TBMM’deki torba kanunun 73cü maddesinde yer alan İnternet TV yayıncılığının düzenlenmesi ile ilgili olarak RTÜK Kurul üyesi Taha Yücel ile yaptığımız söyleşiye kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu söyleşinin ilk bölümünü Taha Yücel : İnternet Üzerindeki TV Yayınları Düzenleme Taslağında Eksiklikler Var – I başlığı altında okuyabilirsiniz.
Önceki bölümde TV kanallarının internet üzerindeki yayınlarında küfür ve müstehcenlik yer aldığı için bir düzenleme getirilmek istendiğini konuşmuştuk. Bu bölümde internet okuryazarlığı ile bazı sorunlar çözülebilir mi, bunu konuştuk.
turk-internet.com: Peki, burada şöyle bir şeye nasıl bakıyorsunuz? Birazcık da tersinin olması yani, internet okuryazarlığı ya da televizyon seyirciliği bu konuda da çaba olması gerekmez mi?
Taha Yücel : Peki, burada şöyle bir şeye nasıl bakıyorsunuz? Birazcık da tersinin olması yani, internet okuryazarlığı ya da televizyon seyirciliği bu konuda da çaba olması gerekmez mi?
Çok güzel! Kesinlikle! Aslında baktığım zaman –uzun süredir de bu konuyu düşünüyorum- yani Avrupa Konseyi’nin bünyesinde çok önemli gruplar var. Onlardan biri de Bilgi Toplumu ve Görsel İşitsel Medya İletişim Komisyonu. Avrupa Konseyi’nin bünyesindeki o toplantılara genellikle Türkiye’yi temsilen RTÜK olarak biz de katılıyoruz. Önümüzdeki hafta da yine yapay zekâ ile ilgili bir toplantıya katılacağım. Orada Türkiye’yi temsil edeceğiz. Uzmanlar grubu toplantısında yapay zekânın insan haklarına etkisini inceleyeceğiz mesela.
Orada güzel bir çalışma yapıldı. O çalışmayı Türkçe’ye tercüme ediyoruz, Türkiye müfredatına da katkı olarak sunacağız. Güzel bir çalışma oldu. O çalışma şu: internet okuryazarlığı el kitabı. Yeni yayınlandı İngilizcesi. Fransızca olarak var ama biz onun Türkçe’sini yani güzel bir şekilde bazen yerli örnekleri de koyacağız içine.
Bu neyi anlatıyor? Şunu anlatıyor: özellikle çocukların ve gençlerin internetin zararlı yönlerinden korunması, o konuda bilinçlendirilmesi, olumlu yönlerinden de istifade etmelerinin yollarının kendilerine öğretilmesi. Yani sırf olumsuz değil, olumlu yönde. Yani, internette en verimli şekilde search nasıl yapılır, internette bir bilgiye en kolay nasıl ulaşılır, internetten nasıl iyi bir şekilde istifade edilir, bir problem internette nasıl çözülür, bir doküman nasıl hazırlanır; bunlar.
Ama bir yönüyle de internette kişisel bilgilerinizi paylaştığınız zaman nasıl tehditler ile karşı karşıyasınız, kötü niyetli insanlar sizin iyi niyetli paylaşımlarınızı nasıl kullanabiliyor veya zararlı sitelerden çocuklar, gençler nasıl korunabilir… Bunun gibi internetin olumlu yönlerini, olumsuz yönlerini güzel bir şekilde çocuklarımıza ve gençlerimize hatta yetişkinlere öğretme çabası, internet okuryazarlığı.
Ben bunu sayın Milli Eğitim Bakanımız ile de paylaştım. Sağ olsun, bu konuda çok duyarlı. Çok da önemsiyor konuyu. Biz zaten medya okuryazarlığı dersini seçmeli olarak okullarda uyguluyoruz. Medya okuryazarlığı içinde internet de var aslında. Yani gazete, televizyon radyo ve internet. Medya okuryazarlığı içinde bunlar var ama seçmeli ders olduğu için yeterince öne çıkmadı. Biraz da aslında müfredat çok yoğun, çok fazla ders var. Ondan dolayıdır ki, medya okuryazarlığı dersini… İnternet okuryazarlığı aslında daha çok az önce bahsettiğim, yani medya okuryazarlığının içinden odaklanıp alıp orayı daha fazla çocuklarımıza…
Çünkü sebebi şu: çocuklar çok fazla gazete okumuyorlar, çok fazla radyo televizyon ile meşgul olmuyorlar ama internet ile çok çok çok fazla haşır neşirler, çok da iyi kullanıyorlar. Yani neredeyse 3-4 yaşından itibaren çocuklar daha okuma yazmayı bilmeden interneti kullanmaya başlıyorlar. Bu da güzel bir şey aslında bir yönüyle. Ama bir yönüyle de riskli bir şey ve maalesef ve maalesef evlerde çocuklarımız kendine ayrılmış odalarda veya kendi çalışma masalarında ekranları anne babaları tarafından takip edilemeyecek şekilde internet ile meşguller. Bu tabii aynı zamanda internet okuryazarlığının bir parçasıdır. Ben hep ebeveynlere mesela şunu tavsiye ediyorum: tamam çocuklarınızın interneti belli bir saat için kullanmalarına izin verin ama ekran sizin göz ucuyla takip edebileceğiniz bir açıda ve yerde olsun. Çocuklar internette neyle meşguller, bakın, takip edin. Yani çocuklarınızı çok tehlikeli bir caddeye atıyorsunuz, çok tehlikeli bir ortama atıyorsunuz, çok tehlikeli bir suya atıyorsunuz. Çocuğunuz burada boğulmasın, zarar görmesin. Neyle karşı karşıya olduğunuzu bilin. İnternet çok faydalı bir ortam ama aynı zamanda çok zararlı bir ortam, çok tehlikeli bir ortam, çok riskli bir ortam. Yani o trafik her türlü aracın yol aldığı bir trafik; vızır vızır araçlar geçiyor. Siz orada yürüyebilir misiniz? Çok dikkatli yürümeniz lâzım.
İşte buradan geldiğim nokta şu: uzun düşünceler ve çalışmalar sonunda bir kere internet okuryazarlığının mecburi ders olarak müfredata girilerek, ilkokul birinci sınıftan itibaren, hatta anaokullarından itibaren çocuklarımıza okutulması gerektiğine inanıyorum. Bunu sayın Milli Eğitim Bakanımız ile de zaten bazen konuşuyoruz; ona da tavsiye ediyorum. Milli Etim Bakanlığımız zaten bu işin sahibidir. Onlar da en az bizim kadar duyarlı zaten. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, RTÜK, Milli Eğitim Bakanlığı müşterek bir çalışmayla bizim ilkokul birinci sınıftan itibaren müfredatımızda ayrı bir ders olarak değil, seçmeli ders olarak değil, mevcut sosyal bilgiler dersi içinde olabilir, Türkçe dersinin içinde olabilir; uygun yerlere onların uygun alabileceği bilgileri bir interaktif eğitim olarak da olabilir.
Zaten Fatih Projesiyle birlikte interaktif eğitimler de başlıyor- bu interaktif eğitime çok uygun. İnternet okuryazarlığı interaktif eğitime çok uygun. Bunu platformlar içinde ele almamız lâzım, bu birincisi. İkincisi, internet ehliyeti diye bir kavram geliştirdim ben. İnternet ehliyeti. Bunu da ilk defa burada söylüyorum. Yani kendi bünyemizde bazı çok yakın çalışma arkadaşlarım ile paylaştım, BTK Başkanı Ömer Fatih Sayan ile paylaştım ama medyaya ilk defa buradan açıklıyorum: “İnternet ehliyeti”.
Bu şu: internet ehliyeti interneti bir otoban olarak düşünün, bu otobana çıkacak olan kişileri, çocukları, büyükleri neyle karşı karşıya kaldığını ve nasıl güvenli bir şekilde bu yolda yürüyeceklerini, ilerleyeceklerini, araba süreceklerini öğreten ve sonuç olarak, “tamam sen bu yola çıkabilirsin” sertifikasını veren bir çalışma. Şimdi yani insanları zorlayacak mısınız? Zorlamak zorunda değiliz, hayır. Ben şunu yapmaya çalışıyorum: insanların önüne biz olumlu seçenekleri koyalım, bilgilendirmeyi yapalım ama özgür bırakalım.
İnternet de aslında bir yönüyle böyle bir özgürlük ortamı. Yani insanlar iradelerini kullanarak özgür olabilmeli bu ortamda ama nasıl bize doğrusu yanlışı öğretilmiş, internetin de doğrusunu yanlışını bizim insanlara öğretmemiz lâzım. Bunu aslında Avrupa çapında bir proje haline dönüştürmek de mümkün. Onlar da böyle şeylere ihtiyaç duyuyorlar aslında. Ben Avrupa Konseyi’nde de bunu tartışacağım. Yani şunu demek istiyorum: istersek ihtiyari olarak yani kişiye bağlı olarak, istersek de mecburi olarak internet ehliyetini uygulayabiliriz.