Stephan Zweig “Bilimde körlük yanılgı değil,”korkaklık”dır. Bilim adamının korkaklarla, ürkeklerle işi ya da saygıdan ötürü gerçeği görmemeye hakkı yoktur.
Bu yazının ilk bölümünü Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir?-1 başlığı altında okuyabilirsiniz.
Bilim adamı
Hoca Sorumluluğu
Öğretim üyesi hepimizin kabul edeceği gibi, aydınlanmış, geniş bilgili, görgülü, ufku geniş, toplumun gelişme dinamiklerini yaratan, topluma öncülük eden ve o toplumun beyin takımını oluşturan kişidir.
Öğretim üyesinin üç temel görevi bulunmaktadır.
1) Eğitim ve öğretim,
2) Bilimsel araştırma
3) Bulunduğu coğrafyadaki toplumun bilinçlenmesini sağlamaktır.
Bilim insanı her şeyden önce kendi çalışma konusunu tam ve etraflı olarak biliyor olması gerekir. Ondan sonrada toplumsal sorunlarla ilgilenmesi gerekir. Bu anlamda yetişmiş aydın kimlikli bilim adamı veya öğretim üyesi, içinde yaşadığı toplumun veya daha geniş anlamda dünyanın sorunlarını izlemek, tahlil etmek ve bilimsel bakış açısı içerisinde kendi görüşlerini oluşturmak durumundadır.
Öğretim üyesi bir de sosyal bilimci ise bu sorumluluğu daha da artmakta ve görüşleri ile çevresini aydınlatma, sorun çözme zorunda ve sorumluluğunda olmaktadır. Bu bakımdan hoca sorumluluğu ağır ve vicdani bir sorumluluktur. Bilim insanı ve öğretim üyesi bu bağlamda hiçbir grubun veya kurumun çıkarı içinde olmadan, bilgi birikiminin kendisine sağladığı objektif düşüncelerini özgür iradesi ile ortaya koymak durumundadır.
Bugün gelişmiş toplumların gelişmişlik değerleri bu tür düşünen aydınların farklı düşünme ve yaratıları sonucu bugünkü düzeylerine gelmişlerdir. Bir tarımcı olarak, başta ülkemiz tarım politikası nedir, küreselleşmenin tarım üzerindeki etkileri nelerdir, tarıma dayalı olarak artan çevre kirliliği ne boyuttadır, bunun insan sağlığı üzerindeki etkileri nelerdir, artan dünya nüfusuna bağlı olarak besin zincirinin güvencesi için alternatif yaklaşımlar ve yeni gelişmelere neler olmalıdır? gibi sorulara cevap vermez ve görüş oluşturamazsam o zaman bir lise hocasından farkım kalmaz. Bu bilgiden yoksun yetiştirilen üniversite mezunu da oluş ve olaylara bütünsel bakma şansına sahip olmayacaktır. Bu bağlamda, üniversite öğretim üyeleri birer yaşam misyonerleri olarak çevresini aydınlatmakla kendi kendisini görevlendirmiş, yenilikler yaratma peşinde olan birer Sokrates olmak zorundadırlar. Aksi taktirde bizler mektepleşmiş ileri lisenin birer memuru olmaz mıyız?
Bu yazının devamını Öğretim Üyesi ya da Bilim İnsanı Kimdir? – 3 başlığı altında okuyabilirsiniz.