Bilişim Zirvesi ’07 kapsamında yer alan, Savunma Sanayi Müsteşarlığı himayesinde düzenlenen “Ülke Güvenliği Forumu”nda Türkiye ülke güvenliği kavramında nerede? Bilişim teknolojilerindeki gelişim paralelinde stratejilerini teknoloji tabanlı bir sürece dayandırırken, kamu kuruluşlarına düşen önemli görevler neler? sorularının yanıtları arandı.
Ülke Güvenliği Forumu, konusunda uzman 3 uluslararası konuşmacıyı ağırladı. İngiltere’nin Elektronik Sınırlar Programının (e-sınırlar) Operasyonel Projelerden Sorumlu Program Direktörü Yardımcısı olan Ian Neill, Avrupa Komisyonu’nun Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Genel Müdürlüğü içinde Büyük Ölçekli IT Sistemleri Departmanının Başkanı Dr. Frank Paul ve Avrupa Komisyonu’nda özellikle sınır yönetimi ve polis, gümrük ve tarım müfettişliği gibi kamusal hizmet alanlarının kurumsal gelişimi konularında teknik danışman olarak görev yapan Dr.Paul Partner forumun konuşmacılarındandı.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı Muhabere, Elektronik ve Bilgi Sistemleri Daire Başkanı Lütfi Varoğlu konuşmasında Ülke Güvenliği kavramını
İnsanın insana, doğanın insana ve insanın doğaya yaptığı herşey esasında ülke güvenliği kavramının içinde yer alır. Depremler, orman yangınları, patlamalar, çevre kirliliği, kuş gribi, kene, kap kaç, toplumsal şiddet olayları ve törer ülke güvenliği kapsamındadır.
şeklinde tanımladı. Bu önemli konuda bir koordinasyon oluşturulmasının önemli bir konu olduğuna dikkat çeken Varoğlu,
“sektörde birçok oyuncu var, bunların koordineli çalışmaları gerekir. Bu forumda bu nedenle farkındalık etkinliğidir.”
dedi. Ardından söz alan entegre sınır yönetimi konusuna değinen İçişleri Bakanlığı Entegre Sınır Yönetimi Proje Müdürü Şenol Arslan, Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde başlatılan çalışmanın stratejisinin ve eylem planın hazırladığını belirtti. Bir yol haritası gerektiğini vurgulayan Arslan, bu yöndeki çalışmaların devam ettiğini söyledi. Arslan konuşmasında ayrıca
“Avrupa Birliği’ne tam üye gerçekleştiğinde Türkiye’nin sınırları, birliğin sınırları olacak. Tabiki böyle bir güvenliğin maliyeti olacaktır. Bu da külfet paylaşımını zorunlu kılacaktır. Bu nedenle biz de üye ülke uzmanları ile birlikte çalışıyoruz. AB’nin vizyonu doğrultusunda açık ama güvenli sınılar istiyoruz.”
dedi. Forumda bir konuşma yapan Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, ülke güvenliğinde temel yaklaşımlarının yasal olanı kolaylaştırmak, yasal olmayanı imkansız hale getirerek, ülke sınırları içindeki herkesin suç, terör, doğal afetler gibi olaylardan korku ve güvensizlik duymadan, kanunlar tarafından garanti altına alınmış hak ve özgürlüklerden yararlanıldığı bir toplumda yaşadıklarının farkına varmalarını sağlamak olduğunu söyledi. Güvenliğin sınırları olmayan bir konu olduğunu ifade eden Bayar şunları kaydetti:
Güvenli toplumun temeli ise ortak strateji ve ortak hedefler temelinde, bütünleşik bir savunma, kriz ve afat yönetimi, güvenlik ve emniyet yaklaşımı. Problemleri yaşandıktan sonra değil, önleyici çalışma yürüten, reaktif değil, proaktif bir kamu hizmet yapısı. Kaliteli, düşük maliyetli, hesap verebilir, kişilerin güvenlik ve emniyet ihtiyaçlarına cevap verebilir, kamu kurumları arasında eşgüdüm sağlamış, ilgi toplulukları, yani hepimiz ve özel sektörle paydaşlık ilişkisi kurumuş bir model. Bu modelin adına biz entegre model diyoruz. Bu öyle bir model ki asker, sivil ayrımı yapmamak gerek. Herkes el ele vermeli. Her kurum ve herkes çözümün bir parçası.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Gümrük Müsteşarlığı ve Entegre Sınır Yönetimi Proje Uygulama Müdürlüğü’nün zaten 1 yılı aşkın süredir faaliyetlerini koordineli olarak sürdürdüğüne işaret eden Bayar,
“Bu çerçevede kapsamı daha da genişleterek bütünleşik güvenilir ortam için, tüm felaketlere karşı toplam savunma vizyonunu benimsemeliyiz.
Türkiye kendine özgü koşulları olan bir ülke, dolayısıyla kendi modelimiz olmalı. Önce kendi içimizde, sonra bir bütün olarak dış dünya ile”
dedi. Ülke güvenliğinin İçişleri Bakanlığı’nın alanı olduğunu ifade eden Bayar konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ancak bu çorbada bir tuzumuz olabileceğini düşünüyoruz. Öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri yatırımlara hakim ve o yatırımlara yön veren bir kurum olarak, kurumlar arasındaki arayüzü sağlayabilir. İkincisi farklı kurumların aynı göreve doğru nasıl bütünleştirilebileceğine dair yoğun bir tecrübemiz var. Kuvvetlerin zaman zaman bazı projelerinde tam bir birliktelik sağlayamayabileceğini düşünürseniz, bu konuda teknik ve teknolojik koordinasyon görevi bize düşüyor.”
Kamu olarak tehdit ve risk analiz kapasitesini geliştirmek gerektiğini söyleyen Bayar, teknoloji boyutunda ise iletişim altyapısına önem verilmesi, merkezi ve tüm taşra ile bağlantılı bir kriz yönetim sistemi kurulması, paylaşılır veri bankaları kullanmanın alışkanlık haline getirilmesi ve böylece eşgüdümlü karar verme mekanizmasını kurmak gerektiğini belirtti. Bayar, bütün bunları başarabilmek için de kamuoyu ve medya ile sürekli iletişim ve bilgilendirme görevini üstlenmiş, koordinasyon rolünü taşıyan Başbakanlık altında doğrudan Müsteşar başkanlığında ve tüm bakanlıkları bir araya getiren bir Entegre Acil Durum Yönetimi Koordinasyon Kuruluna ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Bayar, “Bu işin önderliğini kim yapacak?” şeklindeki bir soru üzerine,
“Kamu içinde bir yapılanma gerekiyor gibi görülüyor.”
dedi. Forumun yabancı konuşmacıları arasında yer alan Avrupa Komisyonu Genel Adalet, Güvenlik ve Özgürlük Müdürlüğü “Büyük Ölçekli IT Sistemleri” Departmanı Başkanı Dr. Frank Paul, Avrupa’da güvenlik mi etkinlik mi ikileminin yaşandığını belirtti. Özellikle sığınma taleplerinin büyük bir sorun olduğunu söyleyen Paul, sınırlardaki yükü Eurodac projesiyle azalttıklarını anlattı. Paul,
“Sığınma talebinde parmak izi alınıyor, veritabanı oluşturuluyor. SIS sistemi ise Schengen bölgesi bilgi sistemi. Diğer yandan şu anda Vize Bilgi Sistemi’ni kuruyoruz. Bu dünyanın en büyük biyometrik sistemi olacak. Vizeye başvurulurken parmak izi verilecek. 1 milyar avroluk maliyetli proje, Mayıs 2009’da tamamlanacak. Bütün AB vatandaşlarına RFID yongası olan biyometrik pasaportlar verilecek.”
dedi. Forumun ikinci bölümünde Savunma Sanayi Müsteşarlığı Muhabere, Elektronik ve Bilgi Sistemleri Daire Başkanı Lütfi Varoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği bir panel de düzenlendi. Panelin konuşmacıları arasında, Sun Microsystems Genel Müdür Yardımcısı İlteriş Şule, STM Savunma Teknolojileri Mühendislik Genel Müdürü Recep Barut, Meteksan Savunma Sanayi A.Ş. Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Turgut Şenol, Havelsan Yönetim Bilgi Sistemleri Grup Başkanı A. Cahit Çelik, AYESAŞ Genel Müdürü Aziz Sipahi ve Oyak Teknoloji Bilişim ve Kart Hizmetleri Danışmanı Salih Çetin yer aldı.
Panel konuşmacılarının büyük bir bölümü ülke güvenliği konusunda bir üst kurul oluşturulması ve tüm projelerin konsolide bir merkezden yönetilmesi gerekliliği fikrinde birleşti. Ayrıca kurumlar ve projeler açısından bakıldığında dağınık bir yapı olduğuna dikkat çekilirken, koordinasyonun önemine dikkat çekildi. Panel katılımcılarından AYESAŞ Genel Müdürü Aziz Sipahi ile diğer katılımcılardan farklı bir görüş ortaya koyarak, Türkiye’nin koordinasyondan vazgeçmesi gerektiğini, ülke güvenliği kavramının çeşitli bölümlere ayrılarak yürütülmesi gerektiğini savundu. Sınır geçişlerini, sınır güvenliğine ve afetlere karşı koordinasyonların ayrı yapılması gerektiğini söyleyen Sipahi,
“Genel koordinasyondan vazgeçelim, her bir bölümün kendi içinde koordinasyonu yapalım.”
dedi. Panelde değinilen diğer görüşler arasında servis odaklı yaklaşımın benimsenmesi gerektiği, ağ merkezli ülke güvenliğinden bahsedilmesi gerektiği, Türkiye’nin farklı özel sorunlarının da sistemler içine bütünleştirilmesinin zorunlu olduğu yer aldı. Ayrıca özel kuruluşlarının güvenliğinin de ülke güvenliği kavramına eklemlenmesi gerektiği ifade edildi. Diğer yandan, insan eğitiminin de yatırımların atıl hale gelmemesi için önemi de dikkat çekilen diğer bir konu idi.