Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) 11. toplantısını gerçekleştirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşması ile başlayan toplantıya, çok sayıda bakan, bürokrat ve bilim adamı katıldı.
BTYK toplantısında ulusal öncelikli bilim ve teknoloji alanları belirlenerek, bu alanlarda odaklanmayı temel alan bir strateji izlenmesi kabul edildi ve TÜBİTAK ve DPT işbirliğiyle hazırlanan “Bilim ve Teknoloji Politikaları Uygulama Planı” onaylandı.
Söz konusu planın uygulanması ve koordine edilmesi görevi TÜBİTAK’a verildi. Diğer ilgili kuruluşların da TÜBİTAK ile yakın işbirliği içinde çalışmalarını planlamalarına ve yürütmelerine karar verildi.
Toplantıda, katma değeri yüksek ürünler geliştirebilme ve küresel bir tasarım ve üretim merkezi olmak, tarıma dayalı üretimde rekabetçi olabilmek, uzay ve savunma teknolojileri geliştirmede yetkinleşmek, esnek ve temiz üretim, malzeme teknolojileri geliştirme, sağlık ve yaşam bilimlerinde yetkinleşmek öncelikli teknolojik faaliyet konuları arasında sayıldı.
Öncelikli faaliyet konuları arasında çağdaş ve güvenli ulaştırma sistemleri geliştirme, gıda güvenliği, çağdaş kentleşme, enerji teknolojilerinde, doğal kaynaklarda ve çevre teknolojilerinde yetkinlik kazanmak ile teknolojik altyapının güçlendirilmesi de sıralandı.
Toplantıda, savunma araştırmaları alanındaki hedefler ulaşabilmek için, savunma sanayi ar-ge projelerine ayrılan kaynağın sürekliliğinin sağlanması, kısa dönemde sistem, alt sistem geliştirme projelerinin, orta ve uzun vadede öncelikle teknoloji üretmeye yönelik projelerin gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.
BAŞBAKAN ERDOĞAN; “Bilgi Güçtür”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BTYK geçen toplantısından bu yana 6 ay geçtiğini, alınan kararlarla ilgili çalışmaların tamamlandığını, savunma ve uzay araştırmaları konusunda ciddi hazırlıkların yapıldığını söyledi. Türkiye’de refahın artması, kalkınmanın sağlanması için bilim ve teknoloji üretiminin vazgeçilmez olduğunu belirten Erdoğan, “bilgi güçtür ilkesinden hareketle diyoruz ki bilim ve teknoloji gelecek demektir, bağımsızlık demektir, refah demektir, güç demektir” dedi.
Erdoğan, en çok ihtiyaç duyulan şeyin, bilgi ile hayatı buluşturmak olduğunu, bunu geçen toplantıda da ifade ettiğini kaydetti. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunu sağlayacak olan şey, ne yapacağını, nasıl yapacağını ve niçin yapacağını çok iyi bilmektir. Yani kısacası, stratejik davranmaktır. Ülkemizde gerçekleştirmeye çalıştığımız reform sürecinin en önemli boyutu stratejik bir yönetim anlayışı ve yapısı oluşturmaktır. Yani işlerin ilgili tüm kesimlerin katılımıyla ortak bir hedefe yönelmesi, uyumlu faaliyetlerle ve performans getirecek şekilde yapılmasıdır. Bundan muradımız bu ülkenin kaynaklarından ve potansiyelinden en az kayıpla en yüksek verimi alabilmektir.”
Başbakan Erdoğan, Ar-Ge yapan, yaptıran ve kullanan aktörler içinde olduğu birbiriyle ilişkili, aynı stratejik hedefe doğru çalışan bir Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) tanımlandığını bildirdi. Erdoğan TARAL ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı:
“2010’a kadarki bir perspektifte temel amaçlarımızı, ilkelerimizi, hedeflerimizi netleştirmiş olduk. Bu stratejinin ülkemize topyekün atılım kazandırması için hepimizin aynı hedefe yönelmesi gerekiyor. Bu amaçla yine geçen toplantımızda ortak stratejimizi hayata geçirmek için bir alan belirledik, yani ürün almak için bir arazi, bir saha seçtik. Bütün Ar-Ge yapan, yaptıran ve kullanan aktörlerin içinde olduğu birbiriyle ilişkili, aynı stratejik hedefe doğru çalışan bir Türkiye Araştırma Alanı, yani TARAL’ı tanımladık. TARAL, bir anlamda ülkemizin gelecek tarlasıdır.”
Erdoğan, Ar-Ge’ye verilen kaynakların, 3-5 yıl içinde ülkeye ihracat geliri, sosyal refah, istihdam ve siyasi güç olarak geri döneceğini belirterek şöyle dedi:
“Ülkemizde refahın artması, kalkınmanın sağlanması için bilim ve teknoloji üretimi vazgeçilmezdir. ‘Bilgi güçtür’ ilkesinden hareketle diyoruz ki bilim ve teknoloji gelecek demektir, bağımsızlık demektir, refah demektir, güç demektir. Bu nedenle, gelişmiş tüm ülkeler, şartlar ne olursa olsun, Ar-Ge’ye ayırmaları gereken kaynaktan asla vazgeçmezler. Zira bu alana ayrılacak kaynak ülkenin geleceğine ayrılacak en önemli yatırım unsurudur.
Bizim Ar-Ge alanına verdiğimiz bu önem, tesadüfi veya geçici bir anlayışın eseri değildir. Ar-Ge, ülkemizin üretim ve rekabet gücü için, yani kendi ayakları üzerinde durması için vazgeçilmez bir alandır.”