Tam da, Boğaziçi Üniversitesinde kapatılan Laboratuvarları yazacaktım ama valla yetişemiyorum. Boğaziçi’nde rezaletler arka arkaya geliyor ve tam birini yazmaya hazırlanırken, öbürü patlıyor. Bu kadar üstüste rezalet başka bir yerde görülmemiştir. Bir bakıyorsunuz, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi kayyumluk kararıyla Boğaziçi Hisar AŞ diye bir şirkete devredilmiş. Arkasından Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin bağlı olduğu BÜTEK tasfiye ediliyor. Yetişemediğimiz bu haberlerden, aşağıda simgesel resmini gördüğünüz TETAM’ın taşınması yani akademisyenlerin proje yaratması ile kurulan Laboratuvarların yokedilmesi ile ilgili detayı buradan ve Boğaziçi Üniversitesi Yayınevinin kapatılmasını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. (Ayrıca rahatsız olmuş olacaklar ki, TETAM kapatma haberine rektörlüğün talebi üzerine erişim engeli getirildi. Kararı burayı tıklayarak okuyabilirsiniz)
Biz bugün diğer bir faciadan bahsedeceğiz. Yani fakülte kapatma teşebbüslerinden.
Liyakatsız atamalar nedeniyle, yaklaşık 1.100 gündür direniş yapılan ve tam 738 gündür sırtlarını rektörlüğe dönen akademisyenler tarafından protesto edilen (ve kendisi de liyakatsız olarak değerlendirilen) Boğaziçi Üniversitesi rektörü Mehmet Nacı İnci, “Boğaziçi Üniversitesi 160.Yıl Vizyon Toplantısı” diye bir davet düzenlemiş. Programa baktık (yukarıda resmini görüyorsunuz), 28 aralık 2023’de saat 19:00’da Albert Long Hall’da bir kokteyl olacak. Davette “gelecek vizyonu istişaresi” diyor. Anlaşılan içkili ve ayakta yapılacak istişareden bahsediliyor (gerçi Naci İnci’nin içki içmediği söyleniyor).
Hocalara Neden Sorulmuyor?
Şunu sorabilirsiniz; “Gelecek vizyonu istişaresi” 2024’e 3 gün kala mı yapılır? Kaynaklarıma göre olay şu; akademisyenlerin protestolarını bir türlü durdurmayan (tehdit, konferanslara gitmeye izin vermeme, kapıdan almama vsvs yoluyla) rektör bey, akademisyenleri pat diye atamadığı, değiştiremediği ve her türlü yıldırmaya karşın vazgeçiremediği için, üniversiteyi sulandırmaya yani yeni fakülte ve kadrolar yaratarak, kendine yakın birilerini işe alarak, dengeyi değiştirmeye uğraşıyor.
Bu arada bir akademisyene sorduk. Kokteylli istişare konusunu şöyle yorumladı;
“Albert Long Hall’da her dönem rektör tüm Boğaziçi hocalarının karşısına çıkar, önce son 6 ayda yaptıklarını ve gelecek 6 ayda yapacaklarını anlatır, ardından da onların görüş ve önerilerini dinler, gelecek 6 ayda yapacaklarını buna göre revize ederdi. Siz 3 yıldır (6 kezdir) bunu yapmıyorsunuz. Hocalarla hiç görüşmüyorsunuz. Sadece atama/yükseltme bekleyen bazı hocaları ve bölüm başkanlarını ofisinize çağırıp tehdit ettiğiniz söyleniyor. Kampüste hiç dolaşmıyor, ne hocalarla ne de öğrencilerle konuşmuyorsunuz. Nöbetteki hocaların karşısına çıkıp bir kez olsun “İstediğiniz nedir?” demediniz. TV programlarına çıkıp hocaları suçluyorsunuz ama bir kez olsun bir TV programında muhalif birkaç hocayla yüzleşmeyi kabul etmediniz.
Şimdi de üniversitenin geleceğini Boğaziçi’nin paydaşlarıyla değil, dışarıdan gelenlerle konuşuyorsunuz ki bunların içinde de sizinle aynı görüşte olmayanların görüşlerini dikkate alacağınız şüpheli.
Boğaziçi’nin paydaşları işin içinde olmazsa Boğaziçi Üniversitesi, boğaz kenarındaki değerli bir emlaktan öte nedir? Boğaziçi’nin geleceğini dışarıdan paraşütle getirdiğiniz hocalar ve dekanlarla mı tasarlıyorsunuz? Bu dekanlar geldikleri kurumları Boğaziçi’nden iyi duruma mı getirmişlerdi de şimdi Boğaziçi’ni kalkındıracaklar?”
Öğrenciler ; “Seçerek Girdiğimiz Fakülteler Neden değiştiriliyor?”
Fakültelerin kapanacağı, farklı bölümlere aktarılacağı duyulduğunda öğrencilerin protestoları başladı. Akademisyenlerin 700+ gündür süren protestolarına yüzlerce öğrenci de katıldı. Haklılar, çünkü kendi gelecekleri söz konusu. Bölüm seçerek girdiler ama girdikleri fakülteler değiştiriliyor. Sanki üniversite yönetmek bir oyun. Örneğin, kapatılmak istenen İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF), kurucu fakültelerden tam 65 yıllık bir bölüm.
Değişikliğin güya görüşüldüğü Senato toplantısı sürerken, öğrenciler dışarıda protesto yapıyorlardı ve bir de açıklama yayınladılar. Açıklama şu şekildeydi;
“Üniversitemize yönelik yeni bir saldırıyla karşı karşıyayız. Şu an sürmekte olan senato toplantısında fakültelerimize ve binalara dair değişiklikler gündemde.
Tepeden inme kararlarla üniversiteyi yönetmeye çalışan kayyum rektör Naci İnci, üniversite bileşenlerini hiçe sayarak kararlar alıyor. Bugün senatodan çıkan karara göre Yönetim Bilişim Sistemleri bölümü, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne katılacak.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin bölünmesi ve dağıtılması kararının ise geri çekildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Tepeden inme kararlarla üniversite yönetilemeyeceğini, biz öğrencilerin demokratik üniversite talebinde ısrarcı olduğumuz bir kez daha göstermiş olduk.
Örgütlü öğrenci mücadelemiz kayyum yönetiminin karşısında bir kazanım daha elde etmiş oldu. Ancak mücadelemiz bununla da sınırlı değil.
Çünkü fakülte binalarının durumu hala muallak. Bir gecede tek adamın kararnamesi ile kurulan Hukuk Fakültesi için İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin binasının kullanılması planlanıyor.
Bu plana karşı fakültelerimizi, binamızı ve kampüsümüzü savunmaya devam edeceğiz”
Naci İnci Başarıyla Öğrencilerin Protestosunu Tetikledi
Öğrenciler “fakülteme dokunma” pankartlı protestoları ile akademisyenlerin nöbetine katılınca (“İnci’ye Minnettarız, protestomuzu başarıyla daha da büyüttü” diyenler var), Naci İnci’nin kontrol edemediği güruh büyüdü. Rektörlük bunun üzerine açıklama yapmak zorunda kaldı.
Rektörlüğün açıklamasında yeniden yapılanmanın Üniversite Senato’sunda tartışıldığı gibi bir not var ama aldığımız bilgiye göre, tartışılmadı, senatoya tepeden inme “böyle olacak” denilerek getirildi.
Bu arada, yine aldığımız duyuma göre YÖK’den İnci’ye “yapmayın” talimatı vermiş. Açıklamaya bakıldığında İktisadi ve İdari İşler Fakültesinin kapatılmasından vazgeçildiğini görüyoruz ama Fen ve Edebiyat Fakültesi bölünüyor. Bu arada olaya yakın birisi şöyle dedi ;
“Rektörün yapmak istediği şey, Ekonomi Bakanlığını, Meteorolojiye bağlamak gibisinden bir şeydi. Ama sabah İİBF’yi lağvedip YBS’nin (Yönetim Bilişim Sistemleri) altına sokmayı planlarken, akşam tam tersini yaptı. Şimdi zevahiri kurtarmaya çalışıyor.”
Tam da yerel seçimler öncesi, öğrenci eylemlerini tetiklemek de, Naci İnci’nin ne kadar başarılı bir yönetici olduğunu sorgulatacak başka bir konu.
Şimdi davet yapılan kokteyl ile “Boğaziçi Üniversitesi 160.Yıl Vizyon Toplantısı” da anlaşılan zevahiri kurtarmanın başka bir perdesini oynayacaklar. Ayakta “millete danıştık” diyecekler. Komik.
Rektörlüğün açıklamasını en altta dikkatlerinize sunuyoruz. Bu açıklamada yeniden yapılanmanın Üniversite Senato’sunda tartışıldığı gibi bir not var ama aldığımız bilgiye göre, tartışılmadı, senatoya tepeden inme “böyle olacak” denilerek getirildi.
Bölüm/Fakülte Değişikliği Kadro Açmak için Değil, Bilim/Eğitim Analizi ile Yapılır
Bazı akademisyenlere daha önce değişiklik yapılıp, yapılmadığını sorduk. Şunları belirttiler;
“Daha önceki yıllarda da değişiklikler konuşulurdu ama birincisi zamanlama çok tuhaf. Bunların öğretim dönemlerine uygun yapılması gerekir. İkincisi, biz bunları eskiden beri Senato’da ve demokratik şekilde tartışır ve bilime/eğitime uygunluğunu analiz ederdik.
Şu anda liyakatsız, bilimden, eğitimden anlamayan kişilerle, üniversitenin dengesini bozmaya, kadro açmaya yönelik hareketler yapılıyor. O yüzden de İİBF’yi kalkıp kendisinden ufak bölüme bağlamayı düşünebildiler.”
Bir başka akademisyen şöyle ekledi :
“Eskiden herkes tartışır, eleştiri yapar ya da analiz sunardı. Şu anda kararlar böyle alınmıyor”
Diğer bir akademisyen ise şöyle konuştu;
“Senatoda çok uzun zamandır hiçbir şey konuşulamıyor. Bunun sorumlusu Naci İnci. Eleştiri kabul etmeyen, toplantıların online yapıldığı dönemde senatörlerin mikrofonlarını kapayan, kendisini eleştiren kişileri uzaklaştıran, Senato’yu ele geçirmek için hukuksuz şekilde aynı yazıyla üç dekanı birden görevden alan ve neredeyse tüm koltukları ele geçiren Naci İnci. Konuşulamayan, tartışılamayan bir Senato’da bu konuların uzun uzun değerlendirildiğini söylemek kamuoyunu aptal yerine koymaktır.”
İlk akademisyen şöyle ekledi:
“Gerçekten de şöyle bir durum var. Kimse bu yönetimin altında görev almak istemediği için, rektörün kendisi ve ekibi 2’şer, 3’er dekanlığa vekaleten bakıyor. Gülmeyin ama, Senatoda oy kullanıldığında bunlar 1 yerine 2-3 oy filan atıyorlar.”
Bunun detayını sorduk, şöyle anlattılar;
“Melih Bulu 3 yardımcı (Naci İnci, Fazıl Sönmez, Gürkan Kumbaroğlu) bulmayı becermişti ama Naci rektör olunca yerine bir yardımcı bulmayı bile beceremedi. Hukuk Fakültesi dekanlığına getirdiği Selami Kuran bile istifa etti.
Bu arada 3 fakülte dekanını da görevden alınca aralarında vekaletleri paylaşmak durumunda kaldılar. Dekanlığa hoca bulamadılar diye bir durum yok. Aslında hepsine dekan olabilecek hocalarımız var ama Naci İnci, Senato ve ÜYK’yı kontrolünde tutabilmek için onların dekanlığını istemiyor. Kendi istediği gibi yandaş hoca bulamayınca da, o pozisyonlara önceleri kendileri vekalet ettiler. Şimdi bir kısmına “dışarıdan paraşütle getirdikleri” kişileri dekan yaptılar.
Bunlardan biri (Fen ve Edebiyat Fakültesi dekanı) Bandırma Üniversitesi’ne rektör oldu. YÖK bile dekan atamıyor. Vekaleten bile dekan yok.
Hukuk Fakültesi dekanlığına Naci, Mühendislik Fakültesi dekanlığına Fazıl, İletişim Fakültesi dekanlığına ise Gürkan vekalet ediyorlar. Dolayısıyla her biri Senato’da ve ÜYK’da çift oy kullanıyor. Diğerleri de zaten paraşüt dekanlar.
Dolayısıyla durum şöyle: “Kimse bu yönetimin altında görev almak istemediği için, rektörün kendisi ve ekibi dekanlıklara da vekalet edip Senato ve ÜYK’da 2’şer oy kullanıyor. Diğer oyları da zaten rektörün içeriden destekçi bulamadığı için dışarıdan paraşütle getirdiği kişiler kullanıyor. “Hatta şu anda YÖK vekil bile atamadığı için Fen-Edebiyat Fakültesi dekanlığı boş ve oy kullanılamıyor”
Neden Fen ve Edebiyat Fakültesi bölünüyor diye sorduk. Şöyle cevap verildi;
“Örneğin Fen-Edebiyat Fakültesi’nin (FEF) bölünmesi Boğaziçi’nin en önemli özelliklerinden olan Liberal Arts kavramının terk edilmesi anlamına geliyor. FEF’teki bölümlere giren öğrenciler çok fazla sayıda ortak ders alır. O bölümler o kadar yakın ilişki içinde olduğu için öğrencileri de geniş bir yelpazede eğitim alıp üst sınıflarda branşlaşırlar. Liberal Arts yaklaşımı hem liseden gelen öğrencilerin öncelikle bu bilim dallarını tanıdıktan sonra geleceğini şekillendirmesini sağlar hem de çok yönlü eğitim görürler. Tabii bu şöyle sıkıntı yaratan bir konu. Böyle yetişen öğrencilere kulluk öğretemiyorsunuz.”
Akademisyenlerden birisi şunu ekledi;
“İİBF’nin bölünmesi akıl alır bir şey değil. Kelimenin tam anlamıyla bölme ve cezalandırma operasyonu. Dün sabah Naci İnci çok kesin şekilde “İİBF kapatılacak. İşletme Yönetim Bilimleri Fakültesi’nin (YBF) altına girecek.” diyordu. Öğleden sonra tam tersi oldu; YBF kapatıldı, oradaki bölümler İİBF’nin altına geldi.
Sabahtan öğlene ne değişti? İnci’nin deyişiyle “uzuuuun süredir konuşulan ve üzerinde anlaşılan (?) konu” hakkında görüşü uzlaşıyla mı değişti? Hayır. Karar Senato’da değil, YÖK başkanı Naci’yi arayınca verilen emirle gerçekleşti.
YÖK’ten gelen telefon üzerine sabah söylediğinin tam tersini öğleden sonra Senato’da yapıp sonrasında da sanki uzun tartışmalarla bu sonuca varılmış gibi yapıyor.
Daha önemlisi YBF 4-5 ay önce kurulmuştu. Şimdi kapatılıp İİBF’ye bağlanıyor. İyi bir şeydiyse neden zorla kurdun. Uzun süren planlama buysa Allah bizi daha fazla planlamadan korusun!!!”
Birbirinin Ayağını Kaydırmaya Çalışanlar mı?
Bu arada bir de dedikodu aktaralım; Naci İnci’nin, kayyum rektör diye tanımlanan Melih Bulu’ya “öğrencilere yumuşak davran” dedikten sonra Cumhurbaşkanına “ben olsa sert davranırdım, Bulu yumuşak davranıyor” türünden bir şeyler dediğini Gazeteci Ali Çağatay aktarmıştı. Şimdi benzer bir tablo İnci için reloaded (yükleniyor) olabilir. Ankara’dan getirdiği ve şu anda ters düştüğü bir akademisyen’in kendisini bir sonraki rektör olarak gördüğü ve İnci’den bağımsız olarak kendi kadrolaşmasını yaptığı da kaydediliyor. Bazıları da İİBF’nin bölünme planlarının tam da bu kara kuşaklı akademisyen’i engellemeye yönelik olduğunu iddia ediyor.
Anlayacağınız Boğaziçi Üniversitesi için için kaynıyor. Hem de bir taraftan değil, her bir tarafından fokurduyor. Gerçi diğer üniversiteler de benzer durumda. Zaman zaman yazıyoruz onları da. Aşağıda Boğaziçi Üniversitesinin bahsettiğimiz açıklaması yer alıyor.
Üniversitemizin fakülte yapılanmasında gerçekleştirilmesi öngörülen değişiklik hakkında kamuoyunu bilgilendirme gereği ortaya çıkmıştır.Bilindiği üzere Üniversitemizde geçmişten bugüne yeni fakülte ve bölümlerin kurulması veya yeniden düzenlenmesi gibi akademik yapıya dair pek çok revizyon yapılmıştır. Üniversitemiz, 160 yıllık tarihi ve gelenekleri kadar bu sürekli yenilenme ve değişim sayesinde bugün Türkiye’nin en güçlü eğitim ve araştırma kurumlarından biridir. Bu çerçevede Üniversitemizin en üst akademik karar alma organı olan Üniversite Senatosu uzun süredir devam eden fakülte yeniden yapılanmasına dair çalışmalarını nihayetlendirmiştir. Bu süreç içinde üniversitemiz yönetimlerinin uzun yıllardır yaptıkları çalışmalar derlenmiş, birçok üniversiteden farklı modeller incelenmiş ve yerli ve yabancı uzmanların fakülte yapılanmasına dair görüşleri alınarak kapsamlı bir hazırlık yapılmıştır. Bu çalışma çıktılarının değerlendirildiği 20 Aralık tarihli Senato toplantısında fakülte yeniden yapılanmasının aşağıdaki şekilde Yükseköğretim Kurulu onayına sunulmasına karar verilmiştir: Yeniden yapılanma sonrası:
Boğaziçi Üniversitesinin mevcut bölümleri, faaliyetlerine hiçbir değişiklik olmaksızın devam edecektir. Fakültelerin yeniden yapılandırılmasıyla, sadece idari işleyişi kolaylaştırmak ve böylece mevcut eğitim ve araştırma faaliyetlerinin daha etkin planlanması ve yürütülmesi hedeflenmiştir. Herhangi bir bölüm ile ilgili mekânsal bir değişiklik de söz konusu değildir. Bazı bölümlerin kapatılacağı ya da bölüneceği, bazı birimlerimizin farklı kampüslere taşınacağı vb. iddialara itibar edilmemelidir. Senatoda tartışılıp tüm akademik birimlerin temsilcileri ile verilmesi gereken akademik yönetime ilişkin bir kararın kamuoyuna çarpıtılarak yansıtılmasının, öğrencilerimiz, mezunlarımız ve tüm kamuoyu nezdinde Üniversitemizin itibarına zarar vermekten başka bir işlevi bulunmamaktadır. Boğaziçi Üniversitesinin tarihinde pek çok akademik yapı değişikliği yapılmıştır. Örneğin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemiz, İş İdaresi ve İktisat Fakültesi olarak kurulmuş, daha sonra İdari Bilimler Fakültesine ve en son olarak bugünkü yapısına dönüşmüştür. Bu değişimlerin her birinde altındaki bölümler de değişmiştir. Ayrıca, bugün gerçekleştirilen benzer yeniden yapılanma teklifleri, yakın geçmişte Üniversite Senatomuzda görüşülmüş ve pek çok birimin desteğini almıştır. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Yönetim Bilimleri Fakültesi (eski adıyla UBYO) ile ilgili sürecin tarihi gelişimi şu şekildedir;
Üniversitemizde uzun yıllardır olgunlaşan bu sürecin tarihi bağlamından koparılarak keyfi bir tasarruf gibi gösterilmeye çalışılması iyi niyetten uzaktır. Ayrıca, bu değişiklikle akademik hayatın, eğitim kalitesinin ya da öğrenci deneyiminin olumsuz etkileneceğine dair yapılan manipülatif paylaşımlar sadece öğrencilerimizi kışkırtma amaçlıdır. Yeni fakülte yapılanmasının Boğaziçi Üniversitesi camiasına hayırlı olmasını dileriz. Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü |