Siber güvenlik çözüm şirketi Sophos, ”The State of Ransomware 2020” adını verdiği ve Türkiye’ye dair değerlendirmelerin de yer aldığı küresel araştırmanın sonuçlarını paylaştı. Araştırma, fidye saldırısı mağduru şirketlerin verilerini kurtarmak için fidyeyi ödeme yoluna gitmesinin ucuz ve kolay bir yol olmadığını ortaya koyuyor. Hatta fidyenin ödenmesi durumunda zararı karşılamak için yüklenilen maliyet neredeyse iki katına çıkıyor.
Araştırma 6 ayrı kıtada 26 ülkeden toplam 5.000 şirketin bilgi teknoloji liderlerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Araştırmaya göre geçtiğimiz 12 ayda dünya genelindeki şirketlerin %51’i, Türkiye’deki şirketlerin %63’ü kayda değer fidye yazılımı saldırılarıyla karşılaştı. Bu saldırıların %73’ü başarıya ulaşarak organizasyon genelindeki verileri şifrelerken, Türkiye’ye yönelik saldırıların başarı oranı %48’de kaldı. Saldırı neticesinde fidye ödemeyi kabul edenlerin oranı dünya genelinde %27 iken, Türkiye’de bu oran %10 seviyesinde.
Fidye Ödeyen Daha Büyük Zarara Giriyor
Saldırıların neden olduğu zararın hizmet kesintisi, sipariş kaybı, operasyonel maliyet ve diğer unsurlar da göz önüne alındığında başarılı her saldırı başına ortalama zarar 730.000 $’ın üzerine karşılık geliyor. Saldırıların Türkiye’deki kurumlara maliyeti ise 356.818 $’ı buluyor. Söz konusu rakamlar fidyenin ödenmediği durumlarda geçerli. Fidye ödenirse zarar neredeyse iki katına çıkarak saldırı başına 1,4 milyon $’a tırmanıyor.
Sophos Kıdemli Güvenlik Araştırmacısı Chester Wisniewski, fidye saldırısında mağdur olan kurumların yaşadıkları faaliyet kesintisini sona erdirmek için fidyeyi ödeme yönünde yoğun bir baskı hissettiklerini söylüyor;
“Şifrelenmiş verileri kurtarmak için fidye ödeyip kurtulmak etkili bir yöntem gibi görünüyor, ancak bu yanıltıcı. Sophos’un bulguları, fidye ödemenin kazandıracağı düşünülen zaman ve maliyetin iyileşme üzerinde çok az fark yarattığını gösteriyor. Bunun nedeni çoğu durumda tek bir şifre anahtarının durumu çözmek için yeterli olmaması. Çoğu zaman saldırganların elinde pek çok anahtardan oluşan çok katmanlı bir yapı oluyor ve verileri geri yüklemek karmaşık bir sürece dönüşüyor. Üstelik kaybettiğiniz zaman ve işgücünün neden olduğu zararın üstüne, bir de fidye maliyeti sırtınıza biniyor.”
Araştırmaya katılan bilgi teknolojileri yöneticilerinin %56’sı yedekleri sayesinde fidye ödemeden verileri kurtarmayı başardıklarını söylüyor. Türkiye’de bu oran %80 düzeyinde. Katılımcıların %1’i fidyeyi demelerine rağmen verilerini kurtaramadığını söylerken, bu oran kamuda %5’e yükseliyor. Şifrelenmiş verileri asla kurtaramadıklarını söyleyenlerin oranı ise kamuda %13, özel sektörde %6.
Bununla birlikte genel kanının aksine, kamu sektörü %45 ile fidye saldırılarından en az etkilenen kesimler arasında yer alıyor. Küresel ölçekte en çok fidye saldırısına maruz kalan sektörler ise %60 ile medya, keyif ve eğlence sektörleri.
Saldırganlar Ödeme Baskısını Artırıyor
SophosLabs araştırmacıları, veri şifrelemeyi bilgi hırsızlığı ve sistem açığı oluşturma tehditleriyle birleştiren yeni gelişmiş fidye yazılımının kullandığı araç, teknik ve prosedürleri inceleyen Maze Ransomware: Extorting Victims for 1 Year and Counting başlıklı raporu da paylaştı. Sophos’un LockBit gibi diğer fidye yazılımı aileleri tarafından da benimsendiğine dikkat çektiği bu yaklaşım, kurbanların üzerindeki fidye ödeme baskısını artırmayı amaçlıyor. Rapor güvenlik profesyonellerinin fidye yazılımı saldırganlarının gelişen davranışlarını daha iyi anlamalarına, tahmin etmelerine ve kuruluşlarını korumalarına yardımcı olmayı hedefliyor.
Wisniewski, kuruluşların saldırganlara ödeme yapmadan şifrelenmiş verileri geri yüklemelerini sağlayan etkili bir yedekleme sistemine sahip olmalarının iş açısından kritik önem taşıdığının altını çiziyor;
“Bununla birlikte bir şirketin fidye yazılımlarına karşı dirençli olup olmadığını değerlendirecek başka önemli unsurlar da vardır. Maze fidye yazılımının arkasındakiler sadece dosyaları şifrelemekle kalmıyor, aynı zamanda sistem açığı oluşturma ve gasp amacıyla verileri çalıyorlar. Yakın zamanda LockBit’in de bu taktiği kullandığını belirledik. Bazı saldırganlar, kurbanların verileri kurtarmasını ve ödeme yapma baskısını artırmasını kolaylaştırmak için yedekleri silmeye veya başka şekilde sabote etmeye çalışıyorlar. Bu kötü niyetli manevraları engellemenin yolu, yedekleri çevrimdışı tutmaktan ve farklı aşamalardaki saldırıları algılayan etkili, çok katmanlı güvenlik çözümleri kullanmaktan geçiyor.”
State of Ransomware 2020 araştırması, 2020 yılı Ocak – Şubat ayları arasında bağımsız pazar araştırmaları şirketi Vanson Bourne tarafından gerçekleştirildi. Araştırmaya Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Brezilya, Kolombiya, Meksika, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Hollanda, Belçika, İspanya, İsveç, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Türkiye, Hindistan, Nijerya, Güney Afrika, Avustralya, Çin, Japonya, Singapur, Malezya, Filipinler ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere 26 ülkeden 100 ile 5.000 arası çalışana sahip 5.000 şirket katıldı.