Bu makalenin ilk bölümünü burayı tıklayarak ve ikinci bölümünü burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Burada akla gelen soru ise, erişim engelleme kararını veren adli merciinin, erişim engelleme kararında, erişimin hangi yöntemle (alan adı veya IP bazında) engelleneceğini belirtmemesi halinde ne olacağıdır.
Yönetmelik gereği, erişim engelleme kararında erişimin hangi yöntemle engelleneceği belirtilmemişse, erişim engelleme karar Yönetmeliğe aykırı olacaktır ve kanımca kararın bu şekilde Yönetmeliğe aykırı olarak uygulanma imkânı olmadığından TİB’in ilgili kararı, uygulamaksızın tekrar kararı veren adli merciye göndermesi gerekir. Aksi halde TİB, erişim engelleme yöntemi adli merci tarafından belirtilmediği halde, kararı bu şekilde uygularsa erişim engelleme yöntemini bir nevi kendi belirlemiş olacaktır ki, adli merciinin vermesi gerektiği bir kararı da Yönetmeliğe aykırı olarak kendisi vermiş olacaktır.
Eğer, erişimin engellenmesi kararı soruşturma aşamasında savcı tarafından alınmışsa ve soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilirse erişimin engellenmesi kararı kendiliğinden hükümsüz kalacaktır. Ancak bu durumda savcı, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın bir örneğini TİB’e gönderecektir. Bu sayede TİB, daha önce soruşturma nedeniyle erişimi engellenen siteyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini öğrenerek erişim engelleme kararının kaldırılması için gereken işlemleri yapacaktır.
Erişimin engellenmesi kararı kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından verildiyse ve kovuşturma sonunda beraat kararı verildiyse yine aynı şekilde erişimin engellenmesi kararı hükümsüz kalacak ve beraat kararın bir örneği gereği yapılmak üzere TİB’e gönderilecektir.
Kanunda açıkça ifade edilmese de, kanımca davanın düşmesine ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlarda da, erişim engelleme kararı hükümsüz sayılmalıdır.
Eğer adli merciler erişim engelleme kararı aldıktan sonra, bu karar henüz TİB tarafından uygulanmaya konulmadan önce, erişim engelleme kararının dayanağını oluşturan içerik, yayından kaldırılırsa ne olacaktır? Kanunda ve yönetmelikte bu konuda bir açıklık bulunmamaktadır.
Ancak, adli mercilerce alınan erişim engelleme kararları ceza değil koruma tedbiri niteliğinde olduğuna göre, suç teşkil eden içerik, içerik sağlayıcı tarafından yayından kaldırılmışsa kuşkusuz artık bu koruma tedbirine gerek kalmayacaktır.
Dolayısıyla, Kanunda ve Yönetmelikte bu konuda bir açıklık bulunmasa dahi, kanımca eğer erişim engelleme kararı alındıktan sonra ama karar henüz uygulanmaya başlamadan önce suç teşkil eden içerik yayından kaldırılmışsa, TİB’in söz konusu kararı ISS’lere göndermeden önce içeriğin yayından kaldırıldığı bilgisini kararı alan merciye bildirmesi ve ilgili merciin kararını gözden geçirmesi gerekir. Zira erişim engelleme kararı, belirli bir içerik nedeniyle verilmiştir ve o içerik artık yayında değilse, erişim engelleme kararının amacı ortadan kalmış demektir.
Aksi yönde yorum, yayında olmayan bir içerik nedeniyle siteye erişimin engellenmesi sonucu doğurur ki bu da kanun koyucunun, erişim engelleme kararını tedbir olarak düzenleme amacıyla bağdaşmaz.
Kanunun, 4. maddesi, içerik sağlayıcıları, internet ortamında kullanıma sundukları her türlü içerikten sorumlu tutmuştur. Bu bakımdan, içerik sağlayıcılar, internet sitelerinde yayınladıkları her türlü bilgi ve veriden sorumlu olacaklardır.
Dolayısıyla içerik sağlayıcılar, internet sitelerinde 8. maddede belirtilen suçları oluşturan içeriğe yer vermemek zorundadır. Ancak, özellikle site içeriğini kullanıcıların üretebildikleri veya değiştirebildikleri ikinci nesil internet sitelerinde konusu suç teşkil eden içeriği tespit etmek ve yayından çıkarmak her zaman kolay olmayabilir.
Zira bu tür sitelerde yer alan bilgi ve verileri, içerik sağlayıcı değil bizzat kullanıcılar üretmekte veya değiştirmekte, içerik sağlayıcı ise kullanıcıların oluşturduğu bilgi ve verileri yayınlamaktadır. Bu tür ikinci nesil internet sitelerinde içerik sağlayıcılar, bilgi ve veriler kullanıcılar tarafından anlık olarak siteye konarak yayınlandığından, kullanıcılar tarafından üretilen veya değiştirilen içeriği etkin bir otokontrol mekanizmasıyla her zaman denetleyemeyebilirler.
İçerik sağlayıcı, konusu suç teşkil eden içeriği yayından kaldırsa bile aynı içerik tekrar kullanıcı tarafından yayına konulabilecektir. Bu bakımdan, mevcut yasal düzenlemenin, ikinci nesil siteler açısından ciddi zorluklar getirdiği açıktır. İkinci nesil sitelerinin içerik sağlayıcılarının alacakları tek önlem, çok etkin ve hızlı bir içerik kontrol mekanizması geliştirmek ve içerik henüz kullanıcı tarafından yayınlanmadan önce veya yayınlandıktan hemen sonra denetlenmek ve suç teşkil edebilecek içeriği yayından kaldırmaktır.
Ancak bunun ne kadar mümkün olduğu konusu tartışmaya açıktır. Ayrıca, kanundaki bu düzenleme, kötü niyetli kişilerce haksız rekabet aracı olarak kötüye kullanılabilir. Örneğin bir şahıs, kendisine rakip gördüğü ikinci nesil bir internet sitesine bilgi veya veri yükleyebilir, ardından da bu bilgi ve verilerin içerik olarak suç teşkil ettiğini iddia ederek erişim engelleme kararı için adli veya idari mercilere başvuru yapabilir.
Bu makalenin devamını burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.