Dünkü Netapp ve ondan önceki Accenture ve Fujitsu haberleri, bilişim sektöründe bir endişeye yol açtı [1]. Hem çok uluslu firmaların ofislerinde çalışanlar, hem de bu firmalarla işortağı olanlar ve hatta firmalardan geçmişte çözüm almış olan müşteriler, “neler oluyor?” diye sordular.
Biz de ülkede kalmaya devam eden ya da edeceğine inanılan bir kaç firma yöneticileri ile görüştük. Bunların ortak düşüncelerini siz turk-internet.com okuyucularına, toplu bir şekilde anlatan bir CEO’nun kendi sözleriyle vereceğiz. Ancak bu uzmanımız kendi isminin belirtilmesini istemiyor. Biz büyük ve genel bir üretici (vendor) CEO’su olduğunu belirtelim;
Konuya 3 farklı açıdan yaklaşalım;
İlki, dünyada teknolojinin gelişmesi ile “Hyper Convergence”[2] denilen bir sürece girdi. Bunlar yeni nesil ürünler anlamına geliyor ve ancak büyük üreticilerin yapabileceği ürünler. Dolayısıyla donanımda konsolidasyon var. Müşteri çok firma ile uğraşmak istemiyor ve eğer bir firma sadece tek ürün üretiyorsa, zorlanıyor. Özellikle de dünya ekonomisindeki sıkıntıyı düşünürseniz,
İkincisi Türkiye’de ofisleri olan çok uluslu üretici firmalar, dünyadaki en düşük kârlarla çalışıyorlar. Bütün üretici firmaların Türkiye ofisleri, diğer ülkelere nazaran daha kârsız çalışıyor. Bunun bir nedeni, son kullanıcılarının (müşterilerin) yüksek pazarlık süreçleri yaşatması, diğer bir nedeni ise servis ya da ürünler konusunda premium* taleplerde bulunmaları.
Bu 2 faktör birleştiğinde yani bir yandan global kriz beklentisi, diğer yandan hyper convergence ve küçük üreticilerin yeni dünyaya nasıl uyum sağlayacakları yönünde endişeleri var. Bu durumda da, küçük üreticiler açısından Türkiye ofisi de ilk gözden çıkarılan oluyor. Hem ciro küçük, hem de karşılık düşük.
Son 3cüsü ise bir ölçüde de Türkiye’deki krizin bir süre daha süreceğini öngörüyorlar dışarıdan. Ben bunatam katılamıyorum. Çünkü tecrübelerime göre, Türkiye iyi olduğunda dışarıdan olduğundan iyi, kötü olduğunda dışarıdan olduğundan kötü zannediliyor. Yani bugünlerde dışarısı Türkiye’yi olduğundan daha da kötü görüyor olabilir. Bu “biz iyi durumdayız” anlamına gelmiyor. Ama şu demek; Ben Türkiye dışındaki bir üretici olsam; Türkiye’nin nüfusunu gördüğümde, 1 yıl 1,5 yıl dişimi sıkmayı tercih ederim. Ama muhtemelen onlar dışarıdan krizin 1-1,5 yılda değil, 5-10 yılda çözüleceğini sanıyor olabilirler.
Geçmişte de gördük. Türkiye krizden göreceli olarak hızlı çıkıyor. Türkiye eninde sonunda durumu toparlar. Çünkü bölgede nereden bakarsanız, bakın bir potansiyelimiz var.
Uzmanımıza bu noktada, “yani çok uluslu firmaların çalışanlarının, bayilerinin ya da müşterilerinin endişelenmesi gerekmiyor diyorsunuz, öyle mi?” diye yeniden sorduk. Cevap şu şekilde;
Yukarıda saydığımız 3 gerekçeye bakın. Bunlar Türkiye’ye özel değil. 3 taneden sadece 1 tanesi Türkiye’ye özel. Yani korkanlar 100 birim korkuyorsa, gerek yok, ancak 30 birim endişe edilebilir.
Dikkat edilmesi gereken bir şey de şu ; bu firmalar sadece Türkiye ofisini kapatsaydı korkulabilirdi. Fujitsu ve NetApp sadece Türkiye ofisini kapatsaydı, o zaman endişe etmemiz gerekirdi.
Amabakın Fujitsu Polonya, Güney Amerika ofislerini, NetApp Norveç ofisini filan da kapatmış. Dediğim gibi bu konu Hyper Convergence ile ilgili. Yani pazar değişiyor şu anda. Orta boy üreticiler şu anda sadece Türkiye’den çekilmiyorlar. Bir çok ülkeden çekiliyorlar.
Uzmanımıza para tahsilatında zorluk çekip, çekmediklerini sorduk. Büyük üreticilerin indirect yani distribütörlerle çalışmaları nedeniyle para tahsilatında sorun yaşamadıkları cevabını aldık.
Ama uzmanımız başka bir noktaya dikkat çekiyor; kısa vadede bir takım firmaların pazardan çekilmesi, pazarda kalan firmalar için bir avantaj gibi görülmesine karşın, aslında pazarda –bizim de haber yapmamıza neden olan– endişeyi doğurması nedeniyle, müşteri tarafında, “acaba ekonomik sıkıntı mı var, yatırımlarımı geciktirsem mi?” düşüncesi yarattığına işaret ediyor. Dolayısıyla küçük ve orta ölçekli firmaların dünya ekonomisi ya da pazarın değişmesi nedeniyle de olsa pazardan çekilmeleri kimseyi mutlu etmiyor gibi gözüküyor.
- Uzmanımız premium diyerek, satış dışı talepleri kastediyor. Kendisi böyle ifade etmedi ama biz bu ifadeden, daha önceki yorumumuzda yer alan “rüşvet düzeyinin yükselmesi” ifadesini anlıyoruz. Bu konuyu bilişim tarihi bir şekilde kaydedecek.