Ülkede ifade ve basın özgürlüğünün son kırıntılarını da süpürmek isteyen yeni dezenformasyon yasa tasarısı konusunda İyi Parti’nin düşüncelerini Prof.Dr.Ayhan Altıntaş iletti. Altıntaş’a yasaya hangi gerekçelerle karşı çıktıklarını sorduk. Şunları söyledi :
“Kamuoyunda “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, yürürlük ve yürütme maddeleri hariç 38 maddeden oluşmakta, 20’den fazla farklı kanunda değişiklik öngörmektedir.
Kanun teklifi genel olarak basın alanını ve internet üzerindeki sosyal mecraları ilgilendiren düzenlemeler içermektedir. Komisyonda söz alan basın ve internetle ilgili 13 kuruluşun temsilcilerinin tamamı, teklifin birçok alanda keyfi ve tutarsız uygulamalar içermesi nedeniyle kendilerini tatmin etmediğini ve teklifi olumlu bulmadıklarını belirtmişlerdir.
Teklifin sosyal medyayı ilgilendiren maddeleri Genel Gerekçede belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20’nci maddesindeki “özel hayatın gizliliği” ilkesine dayandırılmaktadır. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 22’nci maddesindeki “haberleşme hürriyeti”, 26’ncı maddesindeki “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”, ve 28’nci maddeyle güvence altına alınan “basın hürriyeti” göz ardı edilmektedir. Halbuki, Anayasa bir bütündür ve herhangi bir maddesi gözardı edilemez. Bu nedenle kanun teklifiyle internet ortamında yapılmak istenen düzenlemeler, dezenformasyonla mücadele edilmesi iddiası ile vatandaşların hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına ve anti-demokratik bir tablonun ortaya çıkmasına yol açacaktır. Bu kanun teklifinin seçim öncesi gündeme getirilmesi ise sosyal medyanın seçim sırasında baskı altına alınacağı iddiasını güçlendirmektedir. İktidar milletvekillerince bu iddia reddedilmektedir. Bu iddiaları ortadan kaldırmak maksadıyla, komisyon toplantısı sırasında, kanun teklifinin tüm maddelerinin seçimlerden sonra, 1 Ocak 2024 tarihinde yürürlüğe girmesi hakkında verdiğimiz önerge iktidar milletvekillerinin oyları ile kabul edilmemiştir.
İktidar Partisi; sosyal medya uygulamalarına ve politikalarına emsal olarak Avrupa Birliği Parlamentosu’nun 23 Nisan 2022 tarihinde üzerinde siyasi mutabakata varılan Dijital Hizmetler Yasasını göstermektedir. Ancak İktidar Partisinin “Dezenformasyon Yasası” adıyla gündeme getirilen bu teklif ile örnek alındığı söylenen Avrupa Birliği (AB) yasa tasarıları birbirinden oldukça farklıdır. Öncelikle AB’de görüşülen yasanın muhatabı kurumlar iken bu kanun teklifinin maddelerinin birçoğunda vatandaşlar üzerine yaptırım getirilmektedir. AB yasasının amacının vatandaşlarını korumak olduğu, İktidar Partisi tarafından hazırlanan bu teklifin amacının ise TC vatandaşlarını korkutmak olduğu ortaya çıkmaktadır. Özellikle teklifin 29. maddesi ifade ve haberleşme özgürlüğünü tamamen yok etmektedir.
İnternet ortamında küfür, hakaret gibi kavramların cezalandırılmasında esas problem yasal eksiklik değil, mahkemelerin adil karar vermemeleridir. Sosyal mecralarda muhalefeti hedef alan küfürler “fikir özgürlüğü” kapsamında değerlendirilirken, iktidar mensuplarına edilen en hafif küfürler derhal en ağır şekilde cezalandırılmaktadır.
İktidar Partisinin bugün sosyal medya üzerine görüşleri, sansür politikaları, sosyal medyayı engelleme uygulamaları Avrupa Birliği ülkelerindekilerden çok Rusya Federasyonu’ndaki baskıcı uygulamaları çağrıştırmaktadır. Nitekim İktidar Partisinin internet ortamında özgürlük, karşıt görüşlere hoşgörü gibi alanlarda karnesi oldukça kötüdür. Örneğin Freedom House isimli kuruluşun İnternet Özgürlüğü verilerine göre Türkiye özgür olmayan ülkeler arasında 34 puan ile yer almaktadır. Yine internet özgürlüğü olmayan devletler arasında yer alan Rusya ise 30 puana sahiptir. İnterneti özgür olmayan devletler arasında Türkiye’nin yanı sıra Çin, Küba, Mısır, Etiyopya, İran, Kazakistan, Pakistan, Suudi Arabistan, Ruanda, Sudan, Tayland, Vietnam, Venezüella gibi devletler yer almaktadır. Ayrıca basın hürriyeti hususunda da Türkiye’de Rusya Federasyonu’na yakın bir tablo seyredildiği görülmektedir. Nitekim Sınır Tanımayan Gazeteciler isimli kuruluş tarafından yayımlanan Basın Özgürlüğü endeksinde de 180 ülke arasında Rusya 155’inci sırasında yer alırken, Türkiye 149’uncu sırada yer almaktadır. Bu teklif kanunlaştığı takdirde bu karnenin çok daha kötüye gideceği aşikardır. O nedenle, bu teklife tamamen karşı çıkıyoruz. “
Altıntaş TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dijital Mecralar Komisyonlarının Üyesi. İyi Parti adına Altıntaş’ın verdiği şerhi aynen yayınlıyoruz;
MUHALEFET ŞERHİ
2/4471 esas numaralı “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin muhalefet şerhimiz aşağıdadır.
Genel Değerlendirme
Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, yürürlük ve yürütme maddeleri hariç 38 maddeden oluşmakta, 20’den fazla farklı kanunda değişiklik öngörmektedir. Bunların içerisinde;
- 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunu
- 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
- 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun
- 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu
- 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun
- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
- 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu
- 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu
- 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu
- 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu
- 24/5/1984 tarihli ve 3011 sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanacak Olan Yönetmelikler Hakkında Kanun
- 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu
- 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanunu
- 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
- 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
- 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu
- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
- 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun
- 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu
- 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
- 5/3/2020 tarihli ve 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu
yer almaktadır.
Kanun teklifi genel olarak basın alanını ve internet üzerindeki sosyal mecraları ilgilendiren düzenlemeler içermektedir. Ancak öngörülen düzenlemelerin; basın çalışanlarıyla, meslek odalarıyla, platform işletmecileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla istişare edilmeden hazırlandığı ortaya çıkmıştır. Nitekim komisyonda;
- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
- Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu
- Basın İlan Kurumu Anadolu Gazete Sahipleri
- İnternet Gazetecileri Federasyonu
- Çağdaş Gazeteciler Derneği
- Parlamento Muhabirleri Derneği
- Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği
- TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası
- Türkiye Gazeteciler Sendikası
- İzmir Gazeteciler Cemiyeti
- Gazeteciler Cemiyeti
- Meta (Facebook)
temsilcileri söz almış ve bu 13 kuruluşun temsilcilerinin tamamı, teklifin birçok alanda keyfi ve tutarsız uygulamalar içermesi nedeniyle kendilerini tatmin etmediğini ve teklifi olumlu bulmadıklarını belirtmişlerdir.
Teklifin sosyal medyayı ilgilendiren maddeleri Genel Gerekçede belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20’nci maddesindeki “özel hayatın gizliliği” ve “kişisel verilerin korunması” ilkelerine dayandırılmakta ve kişileri dezenformasyona karşı koruma amacını taşımaktadır. Ayrıca, sosyal medyada yer alan, bütün hizmet sağlayıcıların Türkiye’ye temsilci ataması, hesap verebilir olması, ulusal egemenlik ve millî güvenlik hassasiyetler de Genel Gerekçede yer almakta ve iktidar milletvekillerince dile getirilmektedir. Ancak, bu hassasiyet dile getirilirken Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 22’nci maddesindeki “haberleşme hürriyeti”, 26’ncı maddesindeki “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”, ve 28’nci maddeyle güvence altına alınan “basın hürriyeti” göz ardı edilmektedir.
Halbuki, Anayasa bir bütündür ve herhangi bir maddesi gözardı edilemez. Toplumun tamamını etkileyecek böylesi bir kanun teklifinde Anayasanın tüm hükümlerinin gözetilerek ve mümkün olduğunca geniş ölçüde kamuoyunun görüşlerinin dikkate alınarak hazırlanmasında zaruret vardır. Zira kanun teklifiyle internet ortamında yapılmak istenen düzenlemeler, dezenformasyonla mücadele edilmesi iddiası ile vatandaşların hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına ve anti-demokratik bir tablonun ortaya çıkmasına yol açacaktır. Bu kanun teklifinin seçim öncesi gündeme getirilmesi ise sosyal medyanın seçim sırasında baskı altına alınacağı iddiasını güçlendirmektedir. İktidar milletvekillerince bu iddia reddedilmektedir. Bu iddiaları ortadan kaldırmak maksadıyla, komisyon toplantısı sırasında, kanun teklifinin tüm maddelerinin seçimlerden sonra, 1 Ocak 2024 tarihinde yürürlüğe girmesi hakkında verdiğimiz önerge iktidar milletvekillerinin oyları ile kabul edilmemiştir.
İktidar Partisi; sosyal medya uygulamalarına ve politikalarına emsal olarak Avrupa Birliği Parlamentosu’nun 23 Nisan 2022 tarihinde üzerinde siyasi mutabakata varılan Dijital Hizmetler Yasasını göstermektedir. Ancak İktidar Partisinin “Dezenformasyon Yasası” adıyla gündeme getirilen bu teklif ile örnek alındığı söylenen Avrupa Birliği (AB) yasa tasarıları birbirinden oldukça farklıdır. Öncelikle AB’de görüşülen yasanın muhatabı kurumlar iken bu kanun teklifinin maddelerinin birçoğunda vatandaşlar üzerine yaptırım getirilmektedir. AB Parlamentosu tarafından görüşülen bahsi geçen yasa tasarısının amacının platformların ve kurumların vatandaşları yanıltmasını engellemek olduğu, vatandaşların ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi hususlardan uzak olduğu görülmekteyken “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile İktidar Partisi tarafından, muğlak tanımlamalar ve yeni suçlar ortaya konularak halkın ifade özgürlüğü kısıtlanmaktadır.
Teklifin sunumu sırasında terörizm, fuhuş, müstehcenlik, çocuk istismarı, nefret suçları, iftira, kumar gibi toplum yaşamını olumsuz etkileyen unsurların internet ortamında kontrol edilebilmesi sıklıkla dile getirilmiştir. Halbuki günlük hayatta suç olarak görülen bu gibi yasa dışı davranışlar internet ortamında da yasaktır. Bu nedenlerle mahkeme kararları ile her yıl yüz bine yakın web sitesi kapatılmakta, birçok davalar açılmaktadır. Dünyada en çok içerik kaldırma talebi yapılan ülkelerden birisi olarak yer almaktayız. Ayrıca, komisyona çağrılan platform temsilcileri, zararlı veya şikayet edilen içeriklerle ilgili olarak filtreleme sistemleri oluşturarak, gerekli işlemleri yaptıklarını ifade etmişlerdir. Bu durumda bu kanun teklifinin bu suçlarla mücadele maksatlı çıkarıldığının söylenmesi doğru değildir. İnternet ortamında küfür, hakaret gibi kavramların cezalandırılmasında esas problem yasal eksiklik değil, mahkemelerin adil karar vermemeleridir. Sosyal mecralarda muhalefeti hedef alan küfürler “fikir özgürlüğü” kapsamında değerlendirilirken, iktidar mensuplarına edilen küfürler derhal en ağır şekilde cezalandırılmaktadır.
Teklifte, sansürü gizlemek için çeşitli suç etiketlerinin kullanıldığı da görülmektedir. Benzeri bir uygulama Rusya Federasyonu tarafından yapılan uygulamalarda da görülmektedir. Rusya Federasyonu, daha önce çocuk istismarının, intihara yönlendirmenin, uyuşturucu satışının engellenmesi maksadıyla bir kanun teklifi ortaya koymuş ancak daha sonra bu yasanın kapsamı genişletilerek “Federal Aşırılıkçı Materyaller Listesi” çıkarılmıştır. Bu liste ile terörizm, aşırılık materyalleri gibi makul görünen yasakların yanı sıra Müslüman grupların yayınlarının terör adı altında yasaklanması da eklenmiştir.
Aşırılık karşıtı olarak nitelendirilen bu yasanın 2022 yılı içerisinde birçok defa Rus hükümeti lehine yorumlanarak amacı dışında kullandığı görülmektedir. Bu hususta kamuoyunca bilinen birçok örnek mevcuttur. Örneğin Rusya Federasyonu tarafından 4 Mart 2022’de kabul edilen yasaya göre Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetlerinin, ülke ve vatandaşların çıkarlarının korunması maksadıyla kullanımının itibarsızlaştırılmasına yönelik kamu eylemleri aşırılık sayılmış, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşa muhalif kesimin sesini bastırabilmek için bu kanuna 25 Mart’ta Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetlerine ilişkin verilerin kamuoyuna açıklanmasını cezalandırmayı öngören bir madde eklenmiştir.
Bu çerçevede savaş karşıtı söylemlerde ve eylemlerde bulunan birçok kişinin cezalandırıldığı kamuoyunca bilinmektedir. Ayrıca Rusya Federasyonuna Saygısızlık başlığı altında devlet yetkililerini eleştirmenin suç sayıldığı görünmektedir. Bununla ilgili bazı vatandaşların yolsuzluk iddialarını sunmaları ve bunların da yargı yoluyla çözülmesini sosyal medya üzerinden talep etmeleri suç olarak nitelendirilmiş ve bu çağrıda bulunanlar cezalandırılmıştır. Hatta okullarda sınıfların aşırı kalabalık olduğunun videoda gösterilmesinin bile bu bağlamda federasyona saygısızlık kabul edilebileceği basında yer almıştır.
Rusya Federasyonu’nda LinkedIn gibi uygulamalar da vatandaşların kişisel bilgilerinin yurtdışına çıkarılmasının yasak olması nedeniyle kullanılamamakta ve bu sebeple de bu platformlar üzerinden Rus vatandaşlar, başka ülkelerde iş aramak ya da danışmanlık yapmakta sorun yaşamaktadır. Rusya’da yasaklar bununla sınırlı değildir, mesajlaşma platformlarının da kısıtlandığı bilinmekte ayrıca telekom firmalarının devletin verdiği filtreleme ve kayıt cihazlarını kullanarak kullanıcıların iletişim bilgilerini, telefon, e-posta, internet geçmişleri gibi bilgilerini de kaydetmek ve devlete teslim etmekle yükümlü kılındığı bilinmektedir.
İktidar Partisinin bugün sosyal medya üzerine görüşleri, sansür politikaları, sosyal medyayı engelleme uygulamaları Avrupa Birliği ülkelerindekilerden çok Rusya Federasyonu’ndaki baskıcı uygulamaları çağrıştırmaktadır. Nitekim İktidar Partisinin internet ortamında özgürlük, karşıt görüşlere hoşgörü gibi alanlarda karnesi oldukça kötüdür. Örneğin Freedom House isimli kuruluşun İnternet Özgürlüğü verilerine göre Türkiye özgür olmayan ülkeler arasında 34 puan ile yer almaktadır. Yine internet özgürlüğü olmayan devletler arasında yer alan Rusya ise 30 puana sahiptir. İnterneti özgür olmayan devletler arasında Türkiye’nin yanı sıra Çin, Küba, Mısır, Etiyopya, İran, Kazakistan, Pakistan, Suudi Arabistan, Ruanda, Sudan, Tayland, Vietnam, Venezüella gibi devletler yer almaktadır. Ayrıca basın hürriyeti hususunda da Türkiye’de Rusya Federasyonu’na yakın bir tablo seyredildiği görülmektedir. Nitekim Sınır Tanımayan Gazeteciler isimli kuruluş tarafından yayımlanan Basın Özgürlüğü endeksinde de 180 ülke arasında Rusya 155’inci sırasında yer alırken, Türkiye 149’uncu sırada yer almaktadır.
Yürürlüğe konmak istenen uygulamaların emsallerinin Rusya Federasyonu’ndakilere benzemesi, Türkiye Cumhuriyeti açısından oldukça olumsuz bir adım olacaktır. Bu yüzden İktidar Partisinin bu gibi düzenlemelerde vatandaşların haberleşme, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti gibi temel haklarını azami derecede gözeterek kamuoyunun farklı kesimlerinin uzlaşısını sağlaması önemli görülmektedir.
Maddeler Üzerine Değerlendirme
Madde 11: Teklif maddesi ile Cumhurbaşkanı tarafından muhtelif kişilere basın kartı verilebilmesi öngörülmektedir. Bu yetkinin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bırakılmasının keyfi ve adaletsiz uygulamalara yol açabileceği düşünülmektedir. Nitekim bu gerekçeyle 11’inci maddenin teklif metninden çıkarılması için komisyon toplantısı sırasında vermiş olduğumuz önerge iktidar milletvekillerince kabul edilmemiştir.
Madde 19: Teklif maddesi ile 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’un 5 inci maddesinin (c) bendinde geçen “İstanbul, Ankara ve Ege Üniversiteleri Hukuk Fakülteleri ile Ankara Üniversiteleri Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1’er, İstanbul, Ankara ve Ege Üniversitelerinden Basın Yayınla ilgili eğitim yapan yüksekokul ya da enstitülerden 1’er öğretim üyesi…” ifadesi değiştirilmekte, “Ege Üniversiteleri” ibaresi yerine “Dokuz Eylül Üniversitesi”, “Ankara Üniversiteleri” ibaresi yerine “Ankara Üniversitesi” ibaresi getirilmek istenmektedir. Bu teklif ile bahsi geçen üniversitelerin görevlendirilmek istenmesi, üniversitelerin bağımsızlığı açısından olumsuz görünmektedir. Nitekim tek bir üniversitenin belirlenmesi, öğretim üyesi sayısının az olması halinde, bazı öğretim üyelerine bu görevin zorla tevdi edilmesine ve bahsi konu olan akademisyenin bürokratik işlerle gönülsüz olarak uğraşmasına neden olacaktır. Bunun yerine maddenin seçilecek olan öğretim üyesinin birçok üniversite arasından seçilebilmesine olanak sağlayan eski hali akademik özgürlük açısından daha uygun görünmektedir. Bu bağlamda komisyon toplantıları sırasında 19’uncu maddenin teklif metninden çıkarılması için vermiş olduğumuz önerge iktidar milletvekillerince kabul edilmemiştir.
Madde 29: Teklif metninin 29’uncu maddesi, özgürlükleri kısıtlama açısından en olumsuz maddedir ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26’ncı maddesi ile açıkça çelişir niteliktedir. Nitekim madde ile yapılan suç tanımları Anayasa’nın 26’ncı maddesinde yer alan “herkes düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir” ifadesine aykırılık oluşturmaktadır. Bu madde ile muğlak suçlar oluşturulmakta ve düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Bu madde bu haliyle kabul edilirse insan kaçakçılarının kamyonlarının kasasından inen yabancı kaçakların videosunun paylaşılması “nefret ve ayırımcılığa zemin oluşturmak” gerekçesiyle suç sayılabilecek, hatta kaçaklar ve sığınmacıların yasadışı davranışlarının paylaşılması da cezaya sebebiyet verebilecektir.
Bu madde ile ilgili olarak “illegal içerik” ve “dezenformasyon” ayrımını doğru yapmak gerekmektedir. İllegal içerik, yasa dışı içerikleri belirlerken dezenformasyon tamamen yasa dışı değildir. Bazı durumlarda zararlara sebep olsa da bu sonuçların her zaman planlı olmasını beklemek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Ayrıca bu teklif maddesinin neticesinde gazetecilerin haber verme özgürlüğünün de oldukça kısıtlanacağı öngörülmektedir. Bu bağlamda komisyon toplantıları sırasında bu maddenin tekliften çıkarılması için muhalefet partilerince verilmiş önergeler iktidar milletvekillerince kabul edilmemiştir.
Madde 30: Madde ile 29’uncu madde ile Türk Ceza Kanunda ihdas edilen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlıklı 217/A maddesi bakımından temyiz başvurularına imkân verilmesi amaçlanmaktadır. 29’uncu madde, Anayasa’ya aykırılık teşkil etmekte ve halkın düşünce ve kanaatlerini açıklama hürriyetini kısıtlamaktadır. Bu nedenle teklifin 30’uncu maddesinin de teklif metninden çıkarılması uygun olacaktır. Bu amaçla komisyon toplantısı sırasında vermiş olduğumuz önerge iktidar milletvekillerince kabul edilmemiştir.
Madde 32: Teklifin 32’nci maddesinin (ç) bendiyle “1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 27’nci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında yer alan suçlar” katalog suçlar kapsamına dâhil edilmesi öngörülmektedir. Bu bent, millî güvenlik açısından önem arz etmekte ancak bunun yanı sıra istismara açık bir yapı da teşkil etmektedir. Bu bağlamda bu maddenin teklif metninden çıkarılması gerekli görülmüş ve komisyon toplantısı sırasında önerge verilmiştir. Ancak bu önergemiz İktidar Partisi milletvekillerince kabul edilmemiştir.
Madde 34: Teklif metninin 34’üncü maddesinde öngörülen “Sosyal ağ sağlayıcı, bu Kanun kapsamındaki suçlara ilişkin içerikler ile başlık etiketlerinin yayınlanmamasına ilişkin kendi sistem, mekanizma ve algoritmasında Kurumla işbirliği halinde gerekli tedbirleri alır ve bu tedbirlere raporunda yer verir.” cümlesi teklifin 29’uncu maddesinde ortaya konan suçlar üzerinden sosyal ağ sağlayıcılarına bir yükümlülük getirmekte, bu yükümlülük neticesinde de bahsi geçen 29’uncu maddeye karşı sosyal ağ sağlayıcılarının da sorumlu olması öngörülmektedir. Sosyal ağ sağlayıcıları, yönetim tarafından sınırları muğlak bırakılmış olan suç çerçevesindeki içerik ve başlık etiketlerine karşı sansür uygulaması halkın haber alma, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğüne zarar verecek niteliktedir. Ayrıca yasa dışı içerik ve dezenformasyon arasındaki fark gözetilerek bu sorumluluğun yalnızca yasa dışı içerikler için sosyal ağ sağlayıcılarına yüklenmesi daha doğru olacaktır, nitekim sosyal ağ sağlayıcılarının dezenformasyondan mesul tutulması olumsuz bir tutumdur. Kaldı ki sosyal ağ sağlayıcıları çoğunlukla yasa dışı içeriklere karşı tedbir almaktadır. Bu bağlamda, bahsi geçen teklif maddesinin teklif metninden çıkarılmasına yönelik tarafımızca önerge verilmiştir ancak bu önerge iktidar milletvekillerince kabul edilmemiştir.
Madde 39: Kanun teklifinin seçime yönelik bir hazırlık olduğu kamuoyu tarafından değerlendirilmektedir. Nitekim ülkemizde bir sonraki genel seçim en geç Haziran 2023’te yapılacaktır ve bu kanun teklifinin de 39’uncu madde uyarınca 20’nci, 21’inci, 22’nci, 25’inci, 26’ncı, 27’nci maddelerinin ve 28’inci maddesinin (a) ve (b) bentleri hariç diğer hükümlerinin 1 Ocak 2023 tarihinde, geriye kalan maddelerin ve hükümlerin ise yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmektedir. Bu bağlamda komisyon görüşmelerinde teklifin tüm maddelerinin yürürlük tarihinin 1 Ocak 2024 tarihine alınması hakkında tarafımızca önerge verilmiş, ancak İktidar Partisi milletvekillerince bu önerge kabul edilmemiştir.
Ayhan ALTINTAŞ – Ankara