Dr. Yaman Akdeniz, Siber Suç Sözleşmesi sayesinde ülkelerin birbirlerine poliscilik oynayacaklarını belirterek, turk-internet.com’un sorularını şöyle cevapladı:
1997 yılında Cyber-Rights & Cyber-Liberties (UK) adında sivil toplum örgütünü kurdunuz. Bu örgüt hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?
Akdeniz: Bu özellikle düşünce özgürlüğünün, kişisel bilgilerin ve iletişimin Internet üzerinde korunmasını savunan bir sivil toplum örgütü. Web sitesini (http://www.cyber-rights.org) her ay yaklaşık 35,000 kişi kullanıyor. Cyber-Rights & Cyber-Liberties, gerek medya tarafından, gerek İngiliz devlet organları, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, OECD ve Birleşmiş Milletler çerçevesinde tanınan ve ilgili konularda görüşü alınan bir organizasyon. Ben dahil tüm çalışanlar organizasyona part-time katkıda bulunuyor. Dört kişi hukukcu, bir kişi teknik uzman.
Cyber-Rights & Cyber-Liberties, 2002 yılında hangi konulara ağırlık verecek?
Akdeniz: 11 Eylül 2001 sonrası ağırlığı, kişisel bilgilerin ve haberlesmenin mahremiyetinin (privacy) korunmasına verdik. Beşinci yıl metnimizde, bu konulara değindik – http://www.cyber-rights.org/5th_year_statement.htm
Sivil toplum örgütünüz, internette hangi olayları suç olarak görüyor.
Akdeniz: Internet’in sınır tanımayan uluslararası bir ortam olduğunu düşünürsek, bu soruya cevap vermek zor. Uluslararası bir ortamda suç konusunda genelleme yapmak çok zor. Zaten bu tip bir genelleme yapmakta doğru olmaz. Ülkeler arasında kültürel, ekonomik ve politik farklar var. Bu farklardan dolayı, ceza hukuklarında neyin suç olup neyin suç olmadığı konusunda büyük farklar bulunuyor ve bu tip farkların olması da doğaldır. O bakımdan genel olarak bu soruyu cevaplamak zor. Sadece belki çocuk pornografisi konusunda bir genelleme yapmak mümkun. Ama o konuda bile, ülkeler ve bu konudaki kanunlar arasında fark var.
Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi, 23 Kasım 2001 tarihinde Budapeşte’de, 26’sı üye Avrupa Ülkesi ile ABD, Japonya, Kanada ve Güney Afrika dahil, 30 ülke tarafından imzalandı. Sözleşmeyi şu an Türkiye imzalamadı. Türkiye bu sözleşmeden nasıl etkilenecek?
Akdeniz: Türkiye bu sözleşmeyi imzalamadığı sürece etkilenmeyecek. Zaten sözleşmenin uluslararası hukukta pozitif bir gelişme olarak görülmesi büyük yanlış olur. İçeriğine baktığınız zaman bu sözleşme çok problemli. Gelecek açısından, imzalanan ve iç hukuka uygulanan ülkelerde insan hakları (özellikle haberlesmenin mahremiyeti – privacy of communications) çiğnenecek, privacy (mahremiyet) diye bir şey kalmayacak. Sözleşmenin adı aslında biraz yanıltıcı. Genel olarak siber suçlarla mücadeleden başka her şeyi kapsıyor. Bunu imzalayan ve uygulayan ülkeler birbirlerine poliscilik yapacaklar. Muazzam bir data interception ortaya çıkacak.
Dünya çapında bu konuya bakarsanız, sözleşmeyi savunan tek bir NGO ya da sivil toplum örgütü yok. Zaten sözleşme oluşturulurken, Avrupa Konseyi, hiç bir sivil toplum örgütünü bu konudaki görüşmelere almadı. Sözleşme tamamen üye ülkelerin gizli servis (security and intelligence agencies) temsilcilerinin katkılarıyla geliştirildi. Kısaca söylemeye çalıştığım, bu sözleşmenin tamamen negatif bir gelişme olduğu ve içerisinde kesinlikle hiç bir pozitif nokta bulunmadığıdır. O bakımdan Türkiye’nin bu sözleşmeyi imzalama konusu da, çok tartışılır.
Sözleşmeyi Türkiye’nin imzalamama nedenini biliyor musunuz? Sözleşmenin şekillenmesi için 5 yıllık bir çalışma sürecinden bahsediliyor. Türkiye bu sözleşmeye hiç ilgi gösterdi mi?
Akdeniz: Avrupa Konseyi çerçevesinde bir Ana komisyon ve bunun alt komisyonları 1997 yılından beri bu sözleşme üzerinde çalışıyorlardı. Yani beş sene gibi bir zamandır çalışmalar devam ediyordu. Bu süre içerisinde Türkiye’nin sözleşmenin gelişmesini ne kadar yakından takip ettigi ya da ana komisyon ve alt komisyon çalışmalarına ne kadar katkıda bulunduğu çok net olarak belli degil. Fakat Avrupa Konseyi’nin Parlamentosu’nda bu konu tartışılırken, Türk delegeler de oradaydı. Türkiye Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olarak buradaki bütün gelişmeleri yakından takip ediyor. Fakat sözleşmenin neden imzalanıp imzalanmadıgı konusunda ortada belli bir bilgi yok.
Ankara bu tip sözleşmeleri incelemeden imzalamaz. İnceleyip anlaşılması da çok uzun zaman alacak. Türkiye’nin bu sözleşmeyi kendi çıkarlarını da göz önünde tutarak çok sıkı analiz etmesi gerekir. Zaten iş imzalamakla da bitmiyor. İmzadan sonra bunun bir de iç hukuka uygulanması var. Örneğin, Türkiye Kişisel Verilerin Korunması konusundaki Avrupa Konseyi Sözleşmesini, 1981 yılında imzaladı. Aradan 21 sene geçti, hala bu konuda ülkemizde bir kanun yok…
Siber Suç Sözleşme’nin amacı neydi? Bu amaca uygun hazırlandı mı?
Akdeniz: Gözle görünen amacı; siber suçlarla mücadele edilmesi ve bazı konularda (çocuk pornografisi gibi) Avrupa Konseyi ülkelerinde hukukun bir bakıma standartlasması. Gözle görülmeyen amacı; yani 14. madde ve sonrasında gelen maddelerin, sadece sözleşmede tanımlanan siber suçlara değil herhangi bir suç içinde uygulanabilmesidir. Bu maddeler de genel olarak gizli dinleme konusunda…..
Sizce, internetin yapısı gereği, bilginin serbest dolaşımı ve kişisel özgürlükler, Siber Suç Sözleşmesi ile sınırlanacak mı?
Akdeniz: Hayır. Fakat o yönde büyük bir adım atılmış oldu. Bugün Avrupa Konseyi’nin 41 üyesi var, ayrıca dışarıdan Amerika gibi destekleyen ülkeler var. Fakat gene de, yüzde 100 efektif olması hiç bir zaman söz konusu degil. Fakat Internet’in çok kullanıldığı ülkelerde özellikle 11 Eylül sonrası Internet gözetimi ve gizli dinleme devamlı bir şekilde artacak. George Orwell’in Büyük Birader’i belki de gerçek olacak.
Sözleşmede üzerinde önemle durulması gereken noktalar nelerdir? 14 madde ve sonrasına eleştiri getiriyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Akdeniz: Eğer sözlesmeyi bir teraziye koyarsak, suçla (sadece siber suç için değil) mücadele için polis teşkilatlarına verilen yetkiler (gizli dinleme gibi) kişisel haklara oranla çok daha fazla ağır basıyor. Yani terazide bir eşitlik yok. Sözleşme hazırlanırken tamamem polis teşkilatlarının ve devletlerin ihtiyaçları düşünülmüş. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (ki bu Avrupa Konseyi’nin sözleşmesidir) ve özellikle bu sözleşmenin sekizinci maddesi, hiç bir şekilde ele alınmamış. Siber Suçlar Sözleşmesinin içeriği demokratik toplumlarda, gereğinden çok fazla kısıtlamalar getirecek.
2001 yılında dünyada nerdeyse hergün yeni bir virüs saldırısı gerçekleşti ve verdigi zararın 9 milyar Sterline ulaştığı belirtiliyor. Siber Suç Sözlesmesi’nin bu soruna getirdiği çözüm nasıl, yeterli mi?
Akdeniz: Internet kullanıcıları ve özellikle büyük şirketler Internet’ten gelebilecek tehlikelere karşı önlem almazlarsa, hukuk ya da bu tip bir sözleşme ne yapsın? Bugün mesela Microsoft Outlook gibi problemli bir ürünü önlem almadan kullanmak bilgisayarınızı çeşitli risklerle karşı karşıya bırakıyor. Virus’ten, trojanlerden ve hacker’lardan korunmadan olmaz. Yaşadığımız toplum risklerle dolu, aynı şey Internet içinde geçerli. Hukuk kadar, belki de hukuktan daha önemli olan aslında sistem güvenliği. Çözum ya da problemler bu konuda hukukta değil, tamamen sistem güvenliğinde.
Çocuk pornografisi konusunda bir kitap yazıyorsunuz. Neden bu konuyu seçtiniz?
Akdeniz: 1995 yılından beri Internet çocuk pornografisi ve hukuk konusunda çeşitli araştırmalar yaptım, bir çok makale yazdım ve çeşitli konferanslarda bu konuda konuştum. Hatta polise yönelik eğitim seminerlerinde de konuştum. Aynı zamanda, bu konuda çok az yazılmış ciddi eser var. O bakımdan bu konudaki boşluğu doldurmak amacıyla bu tip bir kitap yazmaya karar verdim. Ağustos 2002 tarihinde kitap bitmiş olacak. Piyasaya çıkması 2002’nin sonunu bulacak. İçerik bakımından İngiliz, Amerikan ve Kanada ceza hukukunu kapsayacak. İç hukuk dışında Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler’in bu konudaki çalışmalarını kapsayacak ve çeşitli polis operasyonlarına da yer verilecek.
Amacım, bu konudaki çalışmaları bir araya getirmek. Bu arada problemin Internet olmadığı ve çocuk pornografisinin yaşadığımız toplum içinde çok önemli bir problem olduğunun altını çizmek.
Çocuk pornografisinin boyutları ne düzeyde ve sizce ne yapılmalı?
Akdeniz: Tam olarak problemin ne düzeyde olduğu biraz şüpheli. 1990’lı yıllarda çocuk pornografisi özellikle Internet üzerinde çok görülmeye başladı. Fakat bu daha açık olarak görülmesi, çocuk pornografisinin, örneğin 1980’li yıllardakinden daha büyük bir düzeyde olduğu anlamına gelmiyor. Internet öncesi çocuk pornografisi tamamen gizli ve kapalı networkler içerisinde dağıtılıyordu (daha çok cottage industry şeklinde). O bakımdan da boyutları hiç bir zaman tam olarak bilinemedi. Şimdi de aynı durumla karşı karşıyayız. Bu konudaki çalışmalar devam ediyor, fakat kesin rakamlar vermek gerçekten çok zor.
Ne yapılmalı konusuna gelince, devletlerin genel olarak çocukların korunmasına çok önem vermeleri gerekiyor. Aslında resimler, Internet üzerinde dolaşmaya başladığında iş işten geçmiş oluyor. Yani çizilecek genel politikanın çocukları koruma konusuna yönelmesi gerekiyor. Bu konuda çıkarılacak kanunlarla, özellikle resimleri çekenlerin, ağır bir şekilde cezalandırması gerekiyor. Resimleri çekenlerden sonra dağıtanların (özellikle ticari amaçla dağıtanların), gene ağır bir şekilde cezalandırılması söz konusu olmalı.
Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi ve ABD tarafından hazırlanan Anti-Terör yasaları, devletlerin internet üzerinde yok olan denetimlerini yeniden kurma çabası olarak değerlendiriliyor. İnternetin yapısı gereği, sizce bu çaba sonuç verir mi?
Akdeniz: Bu tek taraflı ya da Siber Suçlar Anlaşması’nda 41 ülkenin bir anda çözebileceği boyutta bir problem değil. Internet daha önce belirttiğim gibi, hiç bir fiziksel sınırı tanımıyor. O bakımdan Internet’in kendisi ile, onu denetlemeye çalışan ülkeler arasındaki savaş devam edecek.
İnternet alanındaki hukuksal düzenlemeler açısından Türkiye’yi diğer ülkeler ile kıyaslayabilir misiniz? Bu konuda hükümete ve sivil toplum örgütlerine ne gibi görevlerin düştüğünü belirtir misiniz?
Akdeniz: Türkiye’nin bu konuda çok geride olduğunu söylemek, kesinlikle yanlış olur. Bizim de bir Internet Hukuku’muz olsun demeden önce, üzerinde çok düşünülmesi gerekir. Genel olarak, “Kimler Internet hukuku taraftarı?” diye baktığımız zaman, ilk akla gelenler Avukatlar oluyor. Ya da Çin gibi, tamamen kontrol düşünen bir devlet politikası. Internet’le ilgili problemler üç aşagı, beş yukarı hemen hemen bütün ülkelerde aynı. Fakat efektif olarak bu problemleri çözen bir ülke daha yok. Avrupa Birligi, OECD ve Birleşmiş Milletler çerçevesinde çeşitli çalışmalar hala devam ediyor. Bunları Türkiye’nin yakından takip etmesi gerekiyor. Aynı şey sivil toplum örgütleri içinde geçerli.
Ayrıca bu konuda da, bir alt yapının hazırlanması lazım. Mesela elektronik ticarete geçilecekse ve elektronik ticaret Türkiye’de gelişecekse, bu konuda bazı pozitif kanunlar yapılabilir. Mesela tüketicilerin korunması, 21 senedir beklenen kişisel verilerin korunması kanunu gibi. Örnegin ülkemizde kişisel verilerin korunması konusunda bir kanun olsaydı, bu kadar çok SPAM ya da istem dışı mesaj, Internet kullanıcılarının posta kutularına gelmezdi…..
Dr. Yaman Akdeniz kimdir?
Yaman Akdeniz, Leeds Üniversitesi, Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi ve Cyber-Rights & Cyber-Liberties (UK) sivil toplum örgütünün kurucusu ve başkanıdır.
Kadıköy Anadolu lisesinden mezun olduktan sonra İtalya’da Ferrara Üniversitesi’nde hukuk okudu ve İngiltere’de Leeds Universitesi’ni bitirdi. Aynı üniversitede hukuk master’i ve doktora yaptı. İnternet ve bilişim teknolojisinin şu ana göre çok daha dar kapsamlı olduğu bir zaman faaliyetlere başladı. İnternet üzerinde kurduğu siber haklar sayfasının büyük ilgi çekmesi üzerine Cyber-Rights & Cyber-Liberties isimli organizasyonu kurdu. Bugün artık siber hak ve özgürlükler ne zaman gündeme gelse Independent’dan The Times’a, New York Times’dan Guardian’a, Wired’dan BBC’ye kadar herkes onun fikrini alıyor. Daha ayrıntılı bilgi için http://www.cyber-rights.org/yamancv.htm adresine bakınız.