Bu hafta ortaya çıkan ve “Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Fişlemesi” olabilir denilen konuya biraz daha yakından bakalım. Çünkü geçen yılki Whatsapp tartışmalarında olduğu gibi bazı insanların “aman her uygulama kişisel verileri alıyor” diye, işin ciddiyetini anlamadıkları görülüyor.
2016 seçimlerinde, entellektüel Amerikalılar büyük bir şok yaşadılar[1]. O gün 2016-2020 için ABD’yi yönetecek olan başkanın kim olduğu kesinleşmişti. Başkandan ziyade abartılı tarzı ile showman görüntüsü veren iş adamı Donald Trump, toplamda 2,9 milyon (yani % 2,1) eksik oy almasına rağmen yüzü gülen kişi olmuştu.
ABD’de başkanlık seçimleri iki aşamalı gerçekleşiyor. Sandık başına giden halk, önce seçici delegeleri belirliyor. Sonra bu delegeler başkanlık için oy kullanıyor. Trump da halktan oy oranı 3 milyona yakın düşük olsa da, bu delegelerin 306’sının, Hilary Clinton ise 232’sinin oyunu almıştı[2].
Peki, dosdoğru bir siyasetçi geçmişi bile olmayan Trump bu seçimi nasıl aldı? Halkın 2,9 milyon daha az oyunu alırken, nasıl kazandı? Başlığı hatırlatarak bağlayalım; kişisel verilerini aldığı insanların siyasal bakışını manipüle ederek.
Kişisel Veriler Nedir?
Bu “çok hassas kişisel veriler acaba hangileri oluyor”, diye sorarsanız; adınız, soyadınızdan başlayalım, yüz tanımlamanıza, parmak izinize, TC Kimlik numaranıza, sevdiğiniz renkten, politik görüşünüzden, finansal bilgilerinizden (banka, kredi kart vs), kullandığınız internetin IP numarasından, akrabalarınızdan, arkadaşlarınızın kimler olduğundan, hangi okula gittiğinize kadar pek çok bilgi.
Bugünlerde çeşitli veri sızıntıları duyuyorsunuz, siber güvenlikçiler diyor ki; “Veri Zenginleştirme” yapılıyor. Yani zaten bir yerlerde depolanan daha önce çalınmış verilerin üzerine, yeni gelenler konuluyor, eksik olan tamamlanıyor, değişen (mesela ev adresi) düzeltiliyor vs.
Sonra da bu veriler sizi manipüle etmek –mesela telefonda dolandırmak– için kullanılabiliyor.
Ama Kişisel Verileriniz sadece “sızma”larla ve sadece dolandırıcılar tarafından mı toplanıyor?
Hayır; Facebook, Google ve kullandığınız her türlü uygulama, reklam amaçlı olarak bazı bilgilerinizi topluyor. Hatta Facebook’un ve bazı başka uygulamaların, sadece ona verdiklerinizi değil, telefondaki diğer uygulamaların topladıklarını da siber güvenlik araştırmacıları “tehlikeli” bularak raporluyor.
Ama bir de hükümetin topladıkları var. Hani bu hafta İstanbul milletvekili Onursal Adıgüzel’in “Cumhuriyet Tarihinin en büyük Fişlemesi” diye duyurduğu “Abone deseni” olayı. Orada alınan veriler de herkesin kişisel verileri[3] (Not : Abone deseninin başka boyutları da var).
Bu bilgilerin kitlesel ve bu genişlikte alınması doğru mu? Ya da şöyle soralım bu kadar çok veri Milli Güvenliğin hangi işine yarıyor? Bunun mutlaka açıklanması gereklidir.
Kişisel Veriler Uzmanlarına göre, kişisel verileri toplanacak kişilerin ancak mahkeme kararı ile ve suç şüphesi olan insanlar olması gerekiyor. Eğer “kitlesel bir veri toplama” ya da başka deyişle “kitlesel gözetim” varsa, bunun manipülasyon ya da casusluk türü bir amacı da vardır. Aynen kitlesel sızmaların dolandırıcılık amaçlı yapılması gibi, amaç iyi değildir.
2016 Seçimlerinde Amerikalı Delegelerin Oyları Nasıl Suistimal Edildi?
Yukarıda Trump’ın 2016 seçimlerinde manipülasyon kullandığını söyledik. Bunu biz değil, Amerikalılar ortaya çıkardı. O zamandan bu yana nasıl yapıldığı çok anlatıldı ama yine de tekrarlayalım.
“Manipulation” İngilizce bir kelime ve Türkçesi için “yönlendirme” kullanılabilir ama burada aynı güçlü ifadeyi veremeyeceğinden korktum ve İngilizce sözlüğe baktım, verilen tanımlar şu şekilde; güdümlemek, kendi çıkarları için kullanmak, kötüye kullanmak, suistimal etmek, yönetme, hile karıştırmak.
Trump’ın seçilmesinin arkasında Cambridge Üniversitesindeki bir araştırmaya dayalı olarak “büyük veri” analizi geliştiren Cambridge Analytica isimli bir firma var. Bu firma o tarihe kadar, Ukrayna’dan, Nijerya’ya, Nepal’den, Orta Avrupa ülkelerine, Avustralya’dan, Meksika’ya kadar pek çok ülkedeki seçimlerde marifetlerini ortaya koymuşlar. Hatta Brexit oylamasına da etki etmekle övünüyorlardı[4].
ABD’de önce Cumhuriyetçi Partide Trump’ın rakibi Ted Cruz için çalışırken, daha sonra Trump’a geçmişler. CEO Alexander Nix’in ifadesiyle seçimden önce işleyen propoganda stilini bulmak için Facebook üzerinde 175 bin farklı reklam cinsi test etmişler ve sadece kılpayı olan 17 eyalete odaklanmışlar.
Kullandıkları kişisel veriler, psikometrik veriler, tapu verileri, otomobil satıcılarından alınan veriler, kredi kart firmaları ve alışveriş mağazalarından aldıkları veriler olmuş. Mesela Lincoln markası arabası olanların kesinlikle Cumhuriyetçi Partiye oy verdiği kaydediliyor. Bütün bu verileri Facebook’dan aldıkları verilerle de birleştirmişler ve reklam formatındaki sahte haberlerle değerlendirmişler.
Facebook üzerinden 2 milyon kadar sahte haber yarattıkları kaydediliyor. Bu haberler herkese değil, “mikro hedefleme” denilen reklam olanağı sayesinde 1 kişiye, 3 kişiye gitmiş. Tam da o kişilerin etkileneceği cinsten haberler bunlar. Daha sonra Zuckerberg’in Amerikan Senatosunda sorgulanmasına rağmen, bugün hala 2016’de Trump’ın dijital kampanyasının ne kadar Amerikalıya ulaştığı ve ne kadar etkili olduğu bilinmiyor. Çünkü dediğimiz gibi bu mesajları “kişiye özel sahte haberler” şeklinde oluşturmuşlar. O kişi / kişiler dışında haberi gören olmuyor.
Bir başka ilginç yaklaşım ise, sahada görülmüş. Demokratlar seçim bölgelerinde –özellikle kılpayı olan 17 eyalette– eski usül, kitlesel yaklaşım gösterirken –mesela ırkçı mahalledeki evlerde ırkçıların hoşuna gidecek propoganda yapılırken– Trump’çılar, ellerindeki kişisel veriler sayesinde, ne söyleyeceklerinin kelime kelime yazıldığı tabletlerle evlere girmişler ve diyelim ki bir apartmanda alt katta zenci oturuyorsa ona başka, üst katta ırkçı oturuyorsa ona başka yaklaşım göstermişler.
Özetle kişisel verileri kullanarak manipülasyon yapmışlar ve seçimin hassas olduğu 17 eyalette insanları sahte haberler ve yakın markaj ile yönlendirmişler.
Bunun sonucunda da Trump’ın seçim kampanyası daha az para harcayarak, Televizyon reklamları yerine Facebook haberleri ile yapılmış.
Bizdeki Durum
Türk seçmeni süreçleri sorgulamıyor. Bunun sonucunda 2010’lara kadar seçim sandıklarının tutanakları konusunda soru işaretleri oluştu. Ama 2010’larda itibaren geliştirilen “Sandıktayız” ya da “Oy Ve Ötesi”, İstanbul seçimlerinde “İstanbul Gönüllüleri” gibi gruplar iyi iş çıkardılar. En azından oyların sandıkta korunması konusunda bilinç yarattılar.
Dolayısıyla önümüzde zor bir seçim var. Bu seçimde ilk defa oy kullanacak olan 6,5 milyon kadar genç, işsizlik, özgürlüklerin kısıtlanması, pahalılık, yurtlardaki sıkıntılar gibi pek çok sıkıntıyı aynı anda yaşıyorlar. Dolayısıyla AKP’ye oy bu gruptan az çıkacak gibi gözüküyor.
Bunun çaresi, seçim sisteminin değiştirilmesinin yanında kişisel verilerin kullanılacağı bir manipülasyon olabilir mi? Bu soruyu hepimiz düşünmeliyiz. Çünkü bizden habersiz olarak kişisel verilerimiz toplanıyor. Neden ki?
[1] Robert De Niro’dan Meryl Streep’e: Harikaydın, sana karşı saygım büyük!
[2] 2016 United States presidential election
[3] İnternet abonelerine takip: Cumhuriyet tarihinin en büyük fişlemesi mi?
[4] Cambridge Analytica hem Trump rezaleti, hem daha sonra ortaya çıkan rezaletler sonucunda 2018’de kapandı ama yerine kurulan şirketler benzer işleri yapıyor ve aynı elemanları kullanıyor. Sadece CEO Alex Nix 7 yıl İngiliz firmalarında çalışmaktan ve yönetici olmaktan yasaklandı.