Hızla gelişen ve halen de gelişmesini sürdüren internet, sağladığı sayısız faydalara rağmen bir çok hukuksal sorunu de beraberinde getirmiştir. Hızlı gelişime ayak uydurmakta güçlük çeken hukuk sistemleri bir de internetin uluslar arası boyutu nedeniyle gerekli düzenlemeleri yapmakta büyük güçlükler yaşamaktadırlar.
Bu ilk yazımızda fazlaca ayrıntıya girmeden internet ortamında yaratılan hukuksal sorunlardan bir tanesi olan marka tecavüzü ve haksız rekabet konusuna kısaca değinmek istiyoruz.
İnternet sitesini tanımlayan elektronik adres olarak özetleyebileceğimiz alan adı(domain name) ilgilisince usulüne uygun olarak tescil ettirilmektedir.Ancak işletmeler genellikle markalarını veya firma isimlerini alan adı olarak tescil ettirerek Internet Protokol(IP) adresleri bilinmese de internet kullanıcılarının siteye daha kolay ulaşımlarını hedeflemektedirler.
Alan adı; ilgilisinin tercihine, faaliyetine, statüsüne göre tercih edeceği veya zorunlu olduğu şekillerde olmak kaydıyla ancak tescille kullanılabilmektedir. Tescil işlemleri gerek uluslar arası boyutta gerekse ülke boyutunda yapılmaktadır.
Ancak şu var ki alan adı tescilleri “önce gelen-önce alır” şeklinde belirtebileceğimiz bir ilkeye dayalı olarak yapılmaktadır. Tescil ofisleri, alan adı almak üzere kendisine başvuran başvuru sahibinin tescilini talep ettiği alan adının bir başkasının haklarını ihlal edip etmeyeceğini araştırmamakta ve tescili yapmaktadır. Bu nedenle uygulamada çok sık görüldüğü üzere yukarıda belirttiğimiz ilkeye uygun yapılan bu tür tesciller sonucunda bir çok tanınmış marka, firma veya şahıs isminin gerçek hak sahibi yerine ilgisiz 3.şahıslar adına tescil edilmesi gündeme gelmektedir. Bu şekilde haksız olarak yapılan tescillerin sahipleri ise bu alan adları yüksek bedellerle satmaya uğraşmakta ve bu nedenle de gerçek hak sahipleri mağdur edilmektedir.
Bu şekilde yapılan haksız tesciller, özellikle markasını alan adı olarak tescil ettiren işletmeler açısından bakıldığında açıkça markaya tecavüz niteliğini taşımaktadır. Bu şekilde yapılan bir tescile karşı ise gerçek hak sahibinin başvuracağı yol ise kötü niyetli olarak tescili yaptıran kişiye ve tescilin nerede yapıldığına göre değişmektedir. Zira bu tür tesciller genellikle yurt dışındaki tescil ofislerinde yaptırılmakta olup bu tescil ofislerine de buradan ulaşmanın güçlüğü ve konunun ispatlanmasının gerekmesi karşısında önemli uğraşları gerektirmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde CANN (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers) tarafından UDRP (Uniform Dispute Resolution Policy) Tektip Uyuşmazlık Çözüm Kuralları geliştirilmiştir.
UDRP’nin uygulanabilmesi için ise gerçek hak sahibinin;
- Şikayet edilen alan adının, kendi markası ile aynı ya da karışıklık yaratacak şekilde benzer olduğunun,
- Şikayet edilen alan adı sahibinin, alan adı üzerinde hak sahibi olmasını gerektirecek bir ilgisinin bulunmadığının,
- Şikayet konusu alan adının, tescil ettiren kişi ya da kişilerce kötü niyetli olarak tescil ettirildiği ve kullanıldığının,
ispatlanması gerekmektedir.
UDRP tarafından sağlanan çözüm idari bir çözüm olup şikayet eden gerçek hak sahibine ilgili alan adının terkinini veya kendisine devir edilmesini talep hakkı vermektedir. Bu talep üzerine verilen kararın düzeltilmesi, temyizi gibi yeni bir yasal olanak söz konusu olmayıp verilen karardan memnun olmayan tarafın yetkili ve ilgili mahkemede dava açma hakkı ayrıca vardır. Yine aynı şekilde maddi ve/veya manevi tazminat taleplerinin de mahkemelere yöneltilmesi gerekmektedir.
Yine ABD’de UDRP yanında mahkemeye müracaat edilerek konunun ACPA (Anticybersquatting Consumer Ptotection Act) Uzaykorsanlığına Karşı Tüketiciyi Koruma Kanunu ile çözümünü istemek mümkündür.Ancak ACPA, sadece kötü niyetle yapılmış alan adı tescillerine ve sadece ikinci seviye alan adlarına ( .com., .net gibi gTLDs’in solunda yer alan adlar) ilişkin uyuşmazlıklara uygulanmakta olup yabancı alan adı tescillerinde ise uygulanması söz konusu değildir. Ancak ACPA doğrultusunda yapılacak başvuruda alan adının devri veya silinmesi talebinin yanı sıra maddi ve/veya manevi tazminat da talep edilebilmektedir.
Bu şekilde genel anlamda belirttiğimiz markaya tecavüz konusunun yanı sıra kısaca haksız rekabete de değinmek istiyoruz.
Haksız rekabetin yaratılması çeşitli yollarla söz konusu olmakla birlikte konuyu takip eden yazılarımızda ele almak üzere burada birkaç uygulamayı başlıklar halinde sıralamakta yarar görmekteyiz.Şöyle ki ;
- Linking (Bir sitede iken,bu site üzerinde belirgin hale getirilmiş texte “click” yaparak başka bir siteye geçişi sağlayan sistem),
- Framing (Çerçeve içine alma-Bir çeşit Linking olup link verilen sitenin tamamı yerine bir kısmı belirlenen çerçevede sunulmaktadır),
- Metatagging (Kodlama-Arama motorlarına girilen teknik kodlarla kendi sitesine yönlendirme),
- Banner Advertising (Banner Reklamları-Arama motorlarında site aranırken aranan site dışındakilere reklam koyma hakkı verilmesi)
olarak genel başlıklarıyla belirttiğimiz şekilde haksız rekabet yaratılmaktadır.
İnternet hukuku alanında tam kapsamlı yasal düzenlemeler henüz mevcut olmamakla birlikte Türk Hukuk Sistemi içerisinde olmak kaydıyla Türk Ticaret Kanunu’muzun 57.maddesi bir başkasına ait markanın, ürünün, unvan, işaret gibi belirleyici unsurların izinsiz kullanımının haksız rekabet teşkil edeceğini açıkça belirtmiştir. Burada önemli olan husus haksız rekabetin gerçekleştirilme şekli olup görüldüğü üzere haksız rekabet internet üzerinde, internet kanalıyla gerçekleştirilmektedir. Ancak ne var ki her ne kadar internete yönelik özel hukuksal düzenlemeler tam olarak uygulamaya konulmadıysa da mevcut yasalarımız doğrultusunda gerçek hak sahiplerinin yasal haklarına sahip çıkmaları mümkün olup bu hakların kullanımından ise çekinilmemesi gerekmektedir.