2021 yılı başında Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasından bu yana Boğaziçi Üniversitesi, ülkemizdeki en önemli kriz noktalarından birisi. Protestolarda polisin gözaltına aldığı öğrenciler, okul içinde güvenlik baskıları, yurtların öğrencilerin ellerinden alınması, çeşitli kulüp odalarına el konulması, mezunların binasına el konulması, hatta bilgisayar mühendisliği laboratuarlarına el konulması, akademisyenlerin protestoları ve de liyakatsız kadroların her gün başka bir olaya yol açması. Ne oluyor, neden oluyor diyoruz ama, üniversite ülkemizin en gözde eğitim kurumlarından biri iken, günümüzde ne olduğu tam bilinmeyen bir çekişmenin merkezi durumunda. Hem konuşmalarda, hem de ortalıklarda dolaşan bazı videolarda “bizim elimize geçtikten” sonra gibi ifadeler kullanılıyor.
Bu “bizim elimize geçtikten sonra” ifadesi çok tuhaf olduğu için bir kulağımız Boğaziçi Üniversitesi’nde. Bazıları “kişisel verilerin paylaşılması” gibi liyakatsız olduğu anlaşılan yöneticilerce gerçekleştirilen çeşitli olayların haberlerini daha önce yazdık.
Bugün Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğünün yeni atamaları anlattığı bir bülten yayınladığı görüldü. Bülten İnci rektör olduktan sonra üniversiteye atanan akademisyenleri ve üniversite sınavında bu okulu seçen öğrencileri bir başarı hikayesi şeklinde veriyordu. Biz de bu nedenle bülteni ve arka planını dikkatle inceledik.
Paraşütle İnen Akademisyenler;
Boğaziçi’nin öğrencileri bir kaç gün önce aşağıdaki tweeti yayınladılar.
Burada bahsedilen sayılarının 70+ olduğu belirtilen bazı atamalar. Öğrenciler bu atamaları ”PARAŞÜT” diye tanımlıyorlar. Bu kavramı yukarıdaki tweeti tıklayarak da okuyabilirsiniz. Ama biz de özetleyelim;
Üniversitede bir bölüme yeni bir akademisyen ihtiyacı doğarsa — emekli olan/ayrılan akademisyen yerine ya da yeni bir araştırma konusu nedeniyle olabilir– şöyle bir süreç işler;
- İlgili ihtiyaçla ilgili deneyimleri içeren bir İLAN çıkılır
- Başvurular arasından seçim yapılır
- Seçilen kişiler, diğer bölüm hocalarının önünde İngilizce ders verir
- Seçim yapılır.
Bu aşağıdan yukarıya yani bölüm hocalarının kendi bölümlerinde ders verecek olan akademisyeni seçme sistemi, Naci İnci döneminde şu şekle dönüşmüş ;
- Birisinin tanıdığı (mesela bir bakanın tanıdığı ya da bir tarikat mensubu) için rektöre telkin yapılır,
- O kişiyi tarif eden bir ilan çıkar (mesela bir bölümde dünyada bilmemne sıralamasında ilk 100’e giren üniversiteden doktora derecesi almak lazım denir ama aynı bölüme bir başkası alınırken, onun üniversitesi ilk 300’de olduğu için bu sefer ilk 300’e giren denir vsvs)
- Bölüm hocaları itiraz etseler de (bu başvurunun diploması uygun değil, referansları kötü vs) dinlenmiyor
- Sadece o kişi tanımlandığı için, başkası olmadan sadece o kişi başvurur ve alınır
İşte böyle tepeden aşağı inenlere “PARAŞÜT ATAMA” deniliyor..
Bir örnek şu; “Veri Bilimi ve Yapay Zeka Enstitüsü” kuruluyor. Sonra bu enstitüye YAPAY ZEKA hocası almak için ilana çıkılıyor. Ama ilana başvurmak için “Fizik bölümü mezunu olmak ve nanofotonik alanında doktora yapmış olmak” şartı konuluyor. “Fizik mezunu başvurabilir” değil, “fizik mezunu dışında kimse başvuramaz” şeklinde, yani bu bilgisayar mühendisliği akademisyenleri için yapay zeka hocalığı kapısı kapalı deniliyor.
Paraşütle Atanan Zorunlu Ders Veremiyor ise;
Çok ilginç bir örnek olduğu için o çevrelerde devamlı konuşulan, bu tür bir atamayı anlatalım. Biyomedikal konusundaki iyi bir üniversiteden doktoralı bir akademisyen, yine kendisinin tariflendiği söylenen bir ilan ile Bilgisayar Mühendisliği bölümüne alınmış.
Göreve atanırken, ”Ben ancak bu dersi verebilirim” dediği ama 1. sınıf öğrencilerine giriş programlama dersini bile veremediği iddia ediliyor. Yani Bilgisayar Mühendisliğinin zorunlu derslerinden herhangi birini veremeyen atamalardan bahsediliyor. Diğer yandan derse kendi yerine “özel asistanım” dediği başka bir kişiyi soktuğu, bu kişinin dersin verilişinde söz sahibi olduğu gibi iddialar da arkasından geliyor.
Tabii ki akla gelen şey şu; Boğaziçi Üniversitesinde bir “Biyomedikal Mühendisliği” bölümü de mevcut. Neden oraya başvurmamış? Anlatılan o ki, orada bir nedenle mutlu olamamış. Arkasından kendisini “yapay zekacı” tanıttığı ve bu yolla Bilgisayar Mühendisliği bölümüne atandığı ama temel bilgisayar mühendisliği dersleri veremediği iddia ediliyor.
Yine bilgisayar mühendisliği bölümüne alınan bir başka paraşüt atama örneğinin ise başvurusunda başka hocanın tez öğrencilerini, kendi tez öğrencisi olarak gösterdiği ve bu konunun rektörlüğe “etik suç işliyor” ikazı ile şikayet edildiğinde ise, işlem yapılmadığı, onun yerine “Bu etik suç sayılmaz. Sadece özensizlik” cevabı verildiği iddiası da bir hayli tuhaf.
Rektörlükten, İddialara Karşı Propoganda mı?
Başta da belirttik; Boğaziçi Üniversitesi gerek yokken (ÖSYM yakın değil, tercih yapacak öğrenciler için bir referans olma zamanı değil) yani “bayram değil, seyran değil..” derken bir bülten yayınladı. Başlığı ve ilk paragrafı şu şekilde;
Boğaziçi Üniversitesi akademik kadrosunu dünya ölçeğinde güçlendirmeye devam ediyor
“Avrupa’nın en iyileri” listesinde yer alan, Türkiye’nin en başarılı üniversitelerinin başında gelen Boğaziçi Üniversitesi, akademik büyüme hedefi kapsamında kadrosunu dünyanın sayılı üniversitelerinden akademisyenlerle güçlendirmeye devam ediyor.
Bu bültene bakınca, aklımıza gelen şu; muhtemelen en yukarıda belirttiğimiz tweete karşı yayınlanan bir propoganda bülteni bu. Anlaşılan Paraşüt Atama denen yöntemle, tanıdık kanalıyla okula atanan ve sayılarının 70+ olduğu kaydedilen akademisyen olayına karşı bir itibar düzeltme yapılmaya çalışılıyor.
Dünya Üniversitelerinden Gelen Atamalar
Rektörlükten gelen bültenin devamında şöyle diyor;
“Boğaziçi Üniversitesi, orta ve uzun vadeli hedefleri kapsamında akademik kadrosunu McGill, Cambridge, Harvard, Columbia, Northwestern, King’s College, ETH Zürich, Imperial gibi dünyanın önemli üniversitelerinden doktora derecesine sahip akademisyenlerle genişletiyor. Hukuktan mühendisliğe, siyasetten ekonomiye, fen bilimlerinden sosyal bilimlere, eğitim bilimlerinden veri bilimi ve yapay zekaya kadar çeşitli alanlarda uzmanlaşmış akademisyenler, artık Boğaziçi Üniversitesinde ders veriyor.”
Bakıldığında çok iyi üniversitelerden geldiği kişiler var gibi gözüküyor. Ama bir okulun iyi hatta fantastik olması, acaba uzmanın da illa iyi olması anlamına gelir mi? Bu bir soru. Tabii ki paraşüt yöntemi ile olsa da istisnalar vardır. Ama Üniversiteleri iyi olan kişiler acaba neden bilek gücü yerine ahbab/çavuş ilişkisi tercih ediyor?
Diğer soru ise şu; yukarıda Biyomedikal uzmanı iken Bilgisayar mühendisliğine atanan örnekten de görüleceği üzere, zorunlu dersleri veremeyecek atamalar yapıldığı iddiaları var. Yani bu atamalar çok iyi üniversitelerden olsa bile 70+ kadar kişinin tanıdık, ahbab/çavuş ilişkisi gelenlerin ilgili bölümde ders veremediği örneklerden bahsediliyor.
Yeni Akademisyenler Üniversiteye Güç Katacak mı?
Notlardan birisi de bu. Naci İnci yeni akademisyenlerin okula güç katacağını iddia ediyor. Ancak okuldan ayrılan ya da kendilerinin protestolara katılması nedeniyle okula almadıkları okulun bugüne kadar ki değerini yaratmış olan akademisyenlerden bahsedilmiyor. Bu noktada bülten şöyle devam ediyor;
Rektör Mehmet Naci İnci: Yeni akademisyenlerimiz üniversitemize güç katacak
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, yeni öğretim üyelerinin akademik kadroya güç katacağını ve bu birikimin Boğaziçi Üniversitesi’nin dünyadaki sıralamasını daha da yukarıya taşıyacağını belirterek, “Göreve başladığım zamandan bu yana dünyanın en iyi üniversitelerinde yetişmiş, farklı branşlardan liyakat sahibi 90’a yakın yeni akademisyen üniversitemize katıldı. Dünyanın en iyi üniversitelerinden gelerek aramıza katılan öğretim üyeleriyle birlikte ülkemizin en saygın kurumlarından biri olan üniversitemizi akademik olarak daha da ileriye taşıyacağız.” değerlendirmesini yaptı.
İstisnalar hariç, ahbab/çavuş ilişkisi ile atamalar yapılırken, Okulun bugüne kadarki değerini yaratan kadrosunun hem kendi isteği, hem de mobbing sonucu (bazılarına doçent/profesör kadrosu verilmeyerek) ayrıldığı, bunun sayısının da 50 civarında olduğu kaydediliyor. Zaten yapılmaya çalışılan da bu herhalde, gitgide okula bugünkü karakterini kazandıran ama yeni yönetim tarzını benmsemeyen, protestocu akademisyenleri yok etmek.
Boğaziçi Üniversitesini Tercih Edenlerin Sayısı % 37 Gerilemiş
Rektör Naci İnci’nin bültende belirttiği bir konu da, ülkenin en yüksek puanlı öğrencilerinin Boğaziçi Üniversitesi’ni tercih etmekte oluşu. Şöyle ifade ediliyor.
İlk 100’deki 68 öğrenci Boğaziçi’ni tercih etti
Anadolu Hisarı Kampüsü’nün de katılımıyla üniversitenin mekânsal alanının daha da genişlediğini, ayrıca akademik sahada daha çok makale yayımlayan, daha çok araştırmaya imza atan bir bilim yuvası olmayı hedeflediklerini vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, “Geçen yıl 3 milyon başvurunun yapıldığı üniversite sınavında ilk 100’deki 68 öğrenci üniversitemizi tercih etti.
Boğaziçi Üniversitesinin hala bir adı var. Tercih edenlerin yüksek puanlı olması bunu gösteriyor ama yakında Boğaziçi Üniversitesi hala bu itibarı taşıyabilecek mi? Oksijen Gazetesinin yayınladığı başka bir veri üzücü.
“Üç yıl öncesine kadar Türkiye’nin en gözde üniversitesi olan Boğaziçi’ni geçen yıl ilk sırada tercih eden öğrencilerin sayısı geçen yıl 17 bin 73 iken, bu sayı 2023’te 10 bin 783’e düştü. Bu yıl, 31 bölümden 29’unda o bölümü ilk sırada tercih eden aday sayısı azaldı.”
Yani, Rektör İnci ilk 100’de 68 öğrenci tercih etmiş diyor ama okulun öğrenci başvuru sayısı son 1 yılda neden % 37 düştüğünü ve hatta öğrencilerin artık ilk tercih olarak Boğaziçi Üniversitesi yazmayı bıraktığını söylemiyor. Yani okulun geldiği noktayı ifade etmiyor.
Bir başka veri de şöyle; tercihlerde okulun sıralamasının düştüğü, mesela eskiden son girenlerin ilk 300-500 içinde olduğu bölümlerin şimdi 1000’lere kadar gittiği kaydediliyor.
Özetle Naci İnci yönetimindeki Boğaziçi Üniversitesi, bir takım bültenlerle tersi iddia edilse de, verilere göre günden güne eriyor gibi gözüküyor… İnşallah yanılıyoruzdur.