Bu yazının önceki bölümlerini
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-1
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-2
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-3
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-4
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-5
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-6
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-7
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-8
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-9
- Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-10
başlıkları altında okuyabilirsiniz.
Bilimsel Etkinlik Bir Yaşam Biçimidir
Buraya kadar ifade edilmeye çalışılan niteliklerinden dolayı bilim insanı seçkin ve özel bir kişidir. Seçkinlik ve özel olmak, bir başka insandan farklı olması ona bir kişilik ve evrenselliği kazandırmaktadır. Yukarıda da anlatılmaya çalışıldığı gibi bilim hayatı ve bilim insanlığı bir yaşam biçimidir. Bilim insanın uğraş alanındaki yaşam yolu kimse tarafından taşı dikeni ayıklanmış bir yol değildir. Bilim insanı kendi yolunu kendisi oluşturmak zorundadır. Bu yaşam biçimi zor ancak zevkli bir yaşamdır.
Bizler istesek de istemesek te, bizler olsak da olmasak da dünya kendi ekseninde kendi kurallarına göre dönmeye devam edecektir. Ama bir gerçek var ki o da, bu dünya bizim gibi bilim, sanat yapanlar tarafından daha iyi, hatta çok daha iyi yaşanılabilir bir dünya olabileceği gibi çok kötü de olabilir. Bize düşen yaşamın temel ilkelerini bilinir, anlaşılır ve hepimizin sağlıklı gelişimi için kullanılır duruma getirmek için çabayı sağlamaktır.
Bilim insanları Atatürk’ün çok önem verdiğim şu özdeyişini kanımca beyinlerine iyice işlemelidirler; ‘Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat, için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, sapmadır’. Yine aynı şekilde “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma hiçbir donmuş ve kalıplanmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerine akıl ve bilim rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçilerim olurlar“. Bu veya benzeri örnekleri çağlarına damgasını vurmuş düşün insanları çeşitli vesilelerle belirtmişlerdir. Bu anlamda bilim adamı akıl dışı, bilim dışı ve etik dışı yaşam ve uygulamaların dışında sade ve mütevazıdır. Bu bağlamda akademisyenler olarak her bilim insanının ve aydının bilimsel sorumluluk anlayışı içerisinde davranmasının ahlaki bir görev olduğu düşüncesindeyim. M. Kemal Atatürk’ün askerler için söylediği “Komutanlar ahlaken ve ilmen astlarından üstün olmalıdırlar.” Sözünü eğitim kurumlarımız için güncelleştirirsek hocalar öğrencilerinden bilgi ve etik yönünden daha iyi donatılmış olmak zorundadırlar.
Öğretim üyesi veya bilim insanı bulunduğu kurumada yarattığı beyin fırtınası, paylaşımı, hoşgörüsü ve isteklendirmesi (güdüleme) ile bir model olmak zorundadır. Her zaman olduğu gibi çalışma gündemimizin en önemli hedefi, bilimi, eleştirel akılcılığı, bilimsel verilerin sürekli sorgulanmasını, bilim insanının etik sorumluluğunu ve saygınlığını ülke gündeminde en önde tutmaktır. Necati Doğru 14 Aralık 2001 tarihli Merhaba köşesinde “Üniversitelerin Seçilmiş Kralları” yazdığı yazıda üniversitelerin işlevini ve öğretim üyelerinin kültür düzeyini askerlerle kıyaslamaktadır.
Yazıda diyor ki yazar “askerler toplumun gözünde üniversitelerin çok ilerisinde itibar düzeyi tutturmuştur. Harp Akademis’nden yeni mezun birinin, “üniversitelerin doçentleri düzeyinde bilgi sahibi oldukları” profesörlerce de acı bir gerçekle itiraf ediliyor”. Tabii bunun sorumlusu ve muhatabı kim?. Ben kendi şahsıma kendimi sorumlu tutuyorum.
Ülkemiz yüksek öğretimin temel sorunlarından biri de nitelikli bilim adamı sorunudur. Sistemin işlememesinin temelinde akademisyenlik yani bilim felsefesi ve bilim kültürü ve tarihi bilinci yetersiz olan sayısız akademisyenin yönetim işlevi bulunmaktadır. Umarım ülkemiz batılı anlamda akademisyen ve bilim adamı seçimi kriterlerini belirler ve geleceğin bilim insanları ülkemizi bir bilim üreten bir seviyeye çıkarılar.
Özet olarak bütün insanlık tarihi boyunca bilgi sahibi bilim insanı kimliği biraz aykırı ve muhalif yapısı ile düzgün, erdemli ve ilkeli bir duruş sergileyen kişiliktir. Bu niteliklere uygun bilim adamlarının bulunduğu bir ortamda gelişmeme katkısı olan ve 24 Ocak 1990 tarihinde trafik kazasında kaybettiğimiz örnek bilim adamı Prof. Dr. Mahmut SAYIN hocam adına geçen sene yazdığım yazıyı ilişikte yeniden gönderiyorum.
Mahmut Sayın gibi saygın bilim adamı olmak dileği ile.
Bilim insanı olmak zor iş değil mi?