Bu ay içinde CHP milletvekili Onursal Adıgüzel’in yayınladığı bir “bilgi seli (tweet seli)” —telekomünikasyon sektörü içinde olanlar hariç— herkesi şaşırttı. Adıgüzel, anlaşılması zor bir olayı anlatan tweetlerine,“Cumhuriyet tarihinin en büyük fişleme skandalı” diye başlıyordu.
Adıgüzel’in anlattığı olay, “Abone Deseni” adını taşıyor. Bu internet servis sağlayıcılara BTK tarafından gönderilen ve abonelere ait çok sayıda veri isteyen bir talimat. Talimat yeni değil ama “Gizli” ibaresi ile gönderilmiş. “Milli Güvenlik” kisvesine sokulduğu anlaşılıyor.
“Abone Deseni” denilen şey, Türkiye’de herhangi bir şirketin internet servisine abone olan kişilerin annesinin kızlık soyadından tutun, pasaport numarasına, önceki GSM numarasına, telefonunun yurtdışı aramalara kapalı olup, olmamasına, kullandığı VPN’e kadar inanılmaz miktarda ve çeşitlilikte bilgilerin toplamı. Bu bilgilerin arasında, eğer abone bir şirkette çalışıyorsa, şirket içi içhat numarası bile isteniyor. Daha doğrusu operatörlerden, müşteri olan firmaların içhat numaralarını kimlerin kullandığı bilgisi talep ediliyor.
Peki neden? BTK Bir düzenleyici değil, istihbarat kurumu mudur? Ya da BTK hangi noktada istihbarat kurumu haline geldi? Bunu anlamak için önce BTK’nın ne olduğuna daha yakından bakalım.
BTK Nedir? Bütçesi Neden Bu kadar Büyük?
BTK aslında bir çeşit Rekabet Kurumudur. Yani istihbarat ile alakası yoktur. Farkı, oluşmamış bir pazarda rekabeti oluşturmaya yönelik sektörel bir kurul olmasıdır. Bir yandan sektörün kurallarını koyar, diğer yandan “tüketici lehine” olmak üzere, eskiden devletin tekel olarak yönettiği bir sektörde, özel firmaların kendilerine yer bulmasını ve bu arada eski devlet tekeli tarafından ezilmemelerini sağlamayı hedefler.
Çünkü 1980’lere gelirken, tüm dünyada devlet telekom devlerinin hantal ve partizan yapı içinde kendisini güncelleyemediği ve yeni teknolojileri yakalayamadığı görülmüş. 1980’lerde gündeme gelen Fax’ı yaygınlaştırmaya çalışan küçük firmaların İngiltere’de yaşadıkları (ki Fax aslında 1920lerden beri biliniyordu), zaman içinde ülkelerde bu sektörün serbestleştirilmesi ve özelleştirmesi fikrine yol açmış.
İngiltere’de Ofcom, Fransa’da Arcep, ABD’de FCC, diğer ülkelerdeki telekom düzenleyicileri, hepsi tüketici lehine, yenilikçi, fiyatı uygun ve kalitesi iyi telekom hizmetlerini sağlamak için kurulan yapılardır. Bu esnada yaşanan tecrübeler nedeniyle de bu kurumlar özerk yani sektörün hizmetinde olacak şekilde yapılandırılırlar. Bu nedenle de bütçesini de devletten değil, hizmet ettiği sektörün cirosundan alır.
BTK’nın bütçesi ülkedeki en büyük düzenleyici kurul bütçesidir. Öyle ki, kendisi dışındaki 10 kurulun toplam bütçesinin 2 katı bütçesi var. Bunu telekom operatörlerinin cirolarından, müşterilerinin kullandığı telefonlardan aldığı telsiz ücretinden (bu tuhaf bir durum), cezalardan, lisans paralarından vs alır. 2022-2023-2024 için 3 yıllık bütçe yapmış durumda. Alacağı para toplam 25 milyar TL.
Aslında vezneleri telekom operatörü olan bir vergi tahsildarı gibi davranmaktadır.
BTK İstihbarata Nasıl Bulaştı?
İşte, BTK’yı telekom sektörüne özel bir rekabet kurumu olmaktan çıkaran ve istihbarata bulaşmasına neden olan konu da bu bütçedir.
2000’li yıllarda henüz AB üyeliği konuşuyorduk ve bir yandan üyeliğin gerektirdiği kurumlar oluşturuluyordu. Bu kurumlardan birisi de, “telefon dinlemelerinin” daha kişisel verilere ve kişilik haklarına saygılı bir şekilde yapılmasıydı. Bu nedenle “koordinatör”lük yapacak bir yapıya ihtiyaç vardı.
Öncesinde telefon dinlemeleri tabii ki Türk Telekom üzerinden yapılıyordu. Yani MİT’in bir elemanı gidip, kendisine verilen küçük bir odada kafasında bir kulaklık ile dinlenmesi gereken kişiyi dinliyordu.
Ama özelleştirme ve serbestleşme gelince, olay biraz değişti. Bahsettiğimiz koordinatör yapı, telefon dinlemesi yapmak isteyen kurum (MİT, Jandarma, Polis vs) ile operatör arasında çalışacaktı. Ama bu arada hem operatörün, hem koordinatör yapının telefonu dinlenen kişinin hakları çerçevesinde —ya da kendisine haber uçurulabileceği riski nedeniyle— kimin dinlendiğini bilmemesi gerekiyordu. Buna uygun bir sistem kurulmalıydı. Artık dijital ortamda kayıtlar kolaylaştığı için önemli büyüklükte kayıt alanları lazımdı.
Dolayısıyla maliyetli bir sistemdi. İşte 17/25 aralık Tapeleri sonrasında kapatılan “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB)”, sadece bu dev bütçe nedeniyle BTK altında kuruldu. Aslında bağımsız bir yapıydı. Başında yönetici olarak bir savcı vardı. O dönemde BTK altında kurulduğu için BTK başkanına sualler (telefon dinlemeleri herkesin sorguladığı bir konuydu malum) sorulduğunda –BTK başkanı çaktırtmamaya çalışsa da– zaten 2 grubun birbirinden bağımsız olduğu anlaşılıyordu.
Sonradan 2007 yılında yürürlüğe giren 5651 sayılı kanun çerçevesinde, TİB altında bir de İnternet Dairesi de kuruldu. Bu daire interneti denetlemeye başladı.
Ancak dediğimiz gibi 17/25 aralıkta anlaşıldı ki, bu grup 2005’den bu yana dev kapasitede telefon kayıtları almış. Tabii ki en çok dikkat çekeni, zamanın başbakanı Tayyip Erdoğan’ın gizlice alındığı anlaşılan konuşmalarıydı. 17/25 aralık tapeleri genellikle FETÖ’nün Erdoğan’ı hedeflediği bir olay olduğu için, çevresinden bazılarının da kayıtları çıktı ama Binali Yıldırım’a dair kayıtlar çıkmadı çünkü kendisine bağlı olan BTK ve TİB, kendisini uyarmıştı.
Bu olaydan sonra bölüm kapatıldı, yetkilileri de 40-50 yıllık cezalarla hapise atıldı. Daha sonra dinlemelerin MİT’e alındığı söylendi.
Sunuculardan Takip
Ancak BTK’ya bir istihbarat merakı yaratılmış oldu. Zaten TİB kapatılmadan az önce, BTK’dan tuhaf bir karar çıkartmıştı. 401 sayılı olarak bilinen kurul kararı gizliydi ama dışarı sızdı. Bu karara göre, operatörlerin sunucu şebekelerinin bir kopyasını BTK için kurmaları ve buradan tüm abonelerin hareketlerinin (hangi siteye girdiği, çıktığı vs) takip edilmesi isteniyordu.
Operatörler bu talimatı sorguladılar ve mahkemeye taşıdılar. Çünkü bireysel kişilik hakları (kişisel verilerin gizliliği) yanında, firmaların ticari sırları kapsamına giren konular vardı. Üstelik operatörlerin müşterileri arasında yabancı firmalar da bulunuyordu. Bunların problem çıkarması çok olası idi.
Mahkeme de bu kararı uygun bulmadı ama ilerleyen zamanda mahkemeler ve hakimler değiştikçe, bu kararın uygulamaya alındığı anlaşıldı. Geçen sene garabet bir kararla, bu sunucuların bakımı için 4 firma ya güven duyulduğu, servis sağlayıcı firmaların bu güvenli olarak kabul edilen firmalardan birisine para ödeyerek bakım yaptırılması istendi.
Bununla da yetinilmedi, yazının başında anlattığımız abone deseni istendi. Yani yukarıda bahsettiğimiz kararla IP’ler, abone deseni ile o IP’lerin kim tarafından kullanıldıüı tespiti yapılmak isteniyor. Bu da mahkemeye taşındı. BTK bu bilgilerin ismini anmadığı –ama istihbarat amaçlı olduğu izlenimi verdiği– başka kurumlar tarafından istendiğini söylüyordu ama dava sırasında başka kurum tarafından istenmediği ortaya çıkınca, mahkeme bilgilerin bu detayda istenme amacını sordu. Dava henüz bu noktada duruyor. Ama BTK bu sefer “Log deseni” diye ortaya çıktı.
LOG Deseni
Log deseni denilen de, abone deseninin başka yoldan alınması gibi düşünebilirsiniz. Loglardan ilgili bilgilerin alınmaya çalışılması. Bu da henüz gelişme safhasında.
BTK Neden Asıl Görevi Yerine İstihbaratçılık Yapıyor?
Anlayacağınız BTK, asıl görevi olan, sektörün firmaları ile görüşmüyor, sorunlarını anlamaya ya da çözmeye çalışmıyor, dolayısıyla tüketicinin rekabet içinden seçim yapması için pazarın oluşmasına yönelik çalışmıyor.
Bunun yerine 2 dev firma yani Turkcell ve Türk Telekom’u eline alıp, bu 2 firmaya parti mensuplarını yerleştiriyor, bunların hizmet alması için –yukarıda gösterdiğimiz gibi– bazı firmaları önlerine koyup, buradan alacaksın diyor ve kazandıkları paralardan da kurum katkı payı, telsiz parası vsvs diye yararlanıyor.
Ama asıl görevi içinde olmayan istihbarata soyunmuş vaziyette. Oysa kısa bir süre sonra BTK’nın ABD’deki eşdeğeri FCC, Amerikalı operatörlere yazdığı yazıda kişisel verilerin korunması ve kimseye verilmemesi talimatını verdi.
Yukarıdaki henüz devam eden (BTK’dan cevap beklenen) dava konusunda, Türkiye’deki internetle ilgili hukuki sorunlarla yakından ilgilenen Prof.Dr.Akdeniz’e sorduk, şu yorumu yaptı :
“BTK’nın “abone deseni” ve “İnternet trafik log kayıtları” ile ilgili talepleri sadece hukuka aykırı değil aynı zamanda Anayasa’ya da aykırıdır. AYM’nin de BTK’nın talep yetkisini iptal eden kararı bulunmaktadır. Orwellyen bir devlet yapısı kurmaya çalışan BTK suç işlemektedir.
Buna sessiz kalan ve dava açmayan telekomünikasyon ve İnternet servis sağlayıcıları da suç işlemektedir. Anayasa ve KVKK sadece BTK’yı değil değil aynı zamanda bu şirketleri de bağlar.”
Bu konu daha çok konuşulacak çünkü “SBK bizi Whatsapp’dan mı dinliyor?” gibi tali konuların çok ötesinde ve boyutları çok büyük bir olay. Tam da seçim döneminde önemi daha da fazla. Bir nevi fişleme yapılıyor. Herkesin konuyu farkında olması ve tepki göstermesi lazım.