” ya da “Histerik bir kadın” gibi cümleler var. Komiktir, eski ABD Tarım Bakanı Ezra Taft Benson, Eski ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’a yazdığı bir mektupta, fiziksel olarak çekici olmasına rağmen evlenmemiş olduğu için “muhtemelen Komünist ” olduğu sonucuna varıldığı bildirilmiş.
Kimya şirketleri ve ilgili kuruluşlar, bir yandan da kendi broşürlerini ve pestisit kullanımını teşvik eden ve savunan makaleler üretmişler.
Bütün bunlara sessizce katlanan Carson, çıktığı tek TV programında sakin ve bilimsel anlatımı ile “histerik bir felaket tellalı olmadığını” göstyermiş. Bütün bunlara karşı müthiş bir cevap vermiş.
Konuya yakın akademisyenlerin de araya girip, desteklerini bildirmesinin arkasından, Kimya endüstrisinin kampanyası geri tepmiş.
Sonuç; “Sessiz Bahar” kitabı potansiyel pestisit tehlikeleri hakkında halkın bilinçlendirilmesini artırdı. ABD Çevre Koruma Ajansı’nın kurulmasına yol açan taban çevre hareketine de ilham verdi.
1964’de ölen Carson, hasta haliyle Başkan John F. Kennedy’nin Bilim Danışma Komitesinin önünde ifade vermiş. Komite, 15 Mayıs 1963’te Carson’ın bilimsel iddialarını büyük ölçüde destekleyen raporunu yayınlamış.
Rachel Carson’a Saygımız Büyük
Hangi ülkeden olursa olsun, doğaya saygı gösteren herkese saygımız büyük. Carson da, cesur yaklaşımı ve titiz araştırması ile herkesin saygısını hakediyor. Tek başına yarattığı ivmeyi bugün de görüyoruz.
Ancak o zaman kimya endüstrisi, bugün altın endüstrisi, para kazanmak uğruna, doğayı tahrip ediyor. Üstelik utanmadan dezenformasyon yapıyor.
Buna karşı hepimizin durması lazım. Özellikle Kanada’da yaşayan arkadaşlarımızın başlattıkları “Su ve Vicdan” nöbetini, sonuç alana kadar devam ettirmelerini öneriyoruz.
Toronto 'da Alamos Gold şirketinin önünde Su ve Vicdan nöbeti başladı. Pazar gününe kadar sürecek. pic.twitter.com/chycTtUNon
— Kanada Geyikleri (@KanadaGeyikleri) August 22, 2019
[1] Rachel Carson
[2] DDT