“Dooced”, kişisel bloguna yazdıkları dolayısıyla işten atılanları ifade etmek için kullanılan İngilizce bir terim. Bu günlerde bununla ilgili makalelere rastlarsanız şaşırmayın. Zira, sayıları her geçen gün daha da artıyor. Kimileri, anonim blogu aracılığıyla kötü neşriyat yaparken, kimileriyse bunu kamu yararına değerlendirmek istiyor. Önemli olan ikisi arasındaki farkı doğru tanımlayabilmek.
Son zamanlarda, dünyada ve Türkiye’de bloglarla ilgili pek çok haber ve konu gündeme geldi ve gelmeye de devam ediyor. Bunun bir nedeni de bloglara nasıl bir statü verilmesi gerektiği hususunda yaşanan tartışmalardan kaynaklanıyor. Şu günlerdeyse, blog yazarlarının anonim yazı yazıp-yazamayacakları konusu gündemde. Kimileri, örneğin, siyasi konularda kolay telaffuz edilemeyecek yazılar dolayısıyla altını imzalamadan yazı yazabilmenin mümkün olabilmesi gerektiğini savunuyorlar. Kimileri, bunu bilfiil gerçekleştiriyorlar da.
Geçtiğimiz günlerde bir New York mahkemesi, Google’dan sahip olduğu blogda kamuoyuna mal olmuş biri hakkında atılıp tutulduğu gerekçesiyle makale yazarının adını açıklamasını istedi. Alınan kararla, benzer durumlarda yazının kime olduğunun sorgulanabilmesinin önü açılmış oldu. Harvard Üniversitesi’nden Judith Donald, daha fazla internet kullanıcısının anonim ortamları tercih etmelerinin dikkatini çektiğini belirtiyor.
Facebook gibi sosyal ağ siteleri, kullanıcılarından kişisel pek çok bilgiyi vermelerini isterken, bloglar bu konuda biraz farklı bir yapı arz ediyorlar. Ancak, gerçek adını kullanmayan bloggerların yasal ya da teknolojik gerekçelerle tespit edilmeleri de mümkün. İnternetteki bir kişinin gerçek kimliğinin ortaya çıkartılabilmesi için belirli yasal gerekliliklere ihtiyaç olduğunu ifade eden George Washington Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Daniel Solove, buna rağmen iyi bir avukatın davaya konu kişinin gerçek kimliğini pekala ortaya çıkartabileceğine dikkati çekiyor.
Benzer bir şekilde New York’ta garsonluk yapan Steve Dublanica, gerçek ismi ortaya çıkıncaya kadar sahip olduğu blogu üzerinden müşterileriyle ilgili özel bilgileri okurlarıyla paylaşmış ve hatta bu nedenle ciddi bir okur kitlesine ulaşmayı bile başarmış bir isim. Yazdıklarını kitaplaştırmak için bir yayıneviyle anlaşmaya varan Dublanica, gizliliğin kendisine yaratıcılık kazandırdığını ifade ediyor. Dublanica; “eğer blog sahibi kimliğimi açıklamış olsaydım, kimse bana o açıklamaları yapmazdı” diyerek anonim olmasının sağladığı avantajı doğruluyor.
Görünüşe göre, teknolojik olarak da çok fazla sığınacak yer bulamayan yazarlar, isimlerinin her an tespit edilebileceği ihtimaliyle yazılarını kaleme almak durumundalar. Zira, belirttiğimiz gibi gelişen ağ teknolojileri sayesinde yüzde 100 olmamakla birlikte bir yazının kaynağını tespit edebilmek mümkün. Ancak, bir diğer taraftan da gerçek kimlikleriyle yazan blog sahipleri, isimlerini anonim tutmak isteyen kişilerin bir şeyler gizlediklerini ya da yazdıklarından dolayı sorumlu tutulmak istemediklerini belirterek buna karşı çıkıyorlar.