A. GİRİŞ
Topluluk Markası 1993 tarihinde kabul edilen bir Tüzükle hayata geçmişti. Marka Tüzüğü ile kurulan Office for Harmonization in the Internal Market-Trade Marks and Designs (OHIM), 1 Nisan 1996 tarihinden itibaren Topluluk Markası başvurularını kabule başlamıştır. O tarihten itibaren, 2001’in sonuna kadar yaklaşık 250.000 başvuru yapılmış ve bunların yaklaşık 135.000’ni Topluluk Markası olarak tescil edilmiştir.
Topluluk Hukukunda tasarımlara ilişkin çalışmalar 1960’lı yılların başına dayanır. Ancak bu konudaki ilk önemli adım, 1991 tarihinde konuya ilişkin Green Paper’in yayımlanması ile atılmıştır . Daha sonra, 1993 tarihinde tasarımlara ilişkin Yönerge ve Tüzük Tasarıları kabul edilmiştir . Yönerge, birkaç kez değişiklik geçirerek 1998’de yürürlüğe girmiştir . Yönergenin amacı, üye ülkeler arasında tasarım mevzuatını uyumlaştırmaktır. Topluluk organları bir adım daha atarak bu kez tasarımlara ilişkin Tüzüğü yürürlüğe koymuştur . Tüzüğün kabulü, tasarımlar bakımından önemli bir gelişmedir. Gerçekten 6 Mart 2002 tarihinde yürürlüğe giren 6/2002 Numaralı Konsey Tüzüğü ile artık Avrupa Birliğinde Topluluk Tasarım hakkı adında yeni bir fikri hak doğmuştur. Topluluk Tasarımına ilişkin Uygulama Yönetmeliği (Implementing Regulation) üzerindeki çalışmalar sürmekte olup, anılan Yönetmeliğin 2002’nin yazında yürürlüğe girmesi beklenmektedir. OHIM, tasarım başvurularıyla ilgili hazırlıklarını sürdürmektedir. Ancak, henüz tasarım başvurusu kabul etmemektedir. OHIM, muhtemelen 2003 yılının başından itibaren başvuruları kabul etmeye başlayacaktır.
Benelüx ülkeleri (Belçika, Hollanda ve Lüksemburg) bir tarafa bırakılırsa, diğer fikri haklarda olduğu gibi tasarımların korunması bakımından da, dünyada ülkesellik ilkesi benimsenmiştir. İlke gereği, tasarım sahipleri, koruma için her ülkede ayrı ayrı tescil yaptırarak o ülkenin hukukuna göre koruma elde edebilmektedir. Bu ilke, hak sahipleri bakımından önemli maliyet ve emek harcaması anlamına gelmektedir. Bu durum, Ortak Pazardaki ticaretin önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. İşte bu nedenle, Tüzük ile ülkesel koruma yerine, bölgesel koruma ilkesi getirilmiş ve markalarda olduğu gibi tasarımlar bakımından da tek hukuk oluşturulmuştur.
Önemle belirtilmelidir ki, Topluluk Hukuku, tasarımların başvuru ve tescili gibi sadece şekli işlemlere uygulanmakla kalmamakta, aynı zamanda koruma şartları ve hükümsüzlük gibi esasa ilişkin (maddi hukuk) konularda da uygulama alanı bulmaktadır. O nedenle, Tüzüğün düzenlemesi, markalara ilişkin Madrid Anlaşması ve Madrid Protokolü ve hatta Türkiye’nin 2000 yılında taraf olduğu Avrupa Patenti Sözleşmesindeki koruma sisteminden daha ileri bir düzenlemeyi içermektedir. Kısacası, Topluluk Markasında olduğu gibi Topluluk Tasarımı bakımından getirilen koruma ile 15 AB ülkesini kapsayacak şekilde bölgesel koruma sağlanmıştır. Deyim yerindeyse, 15 ülke tek ülke gibi mütalaa edilerek bir koruma sağlanmıştır.
Yazının devamını yarın okuyacaksınız..