Gazeteci, akademisyen ve iletişim alanında çalışanların yoğun ilgisine sahne olan İletişim Şurası’nda konuşan Bakan Atalay özetle şunları söyledi:
“İletişim Şurası, basın, radyo ve televizyon yayıncılığı ile internet gibi temel iletişim konularını; demokratik, bilimsel bir zeminde tartışmaya açılması, Avrupa Birliği süreci de göz önüne alınarak farklı görüşlerin paylaşılıp değerlendirilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Toplumsal hayatın çok önemli bir konusu, bir boyutu, burada iki gün boyunca tartışılacak, değerlendirilecektir.
Şuna inanıyoruz, günümüzde yönetimleri güçlü, kitlelerin gözünde güvenilir ve saygın kılan kapalılık ve gizlilik değil, açıklık ve saydamlıktır. Bu kavramlar, dürüst bir kamu yönetimin, demokratik katılımcılığın ve temiz toplumun vazgeçilmez kuralıdır. Açıklık ve saydamlık ilkelerinin, kamu ve toplum hayatında gerçeklik kazanmasının temel güvencesi ise, haber alma, doğru bilgiye ulaşma, yani gerçeği öğrenme hak ve özgürlüğüdür.
Bir tarafta ifade özgürlüğü, diğer tarafta ise doğru bilgiye ulaşma, gerçeği öğrenme hak ve özgürlüğü. İşte iletişim özgürlüğü, bu ikisini bir araya getirmekte ve bağdaştırmaya çalışmaktadır. Bugün iletişim özgürlüğü, bu yeni kavramları bilgi edinme hakkı çerçevesinde ele alacaktır. Bu yeni bakış açısı karşısında iletişim özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar, gerçekten öğrenmek özgürlüğüne sahip birey ve kitleler açısından da bir hak niteliğindedir. Artık, burada söz konusu olan bireysel hak ve özgürlüğü değil, bireyler içinde vazgeçilmez olan, ancak onları da aşan kolektif hak ve özgürlüklerdir.
Basın Kanunu, 1950 tarihlidir. Bazı değişikliklere uğramışsa da, bunlardan veya olağanüstü dönemlerde bazı değişikliklere uğramışsa da ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Kanunun bütünlüğü bozulmuştur. Şu anda bu kanunun yeniden düzenlenmesi için bu meslek alanından yoğun talepler bulunmaktadır.
İkincisi, biraz da aceleci bir tavırla çıkarılan, geçen yıl yasalaşan RTÜK Yasası vardır. Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi’nin bu yasanın bazı maddelerinin yürürlüğünün durdurulması sonucu boşluklar oluşmuştur. Şu anda boşluklar önemlidir ve uygulayıcı ve denetleyicileri sıkıntıya sokmaktadır.
Kamu yayıncılığı konusunda çeşitli örnekler bulunmaktadır. Dünyada kamu yayıncılığı yeniden yorumlanmakta ve çeşitli uygulamalar bulunmaktadır. Bu bağlamda şimdiki haliyle TRT’nin konumunu ve kamu yayıncılığı anlayışının da yeniden değerlendirilmesine ihtiyaç vardır.
Ayrıca hızla yaygınlaşmakta olan internet konusunu bütün dünya tartışmakta, ancak özgürlükleri esirgemek kaygısıyla evrensel normlar yeterince oluşturulmuş değildir.
Birinci Basın Kongresi 1935 yılında, İkinci Basın Kurultayı da 1975 yılında toplanmıştır. Fakat o günün şartları çok farklıdır. Mesela 1935’de 243 gazete ve dergi yayınlanıyordu. Bugün ise 4800 civarında gazete ve dergi, 1400 civarında radyo ve televizyon, 40 bin dolayında web sitesi, yüzlerce amatör veya profesyonel düzeyde haber portalından oluşan büyük bir iletişim sektörü vardır. Bu veriler aslında İletişim Şurasının toplanmasında geç bile kalındığının göstermektedir.
Biz bu iletişim Şurasından, herhangi bir taslak metin ya da öneri sunmuyoruz. Sadece sorunları tespit amacıyla temel başlıkları belirlemeye çalıştık. Zaten bunlar bilinmektedir. Amacımız, konuyla ilgili söyleyecek sözü olan herkesin katkısını, görüşlerini almak. Bu görüşler çerçevesinde oluşan genel eğilimleri değerlendirmektir. Burada sunulan her görüş büyük bir titizlikle değerlendirilecek ve ileride yapılacak yasal çalışmalara zemin teşkil edilecektir. Bu toplantıdaki görüşlerin tümü ayrıca kitap haline getirilecek, hem konuyla ilgilenenleri hem de akademik çevrelerin bilgisine , faydalanmasına sunulacaktır.”