5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”da önemli değişiklikler yapan 6518 sayılı kanun[1], 06.02.2014’de kabul edilmiş, 18.02.2014’de ise Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmıştı. Arkasından, 01.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6527 sayılı Kanunla 6518 (ve dolayısıyla 5651) sayılı kanun üzerinde yine bazı değişiklikler yapılmıştı.
Ana muhalefet partisi CHP yapılan değişiklikler ile getirilen düzenlemelerin hukuk tekniği, temel hak ve özgürlükler ile demokratik toplumun gerekleri açılarından değerlendirilmesi gerektiği sav’ı ile dün Anayasa Mahkemesine başvurdu[2]. Bilindiği üzere kanunlar konusunda Anayasa Mahkemesine sadece Ana muhalafet partisi başvurabiliyor. Ya da 110 milletvekilinin imzası ile bu başvuru yapılabiliyor.
turk-internet.com okuyucuları için CHP’nin başvurusunun yoğunlaştığı konulara baktık. Ankara Barosu Genel Sekreteri Gökhan Candoğan, başvurunun temelde 2 konuya odaklandığını söyledi. Bunlar;
- Site Engelleme ve TİB
- Erişim Sağlayıcılar Birliği
Genel Sekreter Candoğan özellikle erişim sağlayıcılar birliğinin kuruluş tarzının Mussolini İtalya’sındaki devlet-özel yapılanmalarını hatırlattığını not etti.
TİB’in Erişim Engellemesi Keyfi Olabilir
CHP Başvurusunda, 6527 sayılı kanunla değiştirilen maddelerle TİB’e verilen yeni görevler ve haklar için itiraz ediliyor. Hatırlanacağı üzere 18 aralık 2012 tarihli AİHM Ahmet Yıldırım kararında “TİB’in erişim engelleme uygulamasının keyfi olduğu ve yargısal denetimin de ifade özgürlüğünün ihlalini engellemekte yetersiz kaldığı” belirtilmişti.
Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne Katılmayana Ne Olacak? Ya Örgütlenme Özgürlüğü Nereye Gitti?
CHP başvurusunda Erişim Sağlayıcılar Birliği’ne de itiraz ediliyor. Birliğin –kanunda uluslararası uygulamanın esas alındığı ifadesi olmasına karşın– dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri bir örneğinin olmadığı belirtilen başvuruda, sektöre “yeni bir koşul” getirilmesinin yanlışlığı belirtiliyor. Taksiciler konusunda verilen bir AİHM kararı emsal olarak gösteriliyor.
Biz de buna benzer ifadeleri daha önce kullanmıştık. Var olan bir sektöre “katıl yoksa lisans vermem” deniliyor. Bunun anlamı, belli sayıda elemanı olan ya da yatırım yapmış bir firmaya “bak kapatırım sonra” mı demek?
Bu aynı zamanda ulusal ve uluslararası hukuk ile güvence altına alınmış ve hiç kimsenin iradesi dışında bir örgüte (dernek, sendika..vs) üye olmaya zorlanamayacağını da içeren örgütlenme özgürlüğü konusunda bir ihlal anlamına geliyor ki, CHP başvurusunda bunu belirtmiş.
CHP başvurusunda “üye olmama”nın ve “birliğin kuruluşunu gerçekleştirmeme”nin yaptırıma bağlandığı durumda “sivil insiyatif”ten söz edilemeyeceğini hatırlatıyor.
BTK’nın da Ne Olacağını Bilmediği Bir Yapı
Genel Sekreter Gökhan Candoğan yorumları sırasında, Erişim Sağlayıcılar Birliği konusunda BTK’nın da ne yapacağını bilemediğini, ortalıkta bir belirsizlik ortamı var olduğunu yani hukuki öngörülebilirlik olmadığını ama buna karşılık lisans iptali, para cezası gibi ciddi yaptırımlardan bahsedildiğini söyledi.
Hatırlanacağı üzere, önce üye sayısı 325 olarak verilen birlik, BTK’ya olan güven konusunda sorun ortaya çıkıp da gerekli imzalar toplanamayınca “abone olan sağlayıcı” kavramı şekline dönüştürüldü ve üye sayısı 45’e indirildi. Toplantıya 45 firma davet edilince bu ortaya döküldü[3][4].
Girişim Özgürlüğü
Ama Erişim Birliği konusunda önemli bir sorun da, “girişim özgürlüğünün çiğnenmesi”. Birliğin kuruculuğunun ve üyeliğinin zorunlu olmasının, örgütlenme özgürlüğünün yanı sıra, girişim özgürlüğünü de ihlal ettiği çünkü bu sektörde girişimde bulunmak isteyen gerçek/tüzel kişilerin önüne yeni bir piyasaya giriş şartı getirildiği ve bu yönüyle de Anayasa’nın ihlal edildiği belirtiliyor.
İşletmelerin, iradeleri dışında dahil oldukları ve kamusal nitelikte bir yükümlülüğü yerine getirecek olan Birliğin giderlerinden de sorumlu tutulmaları da haksız ve eşitsiz bir durum ortaya çıkarıyor. Zaten erişim sağlayıcı firmaların en çok itiraz ettikleri konu da bu olmuştu.
Erişim Sağlayıcıları Başlarına Dert Açacak İçerikleri Yayınlamayabilir / Sansürleyebilir
Erişim sağlayıcıların içerikle ilgili sorumluluklarının arttırılması, bu tür sorunlarla karşılaşmak istemeyen erişim sağlayıcıların belirli içerikleri “yayımlamama”, bazı kişi/kurumlara erişim hizmeti sunmama gibi eğilimlerini ortaya çıkarabilecek ve toplumun belli kesimlerinin haberleşme özgürlüğünü olumsuz yönde etkileyebileceği belirtiliyor.
Ancak bir başka ilginç husus şu; Erişim Sağlayıcılar bir birlik olduğu ve tedbir yaptırım kararları bu birliğe tebliğ edileceği halde, tebligatın şirkete yapılmış sayılacağı yani bir birlik tarafından yapılması gereken hususlar için şirketlerin sorumlu tutulacağı şeklinde çelişkili bir durum da mevcut.
TİB Emrinde Hakim ve Savcı Çalıştırılması Yargı Bağımsızlığını Nasıl Etkiler?
6518 sayılı Kanunla 5651 sayılı Kanunun Ek madde 1’ine eklenen (5) nolu fıkra ile, hakim ve savcıların TİB “emrinde” görevlendirilmesi getiriliyor. Bu da yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı anlamında önemli bir sorun.
Bize göre, TİB yapılanmasında neden böyle bir talep yapıldığı ayrıca düşünülmesi gereken bir husus zaten.
Özel Hayat Korunulması Konusunda Samimiyet Varsa, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Çıkarılsın
Genel Sekreter Candoğan, bu maddelerin Avrupa Birliği ile uyuşmayan uygulamalar olduğunu ve 17 aralık sonrası getirilen 5651, MİT ve HSYK kanunların siyasi iktidar tarafından başka amaçlarla çıkardığı ve katılımcılığa uygun olmayan kanunlar olduğunu söyledi.
Candoğan son cümlesinde, “iktidar ‘özel hayatları korumak’ amaçlı bir hareket yapmak istiyorsa, ‘Kişisel Verilerin Korunması’ kanununu çıkarsın. Bu aynı zamanda samimiyet testidir” dedi.
[1] Beklendiği Gibi Abdullah Gül İnternet Yasasını Onayladı
[2] CHP Sonunda İnternet Maddeleri için Anayasa Mahkemesine Gitti
[3] BTK İnternet Erişim Birliğini 13 Firma ile mi Kuruyor?
[4] Milletvekili Aykan Erdemir BTK’nın Erişim Sağlayıcılar Birliği’deki Tavrını Eleştirdi