TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş’nin kuruluşu, yapılanması ve faaliyet konularına ilişkin usul ve esasları düzenleyen Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı dünkü TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam başkanlığındaki oturumda 26 red oyuna karşı, 210 kabul oyu alarak yasalaştı.
Yasa ile 172 yıldır devlet tarafından çalıştırılan PTT artık Anonim Şirket formatına dönüşüyor. Ancak şirketin dönüşümüne CHP’den yoğun eleştiri geldi. CHP adına söz alan Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş şunları söyledi :
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu’nun üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, posta, telgraf, koli ve kargo taşımacılığı ile bankacılık faaliyetlerini yürütmekte olan PTT’nin Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’ndaki önemini vurgulayarak konuşmama başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi I. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul ve Anadolu işgal edildi. İstanbul’da bulunan telgraf merkezi de İngilizlerin eline geçmişti. Mustafa Kemal Paşa tarafından Anadolu’da başlatılan Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’nın başarısı için yeni bir haberleşme örgütünün kurulması zorunlu kılındı.
Haberleşmesiz bir millî direnişin başarılı olmasının mümkün olmaması nedeniyle başına Müfettiş Edip Bey getirilerek merkezi Ankara’da bulunan Posta ve Telgraf Bürosu kurularak posta hatları oluşturuldu, Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin izniyle İçişleri Bakanlığına bağlandı. Haberleşmenin kesintisiz sürdürülebilmesi, işgal altında olan vatan topraklarındaki gelişmeleri izlemek amacıyla ilk postane Türkiye Büyük Millet Meclisinin bahçesinde kurulan bir çadır içinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Posta ve Telgraf Merkezi” adıyla açıldı ve bu ibareyle ilk posta damgası kullanıldı.
Kurtuluş Savaşı’nın en zor ve coşkulu günlerinde PTT Müdürlüğü, tüm birimleri ile çadırın içine yerleştirilen iki kerevet üzerinde, yeterli yazı kalemi ve mürekkep olmadan hizmet verdi. Hatta yazı makinesi olmadığından da diz üstünde yazıldı. Bağımsızlık savaşı başladığında millî hükûmetin ve Türk ordusunun irtibatını sağlamak üzere telgraf hatları çekildi. Eldeki malzemeler eski ve yetersizdi. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Yüce Atatürk 1927 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde okuduğu büyük Nutuk’ta, Türk Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında telgrafçıların büyük görevler üstlendiğini belirtip, bu başarılarından dolayı telgrafçıları kutlayıp, onlara teşekkür etti.
Değerli milletvekilleri, PTT 2011 yılı faaliyet raporuna göre posta, telgraf ve koli taşımacılığı ile bankacılık faaliyetlerini yürütmektedir. Bu faaliyetleri de 1.089 memur, 27.317 sözleşmeli personel, 789 işçi ve 8.644 taşeron firma işçisi olmak üzere toplam 37.819 personel eliyle yürütmektedir.
Sayıştayın faaliyet raporlarına göre, 2011 yılında 1 milyar 788 milyon 40 bin lira gelir, 1 milyar 614 milyon lira gider olmak üzere, 174 milyon 39 bin lira net kâr elde etmiştir. Bu verilere baktığımızda PTT’nin kârlılık oranının yüzde 11 olduğunu görüyoruz.
Gelirlerinin önemli bir bölümünü posta hizmetlerinden elde eden kuruluş, son yıllarda PTT Bank adı altında tahsilat ve havale hizmetlerinden de önemli gelirler elde etmeye başlamıştır. Kâr elde eden millî kuruluşumuz PTT, 2009 yılından itibaren yöneticilerin yanlış politikaları sonucu kargo hizmetleri ile telgraf hizmetlerinden zarar etmeye başlamıştır. 2011 yılında lojistik hizmetlerinde zararı yüzde 86 olurken, telgraf hizmetlerinde zararı yüzde 53 olmuştur.
Kurumun bünyesinde daha önce genel müdür yardımcılığı, başmüdürlük, başkanlık gibi görevlerde bulunmuş, bir kısmı da başka kurumlardan atanmış müşavirler olmasına karşın, bunların deneyimlerinden ve bilgi birikimlerinden yeterince faydalanılmadığı ve birikimlerinin kullanılmadığı görülmüştür ve pasif görevlere getirilmişlerdir. Bilgi ve birikimleri atıl durumda bırakılan müşavirlerden aktif olarak yararlanılamaz mıydı? Hâlâ bu soru Hükûmetin personellerdeki siyaset ve kadrolaşmasının bir örneğidir. Bunun yanında, kârlılık ve verimliliğin doğru şekilde ortaya konmadığı, maliyetler dikkate alınarak doğru dürüst bir fiyatlanma sisteminin oluşturulmadığı görülmektedir. PTT, Karayolları Genel Müdürlüğünün 2010 yılındaki geçiş ücretleri de dâhil olmak üzere konuşmuştur.
Şimdi, sürem bitmek üzere ama şunu özellikle söylemek istiyorum: PTT’nin bugüne kadar tesisi kalmıştı ama bundan sonra da o tesisin de bu şirketleşmeyle birlikte hem çalışanların hem de PTT’nin yok olacağını, özelleştirmenin başlangıcı olacağını belirtmek istiyorum.
Yine CHP adına söz alan Erzincan milletvekili Muharrem Işık ise olayın çalışan sayısı yönüne dikkat çekti :
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, her özelleştirmede olduğu gibi Erzincan’a ne getirdi ne götürdü, postane de ne getirip ne götürecek ben daha çok onun üzerinde durmak istiyorum. Benim derdim de Erzincan, ne yapalım.
Şimdi, daha önce TELEKOM özelleştirilmişti, TELEKOM’da benim bildiğim kadarıyla 400 kişi Erzincan’ı terk etti, gitti. Geçen ay elektrik anonim şirketi olan Aras özelleştirildi. Aras’ta 60 kişi mecburen emekliye ayrıldı, bu 60 kişinin en az 40 kişisi Erzincan’ı terk edecek, bunlar da bir yerlere gitmiş olacaklar. Tabii, PTT’de özelleştikten sonra ya da özerkleştikten sonra orada da belli insanlar Erzincan’ı terk edecek.
Tabii, Erzincan doğunun parlayan şehri diyoruz. Gerçekten, doğa güzelliği olarak Erzincan doğunun parlayan şehridir ve bizim kendi aramızdaki deyişle de Antalya’dır normalde ama ne yazık ki Erzincan’da yapılan güzel şeylerin arkasında Erzincan hep zarar görüyor.
Şimdi, en son, şeker fabrikasının özelleştirilmesi Sayın Başbakanın imzalamamasıyla birlikte geri döndü ama şu anda yine özelleştirilmek için gün sayıyor. Erzincan’da şeker fabrikasının özelleştirilmesi ne demek? En aşağı 10 bin ailenin etkilenmesi demek. Bu da demek ki bizim özellikle saz bölgesi dediğimiz köylerde en az 2 bin ailenin etkilenmesi -onlar pancardan başka bir şey ekemiyorlar çünkü su alanı çok yüksek olduğu için, taban suyu- dolayısıyla onların da yavaş yavaş Erzincan’ı terk etmesi demektir.
Erzincan’ın nüfusu artıyor mu artmıyor mu diye baktığımız zaman, bu sene 1.700 artmış görünüyor ama… Gerçi, eskiden de Erzincan’ın nüfusu o kadar artmış değildi çünkü ben sağlık ocağında çalıştığım zaman en sağlam sayımları biz yapıyorduk işin aslı ETF yaptığımız zaman, o zaman da Erzincan’ın nüfusu şişirmeydi şu anda da şişirme görüyoruz. Tabii, bu gidişle de Erzincan’ın nüfusunda iyice düşmeler olacak. Tabii, Erzincan’da PTT’nin özelleştirilmesiyle birlikte belli bir göç olacağı gibi biraz önce dediğim gibi şeker fabrikasının kapanması ya da özelleştirilmesinden sonra, ki özelleşirse bari şeker üretecek bir firmaya verilse, işte Konya Şeker gibi bir yere verilse en azından çalışma olur ama kapanması uğruna veya bazı firmaların uğruna verilirse eğer Erzincan’da şeker fabrikası gider.
Geçen sene Et Balık Kurumu Erzincan’da CANPİ’yi satın aldı 1 lira iz değeriyle, özel idare aldı ve verdi. Geçen yıl dediler ki: “Eski parayla 11 trilyon para ayırdık, orayı yapıp, iyileştireceğiz ve hizmete açacağız.” Bu sene duyduğum eski parayla 22 trilyon ayrılmış, yapılacak. Hâlen şu anda -Sayın Bakanım gerçi burada yok ama- kazma vurulmadı, binanın yıkılacağı söyleniyor. Biz bunu bir an önce bekliyoruz çünkü orayı verirken bizim encümenlerimiz de imza attılar 1 lira iz bedeliyle vermekten. Şart olarak da dedik ki, oranın bir an önce yapılıp, Erzincan’da özellikle tavuk üretimi yapılacaktı. Tavuk çiftliklerinin en azından, batan 275’e yakın tavuk çiftliğinin yeniden canlanması ve o zaman söylenen laf, bütün doğudaki devletlere, özellikle Türki cumhuriyetlerine tavuğun Erzincan’dan gideceği ve Erzincan’ın artık beyaz et cenneti olacağı yönündeydi. Tabii, bu da şu an beklemekteyiz, hâlen olmadı.
Tabii ben sürekli olarak hastaneyi gündeme getirdiğim için artık birileri rahatsız olmaya başladı ama Erzincan’da gerçekten şu anda bugün yine ortalık karışmış, devlet hastanesini araştırma hastanesine bağlamak için girişimler başlamış. Devlet hastanesinin araştırma hastanesine bağlanması demek belki ekonomik olarak hastane kurtulur ama eğer ki, orası bağlanırsa, sayın vekilimiz bu konuda biz söyleyince “kapanmayacak” diyor, ben ona katılıyorum, onun da kapatmak istemediğine eminim ve öyle de düşünmek istiyorum. Sayın Bakanımızın da kapatmak istemediğini düşünmek istiyorum, öyle de düşünüyorum ama çıkarmış olduğunuz Kamu Hastaneleri Birliği Yasası’yla, eğer ki zarar ederse orayı kapatacaksınız zaten, onun başka yolu yok. Çünkü onu kapatmazsanız ne onun başındaki atadığınız “ceo”lar kalacak ne de hastane kalacak. Yani bu yasayı siz çıkardınız biz o kadar karşı çıktığımız hâlde. Dolayısıyla da eğer ki bu hastane zarar ederse ki, zarar eder ve dolayısıyla kapanmaya gider.
Biz diyoruz ki, mademki bu kadar özelleştirme yapıp, Erzincan’da nüfusunun göç etmesini sağlıyorsunuz, geliri düşürüyorsunuz, o zaman Erzincan’ı sağlık merkezi yapalım. Yani Erzurum’dan bizim ne farkımız var? “Erzurum’u kıskanıyor musunuz?” diyeceksiniz kıskanıyorum, sağlık yönünden kıskanıyoruz. Çünkü Erzincan’da insanlar bunu hakketmiyorlar mı? Erzincan’ın çevresindeki illerden, ilçelerden gelen arkadaşlarımız, dostlarımız bunu hakketmiyorlar mı ki biz her şeyde Erzurum’a bağlı kalalım, Sivas’a bağlı kalalım, Erzincan’ın deyimiyle yollarda ölelim? Biz bunu istediğimiz için -bugün bir karar çıkacakmış- karar çıkmadan önce -Sayın Bakanım burada olsaydı iyi olacaktı ama yoklar kendileri- Erzincan’a bir an önce hastanenin temelinin atılması lazım. Temeli atılırsa hastanenin Erzincan da kurtulmuş olur, devlet hastanesi de kalmış olur. Yoksa eğer ki Araştırma Hastanesine bu şekilde bağlanıp da yönetimi tekele alırsak hastane yavaş yavaş kapatılmış olur. Ama dediğim gibi, önemli olan bunu bir an önce hayata geçirmek.
Daha sonra MHP adına söz alan Manisa Milletvekili Erkan Akçay ise şunları belirtti :
Değerli milletvekilleri, şimdi, 1 PTT çalışanı ortalama 1.953 vatandaşımıza hizmet veriyor. Manisa’da ise bu 3.113 kişiye tekabül etmektedir. Yani, neredeyse -çok daha fazla- yüzde 50’den fazla kişiye hizmet etmektedir. Şimdi, Sayın Bakanın seçim bölgesi İzmir’e baktığımızda, 1.740 kişiye 1 PTT çalışanı hizmet ediyor, Manisa’da ise 1 PTT çalışanı 3.113 kişiye. Yine Sayın Bakanın memleketi Erzincan’a baktığımızda da aradaki bariz farkı görüyoruz. Maalesef göze takılan farklılıklar bunlar. Erzincan’da da 1.018 kişiye hizmet ediyor 1 PTT çalışanı, Manisa’da 3.113 kişi; 3 kat fark var. Demek ki PTT hizmetlerinin dağılımında personel istihdamında böyle norm kadrolarda büyük bir farklılıklar var, mutlaka birisi yanlıştır. Ya Erzincan’daki yanlış ya Manisa’daki yanlış. Bunu da mutlaka değerli Erzincan Milletvekilimiz de değerlendirecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, posta hizmetini bir kamu hizmeti olarak görmüştür. Bu konuda yasal düzenlemeleri yaptığı gibi özel nitelikte görmüş olduğu hususları da tekel olarak belirlemiştir ve nitekim bu görüşe uygun şekilde bir teşkilatlanma yapılmıştır. Bu tasarıyla yüz yetmiş üç yıllık köklü bir kurum olan PTT’nin kurumsal yapısı yok edilmekte ve Türk TELEKOM gibi PTT’nin özelleştirilmesinin önü açılmaktadır. Özel hukuk tüzel kişisi olarak kurulmakta olan PTT özel hukuk kişisi adına Anayasa’ya aykırı olarak yasayla tekel hakkı tesis edilmektedir ve bu düzenleme Anayasamızın çeşitli maddelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Bu tasarıya göre PTT hizmetlerini mevcut personel ve sözleşmeli personel aracılığıyla yürütecektir. Tasarıda sözleşmeli personelle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Buna göre kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren PTT A.Ş. KPSS sınavına katılanlar arasından sözleşmeli personel istihdam edecektir. Bu personel 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmaksızın idari hizmet sözleşmesiyle istihdam edilecektir. Sözleşmeli personel sosyal güvenlik bakımından 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükümlerine tabi olacaklardır. Sözleşmeli personel… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MHP adına söz alan İsparta milletvekili Nevzat Korkmaz konuşmasında PTT’de özelleştirilmenin altyapısı yapıldığını söyledi :
Değerli milletvekilleri, aslında hepimiz biliyoruz ki PTT AŞ. Tasarısı, özelleştirmenin altyapısını oluşturmak ve özelleştirilmiş PTT’nin önünü açmak için gündeme getirilmiştir. Her zaman olduğu gibi, AKP bu yalın gerçeği dillendirmek yerine, yani bizlere, sizlere dürüstçe davranmak yerine millî iradeyi perdelemek gibi bir davranış biçimini sergilemektedir. Her türlü eksikliğine ve imkânsızlığına rağmen her yıl yaklaşık 200 trilyon kâr eden PTT’nin gelirlerinde birilerinin gözü vardır ve AKP bu aracılığa soyunmuştur.
PTT bu yapısıyla iyi yönetiliyor mu? Herhâlde kâr eden ve uzun süreli bir yönetici ve yönetim kuruluyla devam edilen bir kurum adına tersini söylemek için elimizde aksi yönde belge ve bilgiler olması lazım. Peki, iyi yönetildiğini ve kâr ettiğini düşündüğünüz bir kurumu neden özelleştiriyorsunuz? Yoksa bugün iyi, her şey yolunda gidiyor ama yarın kötü yönetilebilir gibi bir endişe mi taşıyorsunuz? “Hazır bu durumdayken satalım.” mı muradınız? Mesela özelleştirme yerine her türlü siyasal etkilerden uzak, teknolojik gelişmeleri takip eden, piyasa kurallarını yerine getiren bir PTT için; yönetimini özerkleştirme, bağımsız kılma hiç aklınıza gelmedi mi? Bir kurumun özelleştirilmesinde dikkate aldığınız tek ölçüt onun kâr ediyor olması mı? Mesela, bu kurumun ülkenin güvenli geleceği açısından stratejik olmasının hiçbir önemi yok mu? İstiklal Harbi’nde Telgrafçı Hamdi Bey’in bu ülkenin hür ve bağımsız olmasında oynadığı rolü de mi okumadınız? Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, önemli olan o teknolojiyi kullanan insan faktörü değil midir?
Bakın, bu soruları daha da artırabiliriz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylediğimiz belli. “Özelleştirmeye hayır, özelleştirme istemiyoruz.” falan değil söylediğimiz, “Özelleştirmek istediğiniz kurumun stratejik öneminin farkında mısınız?” diye soruyoruz. Bu hususta detaylı tahlilleriniz var mı? Maalesef Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu analizlerin yapıldığına inanmıyoruz. AKP’nin milletlerin bağımlı hâle getirilmesinde küresel güçlerin en çok önem verdikleri argümanın o milletin ekonomisini bağımlı hâle getirmek, yüksek teknolojiye sahip bilgi üreten firmalarına el koymak olduğunu bildiğinizi düşünmüyoruz. Bu yüzden, yaptığınız özelleştirme falan değil, yabancılaştırmadır. Bu tasarı, bu kurumun satılmasının ilk adımı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu konu görüşülürken bizlere iletilen şu sualleri de sormak ve cevaplarını beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Her tarafta maalesef amacına uygun olarak kullanılmayan posta kutuları vardır. Bu kutular günlük açılmadığı gibi çoğunun içine de çöp doldurulmaktadır. AKP döneminde yapılan posta kutularının yapım ve montaj maliyetini ve kimlere yaptırıldığını bilmek istiyoruz.
Bir de, postacıların kullandığı el terminalleri var. Bunun da PTT’ye maliyetini öğrenmek istiyoruz. Bugün bu terminallerin neredeyse hepsi atıl durumdadır. PTT kargo geçiş merkezinin kurulum ve bakım maliyetini kamuoyu soruyor. Zorunlu giderlerini bile karşılayamayan bu merkezlerden daha nerelere kuracaksınız? 27 Martta bu düzenlemeye itiraz eylemleri yapan sendika üyelerine her türlü tehdit ve kötü muamele yapıldığı tarafımıza iletilmiştir. Bunlar doğru mudur? Bu mobbing ve tehditlerin dilinizden düşürmediğiniz ileri demokrasi anlayışıyla bağdaşır bir tarafı var mıdır?
Kütahya’yı temsil eden MHP milletvekili Alim Işık ise internette dolaşan Postacı Nevzat videosunu değinerek, PTT’de çalışanların sıkıntılarını aktardı :
Bu vesileyle, PTT çalışanlarının ve tasarının geneliyle ilgili bazı dile getirilmeyen konuları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, PTT çalışanlarının içinde bulunduğu sorunları “Postacı Nevzat” ismiyle Kütahya’daki bir PTT çalışanı kısa bir film hâline getirmiş ve son günlerde İnternet’te, sosyal medyada tıklama rekoru kıran bir filme dönüştürmüştür. Burada gerçekten PTT çalışanlarının hangi sıkıntılarla muhatap olduğu çok güzel bir şekilde anlatılmış. Ancak, tabii ki bu rekorun kırılmış olması sorunların çözülmesine ya da konunun medyaya bu şekilde yansıtılmış olması sorunların giderilmesine yardımcı olmuyor.
Burada en önemli konulardan birisi, daha önce, seksen yıl önce, 1953 yılında kanunla kurulmuş olan PTT Kefalet Sandığı için, işe ilk girişte maaşın yarısı, diğer aylarda da yüzde 2 oranında olmak üzere yapılan kesintilerden dolayı oluşmuş birikintilerin PTT çalışanlarına geri verilmemesi sorunudur. 2004 yılında yapılan bir düzenlemeyle bu sandık fiilen lağvedilmiş, AKP Hükûmeti tarafından. Arkasından, TELEKOM, bu sandıkta biriken paraları, kişi başına 18 bin TL dolayında olmak üzere geri iade ederken PTT maalesef bu paraların yüzde 30’unu ölüm veya emeklilik olması hâlinde kişiye ödeyebileceği, yüzde 70’ini ise PTT Yönetim Kurulunun kararına bağlamasıyla… Bu yüzde 70’lik bölüm, o günden bugüne, daha çok, PTT’ye araç alma, bina yapma ve benzeri gibi kanallarda kullanılmış. Dolayısıyla çalışanların maaşından kesilen bu kesintinin PTT’nin araç gereç alımında kullanılması doğru değil. Bu, mahkemeye taşınmış. Danıştay 5. Dairesi söz konusu başvuruyu 2009 yılı Eylül ayında haklı bulmuş ama buna rağmen, o gün itibarıyla, 2004 yılında toplam 252 trilyon lira para, çalışanlara dağıtılması gereken, dağıtılmamıştır. Bunun mutlaka çözülmesi ve çalışanların hakkının çalışanlara iade edilmesi gerekmekte.
Diğer taraftan, PTT çalışanlarının illere göre dağılımında büyük bir dengesizlik vardır. Coğrafya ve il nüfusu dikkate alındığında, birçok ilde, özellikle Sayın Bakanın bağlantılı olduğu illerde ciddi miktarda personel fazlalığı varken başka illerde, Anadolu’nun birçok ilinde çalışan eksikliği vardır. Bunun mutlaka giderilmesi gerekir.
Diğer taraftan, personelin yaşadığı sorunlarla ilgili ve PTT’nin zarara uğratıldığıyla ilgili, 2007, 2008 yılında yaklaşık 30 bin dolayında olan aylık gönderi miktarı, yapılan düzenlemeler sonucunda, son dönemde 15 bin dolayına inmiş ve Hazine zarara uğratılmıştır.
BTK’ya Yeni Kurul Üyesi Atanıyor ve PTT ile İlgilenecek Bilişim Uzmanı Sayısı 30 Oldu
TBMM görüşmeleri sırasında, kanun tasarısında, PTT’yi denetleme görevini üstlenen ve önümüzdeki günlerde “görev sözleşmesi” imzalayacak olan BTK’da ilgili bilişim uzmanı sayısının da arttırılması kabul edildi. Bu konudaki önergenin gerekçesi şu şekilde verildi :
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna mevcut görevlerinin yanında çok büyük bir sektör olan Posta Sektörünü düzenleme, denetleme ve mevzuata uygunsuz fiiller tespit etmesi halinde de yaptırım uygulama görevi gibi ciddi görevler verilmiş ancak bu görevleri yerine getirmesi için ilave sadece 20 kadro ihdas edilmiştir. Hâlihazırdaki işlerini mevcut kadrosu ile ancak yürütebilmekte olan Kurumun görevlerini tam, eksiksiz yapabilmesi ve hızlı bir şekilde sektöre müdahale edebilmesi için mevcut personel sayısına ilave olarak ortaya çıkacak ihtiyaç çok daha fazla olmasına rağmen, talep edilen kadro sayısı yetersiz olduğu düşüncesiyle 30 adet uzman yardımcısı kadrosu ihdas edilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca PTT’ye, posta konuları ile ilgilenecek bir de kurul üyesinin 1 ay içinde atanması kabul edildi. Bu gelişmeyle birlikte kurye sistemleri üzerinde de BTK’nın ağırlığının artacağı görülüyor.