Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu tarafından verilen 04.08.2011 tarih ve 2011/DK-14/410 Sayılı Kurul Kararı ile Güvenli İnternet Hizmetine İlişkin Usul ve Esaslar Taslağı oluşturulmuştur.
İnternete Sansür başlığı ile kamuoyunu da uzun süredir meşgul eden yaklaşımın uygulama esaslarını belirleyen taslak ile genel olarak, abonelerin kendi tercihleri doğrultusunda seçecekleri profillerdeki bir kısım sitelere erişiminin, hizmet veren internet servis sağlayıcılar tarafından engellenmesi amaçlanmıştır. Kamuoyunun görüşüne sunulmuş bulunan taslağın, hukuki dayanaktan yoksun olduğunun tespiti, bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
Yapısı itibariyle internetin oluşturduğu özgürlük ortamının sınırsız olması gerektiğinin kabulü, özellikle toplum ve ailenin korunması söz konusu olduğunda ihtiyatla karşılanmaktadır.
Bu nedenle olsa gerek; pek çok medeni devlet internetin zararlı etkilerinden korunmak için tedbir almak zorunluluğunu hissetmekte, öte yandan özgürlüklere müdahale anlamına gelebilecek, sansür vb. sonuçlar doğurabilecek düzenlemelerden de özenle kaçınmaktadır. Bu yaklaşıma paralel olarak, internet ortamına getirilecek olan sınırlamaların anayasa ile teminat altına alınmış hak ve özgürlükler dikkate alınmak şartıyla ve ancak yasal düzenleme ile yapılması gerektiği düşüncesi genel kabul görmektedir.
Şüphesiz yasa ile düzenlenecek dahi olsa, aile ve toplumun korunması amacıyla yapılacak olan düzenlemelerin anayasa ile teminat altına alınmış olan özellikle Düşünce ve Kanaat Hürriyeti ile Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyetini tehlikeye atmaması gerekir.
4.5.2007 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe giren 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun yukarıda bahsi geçen hak ve özgürlükler gözetilmek suretiyle hazırlanmıştır.
Bahsi geçen kanunun 8. maddesi incelendiğinde görüleceği üzere; herhangi bir internet sitesine erişimin engellenmesi kararının verilebilmesi için Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ve özellikle toplum ve ailenin korunmasına yönelik bir kısım suçların oluştuğu hususunda yeterli şüphenin oluşması koşulu aranmıştır. Aynı yasa, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na bahsi geçen suçların varlığının tespiti halinde erişimin re’sen engellenmesi görev ve yetkisini de vermiştir.
5651 sayılı yasanın başlığı Internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi olduğu halde Kuruma, Güvenli Internet alanları oluşturma ve bu kapsamda belirlenecek kriterlere aykırılık halinde erişim engelleme hakkı tanınmamıştır. Kuruma verilmeyen bu görev ve yetki, Telekomünikasyon Sektöründe Tüketici Hakları Yönetmeliği gibi ikincil bir düzenlemeye ilave edilen 10. Madde içeriğine dayanılarak elde edilmeye çalışılmaktadır.
Elektronik Haberleşme Sektöründe Tüketici Hakları Yönetmeliği’nin dayanağı olan 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun hiçbir yerinde ve özellikle de Tüketici Haklarını düzenleyen 47 vd. maddelerinde Kuruma, Güvenli İnternet Hizmet alanları oluşturma veya Güvenli Olmayan Hizmeti engelleme, erişime engel olabilecek tedbirleri alma gibi görev ve yetkiler verilmemiştir.
Çok açıktır ki; bahsi geçen her iki yasanın da açıkça vermediği bir yetki söz konusu iken, Çalışma Kurulunca belirlenecek bir takım kriterler gerekçe gösterilerek anayasal hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmak istenmesi ihtimali her zaman mevcuttur.
Usul ve Esaslar gibi hukuki hiyerarşinin en altındaki adsız düzenleyici bir işlem ile oluşturulacak Çalışma Kuruluna “kriterleri” belirleme yetkisinin verilmesi ve bu kriterlere bağlı olarak da anayasal hak ve özgürlüklerin önüne geçer şekilde erişime engel olunmak istenmesinin kabulü mümkün değildir.
Makalenin Güvenli İnternet Hizmeti Çalışma Kurulu ve Kurul/Kurum Kararına İtiraz gibi önemli konuları işleyen devamını burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.