Bildiğiniz gibi, internetçilerin gündemini 2 haftadır TBMM’ne tekrardan getirilen RTÜK Kanun Tasarısı oluşturuyor. İlgimizin nedeni, bu tasarıda TV, Gazete yayınlarının yanısıra İnternet’e yönelik maddeler olması. Ancak ilginç olan bu kanun hakkında büyük basın dediğimiz grupta herhangi bir yazı göremiyoruz.
Büyük Basın grubu sözcüsü olarak Özkök “Açıklamama” olarak nitelendirebile-ceğimiz açıklamasına, “Peki ama cebinde 200 milyon dolar olan bu kişi, bütün bu televizyon ve radyo istasyonlarını satın alsa Türkiye’de tam bir tekelleşme meydana gelmez mi?” sorusu ile başlıyor. Daha sonra zaten “bir kişinin mevcut RTÜK kanunu ile bütün televizyonların tamamını bile satın alması mümkün” iddiasında bulunarak, aslında kanuna göre bunun olmaması gerektiğini “Peki kanun bir kişinin, bir televizyonun yüzde 20’sinden fazlasına sahip olamayacağını emretmiyor mu?” cümlesi ile anlatıyor.
İnternet’te söz edilmeyen yazının devamı bildiğimiz, devamlı görmeye alıştığımız basın kuruluşlarının birbirine saldırısı olarak devam ediyor.
Özkök yazısında “RTÜK Kanunu’nun değişmesini Doğan Grubu istiyor. Çünkü bu kanun değişirse tekelleşecekler.” cümlesine de yer veriyor. Bildiğiniz gibi RTÜK Kanununa İnternet maddesinin eklenmesinin arkasında da Doğan Grubu’nun rahatsızlıklarının olduğu iddia ediliyor. Özkök bu konudaki iddiaları cevaplamıyor. Onun yerine konuyu bir takım sahtekarlıklar olduğu üzerine yoğunlaştırıyor.
Daha sonra Milletvekillerine sesleniyor ama sözlerinde daha iyi bir kanunu nasıl çıkarırız yerine, mevcut RTÜK’ün uygulatılamadığı konusuna ağırlık veriyor.
Sonuçta da “Ve yine diyoruz ki bu kanunu değiştirmemekte ısrar etmek bu kolektif sahtekárlığın, bu soytarılık düzeninin devamını istemekle eş anlamlıdır. Biz işte artık bu sahtekárlık düzeninin bahanesi ve gerekçesi olmamak için susma hakkımızı kullanıyoruz.” ifadesi ile yazısını bitiriyor.
Özkök’ün yazısını savunma olarak görmekle birlikte sonuçta anlamlı bir mesaj vermediği şeklinde yorumluyoruz. Doğan Grubu uygulanabilir bir RTÜK Kanunu istiyorsa, TBMM’ne tüm basın kuruluşlarının, sivil örgütlerin birlikte oluşturacakları bir RTÜK Kanunu hazırlaması, çıkarması ve uygulaması için çağrıda bulunması gerekmez miydi?
Konuyla ilgili olarak Cyber-Rights kurucusu ve Leeds Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr.Yaman Akdeniz’de şöyle diyor ;
- “Medya pek işine gelmediği için bu konuda yazmıyor. Gerçi biz Internet konusu üzerinde dururken belki de RTÜK Kanununun zaten tamamının problemli oluşunu gözden kaçırıyoruz.
Bizim için şşin acı tarafı yazılı basının İnternet konusunu tartışmaması. Bugün Internet artık hayatımızın bir parçası olmuş, SuperOnline gibi TR’nin en büyük ISS’leri web sitelerini tepki amacıyla karartmış, ama hala konunun uzerine tam olarak gidilmiyor. Halka “Toplum tepki gostermesin, biz işin doğrusunu biliyoruz ve yapıyoruz” şeklinde mesajlar iletiliyor.
Daha önce standartlar konusunda çok şey söyledim, tekrarlamanın bir anlamı yok ama AB yolunda bir Türkiye’nin yapması gereken daha pek çok şey var. Konu uzerinde en ufak bir çalışma ve konsültasyon yapılmadan ve verilen bütün tepkilere ve Cumhurbaşkanının geçen seneki vetosuna rağmen bir kanun komisyondan ve üzerinde hiç bir değişiklik yapmadan geçiyorsa politik sistemde bir bozukluk var demektir. “Yasama standart”larının Türkiye’de bir an önce doğru bir şekilde oluşturulması lazim…..
Gördüğünüz gibi Yaman Akdeniz de aynı konuyu verguluyor. Gerek Halıcı’nın “ben kendim özel olarak uğraşıp, bu konuda kanuna ilişkin açıklamaları yazdıracağım” ifadesi, gerekse Özkök’ün “Mevcut RTÜK uygulanamıyor. Gelecek olan da nasılsa uygulanamaz. O zaman ne diye uğraşalım” ifadesinde, toplumu “tepki vermemesi” için yönlendirmeye çalışan birşeyler görüyoruz. Aslında çok haksız da sayılmazlar. Onlar bu ifadeleri kullanmasalar bile kim tepki veriyor ki? Mail Listeleri dışında yazılan mailler dışında…
Özkök’ün yazısını Neden susma hakkımızı kullanıyoruz adresinden okuyabilirsiniz.