Bloomberg BusinessWeek, mart sonunda ilginç bir hikaye yayınladı[1]. 10 yıldır Güney Amerikan seçimlerindeki hileleri yönettiğini söyleyen ve şu anda tutuklu olan hacker 31 yaşındaki Andrés Sepúlveda bunu nasıl yaptığını ilk defa anlatıyor. Sepúlveda kazınmış kafalı, keçi sakallı ve kafasının arkasında bir şifreleme anahtarı dövmesi olan bir Kolombiya’lı.
Andrés Sepúlveda, kendisini online kampanya stratejisti olarak tanımlıyor. 9 Güney Amerika ülkesindeki seçimler sırasında verileri çaldığını, virüs bulaştırdığını ve sosyal medya üzerinde çoşkulu ya da alaylı kampanya dalgaları yarattığını anlatıyor. Meksika seçimlerini 2000’den beri kazanamayan PRI partisinden Enrique Peña Nieto’nun kazanmasında yardımcı olduklarını iddia ediyor.
Andrés Sepúlveda açıklamalarında “veri çaldıkları” bilgisi var ama bu verinin nasıl bir veri olduğuna dair çok detay yok. Yani sadece rakiplerin hareketlerine dair veriler mi çalınmış, yoksa oylarla ilgili çalınma da olmuş mu –oy rakamlarını hacklemek gibi– henüz bilinmiyor.
9 Güney Amerika Ülkesinde Veri Çalma, Virüs Bulaştırarak Telefon ve Bilgisayarları Gözetleme, Kara Propogandalar yaratma
Hacker Andrés Sepúlveda kendisinin başka hackerlarla birlikte en son 2012 yılındaki Meksika seçimlerinde “kara propoganda” kampanyası sırasında çalıştıklarını ama sadece Meksika değil, 8 başka Güney Amerika ülkesinde de seçimlerde hile yaptıklarını söyledi. Bu ülkeler Venezuela, Nikaragua, Panama, Honduras, El Salvador, Kolombiya, Kosta Rica ve Guatemala olarak veriliyor.
Sepúlveda, “Benim işim kirli savaş ve psikolojik harekattır. Söylentiler yaratmak, kara propoganda yapmak ve bu yolla fikirleri manipule etmektir” diyor.
Ama Sepúlveda’nın iddialarını, suçladığı bazı kişiler yalanlıyor. Mesela işi ona verdiği belirtilen Miami’li politik danışman Juan José Rendón, kendisini websitesi tasarımı için 2005’de ve dolaylı (bir taşaron üzerinden) olarak kullandıklarını belirtiyor.
Sepúlveda’ya göre, 2005’de başladığında genellikle kampanya web sitelerini hackliyor ve rakiplerin bağış veri tabanlarını çalıyordu. Bir jaç yıl içinde, casusluk yapacak ve verileri çalabilecek bir ekip kurdu. 12.000 $/ay ödendiğinde akıllı telefonlar hackliyorlar, web sayfalarını kopyalıyorlar ve kitlesel e-mail ya da SMS gönderiyorlardı. 20.000 $/ay ödendiğinde ise digital dinleme, saldırı, şifreleri alma ve savunma yapılıyordu. Başkan adayları kendisini tanımıyorlardı çünkü arada başka insanlar vardı.
Rendon, Sepúlveda için “delirmiş, anlattıkları aynen Mr.Robot dizisinden alınmış gibi” diyor ve internetin fikirleri yönlendirmede etkili olmasını saçma olarak değerlendirirken, Sepúlveda ve Bloomberg’den, seçimlerde hile konusunu e-mail ya da video formatında ispat etmelerini istiyor.
Rendon, “Sosyal ağlar üzerinden halkın iradesi değiştirilebilir mi? Belki Ukrayna veya Suriye’de yani başka alternatiflerin olmadığı yerlerde belki ama burada yani ABD’de? TV, özgür basın ve politik kampanyaların kapıdan kapıya olduğu bir yerde, bu tür hileler etkili değil.” yorumu yapıyor.
Sepúlveda Son Meksika Başkanlık Seçiminde 600.000 $ Ücret Almış
Bu arada Sepúlveda’nın en son Meksika’daki seçim için aldığı ücret 600.000 $ olmuş. Bir web sitesi için olamayacak kadar kabarık. Ama Sepúlveda bu rakama rağmen, hedefinin paradan çok politika olduğunu, kendisinin sosyalist hükümetlere karşı olduğunu ve sağ ya da ortanın sağı partileri desteklediğini söylüyor.
Meksika’daki 2012 seçimlerinde Sepúlveda, 2 muhalif olan Ulusal Hareket partisinden Josefina Vázquez Mota ve Demokratik Devrim partisinden Andrés Manuel López Obrador’a karşı savaşmış. Bunların bilgisayarlarına virüs bulaştırmış, bilgisayar ve telefonlarını gözetlemiş ve kampanyaları zayıflatıcı kampanyalar yapmış.
Sepúlveda’nın bazı konuşma metinlerini, toplantı planlamalarını ve kampanya planlarını gördüğü ve bu bilgileri kullanarak, sahte Twitter hesaplarından oluşturulmuş sanal ordusu ile çeşitli kampanyalar yarattığı belirtiliyor.
Sepúlveda satın aldığı Twitter sahte hesaplarını 1 yıldan uzun bir süre beslediğini ve bu yolla etkileyici sonuçlar yaratabildiğini, ayrıca “Like” ya da “Takip” amaçlı Twitter botları kullandığını belirtiyor.
Gece 3’de sanki solcu vali Enrique Alfaro Ramírez’den gelmiş gibi telefon aramaları yapmışlar. Ya da Katholik destekçileri uzaklaştırmak için sahte Facebook hesaplardan eşcinsel mesajlar atmışlar.
Sepúlveda’nın hapise düşmesinin nedeni ise, Kolombiya 2014 başkanlık seçimlerinde hacking yaptığının tespiti olmuş. Sağcı politikacı Óscar Iván Zuluaga’a yardımcı olurken hapise düşmüş ve 10 yıl ceza almış. Şimdi olanları anlatmaya başlamasının nedeni ise, cezasının düşürülmesi için destek aramasıymış.
Sepúlveda yaptığı işlemlerle ilgili delilleri, iş bitiminde yok ettiğini söylüyor. Yani telefonlar mikrowave fırınlarda yokediliyor, kağıt dökümanlar parçalara ayrılıp, yırtılıyor, disket ya da USBler yok ediliyor. Rusya ya da Ukrayna’dan Bitcoin ile kiralanan sunucular, siliniyor ve ilişkiler kesiliyor.
Ama yine de sigorta olarak bazı delilleri saklamış. Mesela Rendon ile bir siber saldırı konuştuğu emaili gösteriyor ama Rendon bu mail hesabının kendisine ait olmadığını söylüyor. Mail Sepúlveda ile Latin Amerika’nın Karl Rove’u takma isimli kişi arasında.
Diğer yandan Meksika Başkanı Peña Nieto’nun sözcüsü yazılı bir açıklama yayınladı ve “2012 başkanlık kampanyası ekibi ile Andrés Sepúlveda ya da danışman J.J. Rendón arasında herhangi bir ilişki olduğunu reddediyoruz” dediler.
Açıklamada, Bloomberg haberinde bahsedilen bilgi ve methodların kullanımına müsade edilmediği ve başkanlık kampanyasının tamamen kurallar ve sınırlar içinde gerçekleştirilmiş, mevzuata uygun bir seçim içinde gerçekleştirildiği iddiası yer alıyor.
Sosyal Medya Propogandaları Seçimlerde Ne Kadar Etkin Olabilir?
Ne kadar etkili olabilir ki diye soruyorsanız; hatırlayacaksınız, Sosyal medyanın etkisi konusu ilk olarak kendisine başkanlık yarışında fazla şans tanınmayan Obama ile gündeme gelmişti. Ama tek örnek o değil.
2013 New York belediye başkanlığı seçimlerine giren Bill de Blasio, solcu olması, lezbiyen bir eşi olması, aykırı çocukları ve tutuklanmış olması ile aday olmak için hayli aykırı bir adamdı. Karşısında da Cumhuriyetçi ve Demokrat parti adayları dahil 8 başka aday vardı. En az şans tanınan kişi de kendisiydi.
Ama sosyal medya kampanyası yürüten oğlu sayesinde % 73 oyla belediye başkanı seçildi. Halen de Belediye Başkanlığını sürdürüyor. Baruch School of Public Affairs’den Profesör Doug Muzzio bu duruma : “Kişisel, sosyal ve politik iletişim açısından yeni bir çağda yaşıyoruz ama 2013 New York seçimlerinin, Bill de Blasio dışındaki demokrat ve cumhuriyetçi adayları, 1990’ların kampanyalarına benzer bir seçim kampanyası yürüttüler” şeklinde yorum getirmişti.
Bloomberg, makalenin sonunda Sepúlveda’ya “Acaba Amerikan seçimlerinde benzer bir hileli durum var mıdır?” diye soruyor. Cevap; “% 100 eminim ki, var” şeklinde. Biz de kendisine son 10 yılın Türk seçimleri hakkında ne düşündüğünü sormak isterdik. Havuz medya hikayeleri bir yana, örneğin, son 2 seçimde 4 gün önceden başlayarak elemanların bile Turkcell’in binasına ya da networküne girmesinin neden yasaklanmış olabileceği, bu konuda elemanlara özel mailler gönderildiği gibi sorular olabilir. Ya da Anadolu Ajansının sonuçları yayınlanmasına alternatif olan Cihan Haber Ajansına el konulması gibi.