Türkiye’de İnternet uzun zamandır sorunlu. Altyapının halen sürmekte olan eksikliği bir yana, içerikle ilgili sansür sistemi sürüyor. Bu sistem şeffaf ve adil değil. Yani, engellenen URL’ler konusunda ilgili siteler uyarılmıyor ve savunma hakkı verilmiyor. Onun yerine ESB (Erişim Sağlayıcılar Birliği[1]) denilen yapı sitelerdeki URL’leri neye dayandığı bazen hiç belli olmayan nedenlerle engelliyor.
Bunun üstüne RTÜK tarafından “yayın akışlı” dediğimiz video servislerine yönelik bir yönetmelik geldi. Bu yönetmeliği incelemeye devam ediyoruz [2]. Prof.Dr.Yaman Akdeniz ile konuyu tartıştık.
turk-internet.com: Yayıncılığın engellenmesi derken, şimdi streaming medya platformların gelişmesi ile birlikte RTÜK yönetmeliği geldi. Öncelikle şöyle soralım: Bu, kimi ya da hangi firmaları ilgilendiriyor?
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Kimi ilgilendirdiğini tam olarak açıklamadan önce bunun bağlamını söylemek lâzım. Çünkü yabancı basında veya Türkiye’de konuyu yakından takip etmeyenler tam ne olduğunu anlamadılar. Fakat Türkiye’nin 2007’den beri çok ciddi bir internet sansür problemi var. Yakın tarihli yayınladığımız Engelleme 2018 Raporu’nda da bunu detaylandırdık. Geçtiğimiz 12 sene içinde çok sayıda kuruma yetki verilmiş. Mesela, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan, Spor Toto’ya kadar, BTK’ya, Sulh Ceza’ya, Yüksek Seçim Kurulu’na, bir sürü kurum engelleme kararı veriyor.
turk-internet.com: Bu normal mi?
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Bu normal bir yapı değil tabiî ki. Sadece hâkimlikler ve mahkemeler değil, Türkiye’de çok fazla kamu kurumunun erişim engelleme yetkisi var. 2014’te Erişim Sağlayıcılar Birliği kurulmuş ve ona da yetki verilmişti. Bir sürü engelleme o taraftan, onun üzerinden yapılıyor vs.
Geldiğimiz nokta itibariyle ve 2018 sonu itibariyle, bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla 245 bin’den fazla, alan adı ve web sitesi erişim engelli. Buna ek olarak da 200 bin’e yakın gene tespit edebildiğimiz kadarıyla URL adresi erişim engelli. Geçmiş zamanlarda YouTube, Twitter platformları erişime engellenmiş.
Halen ImGur resim platformu ile birlikte Vikipedia platformuna Türkiye’den uzun yıllardır erişim engelliyken, RTÜK’e yeni bir yetki geçen sene içinde kanun yoluyla veriliyor. Bir yönetmelik hazırlanıyor. Bu Yönetmelik seneye yakın bir süre yürürlüğe bir türlü giremiyor. Tam olarak içeriği netleşmiyor.
Sonra geçtiğimiz haftalar içinde de pat diye Resmi Gazete’de yayımlandı ve hemen yürürlüğe girdi.
Uygulanmasına da 30 günlük bir süre verildi. Sonuçları belki gelecek ay içinde göreceğiz. Şimdi kimi kapsıyor, kimi kapsamıyor, RTÜK ne yapacak soruları var. Yönetmeliğin en başında demişler ki, kişisel iletişimi kapsamıyor demişler.
İlk önce bunu tabii pozitif olarak değerlendirmek lazım. Birçok YouTuber veya işte Periscope üzerinden yayın yapan bireysel kullanıcılar kapsam dışında kalacakmış gibi anlaşılıyor.
Fakat Yönetmelik hiçbir yerde kişisel iletişimin tam olarak ne anlama geldiğini de açıklamıyor. Yani 10 takipçisi olan kişisel iletişimden mi bahsediyorlar, yoksa 1 milyon takipçisi olan kişisel iletişimden mi bahsediyorlar. Ne zaman kişisel iletişim, ne zaman ticari iletişim olarak değerlendirilecek, yönetmelik’ten anlaşılmıyor.
Dolayısıyla bireysel iletişim olarak baktığımızda, açık ve net bir şekilde hiç kimseye “siz bu Yönetmelik’in kapsamındasınız veya değilsiniz” diyemiyoruz.
Onun dışında özellikle yayın akışı olan ve Türkiye’ye yönelik Türkçe yayın yapan haber kaynakları Yönetmelik kapsamında olacaklar. Örnek vermek gerekirse, Deutsche Welle Türkçe servisi, BBC Türkçe veya Voice of America Türkçe gibi kaynaklar. Veya Türkiye dışından Türkçe yayın yapan Artı Gerçek gibi veya Türkiye içinden yayın yapan Medyascope gibi servislerin yönetmelik kapsamında olacağı anlaşılıyor.
Fakat RTÜK dönüp de bu kurumlara veya kuruluşlara, “lisans alacaksın” diyecek mi belli değil. Veya RTÜK, “siz lisans başvurusu yapın” demeden başvuru yapmanın bir anlamı var mı? O da belli değil.
RTÜK Yönetmelik’te zaten diyor ki,
“RTÜK tam olarak Yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra, listeler halinde kimlerin lisansa ihtiyacı var veya lisans başvurusu yapması gerekir, açıklayacak”.
Her başvurana da lisans verilecek mi, verilmeyecek mi de Yönetmelik’teki başka bir soru işareti aslında. Dolayısıyla bu lisanslama adı altında paketlenmiş yeni bir yönetmelik olmak ile birlikte, aslında asıl amacı yeni bir “kontrol mekanizması”. Yani mevcut olan kontrol mekanizmasına ek olarak görsel iletişim ağırlıklı olan yenisi geliyor.
İnternet kullanıcıları artık görsel iletişim takip ediyor. Özellikle geçtiğimiz 1-1,5 yıl içinde, Medyascope gibi yayınlar, Deutsche Welle’nin Türkçe servisi çok popüler oldu. Sürekli seçim yapıldığı için ve Türkiye’de özgür basın olarak da dış basın görüldüğü için bunların takibi çok yükseldi Türkiye’de.
Fakat tabii geçtiğimiz hafta çerisinde bir de SETA Raporu diye bir rapor gördük ki, “fişleme raporu” da denildi, basın ve özellikle dış basın hedef alınmış. Dolayısıyla ben benzer bir şekilde yeni RTÜK Yönetmeliği’nin de bu Türkiye’ye Türkçe yayın yapan basın kuruluşlarını hedef alacağını düşünüyorum. Amaç da bunları kontrol etmek olacak diye düşünüyorum.
turk-internet.com: Peki, bir de Netflix var biliyorsun. Herkes bu konuyu konuşuyor. Netflix ücretli bir servis yani her önüne gelen giremiyor. Dolayısıyla orayı nasıl etkiler? Etkilemesi uygun mudur? Digiturk’ten farksız sonuçta.
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : İngilizce Video on Demand dediğimiz isteğe bağlı içerik servisleri de Yönetmelik kapsamına alınmış. Dolayısıyla sadece Netflix değil. Yarın öbür bir gün Amazon mesela, prime video servisini Türkiye’ye sunar ise onun için de geçerli.Ki sunuyor aslında reklamı yapılmıyor ama yasal olarak Türkiye’den seyretmek mümkün Türkçe alt yazı, Türkçe olanakları ile birlikte.
BluTV son dönemlerde çok popüler. Özellikle Behzat Ç. dizisinin tekrardan yayınlanmaya başlamasıyla birlikte. RTÜK’ün bu hamlesi aslında bir dönem neden Behzat Ç dizisinin de bitmek zorunda kaldığını, böyle bir dizinin Türkiye’de siyasiler tarafından kabul görmediğini de hatırlatıyor.
PuhuTV var. Başka alternatifler de olacaktır. Dolayısıyla bunların kapsamda olduğu kesin.
Aslında televizyonu açtığımız zaman kanallar karşımıza çıkıyor. Tabii ki kanal değiştirme şansımız var fakat istemediğimiz bir sürü içerik ile karşılaşmamız söz konusu. Fakat Netflix veya BluTV gibi platformlarda zaten siz baştan talep ediyorsunuz, parasını ödüyorsunuz, ondan sonra seçiyorsunuz.
Netflix’te çocuklar için ayrı bir bölüm var kullanıcıların dışında. Benim de kızım evde kullanıyor. Kendisi nereye gireceğini biliyor, girdiği zaman da kendi yaşına uygun içerikleri izleme şeyi var. İşte annesinin babasının izlemesi gereken şeylere girmiyor, zaten ilgisi de yok.
Dolayısıyla bir oto düzenleme de söz konusu ama tabii tırnak içinde, “Netflix Türkiye’nin hassasiyetlerine uygun bir platform mu, değil mi?” diye sorar iseniz, tabii ki değil. Ama bu da tabii talebe bağlı. Yani kimseye zorla Netflix aboneliği verilmiyor. Parasını vermez iseniz abone olmuyorsunuz.
Aynısını Spotify servisi için de söyleyebilirsiniz. Zaten o kadar çok içerik var ki, dizi ve film, vs. insanların zaten onların hepsini seyretmeye kapasiyesi yok, bu bir. İkincisi, ne isterler ise onu seyrediyorlar. Mesela Casa de Papel dizisini beğenmiyor iseniz seyretmeyin.
Hani, bundan daha iyi bir kontrol mekanizması yok ama RTÜK’ün gelip de bunu bu dizide işte şunu yapıyorlarmış, öneriyorlarmış veya bunun kampanyasını yapılıyormuş, propagandası yapılıyormuş… Designated Survivor dizisin bilmem kaçıncı sezonunun bilmem kaçıncı bölümünde işte Türkiye aleyhine bir şey varmış… Olabilir.
Bahsi geçen bu tip dizileri, programları istemeyen seyretmez. Sonuçta bunların hepsi hayal ürünü. Bir çok dizide Amerikan hükümeti de kötüleniyor, İngiliz hükümet de kötüleniyor. Bunlar eğlence için yapılmış içerikler. Kimse bunları seyretmek zorunda değil. Dolayısıyla kullanıcı zaten bu içerikleri seyredip seyretmemeye karar veriyor. Seyredilmeyen diziler de işte Netflix tarafından veya diğer platformlar tarafından kaldırılıyor, cancel oluyor.
Biraz önce siz belirttiniz program arasında: Designated Survivor dizisini Netflix artık yenilemiyormuş çünkü 3. sezonu tutmamış. Zaten bu sistemler kullanıcı odaklı olduğu için nasıl sosyal medyada içerikten ziyade kullanıcılar ön planda, burada da kullanıcılar ön planda.
Dolayısıyla RTÜK’ün gelip de bunları yok sigarayı buzlamasına ya da alkol varsa kapatmasına, Behzat Ç konuşurken biplemesine gerek yok çünkü zaten bir, çocuklara özel hazırlanmış programlar değil; çocukların pat diye karşısına çıkması söz konusu içeriklerden bahsetmiyoruz. İkincisi, kullanıcı zaten istiyor ise seyrediyor, istenmiyor ise seyretmiyor. Kimseyi bu konuda programlar zorla, dayatılarak seyrettirilmiyor. Alternatifimiz var, üye olmak zorunda da değiliz.
Dolayısıyla böyle bir imkân varken, kanımca RTÜK’ün müdahalesine maruz kalmasını gerektirecek bir durum yok. Son olarak, turk-internet.com gibi içeriği sadece yazıdan ibaret olmayan haber siteleri de mevcut.
turk-internet.com: Youtube’u kullanan…
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Youtube’u kullanan. Benimle şu anda yaptığınız mülakat gibi görsel olarak yayınlayan haber siteleri de mevcut. Bunlar RTÜK kapsamına girecek mi, girmeyecek mi soru işareti var. Yönetmelik yayın akışı olan haber sitelerinden bahsediyor.
Dolayısıyla sürekli olarak bir program adı altında veya yayın akışı altında, işte haftanın söyleşileri deyip her pazartesi saat 9-10 arası bir yayın yapıyor iseniz veya bunu sürekli yapıyor iseniz, o zaman yine açık ve net olmamak ile birlikte yani sürekli yayından ne kastettiklerini bilmemek ile beraber, bunun bu kapsama girme ihtimali var ama ben bunu az bir ihtimal olarak değerlendiriyorum. Çünkü ağırlıklı olarak yapılan haberler yazılı haberler ve bazı yazılı haberler de görsel haberler ile destekleniyor ise, ben RTÜK’ün buna müdahale edeceğini düşünmüyorum açıkçası.
Yani bu tür haber siteleri açısından koşa koşa RTÜK’e lisans talebinde bulunmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Zaten RTÜK lisans ihtiyacı olduğunu tespit ettiği haber sitelerine veya platformlara kendi web sitesinden açıklayacağını da belirtti. Dolayısıyla kafamızdaki bütün soru işaretleri birazcık bu listeler açıklanmaya başladıktan sonra ortadan kalkacak.
Ama tabii takipte olacağız çünkü Yönetmelik var, kanun var. Her ne kadar bunlar muğlak bir şekilde yazılmış olsa da, keyfi uygulamalara da sivil toplum alanında çalışan hukukçular olarak izin vermeyeceğiz ve konunun takipçisi olarak da önümüzdeki haftalarda ilgili gerekli davaların açılacağından emin olunuz.
turk-internet.com: Medyascope ya da Artı Gerçek… Artı Gerçek zaten yurt dışından yayın yapıyor… Bu siteler yurt dışından yayın yapmaya devam etse VPN engelleniyor. Gerçi hepsi engellenemiyor. O zaman ne olacak?
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Şimdi… Geçen sene bir tweet atmıştım, popüler bir tweet olmuştu. Yani ben ne zaman Vikipedia’nın Türkiye’den engelli olduğunu dile getirsem, kullanıcılar çıkıp diyor ki, “işte hocam, başına sıfır koyuyoruz, Vikipedia’ya giriyoruz” Ben de cevap olarak, biraz da sinirli olarak demiştim ki, “Türkiye’nin başına sıfır koyunca düzeliyor mu?”
Yani böyle bir şey, teknoloji tabii bir şekilde Artı Gerçek’e de giriliyor Vikipedia’ya da giriliyor ama bu Türkiye yani kanun yapmış, yönetmelik yapmış, çok ciddi yatırımlar yapılmış ve bunu devlet politikası olarak empoze etmeye başlamış. Karşı çıkmanız gereken de bu.
Yoksa Artı Gerçek’i de ben bir şekilde seyrederim, Vikipedia’ya da bir şekilde girebilirim, Netflix’e de gerekirse sansürsüz bir şekilde seyredecek yolu bulurum. Bunlar ama alternatif çözümler. Asıl çözüm, demokratikleşme. Dolayısıyla asıl çözüm de bu tip engellemelerin olmadığı bir Türkiye’de yaşamak, yaşayabilmek, nefes almaktır.
turk-internet.com: Peki, tüm içeriğin sansürsüz olmasını mı düşünüyorsunuz? Mesela, çocuk pornosu veya ne bileyim, Türkiye’nin aleyhine…
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Tabii ki hayır. Bazı istisnalar tüm dünyada var ki, en önemli istisnalar da çocuk pornografisi. Çocuklar söz konusu olduğu zaman uzun yıllar müzakerelerden sonra hem Avrupa Birliği, hem Avrupa Konseyi, hem Birleşmiş Milletler bu konuda uzlaşma sağladılar ve 18 yaşın altındaki çocuklar ile ilgili müstehcen içeriklerin hepsi çocuk pornografisi olarak istisnasız değerlendirildi ve bunlar ile ilgili engellemeler var ama engellemelerden önemlisi aslında kaldırma söz konusu. Yani erişim engelleme ortadaki sorun neyse o sorunu çözmeyen bir yöntem.
turk-internet.com: Zaten esas problem bu, değil mi?
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Evet. Çünkü siz işte Vikipedia’yı engelliyorsunuz ama Vikipedia duruyor yani büyümeye de devam ediyor. Biz giremiyoruz ama yurt dışından giriyorlar.
Çocuk pornografisindeki durum farklı. İçeriğin kaldırılmasını sağlıyor emniyet teşkilatları ve polis teşkilatları. Yüzde yüz başarılı oluyorlar, olmuyorlar ama asıl yöntem, engellemeden ziyade, problemin odağına gitmektir.
Onun dışında hate speech dediğimiz nefret söylemi, ırkçılık, bazı ülkelerde özellikle Nazi propagandası gibi içerikleri de kaldırmaya çalışıyorlar. Engelleme yeterli bir yöntem değil.
Telif hakları konusunda da yine kaldırma yöntemi; engelleme ile çözemiyorsunuz. Ta 10 sene önce mi ne Türkiye Pirate Bay, Tor sitesine erişimi engellemişti. Pirate bay duruyor orada, işte torrent siteleri devam ediyor.
Sorunu toptan çözmek için içeriklerin kaldırılması lazım. Bunu engellemediğimiz zaman diğer yöntemlerin hepsi, erişim engelleme yöntemleri, yetersiz kalıyor. Öbür taraftan Türkiye aleyhine yazılan içerikler tabii ki var, yok değil ama bunlar da Türkiye gibi bir devletin eleştirilere cevap verme imkânı var zaten.
Yani Vikipedia platformunda 2 tane içerikten dolayı koskoca Vikipedia platformunun koskoca Türkiye devleti tarafından erişime engellenmesi, gerçekten gereksiz bir işlem. İkincisi, demokratikleşme adına da yanlış bir işlem çünkü tüm dünyada Vikipedia’yı engelleyen ülkeler dediğiniz zaman 2 tane ülke var.
Birincisi Türkiye, ikincisi de nisan ayında yani yakın tarihten itibaren Çin. Yani Türkiye ile Çin el ele vermişler, Vikipedia platformuna erişimi engellemişler. Başka da erişimi engelleyen bir ülke Vikipedia’yı topyekûn engelleyen bir ülke yok. Ama o listede Türkiye olmamalı.
turk-internet.com: Anlıyorum. Peki, benim suallerim bu kadar. Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Yani, biraz önce belirttiğim gibi, RTÜK Yönetmeliği geçen hafta yürürlüğe girdi. İptal davası Danıştay’da açmak için 60 günlük süre başladı. Dün bir haber vardı, Ankara Barosu iptal davası açtı, diye. Ben, bizim de açacağımız davalar var ama çok sayıda dava açılacağını düşünüyorum.
Tabii gönül ister ki Netflix, BluTV gibi platformlar veya işte Voice of Amerika ya da Deutsche Welle Türkçe servisi gibi haber platformları da bu tip davalara katılsınlar. Çünkü çok farklı platformları etkileyecek bir yeni uygulama söz konusu. Dolayısıyla bu 60 günlük sürenin çok iyi değerlendirilmesi lâzım.
turk-internet.com: Teşekkür ederiz!
Prof.Dr.Yaman Akdeniz : Ben teşekkür ederim!