Bu söyleşinin Fransızcasını Ali Türek, Co-fondateur de la communauté “Les Turquoises”: “Entre la Turquie et la France Nous voulons construire des ponts culturels” linkini tıklayarak okuyabilirsiniz.
Galatasaray Üniversitesi’nden arkadaş üç genç çalışmak için Paris’e gider ve Türk kültürünü tüm çoğulluğuyla Fransa’da tanıtmak için “Turkuazlar”(Les Turquoises) adıyla bir topluluk kurarlar. Aralarına Fransız gençler de katılır ve sekiz kişi olurlar. Kısa sürede etkileri büyür ve konferanslar, sergiler, Youtube programları ve konserler düzenlerler. Topluluğun kurucularından Ali Türek ile “Turkuazlar”ın geçmişini, bugününü ve geleceğini konuştuk.
“Les Turquoises” fikrinin nasıl ortaya çıktığını bize açıklar mısınız?
Başlangıç fikrimiz, Türkiye kültürünü tüm çoğulluğuyla tanıtacak kültürel bir platform oluşturmaktı. Açılış cümlesi olarak “Les Turquoises ont vu le jour”u seçtik: ‘Turkuazlar, hayata gözlerini açtı!’ diye çevirebiliriz. Tıpkı bir doğum gibi, oldukça doğal bir şekilde gelişti her şey. Her zamanki coşkusuyla, Emir’den gelen bir telefon görüşmesi ilk adımlarımız için bize itici güç oldu. Galatasaray Üniversitesi’nden arkadaş olan üç genç, A’dan Z’ye, “Les Turquoises”ı yarattık; Emir Tuközoğlu, Ali Türek ve Ceylan Türtük.
Topluluk üyeleri kimler ve amacınız nedir?
Sanata, edebiyata ve müziğe tutkulu sekiz genciz… Türkiye’den gelen üç genç platformu oluşturduk. Ve dünyanın dört bir yanından farklı kültürleri merak eden tutkulu Fransızlar kısa süre sonra ekibe ve Les Turquoises’ın ruhuna katıldı.
Ali, Emir, Aude, Esra, Aude, Uzay, Maela ve Hatun… Bugün tam anlamıyla karma bir ekibiz ve baştan beri yatay yönetişimi seçtik. Her zaman kolay olmadı ama kararlı olunca, işler daha kolay ilerliyor. Yasal olarak dahil, şu anda başkanımız veya sekreterimiz yok. Tüm kararlar, aramızda istişare içinde, birlikte alınır.
Ana arzumuz, Paris ile İstanbul arasında, Fransa ile Türkiye arasında ve hatta ötesinde bir kültür köprüsü oluşturmaktır.
Topluluğunuz yeni, neler organize ettiniz ve insanların tepkileri neler oldu?
Nispeten kısa bir sürede kültürel bir platform misyonunu yerine getirmek istedik. “Les Turquoises”, Türkiye’den Brezilya’ya her kültürden sanatçı ile, konferanslar, sergiler, Youtube programları ve konserler düzenledi. İlki büyük şair Nazım Hikmet’e, diğeri de ‘kadın sözü’ne, dünyanın dört bir yanından tüm kadın şairlere adanmış şiir geceleri düzenledik. .
Ayrıca bu eşsiz anların izlerini turquoises.org sitemizde arşiv için tutmaya çalışıyoruz.
Çok çabuk Turquoises hayranlarının ortaya çıktığını gördük. Arkadaşlarımız ve daha da fazlası. Bugün, gelecek etkinliklerimizden haberdar olmak için binden fazla insan bizi yakından takip ediyor. Turquoises çevresinde yeni arkadaşlıklar kurulduğunu gördük, bu güzel bir tılsım ve bizi çok mutlu ediyor.
Fransızların Türkiye ve Türkler hakkındaki yargıları gerçekten olumsuz mu? Ve Türklerin de Fransa hakkında ön yargıları var mı? “Turkuazlar” kültürel köprüler oluşturmaya ve insanlar arasındaki anlayışı güçlendirmeye nasıl yardımcı olabilir?
İnsanlar arasındaki karşılıklı anlama, genellikle çok karmaşıktır ve ülkeler arasındaki ilişkiler genellikle yanlış anlamalar için bir katalizör olabilir. Yine de bir şeye derinden inanıyoruz: Ön yargıları yıkmanın ve insanları karşılıklı anlayış içinde bir araya getirmenin özgür ve yaratıcı sanattan daha iyi bir yolu yok. Sanat o noktada benzersizdir.
Paris ile İstanbul veya Fransa ile Türkiye arasındaki yurttaşlar, köprüler oluşturmak sizin için neden önemli?
İstanbul ve Paris, bizim şehirlerimizdir. Büyüdüğümüzü gördüler. Bizi şekillendirdiler, yarattılar bir şekilde. Kültürel ve sanatsal buluşmalar kanalıyla, bu birlikteliğe bir saygı duruşu sunmak istiyoruz.
Paris’te Türk kültürü ne durumda?
Türkiye ile bağlantılı kültür merkezleri ve dernekler var ama biz “sınırsız” olarak nitelendirilebilecek bir tutum içindeyiz, coğrafi veya başka engellerle sınırlanmadan köprüler kurmayı hedefliyoruz. Pek çok fikri olan ve bunları gerçekleştirme tutkusu olan genç ve dinamik bir ekip olarak, bu girişimlerle çok iyi temas halindeyiz. Her şeye duyarlı ve açığız !
2020 öğretim yılının başlangıcı için Fransızların Türk kültürünü daha iyi tanımasına ve anlamasına yardımcı olacak bir dizi konferans olan “Je t’aime moi non plus” (Ben de seni seviyorum) adıyla harika bir program hazırladınız. Konuşmacıların kalitesine bakılırsa, bu tür bir etkinliğe büyük ihtiyaç vardı. Bize bu etkinlikten bahseder misiniz?
“Je t’aime moi non plus”[1] (Ben de seni seviyorum), Paris’te efsanevi “ELELE” derneğinin uzun süre başkanlığını yapmış Gaye Petek’in özgün bir fikrinden doğdu. Bu toplantılarla uzun bir hikayeye özgün bir bakış açısıyla geri dönmek istiyoruz : Fransa-Türkiye ilişkilerinin, tüm yönlerini daha iyi anlamak için …
Osmanlı dönemindeki ‘Türk modası’nın popülerliğinden genç Cumhuriyet’in doğuşuna ve yüzyılımızın mevcut zorluklarına kadar konferanslarımız, her biri bu Fransız-Türk ilişkilerinin sembolik bir boyutunu araştıran dokuz toplantı sunuyor. Her toplantı, konuyla ilgili bir “tanık” veya uzman tarafından yönetilecek.
Dostça, keyifli ve verimli olmasını dilediğimiz bu akşamlarda tüm katılımcılar arasında tartışma ve fikir alışverişini teşvik etmek temel arzumuzdur.
Topluluk olarak popüler kültürü nasıl görüyorsunuz? Popüler kültür, iki ulus arasında daha iyi bir anlayışa nasıl katkıda bulunabilir?
İster popüler ister ‘yüksek’ olarak adlandırılan olsun, kültürün gücüne derinden inanıyoruz. Kültür ve sanat insanları bir araya getirerek engeller yerine köprüler kurar. Hatta engelleri bile yıkarlar. Bir şiirden kısa bir cümle, bir şarkıdan birkaç not ya da bir dizideki sevgi dolu bir bakış, bize şu özü hatırlatmak için yeterli olabilir : İnsanlık, aslında, nasıl da, bir bütündür … Bu çok kuvvetli ve istisnası yok.
Kültürün insanları, halkları birleştirme gücüne inanmakta kararlıyız ve bu nedenle daha fazla insana ulaşmak için her türlü kaliteli girişime açığız.
Gelecek için neler yapmak istiyorsunuz?
2019 yılında konserlerimiz, festival akşamlarımız, edebiyat ve tartışmalarımızla büyük bir ivme yakaladık. Arzumuz bu tempoyu koruyabilmek ve dinamik sürekliliği sağlayabilmek. 2020 Eylül ayından itibaren ‘Je t’aime moi non plus’ projemiz üzerinde çalışmaktan da çok mutluyuz. Daha sonra, genç yetenekleri İstanbul’dan Paris’e davet edebilecek, özgür ve bağımsız bir kültürel referans noktası olabilmek.
Hayalimiz bu.
[1] Etkinlik başlığımız, aşk-nefret ikileminde gidip gelen bir ilişkiyi konu eden, Fransız büyük şarkıcı Serge Gainsbourg’un aynı adlı şarkısına bir gönderme.