Öncelikle bizim ülkemizdeki ve AB’deki “Bilgi toplumu” tanımının farklılığı üzerinde durmak istiyorum. Ülkemizde yapılan bir çok çalışmada, İcra kurulu gibi siyasi organlarda, basında, bu konuda düzenlenen konferans ve panellerde, bilgi toplumu tanımında hep bilgisayar ve internet ağırlıkta olmakta, telekomünikasyon konusuna ise fazla ağırlık verilmemektedir.
Halbuki AB’nin ilerleme raporunun 10. bölümünde yer alan “Bilgi toplumu ve Medya” başlığı altında büyük oranda telekomünikasyon konusu dikkate alınmakta, bilgi toplumu servisleri konusundaki değerlendirmeler ise çok küçük bir yer tutmaktadır.
Telekomünikasyonun, bilgi toplumunun oluşturulmasının temeli ve altyapısı olduğu dikkate alındığında, AB’nin tanımının ve konuya yaklaşımının daha doğru olduğunu söyleyebiliriz.
AB ilerleme raporunda yer alan değerlendirmelerin ayrıntılarında ilginç noktalar aşağıdaki gibidir;
- Geçen yıl bu alandaki gelişmelere “very little progress – pek sınırlı ilerleme” olarak not verilmişken, bu yılın değerlendirmesindeki notumuz “some progress – biraz ilerleme”dir.
- Geçiş Hakkı konusundaki düzenleme yayınlanmış, Altyapı işletmeciliği lisansları verilmiş, Uzak Mesafe Telefon Hizmetlerinde A, B ve C Tipi Arabağlantı sözleşmeleri imzalanmış olmasına rağmen pazara girebilen yeni işletmeci sayısı çok azdır. Bu, sabit telekomünikasyon hizmetleri pazarının henüz serbestleşmemiş olduğu anlamını taşımaktadır.
- Serbest rekabetin gelişmesinin güvencesi olan “Yerel Ağın Paylaşıma Açılması”, “Numara Taşınabilirliği” ve Hakim konumdaki işletmecilerin tarifelerinin belirlenmesinin temeli olan “Maliyet Bazlı Fiyatlandırma” gibi düzenlemeler henüz uygulamaya koyulmamıştır.
- AB’nin 1998 yılında “serbest rekabetin oluşturulması” amacı ile uygulamaya koyduğu kurallar bütünü ve AB’de serbest rekabetin oluşmasından sonra 2002 yılında koyduğu “serbest rekabet” kurallar bütününe uyum konusunda Türkiye’nin mevzuat ve uygulamalarında belirsizlik bulunmaktadır. (Burada yeni Elektronik Haberleşme Kanunu tasarısının kanunlaşmamış olmasına bir eleştiri bulunmaktadır)
- Evrensel Hizmet fonunun kullanılma kapsamı, bilgisayar okuryazarlığının arttırılması (bir işletmeciye (Türk Telekom) tekel hakkı verilerek) ve karasal sayısal televizyon yayıncığına (TRT) destek verilmek üzere genişletilmiştir. Bu uygulama AB anlayışına ve kurallarına aykırıdır.
- AB acil çağrı numarası olan 112 uygulamaya konulmuştur.
- Türk Telekom A.Ş. nin çoğunluk hisseleri özelleştirilmiş, Telsim Vodafon’a satılmıştır. Mobil telefon pazarında serbest rekabetin oluşması ile kullanım oranı Mayıs ayında % 63,7 ye ulaşmıştır. Ancak sabit telefon pazarında gerekli rekabet önlemleri alınmamış olduğundan beklenen gelişme sağlanamamıştır.
- Internet kullanım oranı Mayıs ayında %15 e ulaşmış ancak, serbest rekabetin gelişmemiş olması nedeniyle genişbant kullanım oranı yetersiz kalmış, kalite ve yüksek fiyat sorunu kalıcı olarak devam etmektedir.
- TK’nın düzenlemeler ile doğrudan ilgili personel sayısı 128 kişiye ulaşmıştır. Piyasaya yeni giren işletmecilerin artması ve AB düzenlemelerine uyum konusu devam ettiğinden, TK’nın idari kapasitesinin gözlenmesine devam edilmelidir.
- Ulaştırma Bakanlığı’nın idari kapasitesinde bir ilerleme görülmemiştir.
- Telekomünikasyon alanında bir çok vergilere ilave olarak, %18 KDV, sabit Telekom hizmetlerindeki %15, mobil Telekom hizmetlerindeki %25 ÖİV olarak uygulanan yüksek vergilendirme, sektörün gelişmesi önünde sorun olmaya devam etmektedir.
- Bilgi toplumu servislerinin gelişimi şöyledir; Türkiye, Haziran ayında bir Bilgi toplumu strateji ve eylem planı yayınlamıştır. Türkiye’de elektronik ticaret ve diğer servisler, AB standartları ile uyumlu değildir. Bilişim suçları ile ilgili düzenlemeler uyumlu hale getirilmemiştir. Bu alandaki gelişmeler sınırlı olarak değerlendirilmektedir.
OECD genişbant raporunda ise bazı çarpıcı gerçekler ortaya çıkmaktadır.
- Haziran ayı verilerine göre, genişbant abone sayısının Türkiye nüfusuna oranı % 3 tür. (AB raporunda yer alan internet kullanım oranı ile burada bahsedilen genişbant abone oranları, birbirlerinden farklı anlamlar taşımaktadır)
- Bu oran, 30 OECD ülkesinde ortalama % 15,5 tir.
- Türkiye bu oran ile, 30 OECD ülkesi arasında 27. sırada yer almaktadır.
- OECD ülkelerinde genişbant abonelerin erişim şekline göre ayrıştırılmış ortalamaları şöyledir;DSL : %9,7
KABLO : %4,6
Diğer : %1,2.Ülkemizde ise bu dağılım oldukça farklıdır.DSL : %2,9
KABLO : % 0
Diğer : %0.
OECD raporu bize önemli şeyler göstermektedir.
- Ülkemizde genişbant erişimi artmaktadır, ancak gideceğimiz daha çok yol bulunmaktadır. Abone sayımızı hızla arttırmak için bu alandaki serbestleşme acil olarak sağlanmalıdır.
- Birçok OECD ülkesinden daha yaygın Kablo TV şebekesine sahip olmamıza rağmen, bu imkan genişbant erişimi için kullanılamamaktadır. Kablo konusundaki sorunları süratle çözerek, bu alandaki serbestleşmeyi sağlamamız gerekmektedir.
AB ve OECD raporlarında dile getirilen değerlendirmeler doğru ve tarafsızdır. Bu konular ülkemizde de çok sık dile getirilmekte olmasına rağmen şimdiye kadar fazla bir ilerleme sağlanamamıştır. Umarız, bu raporlarda yer alan konulara çözüm getirmemizin kendi ülkemizin yararına olacağı bilinci ile beklenen gelişmenin sağlanabilmesi için gerekli adımlar bir an önce atılır.