Önceki bölümde, Turkcell’de süregiden yönetim anlaşmazlıklarını aktarmıştık. Bu bölümü Mahkeme TeliaSonera’nın Olağanüstü Genel Kurul Talebini Reddetti – 1 başlığı altında okuyabilirsiniz. Aynı yazıda ortaya çıkan bazı spekülasyonların ve BTK Başkanı Acarer’in Sapanca[1] toplantısındaki açıklamalarının Turkcell için bazı değişiklikler olabileceğine işaret ettiğini belirtmiştik.
Şimdi bu konudaki gelişme ve spekülasyonları anlatalım. Turkcell’deki 3 ortak arasındaki çekişmeler sürerken, geçen yıldan beri süren temyiz davası sona erdiğinde, Altimo’nun ortaklık iddiasını kaybetmesi büyük bir olasılık olarak değerlendiriliyor. Ancak o durumda da Çukurova’nın karşısına yeni bir pay talebi çıkabilir gibi gözüküyor.
Pazarın % 50’sinin üstünde paya sahip güçlü pozisyonu ve dünya çapındaki operatörlerin arasında yer alması ile Turkcell’in hisseleri ya da yönetimi pek çok kişiyi ya da grubu heyecanlandırıyor gibi gözüküyor.
Altimo ve TeliaSonera’nın son günlerde epeyce sözünü ettiği ve temsili için bağımsız yönetim kurulu üyesi atanması gerektiği belirtilen % 34,5’luk halka açık hisse konusunda, nisan ortalarında Sapanca’da yapılan toplantı sırasında BTK başkanı Tayfun Acarer de bir açıklama yaptı ve bu % 34,5’luk hissenin temsilinin gerekliliğine dikkatleri çekti.
Aşağıda videosunu da izleyeceğiniz bölümde Acarer, gazetecilerin kendisine Turkcell’deki durumu sormaları üzerine, BTK’nın (ve dolayısıyla devletin) taraf olduğu konuyu ve diğer noktaları şöyle açıklamıştı :
Bugünkü gündemin dışında bir konu ama ben üç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Birincisi şu anda Türkiye’de 4 tane imtiyaz sözleşmesine sahip kurum var. Bir tane de görev sözleşmesine sahip kurum var. Yani Türk Telekom, Turkcell, Vodafone ve Avea’nın imtiyaz sözleşmesi var. Türksat’ın da görev sözleşmesi var.
Bu şu demektir, bu kuruluşlar vermiş oldukları hizmeti, kamu içerikli olan bu hizmeti devlet adına yürütüyorlar, belli bir süreleri var, bu sürenin sonunda yani imtiyaz sözleşmesi dediğim sürenin sonunda da tüm abonelerini, çalıştırdıkları sistemi, numara ve frekanslarını devlete iade edecekler.
Bizim mevzuatımız bu, doğruluğu yanlışlığı tartışılmaz, mevzuatımız bu, gerçek bu. Biz bu açıdan olaya baktığımızda konunun tarafıyız aslında.
Çünkü biliyorsunuz imtiyaz sözleşmeleri 25 yıldır. 3. nesilde de vardı imtiyaz sözleşmesi hatırlarsanız, o da 20 yıldı ve aşağı yukarı aynı dönem bitecek 2. nesil ve 3. nesil imtiyaz sözleşmesi. Yani bizim şu anda herhalde yaklaşık bir 17 yılımız var. 16 ya da 17 yıl sonra imtiyaz süreleri dolduktan sonra bu firmaların bütün çalışan sistemlerini, abone, frekans ve numaralarını devlet geri alacak.
O zaman ne olur, tekrar aynı firmalara mı verilir, başka firmalar mı alır, devlet kendi mi işletir?
Ama bir geri teslim söz konusu ve o zaman verilecek bir karar bu. Yapılacakların garantisi tekrar bir ihale yapılacağıdır. Şimdi bu açıdan olaya baktığımızda biz imtiyaz sözleşmesinin sonunda ne geri alacağız?
O açıdan biz tarafız. O yüzden BTK tabi ki firmaların gelişimini izliyor, izlemek durumunda görevi gereği. O nedenle biz bu firmalarımızı, tabi tüm firmalarımızı aslında ama özellikle ger, alacağımız firmaları en iyi değerlerle, en iyi koşullarla geri almak istiyoruz. O yüzden olayın tarafıyız dediğim şey bu.
Ama tabi bu şu demek değil, bunun altını özellikle çiziyorum, iç işlerine doğrudan müdahaleler, personel hareketlerine, ürün alım satımlarına doğrudan müdahale anlamına gelmez bu.
Ama herkes bilsin ki imtiyaz sözleşmesi sonunda bu kuruluşlar bütün değerlerini devlete iade edecekler. Ondan sonra belki o zamanki koşullara göre belki devam ederler ama bu hizmet sürecek. Yani BTK’nın niçin olayın bir tarafında durduğunun izahı bu.
İkincisi yine imtiyaz sözleşmesinde bir hüküm var; –ordaki konuların doğruluğunu yanlışlığını ben tartışmam orda ne yazıyorsa o geçerlidir–. Diyor ki bu hüküm, kontrol unsuru değiştiği takdirde, bu değişimle ilgili husus, bilgi teknolojileri ve iletişim kurulunun onayına tabidir.
Yani bir değişiklik yapıldıysa, zaten o yüzden işletmeleri de uyarırız. Böyle bir kontrol unsuru değiştiği zaman hemen uygulamaya geçmeyiz çünkü çok açık imtiyaz sözleşmesinde bu husus yazıyor. Ve onay olduktan sonra ancak bu kontrol unsurunun değişimi uygulamaya konulur. İki husus bu.
Üçüncü önemli bir husus da, bildiğim kadarıyla %34.5 civarında halka açık bir hisse var, Turkcell’in özeli. Bu Vodafone’da yok mesela. Türk Telekom’da da var %15 civarında. Bu %34.5 hisse tabi onbinlerce yatırımcı demek.
Onbinlerce yatırımcının da hak ve menfaatlerini sağlanması devletin sorumluluğundadır. O nedenle de önümüzdeki süreçte – belki bu Turkcell’in genel kurulunda olmayabilir, yetişmeyebilir ama – ondan sonraki süreçte o çok geniş hissedarların, çok sayıdaki hissedarların da bir şekilde temsil edilmesinin doğru olduğunu düşünüyoruz ama tabi bu konu BTK’dan ziyade SPK’nın konusudur. O nedenle de konuyu kendileriyle de görüşüyoruz.
Bağımsız üye ayrı bir konu. Ben şu anda %34.5’un temsilinden bahsediyorum. O konuda tabi ayrı bir konu ama bu %34.5’un temsili önümüzdeki haftaki kurulda yetişmeyebilir ama ben doğru olduğuna inandığım görüşü paylaştım sizinle.
Tabi ordaki tercih de önemli, ben şuna inanıyorum, bu %34.5’un büyük bir kısmı Türk sermayesi, Türk ekonomisi. Bunun kararının SPK tarafından en doğru şekilde verileceğine inanıyorum.
Acarer’in bu ifadelerinin haricinde, sektördeki bazı spekülasyonları da aktaralım; Çukurova’nın son dönemde enerji ihalelerinde başarı kazanması, hükümete yakın bir işadamı ile ortaklıık yapmasına bağlanmıştı. Ancak daha sonra bu işadamı ile Çukurova’nın sahibi Karamehmet arasında sorun çıktığı anlaşıldı ve ihalenin bedeli ödenemedi, ödenen teminat yandı.
İşte bu noktada da, Rus’lardan mahkeme sonrası serbest kalması muhtemel hisseler için de bazı spekülasyonlar yapılıyor. Diğer yandan BTK Başkanı Tayfun Acarer’in de ifadesine bakıldığında, seçimlerden sonra Turkcell yönetim kurulunun, halka açık olan % 34,5 hissenin karşılığı olarak 1 ya da 2 kişi genişletilebileceği ve bunların atanmasında da hükümetin tavsiyelerinin dinlenebileceği konuşuluyor. Ama yine de, durum çok net değil çünkü, hatırlamak lazım, % 34,5 hissenin tamamı IMKB değil, bir kısmı da New York borsasında satılmış durumda.