RTÜK Yasasını veto ederek, çeşitli kesimlerin sempatisini kazanan Cumhurbaşkanı Sezer’in İletişim Şurası’nda gerçekleştirdiği konuşma “Bİlgi Toplumu” konusunda bir hayli bilgili olduğu izlenimi uyandırdı. Sezer’in konuşmasının geniş bir özetini aşağıda bulacaksınız:
- “İletişim alanında etkinlik gösteren, kurul ve kuruluşların temsilcilerini buluşturan İletişim Şurasına katılmaktan mutluluk duyuyorum.
Bilgi toplumuna geçişle birlikte, bilgi ve iletişim sektörünün önemi giderek artmış, bilgisayar destekli uygulamalar ve yeni iletişim sistemleri ile mal ve hizmetlerin üretilmesi tüketiciye ulaştırılması hızlandırılmıştır.
İletişim sistemlerinin yaygınlaştırılmasıyla bilgiye erişim ve bilginin tabana yayılması kolaylaşmıştır. Bilginin yayılmasının ve paylaşılmasının ve gelişmesinin temel dinamiği olduğu 21. yüzyılda, insanlar arasındaki zaman ve yer kavramlarını ortadan kaldıran internetin yaygınlaştırılması ile öğrenmenin ve bilimin önündeki engeller kalkmakta, bilgiyi üreten, paylaşan ve yerinde kullanan toplumlarda büyük ilerleme göstermektedir. Bilgi ve iletişim kavramları üzerinde yükselen bilgi toplumunda internet teknolojisi ve internet tabanlı uygulamalar, başta bilim, eğitim, ticaret, güvenlik ve iletişim alanlarında olmak üzere toplumsal yaşamın her alanındaki üretim ve işleyiş düzeneklerinin yeniden oluşturmaktadır.
İletişim konusundaki gelişmeler yaşamın her alanının doğrudan etkilemekte ve biçimlendirmektedir. Bu gelişmelere koşut olarak çeşitlilik kazanan iletişim araçları, insanların beklentilerini değiştirmiş, kültürel etkileşim, bilgi edinme ve habere ulaşma gibi gereksinimler toplumsal yaşamda ön plana çıkmaya başlamıştır. Toplumun bu gereksinimlerinin karşılanması amacına hizmet eden kitle iletişim araçları bugün insan yaşamının ayrılmaz parçası durumuna gelmiştir. İnsanlar arasında köprü oluşturan , halka aydınlatıcı, eğitim ve kamuoyu işlevi bulunan kitle iletişim araçaları, çağdaşlık düzeyinin önemli göstergesidir.
Demokrasinin vazgeçilmez öğelerinden biri de bağımsız ve özgür basındır. Bireyin haber alma hakkını sağlayan ve toplumdan gelen istekleri yansıtarak kamuoyu oluşturulmasına aracılık eden özgür basın, düşünce ve anlatım özgürlüğünün en etkin araçlarındandır. Düşünce ve anlatım özgürlüğü olmadan basın özgürlüğünden söz edilemez. Düşünce ve anlatım özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan basın özgürlüğü her koşulda korunmalı ve yaşatılmalıdır.
Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede, demokrasi ve insan haklarından söz etmek olanaklı değildir.
Günümüzün öncelikli konularından biri de basın, yayın ve iletişimle ilgili yasaların ele alınması, konunun sağlanacak uzlaşma doğrultusunda yeniden düzenlenmesi olmalıdır. Uzun yıllar önce hazırlanan yasalar, kuşkusuz çıkarıldıkları dönemde beklentilere önemli ölçüde yanıt oluşturmuş, yaşanan sorunların çözümüne katkıda bulunmuştur.
Ancak iletişim araçlarında gelişme nedeniyle sınırların ve uzaklıkların önemini yitirdiği günümüzde, bu yasaların yeniden düzenlenmesi, değişen koşullara uyarlanması, çağdaş ve özgürlükçü yapıya kavuşturulması ve kimi yasal boşlukların giderilmesi zorunluluktur.
Anayasada, herkesin kişiliğine bağlı dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten sonra, düşünce ve inanç özgürlüğü ile düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü temel hak ve özgürlükler arasında sayılmıştır. Anayasada temel hak ve özgürlükler arasında yer verilen bir diğer özgürlük de basın özgürlüğüdür. Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün haber alma ya da verme özgürlüğünü de kapsadığı belirtilen Anayasada, devlete basın ve haber alma özgürlüğünü sağlayacak önlemleri alma görevi de verilmiştir.
Bu anayasal kurallar, yasa koyucunun, düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamındaki haber alma ve dolayısıyla basın özgürlüklerine verdiği önemi göstermektedir. Ayrıca, Anayasada, Devlet’e, tüm piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici önlemleri alma ve eylemli yada anlaşma sonucu piyasalarda oluşacak tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleme görevi de verilmiştir.
Eğer gerçek anlamda özgürlükçü demokrasiye ulaşmak istiyorsak, toplum olarak daha duyarlı olmalı, etik değerlerin yerleşmesi için çaba gösterilmeli, yazılı, görsel ve işitsel tüm basın ve yayın kurum ve kuruluşlarının amaçlarından ve varlık nedenlerinden sapmalarına yol açacak düzenlemelerden özenle kaçınmalıyız”.