Tartışmalı ulaşım firması Uber’e ait binlerce yazışmanın sızdırıldığı “Uber Belgeleri”nde çok ilginç veriler var. Şirket bazı ülkelerde lisanssız şekilde hızla büyürken, Emmanuel Macron, AB yöneticisi Neelie Kroes gibi bazı üst düzey siyasilerden, bakanlardan hatta başkanlardan destek almış.
“Uber Files” adıyla yayımlanan Uber belgeleri, 2013-2017 arasında 83 bin e-mail ve 1.000’den fazla diyalog bilgisi içeren 124 bin kayıttan oluşuyor. Sızıntının arkasından Uber, “geçmişteki eylemlerinin bugünkü değerleriyle uyumlu olmadığı ve bugün farklı bir şirket olduğu” açıklaması yaptı.
İngiliz “The Guardian” gazetesine sızdırılan ve Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile birlikte BBC Panorama’nın da dahil olduğu bazı medya kuruluşlarıyla paylaşılan belgeler, ilk kez Uber’in 90 milyon dolarlık bir lobicilik faaliyetiyle etkili politikacılardan destek aldığını nasıl Avrupa’nın taksi piyasasını altüst edip hızla büyüdüğünü ortaya koyuyor.
Macron, Kalanick’e Söz vermiş
2014’te Fransa’da taksi şoförleri Uber’e karşı geniş çaplı protesto gösterileri düzenlerken o dönem Ekonomi Bakanı olan (Nisan ayında ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilen) Macron, Uber’in yöneticisi Travis Kalanick’e “sen” diye hitap edecek kadar yakındı ve Uber’in lehine yasalar çıkaracağına dair dostuna söz veriyordu. Belgelere göre Macron ve Kalanick, Paris ve Davos’ta en az dört kez daha görüştüler. Ancak bu görüşmelerin sadece Davos’ta, Dünya Ekonomi Forumu kapsamında yapılanı kamuoyuna açıklandı.
Ağustos 2014’te, Emmanuel Macron henüz ekonomi bakanı olarak atanmıştı. Uber’i hem ekonomik büyüme hem de o dönem şiddetle ihtiyaç duyulan istihdam için bir kaynak olarak gördü ve şirketin işleyişine yardımcı olma sözü verdi. Ekim ayında Kalanick ve şirketin diğer yöneticileriyle birlikte bazı lobicilerle görüşen Macron, şirketin çıkarları için çalışmaya başladı.
Bir noktada Uber, Macron’a bir mektup yazarak “Kapıların açılması ve gördüğümüz olumlu muamele, hükümet-endüstri ilişkilerinde pek görülmemiş türden. Son derece müteşekkiriz” demiş. Bu sırada Fransız taksi şoförleri, lisans almadan şoför olan ve çok daha ucuza hizmet verdiği için tercih edilen Uber şoförlerine karşı ayağa kalkmıştı. Hem mahkeme kararıyla hem de parlamento kararıyla yasaklanan Uber, bunlara rağmen kurallara aykırı olarak ülkede çalışmaya devam etti.
O dönem Kalanick’ten Macron’a yazılan bir e-mail de sızdırılan belgeler arasında: “Uber yakında araç paylaşımı şeması içeren yeni bir düzenleme sağlayacak.”
UberPop, taksi lisansı olmayan kişilerin özel araçlarına müşteri almalarını ve yolun ücretini bölüşmelerini sağlayan bir uygulama. Ancak ücreti ödeyen yolcular olduğu için çoğunlukla onun istediği adrese gidiyor ve aslında bir nevi “korsan taksi” gibi çalışmış oluyor.
25 Haziran 2015’te protestolar şiddetlenince Macron, Kalanick’e mesaj atarak bir teklifte bulunuyor: “Gelecek hafta, yasayı düzenleyen reformu hazırlamak üzere herkesi bir araya getireceğim.” Aynı gün Uber, Fransa’da UberPop uygulamasına son verdiğini açıkladı.
Bugün Fransa Cumhurbaşkanı olan Macron’un, o gün Fransa yasalarını ihlâl ederek çalışan şirketle ilişkisi bugüne kadar açığa çıkmamıştı. Macron’un bir sözcüsü, sızan belgelerle ilgili soruya e-mail ile şöyle yanıt vermiş: “Görevleri doğal olarak o yıllarda hizmet sektöründe yer alan ve sert bir dönüşüm yaşayan birçok şirketle görüşmesine ve iletişim kurmasına yol açıyordu. Bu dönüşüm de bazı yönetimsel ve düzenleyicilerin ortaya çıkardığı engellerle ilgili kilidi açarak çalışmayı gerektiriyordu.”
Neelie Kroes
AB’nin üst düzey yöneticilerinden, eski dijital işlerden sorumlu üyesi Neelie Kroes de henüz bu görevi bırakmadan Uber’le potansiyel bir lobicilik faaliyeti işi için görüşmeye başlamıştı. Görev süresi bittikten sonra da Uber için çalışmaya ve yakın olduğu siyasiler üzerinden şirket lehine kampanya yürütmeye başladı. Bu da AB’nin etik kurallarına aykırı eylemlerin ortaya çıkmasına yol açtı.
Belgeler Kroes’in Uber’in danışma kuruluna katılmak üzere şirketle görüşmelere Kasım 2014’te, yani AB’deki görevinden ayrılmadan önce başladığını ortaya koyuyor. AB kuralları, yöneticilerin “Komisyon’un onayını gerektiren yeni işler için en az 18 ay bekleme süresine saygı duymak zorunda olduğunu” söylüyor.
Kroes AB yöneticisiyken dijital rekabet kurallarını kontrol ediyordu ve Microsoft ve Intel gibi teknoloji devlerinin çok büyük para cezaları almasına giden süreçlerde önemli bir rol oynamıştı. Ancak görevi bıraktıktan sonra çalıştığı birçok firma arasında en çok tartışılan, Uber’deki işi oldu.
Ülkesi Hollanda’da da UberPop, hem yasal hem siyasi sorunlara açmıştı. Ekim 2014’te bazı Uber şoförleri tutuklandı; aynı yılın Aralık ayında Lahey’de bir savcı UberPop’u yasakladı ve yasak ihlâline 100.000 euro para cezası kesilebileceğini öngördü. Mart 2015’te de Uber’in Amsterdam ofisine polis baskını düzenlendi.
Sızdırılan e-maillere göre Kroes bakanları ve diğer hükümet üyelerini arayarak baskın sırasında geri adım atmaları için ikna etmeye çalıştı. Bir hafta sonraki ikinci bir baskın sırasında da bir Hollandalı bakanı aradı ve e-maillere göre hakaret etti.
Belgeler, Uber’in Kroes’tan gerekli mesajı Hollanda Başbakanı Mark Rutte’ye iletmesini istediğini gösteriyor. Ekim 2015’te gönderilen e-mail’de “Neelie ve Başbakan’ın Özel Kalem Müdürü üzerinden arka kapı diplomasisi yürüteceğiz.” deniyordu.
Kroes aslında bu işe başlarken Avrupa Komisyonu’ndan izin istemişti ancak etik kurallara ihlâl anlamına geleceği gerekçesiyle bu izin verilmedi. Ancak Kroes yine de gayriresmi olarak şirkete yardım verdi. 18 aylık süre bittikten sonra Kroes’in resmen şirkette çalışmaya başladığı duyuruldu.
Kroes ise bekleme süresinin bittiği Mayıs 2016’ya kadar Uber’de “herhangi bir resmi veya gayriresmi görevinin olduğu” iddialarını reddediyor. O dönem iletişim kurduğu tüm teknoloji şirketleriyle çalışmalarının “Kamu yararına olduğuna inandığını” söylüyor.
Kroes, AB’deki görevinden ayrıldıktan sonra Hollanda hükümetinin kendisini start-up’lar için özel temsilci olarak atadığını hatırlatıyor. Hollanda hükümetinden bir sözcü ise “2015’te Uber start-up sayılmıyordu” açıklaması yapıyor.
Uber, Kroes’in 2018’de şirketten ayrıldığını ve o dönemden bu yana şirketin lobicilik faaliyetleriyle ilgili yeni düzenlemelere gittiğini açıkladı.
‘Acilen yok etme butonuna basın’
Uber’in polis baskınlarına karşı siyasilere ulaşmanın dışında ikinci bir koruma kalkanı daha vardı: Yok etme butonu. Bu sayede kolluk kuvvetlerinin ya da herhangi bir yargı görevlisinin şirketin bilgisayarlarına ve dijital ortamda saklanan belgelerine ulaşması mümkün olmayacaktı.
Sızdırılan belgeler, bu butonun da en az bir kere Kalanick’in bizzat verdiği emirle kullanıldığını gösteriyor. Kalanick’in gönderdiği bir e-mail’de “Lütfen yok etme butonunu acilen çalıştırın. Amsterdam’da erişim kapatılmalı.” ifadeleri yer alıyor.
Yok etme butonunun Kanada, Belçika, Hindistan, Romanya ve Macaristan’ın yanısıra en az üç kere de Fransa’da devreye sokulduğu belgelerde anlaşılıyor. Uber, 2017’de yeni bir CEO başa geçtiğinden bu yana “dünyanın herhangi bir yerinde kuralları gölgelemek için yok etme butonu kullanmamaktadır” açıklaması yaptı.
Kalanick’in bir sözcüsü ise “Kalanick’in herhangi bir ülkede yargıya engel olacak herhangi bir adım atmadığını, bu yöndeki tüm suçlamaların yalan olduğunu” söyledi. “Uber’in istihbarat mülkiyetini ve müşterilerinin gizliliğini korumak için bazı araçlar kullandığını, bunların herhangi bir veri veya bilgiyi silmediğini; Uber’in hukuk departmanının bunları onayladığını” savundu.
Türkiye’de Uber için Çalışanlar, Cüneyd Zapsu, Murat Aksu’
Ülkemizde de büyük protestolara uğrayan Uber’in benzer propoganda çalışmalarında bulunduğu ve Ali Babacan, Mehmet Şimşek, ve Cüneyd Zapsu gibi Tayyip Erdoğan’a yakın isimler hedeflendiği gibi siyasilere ulaşılmaya çalışıldığı anlaşılıyor.
DW Türkçe yaptığı çalışmada, Uber’in Erdoğan’a ulaşmak için hangi bakanlarla görüştüğünü ortaya çıkardı. #UberFiles’a göre Cuneyd Zapsu’nun şirketi de Uber’den 150 bin dolar istedi.
Aynı dönemde Taksiciler protesto eylemleri yapıyordu ve yasal süreç taksicilerin zaferiyle sonuçlandı. Mahkeme kararıyla 2019’da erişime engellenen Uber, 2020 sonunda ise “sadece” taksilerle çalışma şartıyla tekrar kullanıma açıldı.
Şu anda dünya genelinde 72 ülkede faaliyet gösteren Uber, Türkiye pazarına Haziran 2014’te girdi. Şirket, araç sürücüsü sayısını 2017’de yaklaşık 3 bin, 2018’de ise 8 bin olarak açıklamıştı. Taksicilere göre ise o dönem bu rakam 10 bini geçiyordu. Lisansı bulunmayan şirketin Türkiye’den kazandığı yüzde 20’lik komisyonun vergisini ödemeye başlaması ise 2018’in son dönemini buldu.
Eylül 2014 tarihli toplantı notlarına göre şirket yöneticileri, Türkiye’de güçlü olan taksi lobisinin vereceği cevap taksicilerin imajını olumsuz etkileyecek olsa da Uber’in “topla tüfekle saldırmak” yerine, daha ölçülü bir cevap vermeleri gerektiğini belirttiler. Bir yönetici “Gerçek şu ki Türkiye, sürücü ortaklarımız için şiddet riskine kayıtsız kalan büyük, kötü Amerikan şirketi olarak kabul edilirsek, kamuoyunu kazanamayacağımız aşırı milliyetçi bir pazar” dedi.
“Cesur korsan taksicilere ihtiyacımız var”
Aynı toplantıda korsan taksilerle çalışma da gündeme geldi. Korsan taksicileri olağan iş ortakları olarak tanımlayan şirket yetkilileri, Türkiye’deki yasalara göre ticari ehliyeti olmayan ve taksi taşımacılığı yapan sürücülerin sadece para cezası ile cezalandırıldığına dikkat çekti. Belgelere göre korsan taksicilerin sisteme kayıt olduğunda daha şeffaf hale geleceğini ve bunun onlar için sorun oluşturabileceğini söyleyen bir yöneticinin şöyle dedi:
“Bu yüzden başlangıçta sürücüleri bulmakta zorlanabiliriz, cesurlara ihtiyacımız var ve cezaları ödeyeceğimizi garanti ediyoruz.”
Ekim 2014’teki yazışmalarda Türkiye’den sorumlu bir yönetici, Uber’in P2P lansmanının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Twitter ve Youtube vakası gibi aktarılma riskine karşı, AKP kabinesinden “entelektüel ve teknoloji meraklısı kişilerle” iletişime geçeceklerini söyledi. Bu isimler dönemin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ti. Yazışmalara göre Babacan, o tarihten önce şirket kurucusu Travis Kalanick ile görüşmüş, Şimşek ise yakın zamanda Londra’da Uber’i destekleyen bir tweet atmıştı.
Toplantılarda “Amacımız, taksi lobisinden önce bu iki kişinin Uber’i Erdoğan’a anlatmasını sağlamak” diyen Uber yöneticisi, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile konuşmanın taksi lobisini harekete geçirebileceğinden Topbaş’tan önce daha kıdemli insanlarla irtibata geçmeyi deneyeceklerini ifade etti.
Şirket, Babacan ve Şimşek’e “AKP’nin kurucularından ve Erdoğan’ın yakın arkadaşı olan” Cuneyd Zapsu üzerinden ulaşmaya karar verdi. Öte yandan eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğlu Murat Aksu’ya ait bir hukuk bürosu olan ASC Hukuk ile de olası bir yardım için iletişime geçeceklerini belirttiler.
AKP kurucularından olan Zapsu, 2001 ile 2008 yılları arasında partinin merkez yürütme kurulu üyesiydi. Zapsu, Erdoğan’ın Başbakanlık döneminde danışmanlığını üstlendi. 2008 yılına kadar AKP Merkez Karar Yürütme Kurulu’nda (MKYK) olan ve Genel Başkan Erdoğan’ın Özel Asistanlığı ve Veri Koordinatörlüğünü yapan Zapsu, 2008 yılında aktif siyasi görevlerinden istifa ederek kurduğu Cuneyd Zapsu Danışmanlık A.Ş. ile uluslararası yatırım ve yönetim danışmanlığı hizmeti vermeye başladı.
Kayıtlara göre UBER yöneticileri İstanbul’da Zapsu ve şirket yetkilisi ile bir yemek gerçekleştirdi. Görüşmede Zapsu’nun şirketi, Uber’in Türkiye pazarında işlerini kolaylaştıracak kilit kişileri belirledi. Valilerden belediye başkanlarına, taksi plakası sahiplerinden medya şirketlerinin başkanları ve içişleri, ulaştırma ve maliye bakanlarına yaklaşık 30 kişilik bir liste sunan Zapsu’nun şirket yöneticisi, bu kişilerin kim oldukları ve şirketten duymak istedikleri mesajın ne olduğu konusunda Uber’e yardım edeceklerini belirtti. Ayrıca 2015 seçimlerinin öncesi ve sonrasında doğru iletişim kanalları kurmaları için şirkete rehberlik edeceklerini ifade etti.
Görüşmenin ardından Aralık 2014’te Zapsu’nun danışmanlık firması Uber’e bir anlaşma taslağı gönderdi. Taslağa göre Zapsu, üç aylık lobi faaliyeti için ayda 50 bin dolarlık ücret talep ediyordu.
Üst düzey bir yönetici, “Fiyat çok yüksek ama muhtemelen Türkiye’de gerçekten büyümemizin tek yolu Cuneyd Zapsu gibi nüfuz sahibi birinin bizi önemli Türklerin radarına sokması” dedi. Ancak iki şirket fiyatta anlaşamayınca o dönem resmi bir anlaşma yapılmadı.
Yazışmalarda Zapsu’nun Erdoğan’ın ilk döneminden olduğu ve etkisini yitirdiğini dile getiren şirket yöneticileri, kendisine son çare olarak başvurmayı düşünerek yeni alternatiflere yöneldi.
Ocak 2015’teki bir yazışmada, Türkiye’den sorumlu bir yönetici, kurduğu bağlantıların kendilerine ortaklık için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imam hatip lisesinden arkadaşı Hasan Gürsoy’un sahibi olduğu Gürsoy İnşaat’ı tavsiye ettiğini söyledi. Şirketin ağırlıklı olarak inşaat ve alışveriş merkezi işletmeciliği yaptığını ve ulaşıma yatırım yapmayı planladığını anlatan yönetici, “Özellikle özel jet kiralama. Hükümet ve Cumhurbaşkanı ile çok iyi bağlantıları var, gerçekten bu şirket AKP döneminde yükseldi. Bağlantımız aracılığıyla kendisine ulaştık ve çok ilgilendiler. Gerçekten de bu adam hükümetin önce Uber’e göz yummasına ve sonra da gerekli P2P düzenlemelerine gitmesine meydan verebilir. Onlarla bir anlaşma yaparsak, Zapsu’nun hizmetlerine ihtiyaç duymuyor olacağız” dedi.
Şubat 2015’te ise dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşme gerçekleşti. Şimşek’le görüşmenin hangi lobici ya da bağlantılar aracılığıyla gerçekleştirildiği sızan belgelerde belirsiz kaldı. Şimşek’in bu görüşmesi kamuya açık kaynaklarda da yer almadı. “Yenilikçilik ve şeffaflık yanlısı” olarak tanımladıkları Bakan Şimşek ile görüşmenin olumlu geçtiğinin belirtildiği şirket notlarında Şimşek’in, Uber’in Türkiye’de faaliyet göstermesi konusunda “çok destekleyici” olduğu ifade edildi. Şirket notlarında “Bizden Gelir idaresi ile görüşmemizi istedi. (Onlardan da Uber konusunda olumlu olmalarını talep etti.) Twitter yasasını incelememizi tembih etti. Uber, e-araç çağırma düzenlemeleri ve P2P hakkında Bakan’a bir teklif sunacak” denildi.
Dönemin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın o dönem Uber CEO’su olan Travis Kalanick ve şirket kurucusu Garrett Camp ile yemek yediği de Uber yöneticilerinin iç yazışmalarında ortaya çıktı. Üst düzey bir Uber yöneticisi, 30 Haziran 2016’da şirketin başka bir üst yöneticisine yazdığı bir e-postada şöyle dedi:
“Yemekte Türkiye eski Başbakan Yardımcısı’nın yanında oturuyorum. Yaklaşık üç yıl önce Travis ve Garrett ile yemek yediğini söylüyor. Herhangi bir değeri var mı? Eğer öyleyse, ondan bizim için ne yapmasını isteyebilirim?”
Diğer yönetici, “Sanmıyorum ama onunla sohbet etmeye değer. Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısıydı, ancak aldığımız bilgilere göre Erdoğan’ın gözünden düştü ve son kabine değişikliğinde başka bir bakanlık görevine atanmadı” yanıtını verdi.
Uber, Türkiye’deki stratejik ortaklık planını ise hayata geçiremedi. Eylül 2015’teki yazışmalarda firmaların çoğunun Türkiye’deki gergin siyasi ortamdan dolayı ya da taksi sektörünü etkilemek istemedikleri için bu alanda bir ortaklığa sıcak bakmadığı ifade edildi.
Bunun üzerine yazışmalarda, Türkiye’de lisans almak için herhangi bir meşru yolun olmadığı, bu nedenle daha güçlü bir lobiciye ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
Uber’in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’dan (EMEA) sorumlu bir direktörü, “Birçok seçeneği tükettikten sonra, yasallaşma sürecinde bize destek olacak doğru kişiyi bulamazsak, bunun Türkiye’deki tüm operasyonumuzu yeniden gözden geçirmemize neden olacağını hesaba katmak zorundayız” dedi.
Cuneyd Zapsu, Mehmet Şimşek ve Ali Babacan ile bir sonuca varamayan Uber, bu konuşmadan yaklaşık bir ay sonra, lobi faaliyetlerine devam etmek için kutuplaştırıcı bir siyasi figür olmadığını düşündükleri ABD eski büyükelçisi Namık Tan ve ortağı, dönemin Türk Amerikan İşadamları Derneği Başkanı Ekim Alptekin ile anlaştı. Tan ve Alptekin’in birlikte çalıştığı NT Danışmanlık firmasıyla aylık 35 bin dolardan üç aylık bir sözleşme imzalandı.
Uber yöneticileri, Ocak 2016’daki yazışmalarda, üç aylık süre sonunda ilerleme kaydedildiği, ama hedefe ulaşmak için daha uzun zamana ihtiyaç olduğunu belirterek aylık ödenecek miktarı “20 bin dolar + bonuslar” olarak belirleyip şirketle bir yıllık anlaşma yapmayı önerdiler. Sızdırılan belgelerde bu sözleşmenin imzalanıp imzalanmadığı yer almadı.
Uber, bu süreçte medya çalışmaları da yürütüyordu. İç yazışmalara göre bire bir görüşmeler sonrası Hürriyet ve Sabah’ın aralarında olduğu gazetelere şirket hakkında pozitif haberler yaptırıldı.
Ocak 2016’daki yazışmalarda “hükümete yakın gazeteci” olarak tanımladıkları Fatih Altaylı’nın da iki köşe yazısı kaleme aldığı belirtildi. Gelinen noktada ise şirketin Türkiye’deki lobi faaliyetleri başarısız oldu. Kendi lehine yasal düzenlemelerin önünü açamayan Uber’e 16 Ekim 2019 tarihinde İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi kararı ile erişim engeli getirildi. Şirketin, turizm taşımacılığı yetki belgeli araçları taksi olarak çalıştırması yasalara aykırı bulundu. 2020’nin aralık sonunda ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin kararına göre sadece sarı taksilerle çalışmak suretiyle Uber’e getirilen erişim engeli kaldırıldı.
Ancak tüm bu lobi faaliyetleri içinde şirket, 2014 ile 2019 arasında yasal statü kazanmadan Türkiye’de faaliyet göstererek büyümüş oldu.
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası’nın eski başkanı Yahya Uğur, DW Türkçe’ye şirketin mahkeme kararına kadar yasa dışı faaliyette bulunmasa da yasalardaki boşluklardan faydalandığını, istinaf kararı sonrası ise sadece taksilerle çalışma şartından dolayı yasalarla uyumlu hale geldiğini söyledi.
ICIJ’in araştırması da Uber yöneticilerinin zaman zaman yasaların dışında faaliyet gösterdiklerini bildiklerini ortaya koydu.
Uber, Türkiye dışında başka ülkelerde de yasal boşluklardan faydalanmaya çalıştı. Sızan iç yazışmalara göre o dönem Uber’in kurumsal iletişim direktörü olan Nairi Hourdajian, Tayland ve Hindistan’daki hükümetlerin araç çağırma hizmetini kapatma çabaları devam ederken şirket yöneticilerinden birine şöyle diyordu:
“Sorunlarımız var, çünkü s*tiğimin sadece yasadışıyız.”
Başka bir yazışmada ise Uber’in EMEA yöneticisi Mike Macgann, şirketin ülke direktörlerinden birine Uber’in yeni pazarlara giriş stratejisini şu sözlerle açıkladı: “Temelde Uber piyasaya çıkıyor ve ardından düzenleyici ve yasal bir b*k fırtınası var.”