İnternet üzerinden yayın yapan TV yayınlarının düzenlenmesi konusu gündemde. TBMM’de bulunan torba kanun içindeki bir madde ile bu düzenleme RTÜK ile BTK’nın ortak kontrolüne veriliyor. Konunun detaylarını, RTÜK kurul üyesi Taha Yücel’e sorduk.
turk-internet.com: Taha Bey, merhaba! Sizinle daha önce defalarca röportaj yaptık özellikle bu internet üzerindeki televizyon yayınları konusunda. Bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kanun taslağı üzerinde konuşmak istiyorum. Öncelikle ama okuyucularımız açısından bir ortamı tanımlayabilir miyiz? Yani, bir; bildiğimiz televizyon yayınları var uydudan ya da kablodan aldıklarımız. Bir youtube benzeri bizim de video koyabildiğimiz ortamlar var, bir de Netflix ya da Türkiye’de Blue TV gibi birtakım diziler, televizyon yayıncılığı yapan yerler var. Siz RTÜK olarak bunları nasıl görüyorsunuz?
Taha Yücel : Evet. Aslında tabii Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun mevcut bir yasası var: 6112 sayılı Yasa. Bu Yasa, radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayıncılığı tanımlamış. Görsel, işitsel medya hizmetleri olarak tanımlamış ve bunların da denetlenmesini ve düzenlenmesini RTÜK’e görev olarak vermiş.
Aynı zamanda da çok seslilik, ifade özgürlüğü, rekabet ortamının sağlıklı bir şekilde sağlanması gibi görevleri de vermiş RTÜK’e. Yani, özgürlükçü bir görev de vermiş, aynı zamanda bir düzenleme, denetlemeyle ilgili RTÜK’e görev olarak vermiş Yasa; mevcut yasa.
Bu mevcut Yasa’da aslında belki açık olmamakla birlikte isteğe bağlı yayıncılıktan hareketle, internet üzerinden yönetilen IP TV benzeri aslında internet ortamında bir bakıma iletilen yayınlar da bir şekilde düzenlenebiliyordu geçmişte. Biz zaten IP TV ile ilgili geçmişte biliyorsunuz bir yönetmelik çıkarttık. Daha sonra kablolu yayın yönetmeliğinin içine zerk ettik IP TV’yi. Yani IP TV dediğimiz, o da şudur: baş noktası belli, son noktası belli, belli bir kalite garantisi olan, yani normal internet bulutu içerisinde değil de, bir bant genişliği üzerinden sunulan ve bir kaliteyi de garanti eden IP TV yayınları zaten düzenleme altında şu anda.
Mesela TiviBu hizmeti. Tivibu’nun gerçi web tarafı da var ama Tivibu’nun IP Tv olan tarafını kastediyorum ben. O şudur: bir set üstü kutusu size verirler; size normal internet aboneliğinizin ötesinde bir tünelleme yöntemiyle veya çeşitli yöntemler ile bir bant genişliği garantisi verirler ve bu, kotanızdan da yemez. Siz çünkü onun için zaten para ödemektesiniz ve bir abonelik sistemiyle aslında bir çeşit kablolu televizyon hizmeti alırsınız. Yani bu bir şekilde kablo mantığına uygun olduğundan dolayı biz bunu kablo tv hizmetinin altında yönetmeliği de düzenledik. Daha önce ayrı bir yönetmeliği vardı; daha sonra 2011’den sonra bunu kablolu tv yönetmeliği altında düzenledik, basitleştirdik.
Şimdi, yalnız daha sonra yani geçmişte biliyorsunuz internet çok yavaş başladı. Resim bile biz internetten alırsak çok seviniyorduk. Yazıyı alırken memnun oluyorduk, resim de gelirse, çok memnun oluyorduk; ilk 90’lı yıllar. Sonrasında ses iletilebilir oldu biliyorsunuz. Görüntüler, düşük resülasyonlu görüntüler iletilmeye başladı. Onlardan biz bir şekilde istifade etmeye başladık fakat donardı, dururdu. Yani kolay değildi.
Fakat zaman geçtikçe geniş bandın yaygınlaşmasıyla birlikte hem wireless olarak, hem de kablolu olarak, insanlar evlerinde yüksek kaliteli, mümkün olduğu kadar da kesintisiz yayın izleyebilir hale geldiler. İşte şu günün aslında konusu bu. Bu 1-2 yıllık aslında hadisedir. Yani, 1- 2 yıl önce bir yüksek donanımlı televizyonu veya yüksek kaliteli bir görüntüyü kesintisiz izleyemezdik, problem çıkardı ama şimdi artık yüksek tanımlı televizyon dahi hatta 4K bile konuşuluyor zaman zaman acaba iletebilir miyiz diye.
Bunlar, görüntü sıkıştırma tekniklerinin gelişmesi, geniş bandın yaygınlaşması ve bilgisayarların işletim proseslerinin, kapasitelerinin yükselmesiyle mümkün oldu. Bu güzel bir şey. Fakat aynı zamanda geleneksel yayıncılığa da bir tehdit oldu bu. Ondan dolaydır ki, bu imkânların yaygınlaşmasıyla birlikte bu işte bahsettiğiniz az önce platformlar da ortaya çıktı, izleyici kapmaya başladılar.
Geleneksel yayıncılık şuydu: uydu, kablo karasal ortamda, bir şekilde tek noktadan çok noktaya iletilen, belli bir kalitenin garanti edildiği ama genellikle geri dönüşün olmadığı bir yayıncılıktı. Fakat bu sayede insanlar istediği yayına, istediği yerde, istediği zamanda ulaşabilir hale geldiler. Bu hep konuştuğumuz bir konuydu. Belki daha önceki yıllarda yaptığımız çeşitli konferanslarda bunu hep işledik. Yani, böyle bir ortam geliyor diye. Artık bu mümkün. Peki bunu nasıl düzenleyeceğiz? Aslında temel soru bu.
turk-internet.com: Peki ben bu arada diğer platformlardan da hem IP TV, hem de diğer yayıncılık –Digitürk benzeri, D-Smart benzeri yayıncılık platformlarından da bu konuda bilgi aldım. Onlar da bu konudan çok şikâyet ediyorlar ama size gelen şikâyetler nelerdir? Vergi ödememe, istihdam… Sizde farklı bir şey var mı?
Taha Yücel : Aslında, evet. Yani aslında iş belki biraz rekabet hukuku içinde de ele alınabilecek bir konu. Haksız rekabet, fırsat eşitliği, vergi yani mali olarak. Şimdi bunlarla birlikte bize tabii zaman zaman bu konu geliyor, tartışıyoruz. Şunu diyor yayıncılar – geleneksel yayıncılar ve platformlar; o bahsettiğiniz Digitürk, D-smart gibi platformları da burada sayabiliriz. Diyorlar ki, biz Türkiye’de bir yatırım yapıyoruz, ciddi bir vergi ödüyoruz, insanlara bir hizmet sunuyoruz, bir ticari faaliyetimiz var ama bunun yanı sıra bir internet platformu ortaya çıkıyor, geliyor Türkiye’de ofisi dahi olmayabiliyor bunların. Her yere uğruyor. Sayın Başbakanımız zaman zaman söylüyor biliyorsunuz: her yere uğruyorlar ama vergi dairesine uğramıyorlar, her yeri arıyorlar ama orayı aramıyorlar, gibi.
Aslında biliyorsunuz bu tür platformlar hizmet sundukları için aynı zamanda – internet platformu olarak söylüyorum- aynı zamanda mali olarak da bir denetim ve düzenleme altında olması lâzım çünkü bir ticari faaliyettir. Aksi takdirde hasız rekabet oluyor. Yani bir uydu platformu vergi öderken, uydu platformu bir düzenlemeyle karşı karşıyayken mâli yönden, bu tarafta vergi ödemeksizin ve sunduğu zengin hizmetler ile de cazip bir hizmet de sunduğu için, izleyiciyi de kendine çeken ve haksız rekabet oluşturan bir ortam var. Şimdi bu tabii çok yönlü ele alınması geren bir konu. Basitçe hemen radyo televizyon yayınları için olan yetkiyi aldık biz RTÜK Kanunu’ndan, internete aynen derc ettik yani RTÜK radyo yayıncılığını nasıl düzenliyor ise internet radyo televizyonlarını da öyle düzenlesin ve o kanun bu şekilde olsun demek, işin biraz kolaycılığı açıkçası. Açıkçası, tabii takdir, yüce Meclis’in ve bununla ilgili de ciddi bir çalışma yapıldı. Bundan dolayı iyi niyetli oluklarından hiç şüphem yok ama baktığım zaman düzenlemeye, bir yönüyle yetersiz görüyorum ben bunu.
turk-internet.com: Ben düzenlemeye baktım. Torba Kanun içindeki düzenlemeden bahsediyoruz bu arada.
Taha Yücel : Doğru. Önümüzdeki hafta muhtemelen gündeme gelecek.
turk-internet.com: Okuyucularımız için soruyorum. Bu düzenlemenin yapılışında sizce dikkat edilmemiş ya da hassas olan konu nedir?
Taha Yücel : Aslında bence konuya yaklaşımda bir problem var. Şimdi iyi niyetli olduğu hiç şüphem yok. Toplumsal beklenti nedeniyle oldu; o da zaten biliniyor. Yani bu neden oldu? Temel olarak niye böyle bir toplumsal beklenti oldu? Şundan dolayı: birincisi, bildiğiniz gibi bazı radyo televizyon yayını yapan kuruluşlar, internet ortamından internet özgürlük alanını delinerek dizilerini her türlü içinde küfürü ve ahlaksızlığı barındıracak şekilde yayınladılar. Aynı dizi, aynı isimde televizyonda yayınlanıyor, orada bipleniyor, kapatılıyor vs, vs; editleniyor. Diyorlar ki, “sansürsüz versiyonu internette var.” İnternette de bir küfür seansı başlıyor, neredeyse 1-2 dakika.
Değerli yayıncılar, bir yönüyle baktığımız zaman, internet özgürlük alanı da, çocuklarımız da var bizim. Ailelerimiz de var bizim. Yani, özgürlük şu demek değil ki: hep senin istediğin gibi yaparsın. Her şekilde –olumlu olumsuz- hiç kimsenin de ne tür etkilendiğini düşünmeden iş yaparsın demek değil ki. Özgürlük bu değil ki.
Özgürlük alanı başka bir kişinin veya kurumun özgürlük alanıyla kesiştiği yere kadardır. Menfaatlerin çatıştığı yere kadardır. Yani, bir çocuğun olumsuz etkilenmesi varsa, özgürlük alanında orada bir sınır vardır. Çocuklara siz kötü bir şey öğretemezsiniz, kötülüğü gösteremezsiniz, kötü ifadeler ile evinizde, sizin yanınızda çocuğunuzun küfretmesini istemiyor iseniz eğer, ekranda da o zaman başkalarının çocuklarına küfür öğretemezsiniz. Şimdi maalesef yapılan bu. Yani çocukların ekran başında oldukları saatler, normal televizyon yayınları için çocukların korunaklı oldukları saatlerdir ama internette böyle bir durum yok. Zaten az önce bahsettim: istediğiniz yerde, istediğiniz zamanda, istediğiniz içeriğe ulaştığınız yayın dedim az önce. Şimdi bunda çocuğun ekran başında olduğu saat diye bir şey yok ki. Çocuklar daha fazla internet ortamındalar, televizyon izlemiyorlar zaten fazlaca. İnternet ortamında da istediği anda istediği yayına ulaşabiliyor.
turk-internet.com: Taha Bey, kayda almak için soruyorum. Niye bunu yapıyor bu insanlar? Yani birincisi, niye küfürlü bu kadar çok? Bunu son olarak birkaç filimde de duydum, yapıyorlar. İkinci sorum, şu söylediğiniz şey, yani, “televizyonda yayınlanan versiyonunda yok, internette yayınlanan versiyonunda var”. Sonunda bir gün düzenlemeye gidileceği açık. Birtakım insanların rahatsız olacağı açık. Talepte bulunacakları. Niye bunu yapıyorlar?
Taha Yücel : Evet. Şimdi aslında tabii kendilerine sormamız lâzım bunu. Benim fırsatım olmadı. Yani zaman zaman belirli toplantılarda birlikte oluyoruz yapımcılar ile. İlk fırsatta da aslında bu soruyu kendilerine direkt sormak lâzım. Bu soruyu sormayı da not edeyim.
fakat tahminim şu: bir kere, yolda insanlar yürürken bir kavga olsa, nasıl oluyor? Hemen insanlar etrafında toplanıyor, değil mi? Kavga iyi bir şey mi? Çok kötü bir şey değil mi? Ama kavganın reytingi var maalesef veya sıra dışı bir olay olduğunda, kimse sıradan olaylara bakmazken, sıra dışı olaylara bakıyor. Tabii ama bunun bir sınırı da yok. Yani benim düşüncem reyting için yapıyorlar bunu. Yani, “öyle bir özgürce prodüksiyon yaptım ki, ortalığı yıktım. Bak insanlar da vay be, amma da küfrettirdi yani, adam bir seriye bağladı…” Belli insanların kültürlerinde bu olabilir. Ama yayın yoluyla yapılınca bir şey, o zaman iş değişiyor. Yani şahsi hayatında o dizinin yapımcısı küfürbaz birisi olabilir. Bunu bir şekilde anlayabilirim. Ama o küfürbaz yapımcı eğer yayında bunu yapıyorsa, hiç kusura bakmasın, o iş o kadar da kolay değil. O iş öyle de sahipsiz değil.
Röportajın ikinci bölümünde, düzenleme içindeki detayları ve Taha Yücel’in internet okuryazarlığı konusundaki çalışmaları ile internet ehliyeti önerisini burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.