“Yapay zekâ yeni elektriktir” demişti Stanford Üniversitesi profesörü ve Coursera kurucularından Andrew NG. Burada kastettiği ise yapay zekâ teknolojisinin elektrik gibi her alanda kullanılabilecek ve kullanıldığı yeri kökten değiştirecek bir yenilik olduğunu işaret etmekti. Endüstri 2.0 diye adlandırılan bu dönemde elektriğin icadı sonrasında geleneksel üretim, ulaşım, sağlık, tarım gibi temel alanlar da dâhil dünyanın tüm işleyiş şekli değişti. Yapay zekâ ise özellikle 2000 sonrasında Endüstri 4.0 olarak adlandırılan bu yeni dönemin devrimci teknolojilerinden biri olarak her gün farklı bir konuda yepyeni çözümler sunuyor, kolaylıklar getiriyor, değer katıyor.
Perşembe günü yaşadığımız 5,9’luk İstanbul depreminin ardından birçok uzman depremin ne zaman olacağının önceden tahmin edilmesinin mevcut bilgilerimizle mümkün olmadığını söylediler. Peki, yapay zekâ bu konuda bir katkı sunabilir mi?
Yapay zekâ teknolojisinin büyük veri üzerinde çalışarak bulduğu algoritmalardan model üretip geleceğe dair tahmin yapabildiğini biliyoruz. Deprem tahmininde ise geçmiş sismik verilere bakılarak oluşan depremler arasında desenler (pattern) aranıyor. Derin öğrenme teknikleri, eskiden yapılan analizlerin 500 kez daha hızlı yapılabilmesine olanak sağlamış.
Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada 2011 yılında Japonya’da yaşanan deprem ve sonrasındaki tsunami’ye ait verileri de içeren 131.000 deprem ve artçılarını izleyen bilim insanları bir model oluşturmuşlar ve bu modeli yeni depremleri tahmin edebilmek üzere kullanmışlar. 30.000 yeni deprem ve artçısını tahmin etmek üzere kullanılan model oldukça olumlu sonuçlar vermiş. Artçı depremlerin yerlerinin tahminleri daha isabetli olmuş. Daha önce bilinmeyen bazı deprem işaretleri tespit edilmiş.
New Mexico’da Los Alamos laboratuvarlarında yapılan bir başka çalışmada 2007-2013 yıllarında toplanan verilerle eğitilen bir model 2013-2018 yılları arasında denenmiş. Önemli 5 yavaş kayma hareketinden 1’i hariç hepsinin zamanını önceden tahmin edebilmiş.
Yapay Zekâ kullanan Sanal Sismolog
Caltech Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisleri ve Sismologlar (Deprem uzmanları) bir araya gelerek yapay zekâ kullanarak depremleri erkenden tahmin edebilen ve sanal sismolog adını verdikleri bir sistem üzerinde araştırma başlatmışlar. Depremler öncesinde toplanan sismik veri “Büyük Veri” (Big Data) tanımına tam anlamıyla uyan bir yapıda. Büyük veriyi hacim, hız, çeşitlilik (3V- Volume, Velocity, Variety) parametreleriyle tariflersek, deprem verisi bu tanımı destekliyor ve veri işleme metotlarını uygulanabilir kılıyor. Her gün Güney Kaliforniya’da ortalama 50 deprem gözlemleyen araştırma ekibi, üreyen büyük veri ile besledikleri yapay zekâ sistemini olası depremleri tahmin etmek için kullanıyorlar. Sanal Sismolog adını verdikleri yapay zekâ kullanan bu sistemi eğiten ve geliştiren araştırmacılar kendileri de daha gelişmiş araştırmalara zaman ayırabiliyorlar.
Sismik verileri 400 farklı noktadan topluyorlar ve her bir istasyona gelen dalganın hangi depreme ait olduğunu bilgisayar belirliyor. Sanal Sismolog’dan beklenen, bir deprem uzmanının yaptığı analizi öğrenmek ve hızla yeni verileri işlerken bu algoritmaları kullanmak. Sistem bir kez doğruluğunu ispatladığında sadece Kaliforniya değil dünyanın birçok yerinde kullanılabilecek.
Sydney Teknoloji Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada farklı yapay zekâ teknikleri kullanılarak deprem olasılığını hesaplamanın mümkün olup olmadığı araştırılmış. Sonuçta yapay zekâ kullanılarak olasılık ve belirsizliğe dayalı risk değerlendirme modellemesinin geliştirilmesinin mümkün olduğu görülmüş. Kısa sürede küçük bir bütçeyle deprem bölgelerini belirleyebilen bu yapılar, kolay, doğru ve anlaşılabilir bir deprem tespit yöntemi olarak duyarlılık, tehlike ve risk haritalarının doğruluğunu ve gelecekteki senaryoların öngörülerini iyileştirmeyi amaçlıyor.
Çin ise dünyadaki en hızlı Deprem Erken Uyarı Sistemine (EEWS – Earthquake Early Warning System) sahip olduğunu söylüyor. Yerin 8-20 km altındaki enerji hareketlerini tespit eden sensörler, mobil telefonlar, TV ve radyo kanalları üzerinden uyarı gönderebiliyor. İlk kez 2013 yılında denenen ve yapay zeka ve IoT gibi yeni teknolojiler kullanılan bu sistem, 7.0 büyüklüğündeki Lushan ve Siçuan depremlerini, 2014 yılında 6.5 büyüklüğündeki Ludian depremi de dahil 50 deprem uyarısı vermiş. Japon erken uyarı sistemlerine göre 3 saniye daha erken uyarı verebilen bu yapı ile depremden etkilenen insan sayısı %14 daha azaltılabiliyormuş.
17 Haziran 2019’da Çin’in Siçuan eyaletinde 6.0 büyüklüğündeki depremden 1 dakika önce uyarı veren sistemler birçok kişinin hayatını kurtardılar:
Deprem araştırmalarında kullanılan yapay zekâ teknolojisi Amazon’un Alexa’sı ya da Apple’ın Siri’si gibi dijital asistanlarda ya da sürücüsüz araçlarda kullanılan derin öğrenme yöntemi ile çalışıyor. Toplanan eski veriler ile eğitilen bu sistemler ile oluşturulan model daha sonra deprem tahmini yapmak üzere kullanılıyor. Sonucun kullanılabilir olması için günler veya haftalar önceden depremin yerini ve zamanını doğru olarak tahmin edebilen bir model yeterince test edildikten sonra insanlığın hizmetine sunulabilir. Bugüne kadar yapılan çalışmaların henüz deneysel olmakla beraber umut verici olduğunu söylemek mümkün.