İzmir Barosunun Başkan Av.Noyan Özkan imzası ile yayınlanan açıklamasını kendi kalemlerinden sunuyoruz;
- İnternet bugünü kadar yapılanması nedeniyle en büyük ve kapsamlı örgütlenmeyi sağlama aracı olmuştur. Bu kapsamlı örgütlenme beraberinde bilglendirmeyi de getirmiştir. Bundan mahrum kaldığınızda ya da otorite eliyle mahrum bırakıldığınızda sadece size sunulan bilgi ve belgeleriyle yetinmenin ne olacağını görmemek bir aymazlıktan öte bir şey değildir.
Bilgiye ulaşmanın kolaylığı, uluslararası hukuk metinlerinde de dile getirilen ifade özgürlüğü kavramının yeni bir aracı olması gibi özelliklerinin yanında, internete şüpheci ve ne olduğunu bir türlü anlayamayan bir yaklaşım da var. Ve bu yaklaşım, 2001 yılında RTÜK yasasında yapılmak istenen değişikliklere karşı oluşan haklı tepkiye rağmen hala devam ediyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in doğru veto gerekçelerine rağmen, yasa hiçbir değişiklik yapılmadan yeniden TBMM Genel Kuruluna getirildi.
RTÜK yasasının ek 9.maddesinde; “Bu kanun hükümleri bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret sesli veya sessiz görüntü, ileti ve benzeri hakkında da uygulanır” denmektedir. Dünyanın birçok ülkesinde internet sitelerinin bir basın kuruluşu, web sayfası düzenleyicisinin basın kanunu anlamında yazı işleri müdürü sayılamayacağı açıkça belirtilmektedir. Çünkü web sayfaları akla gelecek her türlü içerik hakkında, bir çok değişik yol ve kaynaklarla hazırlanmaktadır. Bu sayfaları bir dergi ya da günlük gazete hükmüne bağlamak tamamen yanlıştır.
Internet Yayıncılığı için Ayrı Bir Yasa Hazırlanmalıdır
İnternet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve RTÜK’te yer alan basınla ilgili diğer düzenlemelerin tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasasına bağlı kılınması internet yayıncılığının yukarıda belirtilen özellikleri ile bağdaşmamaktadır. Yasanın 14.maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı yasanın 31.maddesinin ikinci fıkrasında “Hertürlü teknoloji ile ve her türlü iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme Yüksek Kurulunun belirleyeceği strateji çercevesinde Üst Kurulca tespit edilip, Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata uygunluğu Üst Kurulca denetlenir” kuralına yer verilmiştir. İnternet iletişimi ve yayıncılığı, Haberleşme Yüksek Kurulu ve RTÜK’ün denetimine gitmiş olacaktır. Bu denetlemenin nesnelliği, ülkemiz siyasi koşulları göz önüne alındığında ne derece güvenileceği açıkça tartışmalıdır.
İnternet düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüdür!
İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki internet ayıncılığının en baskın yönü düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşturma yolunda bireylere sağladığı geniş bakış açısıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta, hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunmasının yanında düşünceyi ifade etme özgürlüğü kavramının dengelenmesi bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. İnternetle oluşan böylesi geniş bir ortamın, dünyayı ne şekilde etkileyeceğinin belirlenmemiş olması doğaldır. Sorunlar ancak, ifade özgürlüğü temel alınarak ve yayınlar üzerindeki denetimin yargıya bırakılmasıyla aşılabilir. Henüz internet ve hukuk kavramlarının bir arada yapılanması dünya üzerinde tartışılırken, yargıyı bu denetimin dışında bırakacak bir yasalaşma, bu yasanın ileride yamalarla düzeltilmesine yol açacaktır.
Uluslararası Hukuk Metinleri Bağlamında
Anayasa tarafından iç hukuk metni hükmünde kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesinin 1.fıkrasında “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak ve kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahelesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir denmektedir. İnternet yayıncılığı ya da internetin yaygın kullanımı tam da bu madde bağlamında işlem ve eylemleri içermektedir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin; 23 Şubat 1999 tarihli 660.toplantısında kabul edilen “Bilgi İletişim Yollarında Kişisel Bilgilerin Toplanması ve İşleme Tabi Tutulması Doğrultusunda Bireylerin Korunması Kılavuzu”nda gerek bireysel internet kullanıcılarının ve gerkse internet servis sağlayıcılarının uyması gereken rehber kurallardan söz edilmektedir. Kılavuz, başlangıç hükümlerinde özellikle şu noktayı vurgulamıştır. “…..Söz konusu gelişmelerin genel sosyal hayata ve bireyler arasındaki ilişkilere olan etkisinin ve özellikle ulusal ve uluslararası düzeyde bilgi alışverişi ve iletişim alanındaki giderek artan olanaklar gözönüne alınmalıdır..” Rehber kurallar içeren kılavuz, ISS, bireysel kullanıcı ve internetin kabul edilebilir tanımlarını yapmış ve tavsiyelerde bulunmuştur.
Oysa ki, TBMM Genel Kuruluna 2001 şekliyle sunulan RTÜK yasasında ciddi bir hukuki kavram karmaşası bulunmaktadır. Öncelikle ayrı ayrı düzenlenmesi gereken yasalar, bir harman içinde eritilmiş ve yasa yapma tekniğine uyulmamıştır. Yasalar birbirine karıştırıldığı içim, yasa metinlerinin içerdiği kavramlar da birbirinin içine girmiştir. Yasa koyucu, her teknik konuyu bilmekle yükümlü değildir; ama bileni bulup, desteğini almak ve yamalanacak bir yasa yapmamakla yükümlüdür.
RTÜK Yasasının oylanacağı bu hafta içinde, Avrupa Parlementosu 46*’a karşı 0 oyla “İnternet Sitelerinin Bloke edilmemesi” kararını aldı. Oylamaya katılan 463 parlementerden 3’ü çekimser kaldı (Eoroamedia 12 Nisan 2002). Üç çekimser oyun çıktığı oylama nedeniyle, Avrupalı Parlementerlerin, sitelerin oluşması ya da sitelerin girişinin yasal yollarla sınırlandırılmasından ziyade, bilişim endüstrisinin kendi kendini düzenlemesinden yana olduğunu düşünebiliriz. Bu bağlamda, düşünceyi ifade etme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği temelinde yürütülen global hukuki çalışmalar, boyutu kapsamlı olan ve hızla genişleyen internet karşısında doğal olarak temkinli olmak durumundadır.
Sonuç Olarak
Gerçekçi bir çokseslilik ve bilgi temelinde konuşan bir Türkiye isteniyorsa, doğuştan sakat olan bu yasa düzenlemeden hemen vazgeçilmelidir. İzmir Barosu olarak, konuyla ilgili tüm kuruluşları birlikte hareket etmeye ve haklı tepkimizi birlikte sunmaya, Sayın milletvekillerini, sakıncaları daha baştan belli olan bu yasadaki hükümlerin, konusunda uzman kişi ve kurumlarla birlikte düzenlemesi için harekete geçmeye çağırıyoruz. 25 Nisan 2002.