Bu sebeple, hakim konumdaki şebeke işletmecilerinin arabağlantı taleplerini makul şartlar dairesinde karşılamaması halinde yeni sorunların da ortaya çıkacağı, hukuki tekellerin yerini fiili tekellerin alacağı açıktır.
4502 sayılı yasa Türk Telekom A.Ş. ve belli niteliklere haiz işletmecilere arabağlantı sağlama mecburiyeti getirmiş ve mevzuatımıza “ arabağlantı yükümlüsü” kavramını da kazandırmıştır. Aynı zamanda yasa koyucu, Türk Telekom’a kıyasla çok daha güçsüz bir yeni işletmecinin ara bağlantı yükümlülüğü ile yükümlendirilmesi halinde, bu işletmecinin , Türk Telekom ile eşit şartlarda rekabet etmesini sağlayabilecek ek tedbirleri alma yükümlülüğünü Telekomünikasyon Kurumu’na bırakması da son derece isabetli bir düzenleme olmuştur. Ancak bu konuda maalesef yönetmelikte herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Şimdi bu bilgiler kapsamında, iki ayrı telekomünikasyon şebekesinin birbiriyle irtibatlandırılması olarak tanımlanan arabağlantı ile ilgili Telekomünikasyon Kurumu tarafından hazırlanan taslağın eleştirisine geçelim.
İlk olarak söylenmesi gereken, yönetmelikte tanımlamaların çokluğu ve açıklamaların yeterince anlaşılır olmamasının dikkat çektiğidir. Bu durumun, yönetmeliğin uygulanabilirliğini zorlaştıracağı sonucuna varmak sanırım yanlış olmaz. Özelikle bugüne kadar ilgili yasa ve yönetmeliklerde tanımı yapılmamış kavramların açıklamalarında orijinal metnin birebir tercümesi ile yetinilmesi amaca hizmetten uzaktır.
Eleştirilmesi gereken bir diğer konu ise, yönetmeliğin 5. maddesinde yer alan ilkelerdir. 4502 sayılı yasadan alınması sırasında mevcut ilkelerde bazı düzeltmelerin yapılmak istenmesinin anlam bozukluğuna neden olduğu açıkça görülmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, söz konusu maddenin d fıkrasında aynen şu ifadeye yer verilmiştir.
“Ulusal telekomünikasyon pazarının , gelişen şartlar çerçevesinde uluslararası standartlara ve ölçütlere yaklaştırılması,”
Yönetmeliği hazırlayanların serbest pazar ilkesi yanında bir de ticari pazarın bizim bilmediğimiz bazı standartlara ve ölçütlere yaklaştırılması gibi bir amacının olup olmadığını bilmemekle beraber, doğru düzenlemenin pazardan ziyade “telekomünikasyon sistemleri ” ile ilgili standartları düzenlemek olması gerektiği kuşkusuzdur.
Yönetmeliğin aynı maddesinin f fıkrasına ise bu sefer, Tüketici Yasası’nın 5. maddesinin 3. fıkrası eklenmek suretiyle tüketicilerin bazı hakları savunulmak istenmiştir. Doğrusunu söylemek gerekirse, bir arabağlantı yönetmeliğinin Tüketici Yasası’ndan alıntı yapmasının maksadını anlamak mümkün olmamıştır.
Bir başka ifadeyle, telekomünikasyon işletmecileriyle ilgili bir arabağlantı yönetmeliğinin toplam on ilkesinden beş adetinin sadece kullanıcılar ile ilgili olmasının çok anlamlı olmadığını düşünmekteyim.
Hazırlanan yönetmeliğin sadece arabağlantı ile ilgili düzenlemeler dışında 4502 sayılı yasada tanımı yapılmamış erişim yükümlülüğü ile ilgili bazı düzenlemeler getirmiş olmasının doğru ve gerekli olduğunu düşünmekteyim. Ancak; T.Telekom A.Ş.’nin yönetmelikte erişim yükümlüsü olarak kabul edilmemesi ciddi bir eksikliktir.
Yasanın anılan şirketi mutlak olarak arabağlantı yükümlüsü olarak tanımlamasına rağmen, yönetmeliğin erişim yükümlülüğünü sadece kurumun belirleyeceği işletmeler için kabul etmesi (madde 8) uygulamada ciddi sorunların doğmasına sebep olabilecektir. Yönetmeliğin T.Telekom A.Ş için erişim yükümlülüğünü hiçbir tereddüde yer vermeden kabul etmesi yeni problemlerin doğmasına engel olacaktır. Kaldı ki; kurumun erişim yükümlülüğünü hangi esaslara göre belirleyeceği konusunda düzenleme yapılmamış olmasının hiçbir haklı gerekçesi bulunmamaktadır.
Yukarıdaki açıklamalara ek olarak kişisel görüşüm , erişim yükümlülüğü ile ilgili düzenlemelerin bir başlık olarak değil, bağımsız tek bir madde olarak düzenlenmesinin doğru olacağı yönündedir. Hiç şüphesiz kurum tarafından erişim yükümlüsü olarak tanımlanacak işletmecilerin belirlenme usul ve esaslarının da yönetmelikte gösterilmesi faydalı olacaktır. Kurum açısından bu konuda karşılaşılacak en büyük problem ise, yasayla getirilmemiş bir yükümlülüğün kurum tarafından yönetmelik hükümlerine dayanılarak işletmecilere mecburiyet olarak getirilmesinin idari davalara konu olabileceğidir.
Erişim ve arabağlantı yönetmelik taslağının belki de en çok eleştirilecek bir diğer yanı, tüm işletmeciler için arabağlantı yükümlülüğünün getirilmiş olmasıdır. Her koşulda iptali istenebilecek bu düzenlemenin 4502 sayılı yasa ve yönetmeliğin kendi içeriği ile de çeliştiği açıktır. Yasanın mutlak olarak T.Telekom ve bazı işletmeciler için getirmiş olduğu arabağlantı yükümlülüğünü hiçbir istisna getirmeden her işletmeci için kabul etmek mümkün değildir. Her şey bir yana, yönetmeliğin tanımlar bölümünde kurum tarafından arabağlantı yükümlülüğünün sadece T.Telekom A.Ş ne getirildiği kabul edildikten sonra 10. madde içeriği ile tüm işletmecileri bu yükümlülük altına sokmak hukuken de mümkün değildir.
4502 sayılı yasanın mobil telekomünikasyon , data veya kurum tarafından belirlenecek diğer hizmet veya altyapı işletmecileri için zorunlu ROAMING düzenlemesi getirmiş olmasına rağmen, ARABAĞLANTI konusunda benzer bir düzenlemeyi kabul etmemiş olması tesadüfi değildir. Bir başka deyişle, tüm işletmeciler için yasal zorunluluk ROAMING konusunda getirilmiş olmasına rağmen, ARABAĞLANTI için böyle bir mecburiyet getirilmemiştir.
Son olarak üzerinde durulması gereken bir diğer konu, uyuşmazlıkların çözümünü düzenleyen 22. madde ile ilgilidir. Yasanın işletmecilerin anlaşması için belirlemiş olduğu 3 aylık süre dışında kurumun belirleyeceği ve 10 haftaya kadar uzatabileceği ek sürelerin varlığına rağmen, yönetmeliğin çözüm için kuruma tanımış olduğu toplam 7 aylık ek süre tahammül edilemeyecek kadar uzundur. Kurumun bir yılı aşkın sürecin sonunda vereceği kararın yargı denetimine de tabi tutulabileceği düşünüldüğünde, mevcut yedi aylık sürenin azami 3 ay ile sınırlandırılması doğru olacaktır.