STEAM tarafından, II. Telekomünikasyon Arenası Sonuç Raporu hazırlandı. Raporda, telekomünikasyon sektörünün stratejik bir önem taşıdığı ve devlet tekelinin kalkması gerektiği vurgulandı. Meclis’e sevkedilen “Elektronik İmza”nın Kasım ayında görüşülmeye başlamasının memnuniyetle karşılandığı belirtildi. Sonuç Raporunda şöyle denildi:
Kuruluşumuzun, 9-10 Ekim 2001 tarihlerinde, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı salonlarında, düzenlediği ve sektörün önde gelen isimlerinin de katıldığı, II. Telekomünikasyon Arenasında çok önemli tespitler ve öneriler ortaya çıkmıştır.
Dünya, büyük bir “Globalleşme Süreci” içindedir. Bu sürecin en yoğun yaşandığı sektörlerin başında, Telekomünikasyon Sektörü gelmektedir. Telekomünikasyon aynı zamanda bu sürecin lokomotifi durumundadır.
Bilgi toplumu devri başladı
Günümüzde, bilgi teknolojileri çok önem kazanmış, bilgi ve bilgiye erişim, yüzyılın en önemli kavramları haline gelmiştir. Ülkeler, ‘Bilgi Üreten’ ve ‘Bilgiyi Kullanabilen’ olarak, sınıflanmaya başlamıştır. Türkiye, en azından ‘Bilgiyi Kullanabilen’ ülkeler sınıfında yerini almak zorundadır.
Türkiye, bilgiye en hızlı biçimde erişimi sağlayacak alt yapısını, çok süratli bir şekilde, tamamlamak zorundadır. Gelecekte, ‘Servet’ kontrol edilebilen ‘Bilgi’ olarak anlaşılacaktır. Bilginin kontrolü ve maddi gelir sağlayacak şekilde kullanımı, çok önem kazanacaktır.
Telekomünikasyon, stratejik bir sektördür. Ancak yeni trendler, devlet tekelinin kalkmasını gerektirmektedir. Ekonomik gelişmenin, telekomünikasyondaki gelişme ile doğrudan ilintili olduğu, sayısız örnekler ve istastistiklerle, açıkça ortaya konulmuştur. O halde, telekomünikasyon’un gelişmesinin önü açılmalıdır.
II. Telekomünikasyon Arenasında, Bilgi Toplumu kavramı ve buna bağlı olarak Bilgi (Bilişim) Toplumu Bakanlığı kurulması önerilmiş, bu önerinin lehinde ve aleyhinde görüşler belirtilmiştir (“Bilgi Toplumu” kavramının, “Telekomünikasyon” kavramının üstünde ve daha geniş kapsamlı bir kavram olduğu ve müstakilen değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir).
Globalleşme, rekabeti dünya geneline çekmektedir. Türkiye’nin, bu gelişmede yerini alması gerekir. Telekomünikasyon sektöründe serbestleşme (liberalleşme) için, iddialı takvimler konularak, bunlara mutlaka uyulmalıdır.
Telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren, özel şirketler ve kamu şirketleri, kendilerini liberal pazara, bölgesel ve uluslararası rekabet ve işbirliğine hazırlamalıdır. Bu şirketler, uluslararası yatırımlara yönelmeli ve joint venture’lara girmelidir.
Türkiye’de, haberleşme tarifeleri üzerinden alınan vergiler, dünyada gelişmiş ülkelerdeki örneklerine göre çok ağırdır. Mobil haberleşmedeki vergiler, kullanıcılara %62,5’lara varan ilave yük getirmektedir. Bu durum telekomünikasyonun gelişmesini, geniş kullanıcı kitlelerine yayılmasını, engelleyen bir faktördür.
İvedi çözüme kavuşturulması gereken hususlardan biri de, “Ulusal Serbest Dolaşım (National Roaming)” konusudur.
Ekonomide, “sanal bir döneme” geçilmektedir. Sanal ortamda, rekabetin nasıl düzenleneceği, apayrı bir tartışma konusu olarak ortaya çıkmaktadır.
Hukuk sisteminin, sanal ortama göre düzenlenmesi, vergi toplama mevzuatının elektronik ortama adapte edilmesi, elektronik imza konusunun çözülmesi ve tüm bunları düzenleyecek yasaların çıkarılması gerekmektedir.
“Elektronik İmza” konusunu düzenleyecek olan yasa taslağının, Meclise sevk edildiği ve Kasım ayında görüşülmeye başlanacağı, Arene’da duyurulmuş ve memnuniyetle karşılanmıştır.
2001 Mayıs ayında çıkarılan, 4673 sayılı revize Telekomünikasyon Kanunu’nun da, yabancı yatırımcıların beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu, dünyada da telekomünikasyon sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılı durum göz önüne alındığında, Türk Telekom’un özelleştirilmesinin “bir başka bahara kaldığı”, değerlendirilmiştir.
O halde, Türk Telekom, yapısal reformlar gerçekleştirerek, kendisini liberal pazarın gerektirdiği dinamizme hazırlamalıdır.
Türk Telekom’un, yatırım imkanlarını, serbestleşmekte olan sektörde, rekabeti önleyecek şekilde ve çapraz sübvansiyona yönelik olarak kullanmakta olduğu, ifade edilmiştir.
Telekomünikasyonda serbest rekabet
Ses tekeli kalktıktan sonra, ortaya çıkacak rekabet ortamının şartları düşünülerek bunun politikalarının, üretilmeye başlanılması gerekmektedir.
Dünyada, 1.2 trilyon $ olacağı ifade edilen telekomünikasyon pazarından, Türkiye’nin alabileceği dilim, bu konuda yapabildikleri ile orantılı olacaktır.
Görünen odur ki, Türkiye’de kaynak sorunu yoktur, kaynak israfı vardır. Mevcut kaynaklar doğru yönlendirilerek, yanlış yatırımlar önlendiği takdirde, sorun büyük ölçüde çözülecektir.
KOBİ’lere geniş bant internet hizmetleri, düşük fiyatlar üzerinden sağlanmalı ve uluslararası rekabete girebilmelerinin yolu bu şekilde açılmalıdır.
Telekomünikasyon tarifelerinin dünyaya göre ayarlanması gereklidir. Bunun çaresi de sektörün rekabete açılmasıdır.
Türkiye’de rekabet koşullarının sağlıklı olarak oluşması durumunda, uluslararası rekabette de başarılı olması gerçekleşebilir. Katma değerli hizmetlerin ve data hizmetlerinin, rekabete açılmasına cevaz veren kanunlar çıkalı, 22 ay geçmesine rağmen, önce Ulaştırma Bakanlığı ve şimdilerde de bu izin, ruhsat ve lisansların verilmesinden sorumlu düzenleyici birim olan “Telekomünikasyon Kurumu”, gerekli yönetmelik ve mevzuatı çıkartamamışdır. 200’ü aşkın başvuru beklemektedir.
200’ü aşkın “Ruhsat” ve “Genel İzin” başvurusu 31 Aralık 2001’ den önce mutlaka neticenlendirilerek, hak sahiplerine, İşletme Ruhsat ve İzinleri verilmelidir. Bu konuda ilgili Resmi Kurum ve Kuruluşlar iradelerini belirtmişlerdir (II. Telekomünikasyon Arenası’nın hemen akabinde, Telekomünikasyon Kurumu’nun, “Telekomünikasyon Ruhsatı” ve “Genel İzin” müraacatlarını değerlendirerek, konuyu Bakanlar Kuruluna intikal ettirmiş olması, “Ruhsat” ve “Genel İzin” verilmesi işlemlerinin, yıl sonuna kadar tamamlanacağı ümidini, kuvvetlendirmektedir).
Bu yüzden, uluslararası arenada serbest rekabet ortamında verilen hizmetlerin, Türkiye’de sunumunda sorunlar yaşanmaktadır.
Ancak, Türkiye’nin bütün bu hususları gerçekleştirmek için gerekli hukuki alt yapısı ve kurumları (düzenleyici birim olan “Telekomünikasyon Kurumu”, “Rekabet Kurumu”, “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı” gibi) mevcuttur.
TBMM, bu konudaki iradesini ortaya koymuş, bu alanda gereken yasaları çıkarmıştır. Hükümet de kurumlarını oluşturmuş, faaliyete geçirmiştir.
Gecikmelere, globalleşme sürecinde, Türkiye’nin daha fazla tahammülü yoktur. Bu yüzden ilgili kurumlar, çok yoğun bir şekilde çalışarak, bu gecikmeleri telafi etmeli, ilgili bakanlıklar ve müsteşarlıklar da, bu çalışmaların takipçisi olmalıdır.
Görünen odur ki, “ortada un var, yağ var, şeker var, helva yapılamıyor”. Yasama erki, üstüne düşeni yapmıştır. Görevli kurum ve kuruluşların da, gereğini yapması ve bunun takipçisi olması gerekmektedir.
Serbest rekabet ortamında sektör gelişirse bu;
Devlet, sektörün gelişimine ön ayak olmak için lisans, ruhsat ve izin ücretlerinden değil, bu faaliyetlerin sağlayacağı gelirlerden alacağı vergilerden, gelir sağlama yolunu seçmelidir.
Aksi taktirde, yabancı sermayenin gelmesi güçleşecek, içerdeki sermaye de dışarıya yönlenmeye başlayacaktır.
Türkiye’de, telekomünikasyon sektöründe yerli üretici gelirlerinin, geçen seneye oranla, reel olarak % 50 düştüğü ifade edilmiştir.
Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe, YERLİ ÜRETİME ve AR-GE’ye çok önem verilmesi gerekmektedir.
İhale sistemi değiştirilmelidir. Şimdiki sistem, elmayla armudu mukayese ettirmekte, kaliteden ziyade en ucuza yönlendirmekte ve AR-GE çalışması yapanları adeta cezalandırmaktadır.
Artık uluslararası arenada, “fiyat” ile rekabet kalkmıştır. Rekabet, esas olarak, fikri mülkiyet ile sağlanabilmektedir. Bu da, ancak AR-GE ile yaratılabilir.
Devlet AR-GE teşviklerini artırmalı, fon sıkıntılarından kaynaklanan teşvik ödemesi gecikmelerini, minimuma indirecek tedbirleri almalıdır.