15 gün kadar önce Twitter’daki bir mesajın altında gördüğümüz resim ile şaşkınlığa uğradık. İlk mesajı Prof.Dr.Cem Say atmıştı ve şöyle diyordu;
“Boğaziçi Üniversitesindeki en büyük araştırma merkezinin (Teleiletişim ve Enformatik Araştırma Merkezi) binasının yarısı iki hafta önce boşalttırılıp donanımları çöp torbalarına konularak taşıttırılmıştı ya? Bilin bakalım bu hafta binanın diğer yarısına ne oldu?”
Üstüne de Prof.Dr.Tuna Tuğcu şunları eklemişti;
“İşte bu oldu @say_cem Hocam. Çöp poşetlerine doldurdukları eşyalarımızın bir kısmını cumartesi sabahı Kuzey Kampüse taşıyorum. 3.000 m2lik araştırma merkezimize el konulup 45 m2lik alan verildi. Şimdi 3-4 tonluk araştırma tankımızı sığdıracak çöp poşeti arıyorlar.”
Koca koca profesörlerle ne için mücadele ettiklerine mi şaşarsınız? Yoksa araştırma laboratuvarının malzemelerinin çöp poşetlerine doldurulmasına mı?
Nanomakinalarla Diyabet, Kanser vb Hastalıkların Erken Teşhis ve Tedavisi
Olaya; bu laboratuvar nedir diye baktık; Çok fazla projenin yürütüldüğü bir laboratuvar olduğu anlaşılıyor.
İlk kapatılan yarısında “Molecular Communications & Nanonetworking laboratuvarı” var. Burada 5G/6G yanısıra “Canlı hücrelerle nasıl moleküller aracılığıyla iletişim kurulabilir?” araştırması yapılıyordu. Bunun amacı ise; “vücut içine yerleştirilen nanomakinelerle diyabet, kanser, vb hastalıkların erken teşhis ve tedavisi”.
Aynı yerde olan 4-5 tonluk büyük tankta ise, boru hattı gibi yerlerden sızıntıyı veya denize düşen uçağın kara kutusundan sızan moleküllerle yerini tespit etme konusunda çalışılıyor idi.
Bu arada projeleri sunan akademisyenlerin yürütücülükten azledildiği ve yerine rektörün atadığı birisinin geldiği durumlardan da bahsediliyor, ki bunun ancak proje yürütücüsünün emekli olması durumunda yapılabileceği belirtiliyor. Yani Proje gaspı da söz konusu.
TETAM’da yapılan bir projeye dair 2018 haberini burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Madem Duyulmasından Rahatsızsınız, Neden Laboratuvarı Kapattınız?
Tabii ki çok tuhaf bir durum. Düşünün ki, bilim engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Olay derhal bağımsız medyanın ilgisini çekti. Bir çok yayın kuruluşu haberini yaptı ama sonra 20 aralıkta bir baktık engelleme gelmiş.
İnsan düşünüyor; “madem bu haberin duyulmasını istemiyorsunuz, rahatsızlık duydunuz, o zaman neden laboratuvarı kapattınız?”
Engelleme kararını aynen yayınlıyoruz;
T.C. İSTANBUL 3. SULH CEZA HÂKİMLİĞİD. İş. No : 2023/11111 D.İş TÜRK MİLLETİ ADINA T.C. İSTANBUL 3. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ DEĞİŞİK İŞ KARAR DEĞİŞİK İŞ NO: 2023/11111 D.İşHAKİM: … KATİP: … İçeriğe Erişimin Engellenmesini TALEP EDEN: Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü VEKİLİ: … TALEP: İnternet Erişim Engellenmesi Talebi TALEP TARİHİ: 20.12.2023 KARAR TARİHİ: 20.12.2023Başvurucu talep dilekçesinde erişimin engellenmesini talep etmiş olmakla; dilekçe ve ekleri okundu, incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:TALEP: Başvurucu, talep dilekçesinde özetle, erişimin engellenmesi tedbiri uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir. TALEBİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE:
şeklindedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti başlıklı 26. maddesi
şeklindedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, Basın hürriyeti başlıklı 28. maddesi
şeklindedir. 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla
5651 sayılı Kanun’un 2/1. maddesinin ğ bendi
5651 sayılı Kanun’un, Amaç ve kapsam başlıklı 1. maddesi
şeklindedir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Eleştirinin ve haberin verilişinde gereksiz, yararlı olmayan beyan, niteleme ve değerlendirmelere gidilerek içerik ile uygun düşmeyen tahrik edici, yalın bir okuyucuda husumet ve kuşku yaratıcı dil ve ifade kullanılır, seçilen sözcükler aşağılayıcı, küçük düşürücü, incitici nitelikte olursa konu ile ifade arasındaki denge bozulur, haber veya eleştiri hukuka aykırı duruma gelir. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Basın yönünden düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğü kapsamında değerlendirilen internet özgürlüğü, internete erişenler yönünden ise Anayasa tarafından korunan ve ifade özgürlüğünün özünde yer alan haber veya fikir almak özgürlüğü olarak mütalaa edilmektedir. İnternet ortamında düşüncelerin açıklanması ve yayılması; basılı yayınlara oranla daha kolay, ucuz, hızlı ve yaygındır. İnternet sitelerine erişim de kolaydır. İnternet sitelerinin büyük miktarda veriyi muhafaza etme ve yayma imkânı vardır. Bu sebeplerle internet siteleri kamuoyunun güncel meselelere erişiminin iyileştirilmesine ve bilginin iletilmesinin kolaylaştırılmasına önemli derecede katkıda bulunmaktadır. Aynı sebeplerle internet ortamında yapılan yayınlarla bazı suçlar daha kolay işlenebilmekte, özellikle de kişilik hakları ve özel hayat hakları herkes tarafından kolay, maliyetsiz ve hızlı bir şekilde ihlal edilebilmektedir. Kanun koyucu; internet ortamında işlenen suçlarla mücadelenin daha etkin yapılabilmesi, özel hayatın ve kişilik haklarının hızlı ve etkili bir şekilde korunması ihtiyacı nedeniyle genel dava veya savcılığa şikâyet usulünün yanında özel ve hızlı bazı usuller öngörmüştür. Söz konusu usullerden biri de 5651 sayılı Kanun ile getirilen içeriğin yayından çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesi kararlarıdır. Anayasa Mahkemesi, 5651 sayılı Kanun’daki erişimin engellenmesi kararlarının cezai ve idari yaptırım niteliğinde olmayıp tedbir niteliğinde olduğuna işaret etmektedir. (AYM, E.2014/149, K.2014/151, 2/10/2014). Koruma tedbirleri, uygulandığı an itibarıyla henüz hakkında hüküm verilmemiş kişilerin temel bir hakkını sınırlamaktadır. Bu nedenle tedbir uygulandığı anda fiilin işlenip işlenmediği, işlendiyse şüpheli veya sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilen fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, üçüncü kişilere tedbir uygulanmasını meşru gösteren olguların gerçek olup olmadığı henüz hukuki kesinliğe kavuşmamıştır. Bu sebeplerle genel olarak koruma tedbirlerinin ve özel olarak da talebe konu internet yayınına erişimin engellenmesi tedbirinin alınmasının haklılığı, ancak bir görünüşte haklılık veya “ilk bakışta” haklılık olarak nitelendirilebilir. Başka bir deyişle mevcut talebe konu erişimin engellenmesi kararının dayanağı olan 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinde öngörülen Sulh Ceza Hâkimi’nin yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın, karşı tarafı dinlemeksizin, delil toplamaksızın, talepte bulunan tarafından kendisine sunulan delillerle sınırlı bir inceleme sonunda erişimin engellenmesine karar vermesi usulünün istisnai olduğunun kabul edilmesi gerekir. Bu usul ancak internet yayınının kişilik haklarını apaçık bir şekilde ihlal ettiğinin daha ilk bakışta anlaşıldığı durumlarda işletilebilir. Bir kimsenin çıplak resimlerinin veya video görüntülerinin yayımlanması gibi kişilik haklarının ihlal edildiğinin daha ileri bir inceleme yapılmaya gerek olmaksızın ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinde öngörülmüş olan istisnai usul işletilebilir. Anayasa Mahkemesi’nin 02/10/2014 tarihli kararında, 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesinde Sulh Ceza Hakimliği’nce verilen erişimin engellenmesi veya içeriğin çıkarılmasına dair kararların “koruma tedbiri kararı” niteliğinde olduğu açıkça belirtilmiş olup; erişimin engellenmesine ilişkin kararların demokratik ülkelerde çocuk pornografisi, çocukların cinsel istismarı ve ırkçılık gibi ağır suçlar için konulan ve yargılama sürecinin bir parçası olarak uygulanan zorunlu ve istisnai bir yargısal tedbir olduğunu belirtmiştir. Üçüncü kişilerce kişilik haklarına yapılan müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma yolları öngörülmüştür. Kişilik haklarına internet ortamında yapılan bir yayınla saldırıda bulunulan kişi, 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesindeki usulle Sulh Ceza Hâkimine başvurarak “ilk bakışta ihlal” durumu var ise hızlı bir koruma elde edebilir. Ayrıca kişilerin, tedbir niteliğindeki 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesindeki usul dışında başvurabileceği yollar da bulunmaktadır. Özel hukuk davaları yoluyla, örneğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 25. maddelerine dayanılarak müdahalenin önlenmesi, durdurulması veya devam eden müdahaleye son verilmesi, müdahalenin hukuka aykırılığının saptanması, mahkemenin alacağı kararın veya cevap ve düzeltme metninin yayımlanması ya da üçüncü kişilere bildirilmesi istenebilir; maddi veya manevi tazminat davaları açılabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan ve ciddi bir zararın doğacağı anlaşılan hâllerde tehlike veya zararın önlenmesi için hâkimden gereken tedbirlere karar vermesi istenebilir. Bu kapsamda talep edildiği takdirde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca gecikmesinde sakınca bulunan ya da gecikmesi durumunda önemli zarar oluşacağı hâllerde tehlike veya zararı önlemek için ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bunlardan başka, basın yoluyla kişilik haklarına müdahalede bulunulan kişi açıklamalarından dolayı sebepsiz yere zenginleşen kişi aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açabilir veya yayın nedeniyle elde ettiği kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine ödenmesini isteyebilir. İnternet yolu ile kişilik haklarına yönelik bir saldırı ceza kanunlarına göre suç oluşturuyor ise müşteki yalnızca veya aynı zamanda failin cezalandırılmasını da isteyebilir ve bu durumda ceza soruşturması ve kovuşturması için Cumhuriyet Savcılığı’na da başvurabilir. Bir ceza kovuşturması açıldığı takdirde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 6 numaralı fıkrasına göre Hâkim mahkûmiyet kararı verdiği takdirde güvenlik tedbirlerine de hükmedeceği için internet erişiminin engellenmesi tedbiri hakkında da bir karar verilmiş olacaktır. Yukarıda belirtildiği üzere; 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre ortada ilk bakışta ihlal bulunmadığı gerekçesiyle istediği korumayı elde edemeyen kişi, kişilik haklarının korunması için genel hukuk yoluna her hâlde başvurabilir. Sulh Ceza Hâkiminin ilk bakışta ihlalin olduğuna veya olmadığına karar vermesi uyuşmazlığın tümüyle çözümlendiği anlamına gelmez. Zira, ilk bakışta ihlalin varlığına dair kanaate dayalı verilmiş kararlar, hiçbir zaman normal bir dava için maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu kapsamda 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesindeki usulde ortada ilk bakışta ihlal durumunun bulunmadığı hâllerde talep başka bir inceleme yapılmaksızın reddedilir. Genel mahkemelerde görülen davalarda ise, talebin kabul edilebilmesi için ihlal iddiasının ispatlanması gerekir. Böyle durumlarda genel mahkemeler ilk bakışta ihlal bulunmadığını belirterek talebin reddine vermek yerine, tarafları dinleyip delillerini toplayarak, ifadelerin kişilik hakkı ihlali veya suç olup olmadığına karar verir. (Anayasa Mahkemesi’nin 26/10/2017 tarihli, 2014/5552 Başvuru numaralı kararı) 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun “içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” başlıklı 9. maddesinin madde lafzına göre uygulanma şartları; – İnternet ortamında yapılan bir yayın olması, İnternet içeriğine erişimin engellenmesi tedbiri, başvuranın kişilik haklarını ihlal ettiği bir internet yayınına toplumun erişiminin derhal engellenmesi amacıyla düzenlenmiş bir tedbirdir. Erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanması için yayının içeriğinde kişilik hakkına yönelen bir suç unsuru bulunması şartı aranmadığı gibi yayın içeriğinde bir suç işlenmişse dahi yürütülecek ceza muhakemesinin sonucu beklenmeksizin erişimin engellenmesi tedbirine bir koruma tedbiri olarak hükmedilebilecektir. Erişimin engellenmesine konu edilen ve başvuranın kişilik hakkını ihlal ettiği tespit edilen internet yayınının “bir an önce” internet ortamından kaldırılması, gerek kişilik haklarının gerekse kamu düzeninin korunması açısından elzemdir. Ancak verilecek kararlarda ifade ve basın özgürlüğünün zedelenmemesi de gözetilmesi Kişilik Hakları; özel hukukta kişinin doğumla birlikte kazandığı ve üzerine kişisel gelişimiyle birlikte her geçen gün yeni değerler kattığı kişiliğinin, maddi ve manevi bütünlüğünün, isminin, mesleki kariyerinin, ailesinin ve hatta sosyal çevresinin kişi üzerinde oluşturduğu, kısacası kendini gerçekleştirme yolunda elde ettiği tüm kazanımlarının ve menfaatlerinin, hukuk düzeni tarafından koruma altına alınan yönüdür. Kişilik hakları, haklar kategorisinde yer alan mutlak haklar başlığı altında, kişiye sıkı sıkıya bağlı ve devredilemeyen, parayla satın alınamayacak bir takım değerleri koruduğu için malvarlığına ilişkin değil, şahıs varlığına ilişkin haklardandır. Kişisel Veri; 07.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 3. Maddesinde
açıklamasına yer verilmiştir. Öğretide de kişisel verilere ilişkin; “Bireyin şahsi, mesleki ve ailevi özelliklerini gösteren, o bireyi diğer bireylerden ayırmaya ve niteliklerini ortaya koymaya elverişli hertürlü bilgiyi ifade eder” (Ersan Şen, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2006, s.601), “Bir kişinin adı ve soyadı, yaşı, cinsiyeti, doğum yeri, dini, TC kimlik numarası, cinsel hayatı, cep telefonu numarası, medeni durumu, ailesi, işi, geliri, borçları, adresi, geçirdiği hastalıklar, özel zevkleri ve buna benzer bilgileri” (Volkan Sırabaşı, İnrternet ve Radyo- Televizyon Aracılığıyla Kişilik Haklarına Tecavüz, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007, 2. Bası, s.195) şeklinde tanımlar yapılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.06.2014 tarihli, 2012/12-1510 E. 2014/331 K. sayılı kararında;
Yukarıda detaylı olarak yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; başvurucu dilekçesinde gösterdiği URL adresinde, kişilik haklarını ihlal edildiğini belirterek ilgili URL adreslerine 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinde belirtilen erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını talep etmektedir. Erişimin engellenmesi tedbirine başvurunun konusunu oluşturan, başvuru dilekçesi ve ekleri ile URL içeriklerinin incelenmesinde; Bahse konu talebin incelenmesinde Üniversite Yönetim Kurulu’nun 08/11/2023 tarih ve 2023/28 sayılı toplantısında oy birliği ile yönetim kurulunca alınan kararın Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü Genel Sekreterliği tarafından ilgili birimlere 15/11/2023 tarih ve 153797 sayılı yazı ile bildirilmiş olması ve haber içeriğinde geçen M.T hakkında İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 19/09/2023 tarih ve 2023/273 Esas sayılı atama işlemine yönelik yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmiş olması ve bu karara yönelik İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdare Dava Dairesinin 18/10/2023 tarih ve 2023/765YD sayılı kararı nazara alındığında talebe konu URL adreslerinde yer alan sitenin başvurucunun kişilik haklarını ihlal eden içeriği bulunduğu, bu URL adreslerinde yukarıda gösterilen kanun maddesindeki koşulların oluştuğu K A R A R : Yukarıda açıklanan sebeplerle, 1-Başvurucunun 20.12.2023 tarihli talebinin KABULÜNE, Dair, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde İstanbul . Sulh Ceza Hakimliği nezdinde itiraz kanun yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi.20.12.2023 |