Bilişim Zirvesi kapsamındaki çalışma gruplarından bir tanesinin başlığı “İnternet’in Önü Nasıl Açılır?” idi. Çalışma Grubuna Doç.Dr.Mustafa Akgül, Hakan Akan (Bnet), Erkan Akdemir (DPT), Ziya Erdem (Turk.net), Yurtsan Atakan (Hürriyet) ve Kirşat Ünlükara (Ekonomistler Grubu) katıldılar.
2 saatlik toplantıda internetin bugünkü durumu, sorunlar ve çözümler konusunda tartışıldı. Katılımcılar ISS’ler, DPT, Kullanıcı grubu ve gazeteci olarak konuyu kendi bakış açılarından irdelediler. Kısa iletilen konular şöyleydi;
Doç.Dr.Mustafa Akgül
Bilkent Eski Öğretim Üyesi
CHP Milletvekili Adayı
Türkiye’de İnternet bu masadaki insanların ulaşması için çırpındıkları noktadan çok daha geride. Bunun en önemli nedeni, siyasilerin bu konuya önem vermemesi. Biz bu toplumun gündeminde değiliz. Ulusal politikalar yok.Telekom Kurulu da yapması gereken şeyleri yapamadı. İnsan gücü eksiği var. e-Devlet’in adı var ama ortada pek bir şey yok. Kullanıcı sayısı da düşük. telekomünikasyon Kurumu’nun yaptığı araştırmaya göre para ödeyerek dial-up alan kullanıcı sayısı 690.000, diğerlerini de yani şirketlerinden internete girenlri düşünürsek belki 3 Milyonlardadır. Belki ayda bir kere girenleri hesaba alarak bu sayıyı 5-6 milyon gibi düşünebiliriz (TNS Sofre/Siar rakamı 5.6 Milyon kişi). Bu rakam en az 10 Milyon olmalıydı. Kurumsal kullanıcılara bakınca da rakamlar çok parlak değil. Türkiye’de 500.000 Kobi var ama para ödeyerek kurumsal bağlantı alan firma sayısı 5000 yok. Hala domain adı’nın bir marka olduğunu anlatamadık. Bu kültürü aşılayamadık. Bugün ş[email protected]… net şeklinde mail adresi olan çok firma var. Ben bunlara kendi kartvizitlerine reklam alıyorlar diyorum. Sonuçta en alt sonuca bakarsak, telekomda genel rekabetin olmayışı, altyapının yetersizliği karşımızdaki problemler. Yapılanlar çok geç yapılıyor.
Hakan Akan
Bnet Genel Müdürü
Benim tahminim Türkiye’de para ödeyerek dial-up abone olan kişi sayısı 700.000 civarı. Bu rakam kriz olmasaydı 1.000.000 civarı olabilirdi ama bu da yeterli değil. Diğer yandan Kurumsal bağlantı sayısına bakılınca iyi senaryo 2990, kötü senaryo 2500 civarı. Bu rakamlar DSL ve Kablo dışı bağlantı yapan firmalar için tahmin (çoğu Leased Line).
Ama zaten Türkiye’de satılan PC sayısına bakın. 400.000/yıl. Burada sorun var. Erişim sektörü toplam 50 M $ civarı bir sektör. Bu rakamlarla sürekli yatırım yapmayı düşünmek mümkün değil. Düşünün bu gelirle altyapı + personel + telekom ödemelerini yapmak zorundasınız.
Devlet henüz internet nedir anlamadı. 1996’dan bu yana da anlamıyor. İnternet erişimi modeli artık dünyada çok çeşitlendi. Altyapı da çeşitlendi. Ama bunu devlete anlatamadık. telekom liberalizasyonu 2003 sonunda gibi gözüküyor. Ama ertelenmesi için çalışmalar yapıldığını duyuyoruz. Telekomünikasyon Kurumu ile legalleştirme yapıldı. Ama olmayan bir hizmet getirilmedi. Zaten var olanlar lisansa bağlandı. Mevcut servisler zaten vardı. Bunları devlet nezdinde lisansa bağlamış olduk. Yeni altyapıları destekleyen bir çalışma yapılmadı.
İnternet’in önünün açılması için;
– İnsan kaynağı
– Finansman
– Politikalar
önemli.
Türkiye gibi 65 Milyonluk bir ülkede 2-3 milyon kullanıcı olması bir sorun. Kitlelerin önünü açmak lazım. 1996’larda bir yerlerde bir dönem biraz özelleşti ama son 2-3 yıldır kamulaştırma politikası güdülüyor. Şu anda haksız rekabetle yapılıyor.
Ziya Erdem
Turk Nokta Net Genel Müdürü
1996’dan bu yana patinaj çekiyoruz. Bizlerin de bu işte kabahati var. 1996-2001 arasında kendi şirketlerimizin politikaları ile çok meşguldük. Bu dönemde internetin fiyatını sıfıra indirdik. İlk bakışta fiyat inince müşteri artar gibi gözüküyor ama değil. İnternet’in Porno siteleri, chat, şeyatn ayetlerinin sunulduğu yer, kestaneci gibi kavramlarla eşdeğer hale getirilmesine ses çıkarmadık. Bunlar ciddi işletmecilik hataları.
Telekomünikasyon Kurumu başta çok ümit vermişti. Ama Rekabet Kurumunun verdiği karar konusunda hiçbir şey olmadı.
İnsan kaynağımıza yazık oluyor. Özel sektörde insan kaynağı dünyanın hiç de gerisinde değil. Ama sektörden beyin göçü başladı.
RTÜK’e bakıyoruz. Tek noktadan kontrol edilmeye çalışılıyor. RTÜK’ün ne anlama geldiğini, nereden vuracağını kimse bilmiyor. Bizim öyle hosting müşterilerimiz oldu ki: “Bu RTÜK’le ne olur ne olmaz.. başıma kim bilir ne gelir. Ben sayfamı kapatıyorum.” diyenler oldu.
ABD’de tek başına AOL’un 20-25 Milyon abonesi varken, bizim endüstride toplam para ödeyen abone sayısı 700.000 kişi ise bunda bir sorun var.
Yurtsan Atakan
Hürriyet Gazetesi
Türkiye’de İnternet bağlantı konusu ODTÜ-TrNet bağlantısı ile ve yavaş ivme ile başladı. 94’ten sonra yoğun eleştiriler başladı. Bu arada bir kaç cengaver çıktı. ISS’ler kuruldu.
İlk bağlantıyı bu anlamda IBM kurmuştu. 64 KB’lik uydu çıkışı normalde yurtdışına açılmak isteyen, mail alıp göndermek isteyen firmalara bir anlamda OS2 işletim sisteminin pazarlama stratejisi içinde verilmek istendi. IBM, Türk Telekom’a yazı yazdı ve sakıncası var mı diye sordu. TT o zaman internetin farkında değil, yok kullanabilirsiniz dedi. IBM o dönem bunu vermeye başladı.
Daha sonra ilk ISS’ler, Dominet, Escort, SuperOnline gündeme gelince, TT’da siyasi bir baskı oldu. Hatta bir dönem Milli Güvenlik Kurulu da bu işten hoşlanmadı ama kendilerine durum anlatılınca Tuvena projesi oluşturuldu.
Daha sonra Necdet Menzir döneminde M.Akgül ve T.Dengiz’in işbirliği ile İnternet Üst Kurulu oluşturuldu. Ama Krizden sonra bu kurul tutup içeriği sansürleme kararı aldı. Öte yandan TT internet’e yatırım yapmıyor ama gidip proxy’lere yatırım yaparak bazı içeriklere ulaşımı engellemeye başladı.
ADSL ihalesi sürüp gidiyor. Ucube bir şartname ile çıktı. Hala aylardır sonuçlanmadı. Bütün dünyada geniş banta gidiliyor. Türkiye’de gelişme yok. Devlet geniş bantı elinde tutmaya çalışıyor.
Bir kaç önemli noktayı böyle hatırladıktan sonra, şimdi bakalım erişim ve içerik olarak neredeyiz. Aslında içerik erişimden önce başladı. İlk türkçe siteler 1993 sonlarında görünmeye başladı. 2000’e kadar çok yavaş gelişme gösterdi. Bunları özellikle yurtdışında eğitim gören öğrencilerimiz yaptılar. Medya içeriklerini 2000’den itibaren internete koymaya başladı. Ama bu arada ISS’ler içerikten çekildi. Hizmetlere önem veren firma sayısı azaldı.
Erişime bakıldığında hem yurtiçi altyapı hem de yurtdışı çıkışlar yetersiz kaldı. e-ticarete bakıldığında yüne çok gerilerdeyiz.
Medya’da kritik kütle 3 milyon civarıdır. Bu kritik kütle yakalandı mı yakalanmadı mı belli değil. Bu yakalanmayınca bu sektördeki yan sanayi de yakalanamıyor. Mesela e-ticaret ilerleyemiyor. Mevzuat yasal düzenlemeler çok geride kaldı. Sansür uygulanıyor. Ulusal güvenlik deniyor. Halbuki kişisel güvenlik çok daha önemli ve başımıza iş açacak bir konu. Bu konuda hiçbir çalışma yok. Elektronik imza yok. Reklam ve gelir modelleri oluşturulmadı. Erişim dışı gelir modeli yok. Reklamın çok büyük bir kalem olması lazım ama sıfır durumunda. Reklam hala modelini bulamadı. Belki yurtdışında da reklam hala konuşuluyor ama adamların internet reklamcılığında aldıkları para muhteşem. Hurriyetin tüm reklam geliri, Yahoo’nun reklam gelirinin 5de biri diye bir şeyler okumuştum.
Diğer yandan reklam içerikle de çok yakından ilgili. İnternet dışı şirketlerin sitelerine bakıyorsunuz, hepsi broşür türü şeyler. Adam başka bir şey veremiyor. Statik kullanıyor. Flash’lar mlaşlar ama içerik yok. O nedenle de banner verdiği zaman gideceği yerde anlamlı bir şey yok.
Erişimde sorunlar büyük. Alım gücü düşük. PC Türkiye’de bir lüks. Türkiye’de ucuz iletişim araçlkarı geliştirilemiyor. Vestel bir atılım yapar gibi oldu ama vizyonu olan adamlar oradan gidince, konu da sona erdi. Arge yapan yok.
Kürşat Ünlükara
Ekonomistler grubu – Kullanıcı adına
Ekonomistler bir think tank platformu ve internet üzerinde gelişti. Biz interneti, iletişimde bir aşama olarak görüyoruz. Papirüs dönemi der gibi şimdi de internet dönemindeyiz.
Ekonomistler grubu şu anda 7000 kişi. yaptığımız çalışmalarda Türkiye’deki baskı gruplarına ulaşıyoruz. Tek sorunumuz dil. Türkçe internet’e giremedi. Yahoo üzerinden haberleşiyoruz. Kendi imkanlarımızla sunucu filan organize edelim dedik ama maliyet ve bakım zor. En ucuzu Yahoo yine.
2. sorun devletin konumu ve interneti gelişimini engellemesi.
Biz devletten alt yapı ve üst yapı bekliyoruz. Yani omurgayı yapsın ve içerik için uygun düzenlemeleri sağlasın. Bunun için belki devlete baskı oluşturmalıyız.
Şöyle bir şey düşünün mesela, çocuklarımızın hepsinin gittiği okulda artuık internet eğitimi verilsin istiyelim. Bir araya gelip, bir avukatla da konuşup, gerekli yasal çercevede okula bu isteğimizi belirtelim. Baskı grubu oluşturalım.
60 milyonluk Türkiye’yi etkileyecek bir çalışma yapılmalıdır. Devletin internet’e anlayış göstermesi. İnsan kaynağını desteklemesi lazım. Bir çalışmaya göre kritik kütle % 30’dur. Yani türk halkının % 30’u yani 20 Milyon kişi internete girmelidir. O zaman internet atılım yapabilir.
Erkan Akdemir
DPT
Bu konu esas olarak dört ana başlık atında incelenebilir; (i) Rekabet ve regülasyon uygulamaları, (ii) Piyasa yapısı, büyüklüğü ve aktörler, (iii) Sektörel stratejiler ve Politikalar ve (iv) Genel Ekonomik Çerçeve.
Birinci tema etrafında şu analizler yapılabilir: Maalesef telekom ve internet piyasasında rekabet ortamı oluşmamıştır. Biraz önce bir konuşmacı “Turnet modeli bir özelleştirme idi, fakat daha sonra TTNet ile devletleştirildi.” yorumunu yaptı. Turnet bir gelir ortaklığı modeli idi ve bu model özel girişim gibi görünse bile aslında yapılan sözleşme sağlıklı bir piyasa oluşturmadı. Zaten daha sonra bu anlaşma fesh edildi. TTNet sonrası dönemde TT ve ISS’ler arasında hakim durumun kötüye kullanılması konusunda ihtilaflar yaşandı. TTnet’in rekabet ihlalleri konusunda Rekabet Kurumunun yaptığı soruşturma henüz sürdüğü için bir yorum yapmayacağım. Ama Rekabet Kurumunun mevzuattan kaynaklanan bir durumu var. Kararlarının yaptırım gücü maalesef düşük. “Kurulun nihaî kararlarına, tedbir kararlarına, para cezalarına ve süreli para cezalarına” karşı Danıştay yolu açık ve para cezaları Kurulun kararı kesinleşmeden tahsil edilemiyor. Bu nedenle Rekabet Kurumununun yaptığı soruşturmadan kısa dönemde bir beklentiye girilmesi gerekiyor. Fakat Telekomünikasyon Kurumunun yaptığı soruşturmada maliyet altı fiyatlandırmaya yönelik bulgular var.
Telekomünikasyon Kurumunu ilgilendiren düzenleyici çerçevede iki konuya değinebiliriz: İnternetin de dahil olduğu Katma değerli hizmetler pazarı 1995 yılında libere edildi. Lisanslar belki yeni bir hizmet türü yerine mevcut hizmetler için verildi ama sembolik olarak önemli ve çok anlam ifade ediyor. Ama ara bağlantı, yerel şebekenin kullanıma açılması, numaralandırma gibi destekleyici düzenlemeler eksik olduğu için piyasada lisanslardan beklenen etki görülemedi. Diğer bir konuda, Hakemlik müessesesi yavaş çalışıyor. TK işletmeciler arasında hakemlik konusunda isteksiz davranıyor.
İkinci sorun, piyasa yapısı ve büyüklüğüne ilişkin. Hakan bey’in dediği gibi piyasa büyüklüğü önemli. 40 M $’lık bir erişim pazarından bahsediliyor. Kurumsal kullanıcılar hariç tutulursa bu pazar büyüklüğü kullanıcı başına 5 $ aylık gibi bir rakama karşılık geliyor. Oysa telekomünikasyon pazarına bakınca krize rağmen 7-8 Milyar $’lık bir piyasa büyüklüğü var. Yani internet/ telekomünikasyon pazar büyüklükleri oranı 1/200’lerde. Dünya ülkelerine nazaran bu pazar çok küçük bir oran diye düşünüyorum. Zaten ancak 20 ISS var. Bunun içinden de pazarın % 70’ini 3 büyük firma alıyor. Yani Internet işinde ölçek ekonomisini yakalanamış durumda. Pastanın paylaşımından ziyade pastayı büyütmeye yönelik önlemler gerekli.
Sektörel strateji ve politikalar açısından bakarsak, son yıllarda devletin bir takım atılımları var. Fakat bu çalışmalarda bir koordinasyon ve siyasi irade desteği konusunda eksiklik göze çarpıyor. iyi niyetle ve kişisel olarak bürokrasi ve bazı milletvekilleri tarafından desteklenen birtakım insiyatifler var ama işin bütünselliği konusunda bir vizyon eksikliği de mevcut. Devletin IT konusunda bir önceliği yok. Özel ihtisas komisyonu çalışmalarında, plan ve programlarda, bazı çalışmalarda sorun analizleri ve çözüm önerileri yer alıyor ama uygulamada sıkıntılar gözlenmekte.
Şahsi görüşüm en büyük eksiklik “en üst iradenin desteği”. Yani TBMM, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu bu konuyu üstlenip, takip etmediği sürece IT sektörü gelişemez diye düşünüyorum.
Altyapı konusuna gelince, özellikle 1985-1995 dönemi başta olmak üzere son 15-20 yıllık dönemde telekomünikasyon altyapısına önemli oranda yatırım yapıldı. Bir dönem TT’nin karının % 70-80’i yatırıma dönmüş. Ve bunlar DPT’nin yatırım tahsislerini yaptığı dönemde başarılmış. Ama DPT’nin yatırım programından çıktığı son 2 yılda TT2nin yatırımlarında önemli ölçüde düşme gözlenmekte. 2001 yatırım seviyesi 300 M $/yıl seviyesinde. Oysa aynı dönemde açıklanan kar 1,5 Milyar $. Yani yatırım/Kar oranı yüzde 20 seviyesinde.
Türk Telekom’un yeniden yapılanması sadece kendisini ilgilendirmiyor. Tüm sektör açısından önemli. 8 şirket olarak yapılanması ilginç, tüm altyapının bir şirkette toplanması sektörün gelişimi ve rekabet yönünden hem bir tehdit olabilir hem de tam tersine fırsat oluşturabilir. Ancak liberizasyonda gecikme sektör için en kötü senaryo !
Son alt başlık makro ekonomik çerçeve. Bu konuya fazla değinmeyeceğim ama içinde bulunduğumuz ekonomik konjonktürün yerli ve yabancı sermaye yatırımları için elverişli olmadığı aşikar. Ayrıca operasyonda olan işletmecilerin müşterilerden elde ettiği gelir ve yeni müşteri potansiyelinde inanılmaz düşüşler var. TTNet’in çok cazip son kullanıcı fiyatları dahi internet kullanıcı sayısını artırmıyorsa şapkayı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor. Bir de telekom ve IT pazarında yaşanan global resesyon yerli pazarda olumsuz baskılar oluşturuyor.
turk-internet.com’un notu:Toplantının devamı yarın ki bölümde aktarılacak.