Marsh McLennan çatısı altında faaliyet gösteren Mercer, ‘Küresel Emeklilik Endeksi’nin sonuçlarını paylaştı. Bu yıl 16.’sı gerçekleştirilen endeksin sonuçlarına göre; Hollanda emeklilik gelir sisteminde yakaladığı başarıyla listede en üst sıraya yerleşirken, İzlanda ve Danimarka sırasıyla ikinci ve üçüncü sırada yer aldı. Rapora 6 yıldır giren Türkiye ise 45’inci sırada yer buldu. Artan yaşam süresi, yüksek faiz oranları ve yükselen bakım maliyetleri, emeklilik programlarını finanse etmek için hükümet bütçeleri üzerinde daha fazla baskı oluştururken, bu yıl genel olarak puanların biraz düşmesine neden oldu. Bununla birlikte, Çin, Meksika, Hindistan ve Fransa gibi ülkeler, son yıllarda reformlar yaparak puanlarını yükseltti.
Dünya nüfusunun yüzde 65’ini kapsayan toplam 48 emeklilik sisteminin 50’den fazla gösterge çerçevesinde değerlendirildiği ‘Küresel Emeklilik Endeksi’ne göre; yüzde 84,8 ile Hollanda en yüksek değere, yüzde 44 ile Hindistan en düşük değere sahip ülkeler oldu. Listede yüzde 83,4 ile İzlanda ikinci, yüzde 81,6 ile Danimarka üçüncü sırada yer aldı. Hollanda’nın emeklilik sistemi, kolektif tanımlı fayda yapısından bireysel tanımlı katkı modeline geçişle olumlu etkiler görmeye devam ediyor. Ülkenin güçlü düzenlemeleri ve katılımcılara sunulan yardımlar da bu başarıda önemli bir rol oynuyor.
Endeks, yeterlilik, sürdürülebilirlik ve bütünlük alt endekslerinin ağırlıklı ortalamasını kullanıyor. Her alt endeks için en yüksek değerlere sahip sistemlere bakıldığında, yeterlilikte yüzde 86,3 ile Hollanda, sürdürülebilirlikte yüzde 84,3 ile İzlanda ve bütünlükte yüzde 90,8 ile Finlandiya ilk sırada.
Rapor, dünyanın en iyi emeklilik sistemlerini belirlemenin yanı sıra, emeklilik ve sosyal güvenlik sistemlerini iyileştirmek ve insanlara emeklilik döneminde daha iyi yaşam kalitesi sağlamak için de öneriler sunuyor.
Hükümetler ve işverenler, gelecekteki emeklilik maliyetlerini azaltma ve risklerini düşürme çabası içindeyken, dünya genelindeki emeklilik sistemleri giderek tanımlanmış fayda (DB) planlarından, tanımlanmış katkı (DC) düzenlemelerine geçiş yapıyor. Rapor, hem emeklilik planları hem de bireyler için tanımlanmış katkı planlarının sunduğu fırsatları ve karşılaşılan zorlukları ele alıyor.
CFA Enstitüsü Başkanı ve CEO’su Margaret Franklin şunları söyledi:
“Tanımlanmış katkı emeklilik planlarına geçiş, yarının emeklilerinin omuzlarına düşen birçok yeni finansal planlama zorluğu getiriyor. Bu planlar, bireylerin yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde finansal durumlarını önemli ölçüde etkileyebilecek birçok karmaşık finansal planlama kararı vermesini gerektiriyor. Ancak birçok birey, gerekli kararları yönetmek için iyi bir şekilde hazırlanmıyor. Endeks, bireyler için uzun vadeli finansal güvenlik ve danışmanlık sağlamakta kalan boşlukların önemli bir hatırlatıcısıdır. Yetkili ve etik finansal danışmanlara olan ihtiyaç bir kez daha öne çıkıyor ve bu nedenle CFA Enstitüsü olarak bu boşluğu kapatmak için özel varlıklar alanında yeni girişimler başlattık.”
Emeklilik Sistemlerini Sağlam Bir Temele Oturtmak İçin Tek Bir Çözüm Yok
Mercer Kıdemli Ortağı ve raporun baş yazarı Dr. David Knox şunları dile getirdi:
“Tanımlanmış katkı düzenlemeleri, geleneksel tanımlanmış emeklilik planlarına kıyasla daha fazla esneklik ve tercih sunar. Ancak bu durum emekliler için daha kafa karıştırıcı olabilir ve bireylerin elde ettikleri sonuçlar genellikle yeterince tatmin edici olmayabilir. Emeklilik sistemlerini sağlam bir temele oturtmak için tek bir çözüm yok. Şimdi, hükümetler, politika yapıcılar, emeklilik sektörü ve işverenlerin bir araya gelip yaşlı nüfusun onurlu bir şekilde yaşamasını ve çalışma yıllarında alıştıkları yaşam tarzını sürdürebilmelerini sağlama zamanı”
Emeklilikte Esneklik, Gelecekteki Güvencenin Anahtarı
Doğurganlık oranlarının düşmesi ve yaşam beklentisinin artmasıyla, emeklilik gelir sistemlerinin krizle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Mercer Türkiye Bireysel Emeklilik Danışmanlık ve Brokerlik Lideri Serap Özalp şunları belirtti:
“Demografik değişiklikler, dağıtım modeli düzenlemelerinin sürdürülebilirliğini zorlarken, daha fazla emeklinin ihtiyaçlarını karşılamak için daha yüksek katkılar gerektiriyor. Ülkelerin, özel ve kamu emeklilik gelir düzenlemeleri arasında güçlü bir uyum sağlayarak çalışan poliçelerini artırması ve yaşlı bireylerin iş gücüne katılımını teşvik etmesi, emekliler için uzun vadeli sonuçları iyileştirmenin yolları arasında yer alıyor. Yaşam süresi uzadıkça, emeklilik gelir programlarının esnekliği giderek daha kritik hale geliyor. Artık emeklilik kavramı da değişti; birçok birey kademeli olarak emekliliğe geçiyor ya da emeklilik sonrası farklı bir şekilde iş gücüne geri dönüyor. Emeklilik gelir sistemlerinin, emeklilerin değişen finansal ihtiyaçları ve çalışma beklentilerine uyum sağlamak için politika reformlarını sürdürmesi gerekiyor. Tanımlanmış katkı emeklilik planlarına geçiş, bireyler için karmaşık finansal kararlar almayı zorunlu kılıyor, ancak çoğu kişi bu kararları yönetmek için yeterince hazırlıklı değil. Bu durum, yetkili ve etik finansal danışmanların önemini artırarak bireyler için uzun vadeli güvenliği sağlama konusunda önemli bir boşluk oluşturuyor”
Türkiye Özellikle Sürdürülebilirlik Endeksinde Gelişim Potansiyeline Sahip
Endekste 6 yıldır yer alan Türkiye’nin 45’inci sırada yer aldığını söyleyen Serap Özalp konuşmasını şu şekilde tamamladı:
“Sosyal güvenlik sisteminde yapılan son reformlar ve artan yaşam süreleri sistemin üzerindeki baskıyı arttırırken bireysel emeklilik sistemine katılımlar teşvik edilmeye devam ediliyor. 2017 yılında hayata geçirilen otomatik katılım sistemiyle birlikte çalışan nüfusun sisteme girişi sağlanmaya çalışıldı. Sistemden çıkışları azaltmak amacıyla da geçtiğimiz Temmuz ayında evlilik, ev alma, doğal afet gibi durumlarda sistemden kısmi ödeme almayı mümkün kılan bir yönetmelik yayınlandı. Önümüzdeki dönemlerde de katılımı ve sistemde kalmayı teşvik edici yeni değişiklikleri bekliyoruz”