Korona (Covid-19) salgını ile birlikte, evlere kapandık ve pek çok faaliyet gibi eğitim de uzaktan hale geldi. Dünya Ekonomik Forumun (WEF) nisan ayında 11 yaş altı için yaptığı bir araştırmaya göre, video konferanslı eğitim verimliliği arttırıyor [1]. Ama sınavlar için durum farklı.
Dünyanın hazırlıksız yakalandığı bu uzaktan eğitimin en önemli sorunlarından birisi “sınavlar”. Dolayısıyla bazı konuların tartışılması ve belki yeni tasarımlar yapılması gerekli. Türk Eğitim sisteminde “sınav geçme” yerine “öğrenme”nin öne geçmesinin lazım olduğu anlaşılıyor. Covid-19’un öğrettiği en önemli konulardan birisi bu oldu.
Sınav konusunu ODTÜ’den Kürşat Çağıltay ile konuştuk.
turk-internet.com: Hocam, önce bilmeyen kişiler için kendinizi tanıtır mısınız bize?
Merhaba, ben Profesör Dr. Kürşat Çağıltay, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitim Bölümü’nde öğretim üyesiyim. Aynı zamanda ODTÜ Uzaktan Eğitim Merkezi Müdürü, ODTÜ Görsel İşitsel Sistemler Araştırma Uygulama Merkezi’nin de başkanıyım…
turk-internet.com: Teşekkür ederiz. Kürşat hocam, sizi çok uzun yıllardır tanıyoruz ama belki bilmeyen vardır diye sizi yorduk, kusura bakmayın. Hocam, bu Corona kriziyle birlikte bir başka problem ortaya çıktı; o da sınavlar. Öyle değil mi?
Evet, doğru.
turk-internet.com: Sınavlar ile ilgili sıkıntı nedir?
Bizim eğitim sistemimiz, yükseköğretim olsun, ilk öğretim, orta öğretim, lise olsun; hep klasik yapıya göre tasarlanmış ortamlar. Dolayısıyla bazı üniversitelerin uzaktan eğitim programları olsa da, her yerde sistem, öğrencilerin belli bir merkezde toplanıp, yüz yüze ortamlarda sınav yapımı üzerine kurulu. Yani sadece bizde değil, dünyanın da problemi bu. Ben biraz şaka ile karışık şöyle söylüyorum, “hani şu anki problemin üstesinden gelecek kişiler ya Nobel ödülü kazanacaklar ya da Zoom’un sahipleri gibi acayip zengin olacaklar”. Çünkü dediğim gibi bu hepimizin derdi şu anda.
Bir güvenilir, öğrencilerin de, öğretim üyelerinin de içine sinen ve etkili, verimli bir çevrim içi sınav sistemi yok. Şu anda en büyük sorunumuz bu. Yani öğrenci bir sınava girdiği zaman, kopya çekmiyorsa bile kafasında, “benim arkadaşım kopya çekiyor mu?” Türünden bir soru olabiliyor. Öğrenci kopya çekmiyorsa bile öğretim üyeleri “acaba benim öğrencilerim kopya çekiyor mudur?” gibi düşünüyor.
Hepimizde birtakım soru işaretleri oluştu doğal olarak itiraf edelim. Ve dünyanın her yerinde de öğrenciler az ya da çok kopya da çekiyorlar. Şu anki mücadele, bu “kopya çekme ortamını nasıl yokederiz” daha doğrusu “güvenli sınav ortamını nasıl oluşturabiliriz”, herkes bununla ilgili uğraşıyor.
Bunun üstesinden gelinmesini sağlayan yerler var. Neler? Mesela sınıf mevcudunuz düşük ise bunu nispeten rahat sağlayabiliyorsunuz yani 10 öğrenciniz, 15 öğrenciniz varsa, burada sınav güvenliğini sağlamanız nispeten daha kolay ama mesela temel dersler temel matematik, temel fizik, temel kimya gibi derslerde sorun. Bizim temel fizik dersimizde 2 bin öğrenci var. Şimdi bu 2 bin öğrenciyi nasıl sınava sokacaksınız?
Hep şöyle söylenir: “alternatif değerlendirme yöntemleri kullanalım”. Mesela “çocuklara ödev verelim” falan. Ama bu ödev metodu bazı derslerde çalışmakla beraber, bazı derslerde de çalışmıyor. Yani temel matematik dersinde integral yapacaksanız bunu ödev olarak veremiyorsunuz, buna bir soru sormanız, bunu herkesin cevaplaması gerekiyor. Adil olabilmesi için mümkün olduğunca herkese aynı sorunun sorulması gerekiyor ki, farklılıklar oluşmasın öğrenciler arasında.
Bunlar üstesinden gelinmesi gereken, şu anda herkesin de kafa patlattığı sorunlar.
turk-internet.com: Peki hocam, bu şimdilerde bir uygulanan yöntem, bildiğim kadarıyla internet üzerinden. Temmuz ortalarında Twitter’da öğrencilerin isyan ettiği böyle bir sorunu gördük. O yüzden de size soruyorum. ODTÜ’de ne oluyor, nasıl yapılıyor?
Bizde merkezi planlama yok. Yani “herkes sınavını şöyle yapacak, ölçme değerlendirmeyi böyle yapacak” diye zorunlu bir şeyimiz yok. Her hoca, kendi bölümüne göre, ister lisans dersi ya da yüksek lisans, doktora dersi olsun, durumuna göre kendi kararını kendisi veriyor.
Bizim birimimiz “Uzaktan Eğitim Merkezi”dir. Bizde çalışan arkadaşlar ile aynı zamanda Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’nda çalışan arkadaşlarımız, mümkün olduğu kadar, yani tırnak içinde onu söyleyelim, en güvenilir, çökmeyecek ve dediğim gibi eşitliği sağlayabilecek bir sınav ortamını sağlamaya çalışıyoruz.
Değişik hocalarımızın uygulamaları var. Az önce de dediğim gibi, özellikle Sosyal Bilimler’deki hocalarımız daha çok makale yazma, ödev verme türünde yaklaşımlar sergiliyorlar. Oralarda bu düz yazı ile yazılan makalelerin intihal durumlarını ölçen ya da kontrol eden birtakım yazılımlar var. Örneğin, Turnitin Yazılımı. Bununla eğer bir yerden copy-paste, kopyala yapıştır yapılmış ise, öğrenci arkadaşlar almış ise, test etmek nispeten kolay ama özellikle mühendislik taraflarına, Fen- Edebiyat’ın, fizik, kimya, matematik alanlarına geldiğimizde oralarda sıkıntılarımız başlıyor. Dil sınavları keza bununla ilgili.
Hazırlık okullarımızdaysa hazırlık sınavını geçmek için sınava girecek olan öğrencilerimiz var. Bazı hocalarımız öğrencilerini cep telefonlarının kamerasını açtırıp, ortamı da aynı zamanda izleme metodunu kullanıyorlar. Bazı hocalarımız bu ortamı çok komplike ettiği için internet ortamı öğrencilerimizin sıkıntılı olabildiği için onları zaman sınırlı birtakım sınavlara sokuyorlar. Örneğin, bir sorunun cevabı için aşağı yukarı 5 dakikada veriliyor. Dolayısıyla bizim onlar için sunduğumuz teknik alt yapıda örneğin bir soru açılıyor öğrencinin önüne ve öğrencinin 5 dakikada cevaplaması gerekiyor. Cevapladıktan sonra sistem otomatikman kapanıyor.
Bu tür mekanizmalarımız var veya öğrencilerin hepsini bir araya soktuğunuzda, diyelim ki 20 tane soru var ama her öğrencinin karşısında bu sorular rast gele çıkıyorlar. Örneğin sizin karşınıza birinci soru çıkarken, benim karşıma beşinci soru çıkıyor ki, öğrenciler bir araya gelip de bir ortak soru çözme yöntemine girmesinler diye. Böyle bir alt yapı sağlayabiliyoruz.
Veya analitik soru sorma imkânı varsa bir öğrencinin karşısına, 2x+y türünde bir şey çıkarken, diğerinin karşısına, 4x+y gibi bir şey çıkıyor. Aynı soru tipi ama parametreler değişiyor. Yani öğrencilere farklı farklı sorular çıkarmaya çalışıyoruz. Bunlar temel sınav alt yapımız.
Bunlar zaten bizim de keşfettiğimiz şeyler değil. Dünyada da, her yerde de yaygın olarak kullanılan alt yapılar. Ankara’da bazı üniversitelerin kurdukları birtakım ticari yazılımlar e uygulamalar da var benim bildiğim. Mesela “Safeexam browser” ismi verilen bu güvenli tarayıcı yani işte sınav ekranının dışında ekranınızda başka bir şey açılmıyor. Ya da iki kamera birden açtırma, masasının altını kontrol ettirme, duvarı kontrol ettirme, çekmecesinin içini kontrol ettirmek gibi çok zorlayıcı şeyler. Biz bunları ODTÜ’de yapmıyoruz. Bu tür bir yöntem bizde yok. Dediğim gibi, maksimum tek kamerayı açtırıp ortamı kaydettiren bazı hocalarımız var.
Bunlarla kopya engelleniyor mu? Engellenemiyor. Bunu herkes bir şekilde aşıyor. Yani bunun üstesinden gelmek isteyen bir kişi, teknik olarak üstesinden gelir. Bunu herkes biliyor ama dediğim gibi bu tür zorlaştırmalar ile bu tür birtakım mekanizmalar ile minimuma indiriliyor.
turk-internet.com: ODTÜ’de Öğrencilerin bilgisayarlarını kontrol eden bir şey olmuyor anladığım kadarıyla.
Yok, hayır biz öğrencilerin ekranlarında kayıtlı alanları kontrol etmiyoruz arka tarafta bir şey yapmıyoruz. Sadece sınava girdiği anda ekranınızı kilitleyen bir yapı. Hani başka bir yere, “Google’a geçip oradan tarama yapayım” türünde bir şey yapamıyorsunuz. Arka tarafta dediğim gibi bir de zamana bağlı kontrol mekanizmaları olduğu için, soruyu belli bir sürede çözmeniz gerektiği için, mümkün olduğunca kendi eforunuz ile çözmeniz gerekiyor. Bu tür yöntemler ağırlıklı olarak bizim hocalarımız tarafından kullanılıyor. Tabii ki teknoloji çok gelişti.
Bu yapay zekâdır, vesairedir; bunlar da çok yaygınlar. Çok orijinal bir soru yarattınız diyelim ki mesela matematik tarafından örnek vereyim. Hemen hemen her matematik problemini çözen “Wolfram Alfa” diye mesela bir site var. Yani buraya siz matematik probleminizi girdiğiniz anda, yaklaşık 3-5 dakika içinde bu sistem sizin sorduğunuz sorunun cevabını size sağlayabiliyor.
Bu yüzden, alternatif biraz daha kavramsal soruları da, öğrencinin kavramsal seviyesini ortaya koyan soru yaratmaya çalışıyor artık hocalarımız. Biraz daha yaratıcı soru bulmaya çalışıyorlar. Ama herkes için de zor bir süreç yani kimse bu tür bir ölçme değerlendirmeye hazır değildi. Mart ayı salgın başladığında, birden bire buna geçiyoruz denildiğinde, ders anlatma konusunda ya da dersi sunma konusunda çok büyük problemler ile karşılaşmadık. Bir hoca canlı olarak dersini anlatabiliyor ya da video kayıtlarını yapıyor bazı hocalarımız. Mesela ben de öyleyim. Önceden video kayıtlarını yapıp öğrencilerin o videoları izlemesini sağlayan mekanizmalarımız da var. Ya da aralarda soru soran, bizim “etkileşimli video yapısı” dediğimiz. Oralar nispeten daha rahat ilerliyor.
turk-internet.com: Yeni World Economic Forum’un bir araştırmasını okudum. Bu tür video konferanslı eğitimin, öğrencinin mecburi dikkatini toplaması gerektirdiğini yani daha faydalı, verimliliği daha çok arttırdığını bulmuşlar. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uzaktan eğitim iyi tasarlanmış bir öğrenme ortamı yapılır ise, evet; daha iyi, daha verimli olabilirsiniz. Ama benim şu anda durum için hocalara verdiğim örnek şu: biz bir teknede gidiyorduk, birden bire kayalara çarptık ve battık. Şimdi hepimiz suyun üstünde ayakta kalmaya çalışıyoruz. Yani yüzme bilmeyen hocalarımız vardı içimizde; onları suyun üstünde tutmaya çalışıyoruz.
Öğretim tasarımı ilkelerine uygun bir şekilde, düzgün bir şekilde hazırlanmış uzaktan eğitim programları tabii ki çok etkili. Örnek olarak, İngiltere’deki Open University, Açık Üniversite’yi verebiliriz. İngiltere Açık Üniversitesi, İngiltere üniversiteleri arasında ilk 10-15’tedir. Ama her bir dersi böyle oya ile örer gibi tek tek “ne yapılacak”, “nasıl ölçme yapılacak”, “nasıl sınavı yapılacak”, “nasıl ders verilecek”, “nasıl ödevler değerlendirilecek”; bunların hepsi uzaktan eğitimin yöntemlerine göre tasarlanmıştır.
Şu anda biz onu yapmıyoruz. Şu anda dediğim gibi bu aslında uzaktan eğitim de değil. Literatürdeki ismi bunun “Acil Durum Eğitimi”. Bizimkisi bu. Emergency bir durum ile karşı karşıyayız. Bu acil durumu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Yani yangını söndürmeye çalışıyoruz. Yoksa uzaktan eğitim terimi ile şu anki yapmaya çalıştığımız şeyler aslında örtüşmüyorlar.
Bunun en zayıf karnı da dediğimiz gibi ölçme- değerlendirme tarafı. Ama orada da hocalarımız bu kısıtlılıkları gördükçe farklı ölçme değerlendirme yöntemleriyle, araçlarıyla bunun üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Bizim şansımız, yaklaşık 2010 yılında açık kaynak kodlu “Moodle” teknolojisi temelli bir öğrenme yönetim sistemine geçtik. Uzun yıllardan beri yaklaşık 10 senedir bu alt yapıyı kullanıyoruz. Orada da hocalarımız deneyimliydi, en azından ders materyallerini paylaşıyorlardı, bazı hocalarımız küçük quizleri yapıyorlardı…
turk-internet.com: Niye açık kaynak?
Yani herhangi bir firmaya bağımlı olmak istemiyoruz. Bunun özellikle ticari olarak bir problemi var. Artı, bu tür platformların genellikle yurt dışındaki birtakım merkezlerdeki disklerde falan tutuluyor. Biz kendi bilgi işlem merkezimizde kurulu olan alt yapıda bunları tutuyoruz. Bütün verilerimizi bizde, hiç dışarıya gitmiyorlar.
Ondan sonra, geliştirme açısından çok avantajı var. Yani biz 2010 yılına kadar ODTÜ’de kendi içimizde geliştirdiğimiz bir öğrenme yönetim sistemi kullanıyorduk ama biliyorsunuz, personel alımı dert, personeli üniversitede tutmanız dert. Halbuki, şu anki kullandığımız platform, Moodle platformu, tüm dünyadaki insanların katkısıyla geliştirilen bir şey. Yani, biz bir şey geliştirdiğimiz zaman o havuza atıyoruz, başka insanlar bunu kullanıyor; orada birileri bir şeyleri geliştirdiği zaman, biz oradaki havuzdan alıyoruz.
Örneğin, sınav yöntemleriyle ilgili 3,5 tane uygulama geliştirilmiş. Çok güzel uygulamalar. Biz bu durum ortaya çıkar çıkmaz hemen bunları inceledik. İhtiyacımıza göre yerleştirdik ve ve hocalarımıza eğitim videoları hazırladık. Bunu kullanır iseniz, şu şekilde kullanırsınız diye de çok hızlı geliştirmeler de yapılıyor.
Mesela, “Safeexam Browser” dediğimiz ekranı kilitleyen bir yazılım ve biz aldık, kodunu inceledik, kendi sistemlerimiz üzerinde kurduk. Verilerimiz başka bir yere gitmiyor ve dediğim gibi dünyada milyonlarca kişi bu platformlar üzerinde geliştirme yapmaya devam ediyorlar. Mesela şu an sizin de görüşme yaptığınız “Jitsi” de bir açık kaynak kodlu bir platform…
Biz bunun gibi “Big Blue Button” diye kodlu başka bir video konferans portalı var; bunu sunduk hocalarımıza, isteyenlere ama özellikle biliyorsunuz bir Zoom furyası oluştu. Çok ciddi Zoom talepleri geldi bize. Biz Zoom’da üniversitemiz açısından mali kısıtlar olabilir, başka kısıtlar olabilir diye, Zoom almadık. Ama başka bir firmanın yazılımını, video konferans yazılımını ücretsiz olarak bize sağladıkları için, onu kullanmaya başladık. Zoom’dan da çok bir farkı yok açıkçası.
Şu an bizde 2 tane açık kaynak kodu video konferans yazılımı ve 2 tane de, pardon hatta 3 tane de zaten üniversitenin lisansı olan ticari seçenekler var. Bu özellikle video konferans tarafının seçenekleri fazla tutmaya çalıştık çünkü birisi çöker ise diğerine de gidebilsin insanlar. Özellikle senkron iletişimde şey önemli, hani asenkron tarafta insanlar biraz bekleyebiliyor ama video konferans kesildiği anda ona en azından alternatifinden devam etmek gerekiyor. Onun için orada seçeneklerimizi biraz fazla tuttuk. Hocalarımız,açık kaynak kodluBig Blue Button, Jitsi türü yazılımları kullanıyorlar. Önümüzdeki dönemde de biz bunlara zaten destek vermeye devam edeceğiz…
turk-internet.com: Peki normale geçtikten sonra- gerçi yine bir çeşit normaldeyiz onu sormuyorum- ama gerçekten diyelim ki aşı bulundu, her şey yoluna girdi filan. Ondan sonrası için sizin planınızı – ODTÜ’nün sormuyorum- tavsiyenizi soruyorum. Ne olmalı sizce? Üniversitelerde yeni dönemde ne yapılmalı?
Evet, burada tabii teknolojinin aslında bir kaldıraç olarak çok ciddi bir rolü var. Biz uzun yıllardan beri hocalarımıza zaten bunu anlatmaya çalışıyorduk. Mesela ODTÜ gelenek olarak uzaktan eğitime biraz uzak duran bir üniversitedir. Yani “biz yüz yüze eğitim yaparız”, derlerdi. Biz ise hocalarımıza “siz uzaktan eğitim yapmayın ama eğitim ortamlarınızı teknoloji ile zenginleştirin” diyorduk. Bu süreç güzel bir farkındalık süreci oldu. Şimdi hocalarımız bunu söylüyorlar. “Ya, aslında ben neler yapabilirmişim.”
Şimdi şöyle bir sorunumuz var. Öğrenme süreci haftada 3 saat sınıfa girip o dört duvar arasındaki hocanın anlatma sürecinin ötesine geçmek durumunda. O eski yaklaşımdı. Yine biz bir araya geliriz; bu fiziksel birliktelik tabii ki önemli ama öğrenme sürecini mümkün olduğunca o sınıfın dışına da çıkartmalıyızı. Yani öğrenci otobüs ile giderken de öğrenme sürecine devam etmeli. Bir yerde beklerken de, evinde otururken de devam edebilmeli. Burada teknolojinin çok ciddi bir katkısı var.
Ama şu yanlışı da yapmamak lâzım: şimdi pek çok hocamız da ders kayıtlarını yaptı, elinde artık dijital materyali var. “Ben nasılsa bunu koydum, gitsinler buradan çalışsınlar, gelsinler” dememek lâzım.
Bu bence hem uzaktan eğitimin saygınlığını, hem de eğitim öğretimin de kalitesini aşağı düşürecek bir durum. Biz teknolojiyi kullanalım, dediğim gibi kaldıraç olarak kullanalım yani daha fazla şeyi öğretebilmek, daha etkili öğretebilmek ve de daha memnun edici öğretebilmek için teknolojiyi kullanmaya devam edelim önümüzdeki süreçte de.
Dediğim gibi zaten biz bunun eğitimlerini Öğretim Teknolojileri Destek Ofisi olarak veriyorduk. Bu komple bir eğitim oldu. Artık herkes bu araçları kullanma durumuna geçti. Kontrollü bir şekilde yani önümüzdeki dönemde eğer bu teknoloji aşinalığını derslere daha iyi yedirebilirsek, daha kaliteli bir öğrenme ortamı olacaktır. Ama diğer tarafta risk de var. Bunu da ben göz ardı etmiyorum. Nasıl olsa eğitim materyali var, artık gitsinler oradan okusunlar; bu da değil. Sosyal varlıklarız biz. Bir araya gelmemiz de gerekiyor. Diğer öğrenci arkadaşlar ile de bir araya gelmemiz gerekiyor, konunun uzmanıyla da bir araya gelmemiz gerekiyor. Bu bir araya geldiğimiz anları öğrenme, öğretim amacıyla daha kaliteli anlar haline getirir isek, daha başarılı olabiliriz.
turk-internet.com: Peki bunun bir de tabii öğrenci tarafı yani öğrencilerin bakış açısında da bir yamukluk var. Mesela Mühendis olurken, öğrenmek için değil, sınavı geçmek için uğraşıyorlar. Hatta sadece üniversite öğrencileri için değil, liseden itibaren bizim genel eğitim sistemimizde böyle bir şey var. Siz öğrencilere ne tavsiye diyorsunuz? Ne diyeceksiniz?
Bunu yaşadığımız ülkeyi bir akvaryum olarak düşünmekte fayda var. Yani akvaryumun bir tarafındaki su kirli ise, o kirli su diğer taraftaki ortama da nüfuz ediyor. Dolayısıyla biz hani hocalarımız diyorlar ki, “Honorcode” denen bir şey var Amerika’da: “ben kurallara uyacağım” falan diyorsunuz. Etik kodlama.
Ama etrafa baktığınızda, geldiğiniz lise ortamı kopyaların çekildiği, insanların birbirlerinin etrafından dolanarak, daha kolayca not aldığı ve öyle yöntemlerle bir yerlere gelen insanların da başarılı görüldüğü bir yerdesiniz. Şimdi buna bakıyor çocuk. Diyor ki, “ben her kurala uyacağım, bilmem ne yapacağım ama bu dediğim zaman, ne kazanacağım? Hatta mağdur olabilirim”. Yani düşünün, trafiktesiniz siz. Ben dur işaretini gördüğüm zaman duracağım derseniz, başınız belaya giriyor. Arkanızdan gelen adam size çarpıyor ya da küfür ediyor.
Dolayısıyla akvaryumun suyunu siz arıtamadan, orayı temizleyemeden küçücük bir ekosistem, bir üniversitenin içerisinde “a, hadi bakalım siz kurallara uymalısınız arkadaşlar, uymazsanız çok kötüdür” demeniz de anlamlı olmuyor. Yani bizim komple toplum olarak bu şeye uymamız, ya da bu normları oluşturmamız lâzım. Bu normları oluşturamazsanız, öğrenci de diyecek ki, “evet, ben yüzde 40 mühendislik nosyonunu alayım, o diplomayı alayım. Diplomayı aldıktan sonra bir de arkama öyle ya da böyle birisini bulursam, istediğim yere girerim” diyor.
O açıdan tek başına öğrencilere, “siz kötü davrandınız, kopya çektiniz.” Bu sistemin bir sorunu. Oradaki tek başına öğrencinin sorunu değil. Bir cevabı yok yani bunun tek başına.
turk-internet.com: Doğru… Peki hocam benim bu konuda soracaklarım bu kadardı. Bir de size son zamanlarda neler yaptığınızı soralım. Sizin son derece heyecanlı projeleriniz var her zaman. Belki toplum sizi tanımıyor ama ben projelerinizi heyecan ile hep izliyorum. Yine ne yapıyorsunuz diye soracağım ama önce bu konuyla ilgili benim sormadığım, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?
Bir diğer konu daha var. Bu olay ile ilgili… Şimdi biz dersleri veriyoruz. Sınavları veriyoruz ama bir de uygulamalı alanlar var, laboratuarlar var. Mesela öğrenci kimya alanında eğitim alıyor ise gidip kimya laboratuarında deney yapması lâzım. Bundan uzak kalıyor çocuklar. Ya da fizik laboratuarında deney yapması lâzım, biyoloji laboratuarında deney yapması lâzım. Malzeme mühendisliğinde çalışıyor ise, malzemeler ile çalışması lâzım.
Bu da şu anda herkesin çok konuşmadığı ama üzerinde konuşulması gereken şeyler. Mesela bizim şu anki kafa patlattığımız konulardan bir tanesi de bu. Bunu nasıl yaparız, laboratuar uygulamalarını nasıl hayata geçiririz? Evet, belki sosyal mesafe için sayıyı azaltmak bir çözüm olabilir ama bazı yerlerde olmayabilir.
Düşündüğümüz bir çözüm; öğrencinin yapması gereken deney setlerini evlerine mi göndersek? Mesela bunu İngiltere’deki Açık Üniversite bu şekilde yapıyor. Biyoloji dersi alıyorsunuz, size Açık Üniversite bir kit hazırlıyor, gönderiyor. Buzdolabına koyuyorsunuz kiti, o deneyin zamanı geldiğinde malzemeleri alıp karıştırıp deneyinizi yapıp sonuçlarınızı gönderiyorsunuz.
Eğer bu pandemi durumu devam edecek ise, bunu yapmamız lâzım ama çok özelleştirilmiş yerler var. Mesela elektron mikroskobunun kullanılması gerekiyor; işte şimdi bir hocamız üniversitede onun üzerinde çalışıyor. Bir çalışması vardı. Elektron mikroskobunu uzaktan kullanmak. Acaba internet üzerinden bağlanıp öğrenciler deneylerini uzaktan yapsın diye çalışıyor.
Bu çalışmalarımız var dediğim gibi ve sınav ortamlarını nasıl işe daha güvenli hale getiririz, şu anda uzaktan eğitim ya da acil durum uzaktan eğitim konusundaki çalışmalarımız bunlar.
Onun dışında, ne yapıyoruz? Aslında yine bizim deneyimimizi arttırmamızı sağlayan önemli çalışmalarımızdan bir tanesi, üniversitenin topluma hizmet kapsamında yürüttüğü çalışmalarımız vardı bizim. Herkese açık kitlesel ders platformumuz. bilgeis.net adresinden erişilebilir. Ücretsiz 100 tane dersimiz var özellikle yaşam boyu öğrenme, kendini geliştirmesine yönelik insanların kullanabilecekleri. Bunun üzerinde yoğun çalışmalarımız var. Yeni dersler ekleme özellikle bu kodlama, teknik taraflardaki konular ile ilgili ya da oyun programlama ile ilgili yeni ders geliştirme uzaktan eğitim ücretsiz dersleri geliştirme çalışmalarımız var.
Benim kişisel araştırma konularımdan birkaç tanesi, bu göz hareketlerinin takip teknolojisi var. Bunun üzerinde oldukça güzel akademik nitelikteki çalışmalarımızı Teknokent tarafına da yansıttığımız nihai ürün geliştirme üzerine bir çalışmamız var. Özellikle göz tembelliği ya da az gören kişilerin göz egzersizi yapmasına yönelik nihai bir ürünümüz oluştu.
turk-internet.com: Çok güzel!
3-5 ay içinde herkesin kullanabileceği bir duruma getirmeye çalışıyoruz. Göz ile oynanan bilgisayar oyunları temelinde bu. Bunun bir uzantısı, şu an ileri prototip aşamasında göz ile kontrol edilen bir tekerlekli sandalye çalışmamız var yine. Eğitim tarafında giyilebilir teknolojiler önümüzdeki dönemde gücünü arttırarak gelen konulardan bir tanesi. Özellikle giysilerimize şey yapılabilecek, takılıp eğitim amaçlı kullanılabilecek bazı sensor teknolojiler üzerinde yine çalışıyoruz. Bir iki tane doktora tezimiz var bu konuda çalıştığımız.
Normal malzeme mühendisliğinin ötesine götürüp eğitim ortamlarında giydiğiniz giysinin de bir şekilde eğitiminizi destekleyecek birtakım yapılar oluşturmasına yönelik çalışmamız var. Bunun dışında Avrupa Birliği ve Sanayi Bakanlığı’nın desteklediği İPA projeleri var, belki biliyorsunuz. O kapsamda yaratıcı endüstriler çağrısı kapsamında biz üniversite olarak 5 milyon Euro’luk bir destek aldık. Şu anda oyun teknolojileri, yeni nesil film üretme ve yine giyilebilir teknolojiler üzerine bir projenin başlatılma aşamasındayız. Onun üzerinde yoğun olarak çalışıyoruz. Daha başka projeler de var.
turk-internet.com: Bu konuda çok teşekkür ederiz, çok kıymetli bilgiler verdiniz bize. Görüşmek üzere diyorum.