İlk yayınlanması 27 Aralık 2005 olan Pardus’un 9 yıl sonra geldiği noktayı, bu hafta düzenlenen TBD Kurultayının fuar tarafında görüştüğümüz Abdullah Erol’dan dinledik :
Abdullah Bey, kendinizi tanıtır mısınız bize?
PARDUS Proje yöneticisi olarak görev yapıyorum yaklaşık 3 yıldır. Bilgisayar mühendisiyim. 1999 yılından itibaren “açık kaynak” konularıyla ilgili çalışıyorum. Daha önce işin doğrusu yurt dışı firmalarında çalıştım ve kaynaklarımızın nasıl heba edildiğine şahit oldum ve bu işin çok yanlış olduğunu düşünerek, bu yola girdim. Şu anda da bu görevi yürütmeye çalışıyorum.
AKASYA diye bir projenizi duyduk. Galiba daha duyurmadınız …
Daha duyurmadık.
Ama biz turkinternet. com olarak ilk haber veren olmak isteriz. Nedir AKASYA, açılımı nedir?
AKASYA, açık kaynak ve açık standartların yaygınlaştırılması. Sadece açık kaynaklı uygulamalar kurmak yetmiyor.
PARDUS gibi
PARDUS gibi, ya da başka. Standartlara da çok dikkat etmek gerekiyor. Birlikte konuşulabilirliğin sağlanması için standartlar çerçevesinde konuşmak gerekiyor ya da standartları sağlayan protokoller çerçevesinde konuşmak gerekiyor. Yazılım ile yazılımlar arasında, insanlar ile yazılımlar arasında ya da iş dünyası ile iş dünyası arasında. Bunu sağlamak için aslında en büyük platform da açık kaynak yazılımıdır. Yani, standartların sağlanması amacıyla. Çünkü açık kaynağı geliştiren insanlar geliştirdikleri bu yazılımların daha fazla kullanılmasını istiyorlar. Daha fazla kullanılması demek, daha fazla standardı içerilerinde barındırmaları, gömmeleri ya da destekliyor olmaları anlamına geliyor. Bu konuda Kalkınma Bakanlığı’nın da yıllardır süregelen çalışmaları var. Açık Kaynak bunu çok destekleyici bir unsur olarak göz önüne geliyor.
Abdullah Bey, açık kaynak’ı biz 10 yıldır yazıyoruz, Türk İnternet. com’da ama, yine de yeni okuyucularımız olabilir. Niye açık kaynak kullanmalıyız?
Şöyle; şimdi tabii açık kaynak konusunda da farklı algılar, farklı anlayışlar var. Terminolojide özgür yazılım da deniyor buna. Ya da şöyle söyleyelim, özgür yazılımdan kastedilen şeyi biz açık kaynak olarak tek bir kelimeyle, açık kaynak yazılımı olarak söylüyoruz. Kaynak kodlarının açık olduğu, bu kodları paylaşmanın ya da bu kodlar üzerinde değişiklik yapmanın herhangi bir kısıt getirmediği, özgürce kullanılabildiği, özgürce dağıtılabildiği yazılımlara açık kaynak diyoruz. Yani içerisindeki kullandığınız şeyi tamamiyla biliyorsunuz, görüyorsunuz.
Yani, bir yere mesaj yolluyor mu, başka bir iş yapıyor mu?
Başka kapı var mı, virüs var mı, vesaire var mı bunları rahatlıkla görebiliyorsunuz. Şu an için yani günümüz şartlarında örneğin PARDUS üzerinde biz kullanıcılar için ISO dağıtıyoruz yani makinalarına kurmaları için bir ortam sağlıyoruz. Bunun içerisinde virüs koruma yazılımımız yok örneğin çünkü şu aşamada gerek yok. Tabii ki bu gelecekte olmayacağı anlamına gelmiyor. Ama şu anda kullanıcılar bilsinler ki, cihazlarına PARDUS kurdukları zaman kesinlikle virüs tehlikesi yok.
Peki, Abdullah Bey, açık kaynak kullanımını yayma derken, açık kaynak yazılımını yaymak derken, bu sadece kamudaki bir inisiyatif mi olacak, özel sektöre de yayacak mısınız bunu?
Şimdi kamu dedik ama KOBİ ayağını unuttuk. KOBİ’ler de bunların içerisinde. Özellikle orta, küçük işletmelerde operasyonların daha büyük yatırımlar gerektirmediği ama yine de bir yatırım gerektiği şirketler de öncelik alanımız. Büyük kurumlar, büyük fabrikalar bizden destek istediklerinde, “ biz size destek vermiyoruz” demiyoruz zaten. Bu konuda örneklerimiz de var. Kullanan mağaza zincirlerimiz vs var şu anlamda. İsim olarak belki bahsetmem şu anda uygun değil.
Ama tabii ki onları da destekliyoruz. Fakat eğitim noktasında şu anda bir eğitim düzenliyoruz. Her ay tekrarlı olmak üzere. Bu eğitimleri şu an için kamuda veriyoruz sadece. Çünkü bu amaçla çok fazla kaynağımız maalesef yok. Herkese vermek isteriz tabii ki. Fakat bir sanal sınıf açıyoruz şu anda. Sanal sınıfa hem bizler eğitim düzenleyeceğiz, hem bu işi bilen, gönüllü olanlara orada eğitmenlik. Hem kendisini tanıtsın, hem bildiklerini anlatsın, bilgiyi paylaşabilsin.
Zaten açık kaynak böyle bir şey, paylaşmak.
Evet, zaten öyle bir şey. Hatta ileriki zamanlarda firmalara özel sınıflar verip kendi açık kaynaklı ürünleri ile ilişkin eğitimleri buradan verebilsin, bilinçlendirsin, insanların evinden, yerinden, kamu kurumlarına eğitim veriyoruz ama eğitimler çok kolay olmuyor. Kurumlarda insanların zaten çok yoğun mesaisi oluyor. Dolayısıyla eğitimleri akşam saatlerinde isteyenler, hafta sonu isteyenler oluyor; böylelikle onlara da cevap vermiş olacağız ve eğitim salonlarında artık fiziksel kısıtlılıklarımız da kalmıyor. Yani 400 kişiye kadar çıkabilen eğitim ortamımız var. Dolayısıyla isteyen insanlar gelip oraya, bir kamuya verdiğimiz eğitime, orada da katılıp bilgi paylaşımında bulunabilecek. Böyle bir çalışmamız da var.
KOBİ’lerde PARDUS’un ve açık kaynak diğer yazılımların yaygınlaşabilmesi için acaba destek programları gibi bir şeyler de çalışacak mısınız?
Bunun üzerinde çalışıyoruz aslında. Halihazırda çalışıyoruz. KOBİ’ler ile çalışırken KOBİ’ler ile sektörel bazlı çalışmayı tercih ettik ve sektörel olarak KOBİ’yi temsil eden üst kurumlar ile çalışmayı arzu ediyoruz. Peyderpey değil de, bir uygulama bütünlüğü sağlamak amacıyla…
Abdullah Bey, PARDUS’un tekrar harekete geçtiğini, size PARDUS tekrar başladı dedim, düzelttiniz beni. Yeniden harekete geçtiğini duyduk. Ne oluyor PARDUS camiasında?
Aslında şöyle camiadan önce TÜBİTAK özelinde bu soruyu cevaplar isem daha sağlıklı olacak. TÜBİTAK nezdinde PARDUS hiçbir zaman sonlanmamıştı fakat 2012’de PARDUS özellikle kamu kurumlarında kullanılabilmesi ve yaygınlaşabilmesi amacıyla bir takım operasyonel maliyetlerin azaltılması, üniversiteler ile daha yakın işbirliği sağlanması, – ki ULAKBİM’e taşındı. Biliyorsunuz, ULAKBİM bütün üniversitelerin teknoloji alt yapısını veren, sağlayan kurumdur, devlet üniversitelerinin- bu amaç ile ULAKBİM’e taşındı. Bunun arkasından biz kamu kurumlarında ihtiyacı olan yazılımlara yöneldik. Sadece salt bir masaüstü ortamı kamu kurumunun ihtiyacını görmüyor.
Ben tam da onu soracağım; çok şikayet edilen bir konu geçmişte burada milli bir alt yapı, işletim sistemi geliştiriliyor ama konudaki firmalar kullanmıyor, deniliyordu. Tabii çok haklısınız, uygulamalar olmadığı sürece işletim sistemi tek başına hiçbir şey. Bu noktadan mı hareket ettiniz?
Aynen böyle. Evdeki bilgisayarlar zaten bağımsız, tek başına çalışan ve bir internet kartı ile sadece dış dünya ile iletişim kuran cihazlar ama kamu için özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri için bu yeterli değil. Cihaz üzerindeki her şeyin kontrol edilebilmesi gerekiyor. Bu hem yazılım anlamında, hem donanım anlamında kontrolün sağlanması gerekiyor. Ayrıca, kullanıcıların kontrol edilebilmesi gerekiyor. Kim, ne zaman, hangi cihazı, hangi saatler arasında kullanmış ve oradan ne tür operasyonlar yapmış bir cihazın üzerinde, bunların bilinmesi gerekiyor. Güvenlik günümüzdeki en büyük yönelmemiz gereken artı endişelerden bir tanesi güvenlik tehditleri. Dolayısıyla biz buna yönelik bazı yazlımlar geliştirdik ve bunların ilk sürümünü şu anda…
İsimlerini söyler misiniz?
Lider Ahenk… Bu geçmişten geliştirilmeye başlanmış bir yazılım. Tabii, biz buna çok büyük yatırımlar yaparak bu yazılımı tekrar ayağa kaldırdık. Şu anda Milli Savunma Bakanlığı’nda kullanılmaya başlandı. Önümüzdeki süreçte, – ki müjdeli bir haber vereyim bu anlamda- Deniz Kuvvetleri ile de bir güç sözleşmesi yaptık. Deniz Kuvvetleri de tüm TSK’nın pilotu olacak şekilde bir göç çalışmasının geçtiğimiz günlerde sözleşmesini imzaladık. Tabii, en büyük aldığımız eleştirilerden bir tanesi, “ TÜBİTAK kendisi üretiyor, kendisi neden kullanmıyor?’ idi. TÜBİTAK da bu göçü başlattı. Yaklaşık 2 ay önce başlattı. Bütün enstitülerde, sadece belli enstitülerde değil…
Çok heyecan verici!
Bütün enstitülerde göç çalışması başlattı. Bilim Sanayi Bakanlığı bu konudaki göçünü başlattı. Bununla beraber diğer bakanlıklarımızda Adalet Bakanlığı’ndaki, Sağlık Bakanlığı’nda çalışmalarımız sürüyor. Hatta sağlık Bakanlığı’nda bazı uç birimler, halk sağlığı birimleri kullanmaya, göç hareketlerine başladılar. Dolayısıyla tabii yayılmak ya da PARDUS’u yaygınlaştırmak bir kültürün de yaygınlaşmasına sebep oluyor. Bu bağlamda Kalkınma Bakanlığı da bize zaten kurum olarak çok destek veren bir bakanlığımız, teşekkür ediyorum nezdinizde. Bununla beraber 2014- 2018 Bilgi Toplumu Strateji Eylem Planı’nın 63. maddesinde açık kaynaklı sistemlerin yaygınlaştırılması, kamu kurumlarında başta olmak üzere, yaygınlaştırılması konusu bir eylem maddesi olarak yer aldı. Bu da çok stratejik bir konu. Bununla beraber biz bir ekosistem oluşturma hazırlığı içerisindeyiz.
Demin onu soruyordum, nedir? Yalnız, önce başka bir şey sorayım: Bütün bu göçler sonucunda yapılacak tasarrufları hesapladınız mı, öyle bir rakam var mı? Çok merak ettim ben. Lisans ücretlerinden kurtulmak gibi?
Şimdi tabii, kamunun bu konudaki alımları doğrudan lisans ücreti şeklinde olmuyor. Genellikle danışmanlık ücreti şeklinde alınıyor; dolayısıyla çok bunu birebir tespit etmemiz mümkün olmuyor. Fakat ben biliyorum ki, lisans ücretine yılda 1 milyar dolar civarında bir parayı ödüyoruz. Belki biraz daha geçiyor olabilir diye tahmin ediyorum, ben sadece kamunun harcamasını düşünerek söylüyorum – ki, insanlar cihazlarını alırlarken içerisinde bir başka işletim sistemi yüklü ve o cihazın ücretine giydirilmiş bir şekilde alıyorlar bu parayı ki, şunu da bilmiyorlar maalesef, ben bu cihazı aslında işletim sistemsiz alabilirim, bu tüketici olarak haklarım fakat bu bilinç çok daha oturmuş değil. Bunda bizim de hatamız var ama zaman çerisinde inşallah bu bilinci de halkımıza yapacağımız etkinlikler ile duyurmaya çalışacağız.
İnşallah! Peki, demin Ahenk’ten bahsettiniz. Ben bir de Engerek diye galiba bir uygulama gördüm. Nedir?
Evet. Engerek, kimlik yönetim sistemi. Tabii, cihazları yöneteceksiniz, network’u yöneteceksiniz, yazıcıları yöneteceksiniz, bir de insanları yöneteceksiniz, kimlikleri yöneteceksiniz. Kamu kurumlarında ya da özel sektörde her geçen gün uygulama ihtiyacı ve uygulama sayısı hızla, hatta geometrik bir şekilde artıyor. Bu uygulamalar birbirinden bağımsız, ya da habersiz diyelim yazılım ve veri tarafından yönetiliyor ve hepsinin içerisinde birtakım güvenlik önlemleri, birtakım şifre doğrulama, hani authentification dediğimiz ya da rol yönetimi dediğimiz, autherization dediğimiz alt yapılar ile geliştiriliyor bu sistemler. Bunların da tek bir merkezden yönetilmesini sağlayan açık kaynaklı kimlik yönetim sistemi IDM diye geçiyor…
Mobil de var mı içinde?
Bunların mobil uçları da yönetebilmesi amacıyla proje çalışmalarımız devam ediyor. Projeler çok eski değil, 1,5- 2 yıllık projeler bunlar şu an itibariyle. Günümüz teknolojilerine uygun, günümüz isteklerine uygun olarak geliştiriyoruz. Birçoğunun içerisinde açık kaynaklı halihazırda geliştirilmiş projeleri kullanıyoruz. Fakat mobil tarafa henüz çok ilerleyemedik. Bu mobil taraf zaten PARDUS’un da eksiklerinden bir tanesi. Bu konuda çok çalışmamız var PARDUS’un mobil versiyonu, mobil sunumuyla ilgili. Bununla beraber, yine kamunun kullanabileceği, mobil cihaz ve üzerinde hem cihazların yönetebileceği, mobil device management anlamında, hem kimliklerin yönetimini yapabileceğimiz sistemleri komple bir tümleşik olarak sunacağız kamuya.
Peki, Engerek ve Ahenk dışında uygulamanız bahsedebileceğiniz?
Engerek aslında içerisinde kimlik yönetimi dediğimiz geniş bir platformu kapsıyor ama Lider Ahenk dediğimizde aslında içerisinde şu anda ticari olarak onlarca yazılımın yapacağı şeyi tek bir noktada yapabilen, böyle bir mimari içerisinde çözebilen bir yapı. Bundan sonraki geliştireceğimiz katmanları Lider Ahenk’e eklenti biçiminde geliştireceğiz. Aslında Lider Ahenk, bir ürün ailesi diyebiliriz, tek bir ürün değil. Şöyle bir örnek vereyim; USB cihazınızda Lider Ahenk kullanarak yönetebileceksiniz, kullanıcıların performansını da Lider Ahenk ile yönetebileceksiniz, takacağınız kameradan tutun da, yazıcıya kadar Lider Ahenk ile yönetebileceksiniz. Dolayısıyla bir ürün ailesi olarak genişleyecek. Amacımız bunun sadece ülkemizde kullandığımız bir ürün değil, yurt dışındaki pazarda da kullanılmasını istediğimiz ve isminin ileriki zamanlarda çok duyulacağını tahmin ettiğimiz bir ürün.
Bir de Call- center gördüm, çağrı merkezi. Siz hep Türkçe konuşuyorsunuz; çağrı merkezi gördüm.
Çağrı merkezi 2 yıldır hizmet üretiyor. Bu hem kamu kurumlarına, hem de son kullanıcıya, hatta son kullanıcı kullanıyor ise, bizim için yeterli ona destek olması anlamında, biraz önceki konuşmada da. Elimizden geldiği kadar bütün xx çağrı merkezi üzerinden destek veriyoruz. Bu sene de istekler doğrultusunda çağrı merkezini yüzde 100 büyütmeyi planlıyoruz.
Gelelim ekosisteme. Demin yarım kalmıştı. Ekosistem mesela mobilde Türkiye’de yerli telefon üretmeye çalışanlar var veya diğer yazılımlar bir sürü paketleri var. İşbirliği yapacak mısınız?
Şöyle; ekosistem çalışmasını yaparken, son derece şeffaf olmamız gerekiyor. PARDUS anlamında söylemiyorum, daha önce yapılmış bazı hataları yapmamamız gerekiyor. Son derece şeffaf olmamız gerekiyor. Bu bağlamda Türk Standartları Enstitüsü ile çalışıyoruz. Biz artık hem kural koyucu, hem de kuralın sertifikasyon makamı olmayacağız. Hatta kural koyucu ve sertifikasyon makamı bizim dışımızda Türk Standartları Enstitüsü olacak. Bu konuyla ilgili kendileriyle görüşmelerimizi tamamladık. Bir anlaşma süreci içerisine girdik. Başlangıçta PARDUS özelinde olmak üzere sadece geliştirici ya da göç ortağı, çözüm ortağı değil, eğitmen, eğitimci, tekniker, teknisyene kadar 5 kırılımlı bir sertifikasyon sağlayacağız ve PARDUS ile ilgili gerek kamu kurumlarında yaptığımız çalışmaları, gerekse kendi içerimizde yaptığımız ama firmalar ile birlikte geliştireceğimiz bütün çalışmaların sertifikasyonunu sağlamış firmalar ile gerçekleştireceğiz.