Acaba yeni Türk Telekom yönetimi ne yapmıştı bu müthiş “başarı”yı yakalamak için? Yoksa başbakanımızın dediği gibi hortumun musluğunu kapatınca kendiliğinden mi oluştu bu olağanüstü kar?
İşte bu sorularla başladım arşivi karıştırmaya. Arşiv kah akılda, kah bir gazete sayfasında, kah turk-internet.com sayfalarında. Size şimdi bu “başarının” altında yatan ihtimalleri sıralamak istiyorum. İhtimal demekten öteye gidemeyeceğim çünkü bugüne kadar Türk Telekom bilançosunu şeffaflaştırma cesaretini gösteremedi. Bu nedenle bütün bu yazdıklarım tahminlere dayanıyor. İşte “müthiş başarı”nın tek tek tahmini gerekçeleri:
- Birinci gerekçe aslında, tahminden öte bir söylenti. Yukarıda belirttiğim gibi “veriler şeffaf bir şekilde açıklanmadığı için” yüksek ihtimalli bir tahmin olarak aktarmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi bir süredir başta Turkcell olmak üzere GSM işletmecileri ile TT arasında arabağlantının ücretlendirilmesi üzerine bir kavga sürüyor. TT geçmişte GSM işletmecileri ile yaptığı sözleşmelere göre (ki TT’nin birçok hukuki problemde ortaya çıkan sözleşmelerindeki tek taraflı maddeleri “bunlar özel hukuk kapsamına girer” diyerek savuşturmasına rağmen geçmişte GSM’cilerle yaptığı sözleşmeleri nedense özel hukuk olarak kabul etmemektedir.) şebekeler arasında yapılan görüşme gelirlerinin daha küçük kısmını alabilmekte idi. Duyduğum kadarıyla bu oran %75’e %25 gibi bir orandı. Hatırlayacaksınız, her nasılsa konuya bir yerlerden duhul olan Ankara Elektrik Mühendisleri Odası bir dava açtı ve mahkeme de %50-%50 paylaşıma karar verdi.
Aslına bakarsanız eşit paylaşım, dünya üzerinde pek de görülen bir durum değil. TT’nin aslında maliyet bazlı bir tarifelendirme yapması gerekiyor. Her neyse şimdilik konumuz bu değil. Sonuçta mahkeme kararına uyuldu ve bir süre önce eşit paylaşım başladı (Başbakanımız da bu konuyu haber bültenlerinde, hazineye fazladan ne kadarpara gireceğini telafuz ederek, bangır bangır anlattı).
İşte TT burada başka bir hamle daha yaptı ve mahkeme kararı öncesinde oluşan asimetrik paylaşımın da %50-50 olması gerektiğine kendi kendine (hukuka başvurmaksızın) karar verdi ve Turkcell’in bazı alacaklarını ödemeyi durdurdu.
Rakamların ne olduğu ticari sır. Ama TT’nin en büyük gider kalemlerinden birinin yaklaşık 750 milyon USD ile GSM arabağlantı giderleri olduğu sanılıyor.
Turkcell, karşı atak olarak hemen kısa bir süre içinde mahkemeye başvurdu ve bloke edilen parasının ödenmesi için tedbir kararı çıkarttırdı.
Şimdi, kulağımıza geldiğine göre TT bu bloke edilen meblağı, geri ödemeden az önce olduğu için, ilk 6 aylık bilançosuna gelir olarak yansıttı. Şöyle kaba bir hesapla bunun 375 Milyon USD olduğunu tahmin edelim ve bir kenara yazalım.
- İkinci gerekçe TT’nin geçen yıl sonunda 3 ay için yapacağını ilan ettiği indirim (aslında indirim değil bindirimdi. Bunu da 10 ocak 2003’de yazdığım bir yazıda, İndirim Karmaşası ile İlgili Gelişmeler altında anlatmıştım. Bu konu hala pekçok okuyucu tarafından anlaşılamadı*.) Bu yazımızda belirttiğim gibi TT son bayram öncesinde bir kampanyaya girişmiş ve şehirlerarası tarifesini yarı yarıya düşürdüğünü açıklamıştı.
Telekomünikasyon Kurumu daha sonra tarifenin kendisinin onayı olmadan uygulanmasından dolayı TT’ye 36 Trilyon TL ceza vermiş ama TT bu konuda mahkemeye başvurarak cezayı durdurmuştu. Aslında şehirler arası fiyatların yarı yarıya düşürüldüğü doğruydu. Yani bu indirim TT gelirlerini tahminen %7 kadar azaltıyordu. Ancak asıl duyurulmayan yarı yarıya düşük olan aynı santral tarifesinin kaldırılması ve yerine il içi tarifenin uygulanmasıydı. Konunun detayını bilenler için bu iki anlama geliyor:
- TT gelirlerinin büyük bir çoğunluğu aynı santral aramasından kaynaklanıyor. Bu da tahminen %30-40’lık bir artışa karşılık geliyor. Çünkü birçok küçük yerleşim birimi aslında tek santralden oluşuyor. Dolayısıyla buralardaki tüm aramalar tek santral dahilinde gerçekleşiyor.
- İl içindeki fiyat kademelendirmesi kaldırıldı. Böylece rekabete (yani liberalizasyona) geçişte buradan oluşacak kar marjının yeni işletmecileri besleyerek büyütmesinin önüne geçildi. Zaten eski TT yönetimleri de data şebekesinde “flat” tarife uygulayarak yeni gelecek işletmecilerin kendi şebekelerini kurmalarının önüne geçmeyi hedeflemişti.
Böylece indirim adı altında, bir oyun oynandı ve aslında tüketicinin cebinden daha fazla ücret alındı (inanmıyorsanız telefon faturası azalan bir tanıdığınız olup olmadığını bir araştırım.) İşte bu yolla da kazandığı geliri de, (ceza yediği, uygulamayı durdurması ve aldığı ücretleri düşürmesi gereken) kar hanesine yazdı. Bu da tahminen 400-500 Milyon USD civarı olmalı.
- Şimdi yukarıdakilere tasarruf tedbirleri nedeniyle ve Kamu İhale Kanunu’nun durdurması nedeniyle yapılamayan yatırımları ekleyin. Yıllık ortalama 350-450 Milyon USD yatırım olduğunu düşünürseniz ve yatırımların yukarıdaki sebeplerle %50 azaldığını düşünürseniz bu da 100 Milyon USD eder.
- Dördüncü neden azalan USD kuru ile ilgili. Bildiğiniz gibi Amerikan Doları yaklaşık Mart ayından beri düşerek 1.400.000 TL seviyelerine geldi. Bu yaklaşık Doların TL karşısında değer kaybı anlamına geliyor.
Oysa TT tarifelerini enflasyon oranında artırmaya devam etti. Bugün bir kontör yaklaşık 5 cent seviyesine çıkmış durumda. Oysa kontör fiyatı daha önce 4 cent civarında seyrediyordu. Bu da yaklaşık %25’e denk gelmekte. Yine 2 Milyar Dolar’lık dönem geliri ile çarpar ise 400 Milyon USD eder ki bu da ciddi bir rakamdır.
Şimdi tüm bunları birleştirin ve tekrarlayan azaltımları (double count) düşersek tahminen 700-900 Milyon USD civarında olağanüstü fark gözükmekte. Yani aslında yapılan 1 Milyar USD’lik karın büyük bölümü zahiri veya rastlantısal/çevresel faktörlerden gelmekte. Geçen yıllar ile karşılaştırırsak yeni yönetimin ortada pek de gözükmeyen bir performans sergilediğini söylemek çok da yanlış olmayabilir.
Şimdi işin bir diğer yönüne gelelim. TTAŞ Yönetimi ve Ulaştırma Bakanlığı şirketin özelleştirilmesi için büyük bir çaba içinde olduğunu ve son aşamaya gelindiğini belirtiyor. TT’ye talip olacak yatırımcılar, şirketin son dönem performansına bakacak ve kendi talip olacakları değerleri belirleyecekler. Bu performansı gösteren en önemli bilgi bilançoyu oluşturan verilerde. Bu verilerin güvenilirliği ve dünyaca kabul görmüş kuruluşların incelemesinden geçmiş olması ve hatta şeffaf olamsı çok önemli. Yatırımcı hem hukukun iyi işlemesini ve gerektiğinde korumasını ister hem de kendi kontrolünde olamadığı döneme ait verilerin gerçeği göstermesini ister.
İşte ilk 6 ayda 2 Milyar USD ciro potansiyeline sahip bir şirketin 1 Milyar USD kar etmiş olması hem olağan birşey değildir, hem de herkesi kuşkuya sürükler. Zaten hukukun uygulanması, en azından zamanında uygulanması konusunda bugüne kadar roaming, Telsim, ISS’ler gibi birçok örneği olan telekom sektörüne yatırım yapacak, ciddi paralar harcayacak firmalar en azından verilerin güvenirliğini isterler.
İşte bu noktada eğer yukarıda bahsi geçen hususlar doğru ise iyi niyetle bile olsa bu batılı kurumlarca “miss-representation” olarak algılanacaktır. Bunun batının endüstri ve ticaret merkezlerinde ne anlama geldiğini en iyi TT yöneticileri ve yönetim kurulunun bildiğine eminim. İşte bu noktada kaygım, özelleşme aşamasına gelmiş olan bu büyük kuruluş yanlış hırsların ve amaçların kurbanı olmaması.
Ha.. bu arada Cuma gününden itibaren yeni bir dosya açıyoruz. Türk Telekom ile Telekomünikasyon Kurumu arasındaki görev sözleşmesini yayınlamaya başlıyoruz. Bu dosya aslında 1 yıldır elimizde.
Görev sözleşmesi neden önemli? Çünkü Telekomünikasyon Sektöründe yapılan pek çok işlem bu görev sözleşmesine dayandırılıyor. Tabi haklı olarak, Bu işlemlere tabi olan özel sektör firmaları da görev sözleşmesini görüp, uygulamaların neye göre yapıldıklarını öğrenmek istiyorlar.
Ancak Telekomünikasyon Kurumu bu sözleşmeyi nedense vermek/göstermek istemiyor. Soran firmalara “ticari sır” olduğunu iletiyor. Biz de kendimiz olayı görmek için, Telekomünikasyon Kurumuna ağustos ayı içinde resmi bir başvuru yaptık. Verilen cevapta, “bir komisyonda bu sözleşmenin açıklanabilir olup olmadığını araştırdıklarını” söylediler.
Onlar araştıradursun, biz bu dosyayı, Hukukçulara göstererek yorumlarını istedik. Dosyanın içinde “ticari sır” kapsamına giren hiçbir şey olmadığını gördük. Yani LİBERALLEŞME ve ÖZELLEŞME’ye 4 ay kala, sektörün önünü açması, rekabetçi bir piyasa oluşturması gereken Telekomünikasyon Kurumu’nun bu sözleşmeyi aslında doğrudan web sitesinde yayınlaması gerekirdi diye düşünüyoruz.
Gerçekten de günümüzde ömürlerini tamamladıkları için (rekabetçi piyasa oluştuğundan görevlerini Rekabet Kurumu’na devrediyorlar) bugünlerde kapatılan diğer ülkelerin Telekomünikasyon Kurumları, görev yılları boyunca web sitelerinde o ülkenin yerel (incumbent) telekom firması ile yaptıkları görev sözleşmelerini web sitelerinde yayınladılar. Bu çerçevede biz de yapılmsı gereken bir görevi yerine getiriyor ve cuma gününden itibaren bu sözleşme’yi sayfalarımızda yayınlamaya başlıyoruz.