Bu yazının önceki bölümlerini
- İnternet Yayıncılığında 2 Olay ve 2 Mahkumiyet
- İnternet Yayıncılığında 2 Olayın Savunmaları
- Çoşkun Ak’ın Savunması ve Mahkumiyet
- İnternet Yayıncılığında Yasasızlık
- İnternet’te Gazetecilik ve Hukuk
- İnternet Yayınlarında Suç İşlenen Yer Neresi?
- Basın Yasasının İnternet’e Uygulanması Zor
- İnternet Yayıncılığı ve RTÜK
başlıkları altında okuyabilirsiniz.
IV- TBMM Tarafından Kabul Edilen İnternet Yayınlarının Hukuki Düzeni Hakkındaki Ek Madde 9
TBMM’nin 6.6.2001 günü başlayan ve 7.6.2001 sabahına kadar süren 113. Birleşiminde görüşülen Tasarıda yer alan “İnternet” yayınları hakkındaki Ek Madde 9’u değiştirerek kabul etmiştir. Değiştirilerek kabul edilen ve Basın Yasasına eklenen Ek Madde 9 şöyledir:
MADDE 26. – 5680 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 9. – Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır.
TBMM Genel Kurulunda verilen madde değişiklik önergesinin Gerekçesi şudur:
“İnternet ve bilişim teknolojileri ile ilgili olarak bu Kanunun sadece yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümlerini geçerli kılmak amaçlanmaktadır.
Kabul edilen ek madde 9 uygulanamaz niteliktedir.
Anayasa Komisyonunda eklenen Ek Madde 9 da yer alan “Bu Kanun hükümleri”
yerine “Bu Kanunun” denilmiş ve “yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri” cümlesi eklenerek, önceki metin aynen korunarak madde yazılmıştır.
Kabul edilen maddenin içeriği ve gerekçesine göre Ek Madde 9 olarak başlık verildiğinden “Bu Kanunun” denilen Kanun Basın Kanunudur.
Basın Yasasında “yalan haber” “hakaret” ve hakaret benzeri fiillerle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Hakaret suçu Türk Ceza Yasasında düzenlenmiştir.
Basın Yasasında yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hüküm yoktur.
Cezai sorumluluğu olmasa da herhangi bir yayın veya haberde “gerçeklik” unsuru yoksa, görünen gerçeğe veya somut gerçeğe aykırı ise o haber hukuka aykırı kabul edilir. Bu yayın nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini ileri süren kişi her zaman için manevi tazminat davası açarak uğranılan manevi zararın giderilmesini isteyebilir.
Bu tür gerçeğe aykırı yayınlardan doğan manevi tazminat davaları zaten hukuk mahkemelerinde açılmaktadır ve açılabilmektedir. Yazıyı yazan veya haberi yazan kişinin internet yayınlarında kim olduğu saptanabiliyorsa ve iştirak hükümlerine göre diğer kişiler de belirleniyorsa, açılan manevi tazminat davalarında husumet yöneltilen kişiler olarak “davalı” tarafı oluşturmaktadırlar. Bu durumun ne “yalan haberle” ilgili cezai bir yönü vardır, ne de açılan manevi tazminat davalarında Basın Kanunu hükümleri uygulanmaktadır. Bundan sonra Ek 9. maddede konulan hüküm de uygulanmayacaktır.
Hakaret ve sövme cürümleri ise Türk Ceza Yasamızın “Şahıslara Karşı Cürümler” bölümündedir. Kişilerin maddi varlıkları gibi, manevi varlıklarını da koruyucu hükümlerdendir. Kişinin manevi varlığı ise o insanın şerefi, vakarı veya haysiyeti gibi kavramlardır. Herhangi bir söz veya davranışın veya haber veya yazının karşı tarafı tahkir ettiğinden söz edebilmek için bu eylemin muhatap aldığı kişinin toplumdaki saygınlığını tehlikeye düşürecek nitelikte bulunması gerekir. Mahkemeler olayın oluş biçimine göre hüküm kurarlar. Hakaret TCK’nun 480.maddesinde, sövme ise 482.maddede düzenlenmiştir. Yayın yoluyla hakaret suçunun işlenmesi halinde ise verilecek cezanın arttırımı söz konusudur. Örneğin hakaret suçu “ umuma neşir veya teşhir olunmuş yazı veya resim veya sair neşir vasıtası ile irtikap olunmuş ise” arttırım uygulanacaktır.
İnternet yolu ile yapılan yayında; hakaret suçunun tüm unsurları görülebilir. Yazıyı yazan hakkında da dava açılabilmektedir. Ama cezai yönden suçun tüm unsurları (maddi/manevi) ile oluşup oluşmadığı olayın oluş biçimine göre tartışmalıdır.
Tartışılması gereken suçun unsurları yönünden karşımıza çıkan bir diğer soru ise; internet ortamında yapılan yayında görülen hakaret suçundan dolayı kim hakkında ve hangi yasaya atıfla dava açılacağı sorusudur.
Hakaret ve sövme cürümlerinin yayın yoluyla işlenmesi halinde açılan davalar bakımından düzenlenen iddianamelerde; 5680 sayılı Basın Yasasının 16. maddesi delaletiyle süreli yayının sorumlu müdürü ve eser sahibi hakkında dava açılmaktadır. Bir başka deyişle Basın Yasası hükümleriyle açıkça cezai sorumluluk gösterildiği için yazılı basın açısından hukuki düzenlemede sorun yoktur.
Yani, hakaret ve sövme suçlarında, eğer suç basın yoluyla işlenmişse “cezai sorumluluk” yönünden kimin/kimlerin sorumlu olduğu Basın Yasasının 16. maddesinde gösterilmiştir.
Madde çok açıktır. Suçun mağduru olan şikayetçi kişi tarafından savcılığa verilecek dilekçede süreli yayında sorumlu olarak haberi/yazıyı yazan, karikatürü çizen veya resmi yapan kişi gösterilecektir. Ayrıca “sorumlu müdür” de suç failidir. Çünkü haberin/yazının, karikatür veya resmin yayınlanmasına izin vermekle suçun işlenmesine iştirak yoluyla katıldığından “sorumludur”. Basın Yasasının 16.maddesinde sorumlu olanların cezai sorumluluğu açık biçimde yazılıdır. Kaldı ki sorumlu müdürün kim olduğunun da Yasanın 4.maddesine göre süreli yayın “künyesinde” açıkca gösterilmesi zorunludur.
O zaman da karşımıza, madde metninde yazılı olmadığı halde Basın Yasası hükümlerinin “aynen” uygulanacağı gibi bir görüş ileri sürülürse; yukarıdaki açıklamalarımızı anımsatarak Basın Yasası hükümlerinin İnternet yayınları için uygulanamayacağını tekrarlamamız gerekmektedir.
Kaldı ki verilen değişiklik önergesinden de anlaşılacağı üzere; madde metni değiştirilmiş ve Basın Yasası hükümlerinin aynen uygulanması görüşü geri çekilmiştir.
Kabul edilen maddede “Benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zarar” denildiğine göre; hakaret fiiline benzeyen benzeri fiil nedir ? Hakaret, hakarettir.
Yani Türk Ceza Yasasının 480.maddesine göre “ herhangi bir kişi hakkında bir maddei mahsusa tayin ve isnadı suretiyle halkın hakaret ve husumetine maruz kılacak yahut namus ve haysiyetine dokunacak bir fiil” isnadı hakarettir. Ama bunun benzeri bir fiil nasıl olur, bunu anlamak güçtür. Bu fiilin başka bir tanımı yoktur.
Eğer sövmeden bahsetmek gerekirse; yine TCK’nun 482.maddesine göre maddi mahsusa isnad etmeden, “her ne suretle olursa olsun bir kimsenin namus veya şöhret veya vakar ve haysiyetine” saldırırsanız sövme suçu oluşur. Bunun da benzeri olabilecek bir fiil Türk Ceza Yasasında tanımlanmamıştır. Sövme suçu hakarete benzer, ama hakaret suçuna benzer bir fiil kavramının açıklamasını yapabilmek zordur.
V- Cumhurbaşkanı İnternet Hakkındaki Hukuki Düzenlemeyi Neden Geri Çevirmiştir?
Hiçbir öneriyi dikkate almayan TBMM’de kararlı bir çalışma sürdüren iktidar ortakları hazırladıkları ve Anayasa Komisyonunda büyük çapta değişikliğe uğrayan 682 sıra sayılı Tasarıyı 7.6.2001 günlü Birleşimde tümünü oylayarak geçirmiş ve 4676 sayılı Yasa olarak kabul etmiştir.
Ancak Cumhurbaşkanı tarafından 4676 sayılı yasa 18.06.2001 tarihinde geri çevrilmiştir. Gerekçesi şöyledir:
- 7- 4676 sayılı Yasa’nın 14. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasa’nın 31. maddesinin ikinci fıkrasında, “Her türlü teknoloji ile ve her türlü iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme Yüksek Kurulunun belirleyeceği strateji çerçevesinde Üst Kurulca tesbit edilip, Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata uygunluğu Üst Kurulca denetlenir.” kuralına yer verilmiştir.
Ayrıca, yine aynı Yasa’nın 26. maddesiyle 5680 sayılı Yasa’ya eklenen ek 9. maddede, “Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır.” denilmektedir.
İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki internet yayıncılığının en baskın yönü, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı olmasıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, internet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile yapılması en doğru yol olacaktır.
Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesinin tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası’na bağlı kılınması internet yayıncılığının özelliği ile bağdaşmamaktadır.
Bu yazının devamını İnternet Ortamındaki Yayınlar ve Ceza Yasaları başlığı altında okuyabilirsiniz.