FBI tarafından çalışmaları yürütülen yeni kimlik tanımlama projesi (NGI) hakkında yeni detaylar gün yüzüne çıktı. 1 milyar $ maliyeti olduğu söylenen projede, devasa bir yüz tanıma veritabanı oluşturulduğu söyleniyordu. ABD’de online mahremiyet haklarını savunan EFF’nin Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde ulaştığı bilgiler, bu söylentiyi doğrulamakla kalmıyor, 2015 yılında 52 milyon kişinin bu veritabanına eklenmiş olacağını ortaya koyuyor. Üstelik bu kişilerin 4,3 milyonu daha önce herhangi bir suça karışmamış ve poliste kaydı olmayan kişiler.
Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında pek çok ülkede artık hem terörist saldırılara karşı hazırlanmada hem de kamu güvenliğinin sağlanmasında insanın biyometrik özelliklerinden yararlanılıyor. Son yıllarda bu tekniklerin geliştirilmesi amacıyla yapılan Ar-Ge çalışmalarına hız verilmiş durumda. Hatta İngiltere’de devlet, bu yönde çalışmalar yapan şirketlere hibe ve destek bile veriyordu. Ancak bu teknolojiler, kamu güvenliği açısından umut vaat etmekle birlikte beraberinde çok ciddi mahremiyet endişeleri de getiriyor. Bunun son örneğiyse ABD’de FBI’ın oluşturduğu yeni yüz tanıma veritabanı projesi.
2015 yılında tam kapasiteyle devreye alınması planlanan yeni kimlik tanımlama projesinin (NGI) bir ayağı olan yüz tanıma veritabanı programında, geçtiğimiz yıl 16 milyon kişinin kaydının olduğu açıklanmıştı. Şimdiyse bu rakamın 2015’e dek 52 milyona çıkartılacağı ortaya çıktı. Üstelik bu rakamın neredeyse %9’u daha önce herhangi bir suça karışmamış kişilerin verilerinden oluşuyor. FBI’ın söz konusu verileri İK firmalarından topladığı rapor edilmekte ve bu durum yani poliste kaydı olmayan bir kişinin sırf yaptığı bir iş başvurusu nedeniyle FBI yüz tanıma veri tabanına eklenmesi endişe verici.
Analistler ayrıca verilerin saklanma biçiminde de bir anormallik olduğu görüşünde. Normalde parmak izi veri tabanı da oluşturan FBI, herhangi bir suça karışmış kişilerle suçla ilgisi olmayan kişilerin parmak izlerini 2 farklı veritabanında tutuyor, bu parmak izi kayıtlarına erişebilmek için farklı izin ve yetkilendirme süreçleri söz konusu oluyordu. Yüz tanımada ise böyle bir durumun söz konusu olmadığı ve herkesin kaydının tek bir veritabanına işlendiği rapor ediliyor.