Bu yazının önceki bölümlerini;
başlıkları altında okuyabilirsiniz.
Kendisini hacker olarak tanımlayan kişilerle yaptığımız röportajlardan sonra, bir öğretim üyesi ve bir güvenlik şirketi sahibinden bilgi almıştık. Son olarak da bir hukukçu görüşü almak istedik..
Avukat Ali Osman Özdilek şunları söylüyor..
Haklarında yazılan kitaplar, makaleler, konu oldukları filmler ve efsane gibi kulaktan kulağa yayılan hikayeleri ile hacker’lar bugün dünyanın en popüler ve bir o kadar da bilinmeyen gruplarındandır.
Kimileri onlardan nefret etmekte kimileri ise hayranlıkla karışık duygularla sevmektedir. Sevenleri tarafından modern zamanların Robin Hood’ları, sevmeyenleri tarafından ise Cengiz Han tanımlamaları yapılmaktadır.
Hacker denilince şu tip insanlar akla gelmektedir:
Hacker ergenlik çağındaki çocuklar ile 17’li yaşlarındaki gençlerdir. Renkleri solmuş tişört ve kot pantolon giyerler.Zamanlarını bilgisayar ekranının karşısında geçirip, kıpkırmızı gözlerle okula giderler. Kız arkadaşları yoktur. Topluluk içinde görünmeyen, dışlanan ama zeki gençlerdir. Kimsenin ulaşamayacağı bir yerde, bilgisayarlar ve ağlar arasında dolaşarak ve geride hiçbir iz bırakmadan bilgisayar ağlarından oluşan koca bir dünyaya hükmetmektedir.
Bu bir hacker’ın insanların kafasında oluşturulan tipik bir betimlemesidir..
Peki hacker kimdir?
Bazıları bu soruyu sormanın bir zen rahibine zen’in ne demek olduğunun veya Louis Armstrong’a caz’ın ne olduğunu sormaya benzediğini söylemektedir. 80’li yıllar boyunca
medya hacker’ı bilgisayar sistemlerinin şifrelerini kırarak sistemlere giren kişiler olarak tanımlamıştır. Hacker için çok çeşitli tanımlamalar mevcuttur. Bazılarını verecek olursak;
- Programlanabilen sistemleri araştırmaktan ve onların zayıf noktalarını bulmaktan zevk alan kişilerdir.
- İyi ve hızlı program yazabilen kişilerdir.
- Özel bir programlama dilinde veya işletim sisteminde uzman olan kişidir.
- Zekasının sınırlarını zorlamaktan hoşlanan kişidir.
- Hassas bilgileri kurcalamayı deneyen kötü niyetli kişilerdir.
“Legion of Doom” davası olarak bilinen bir davada sanıklardan biri hacker teriminin kullanılmasına itiraz etmiş ve bu terimin gereksiz ve dava dışı olduğunu ileri sürmüştür. Fakat mahkeme bu iddiayı kabul etmeyerek hacker terimini kullanmıştır. Mahkeme burada Webster’s New Riverside University Dictionary’ye atıf yaparak şu tanımlamayı benimsemiştir:
“(Argoda) Bir başkasının bilgisayar sistemine genellikle hileli olmayan yollardan erişim sağlayan kimse.”
Yukarıdaki yazdıklarımızdan da görüldüğü gibi hacker’ın ne olduğunu kesin olarak anlatan bir tanımın olmadığını görüyoruz. Ama genellikle kabul edildiğine göre hacker, bir bilgisayar sistemindeki açık noktaları bularak, bu açıklardan o sisteme erişim hakkı sağlayan kimse olarak tanımlanmaktadır.
Her hacker olarak nitelendirilen kişinin bir dahi olmadığını da belirtmek gerekir. Özellikle internetin iyice yaygınlaştığı günümüzde artık bir web sitesine saldırı yapmak veya çeşitli sistemlere bazı saldırılarda bulunmak, web üzerinden sağlanabilen birçok program ve bulunabilecek birçok doküman sayesinde kolaylaşmıştır.
Hacker’ları anlamak için onların çok önem verdikleri şu noktanın da ele alınması gerekir. Hacker’lar ikiye ayrılır beyaz şapkalılar ve siyah şapkalılar. Kendilerini gerçek hacker olarak tanımlayan ve bir anlamda romantik olanlar, kendilerinin hack eylemlerini başkalarına zarar vermek için değil, onca paralar dökülerek yazılan programların ve oluşturulan sistemlerin zayıf yönlerini göstermek ilgilileri bu konuda uyarmak ve böylece güvenlik standartlarının artmasını sağlamak için yaptıklarını söylemektedirler. Literatürde zarar verme amaçlı eylemleri yapanlar için bir ayırım yapılmakta ve bu kişilere cracker’lar denilmektedir. Yine bu kişilerin ayırdedilmek istendikleri bir grup ta sağdan soldan buldukları programlarla web sitelerine ve bilgisayarlara saldıran ve lamer’lar olarak adlandırılan kişilerdir.
Şimdi tüm bu tanımlamalar ve söylenenler yasalar karşısında ne anlam ifade etmektedir?
Türk Ceza Kanunu’nun 525a maddesinde şöyle denilmektedir:
“Bilgileri otomatik olarak işleme tabi tutmuş bir sistemden, programları,verileri veya diğer herhangi bir unsuru hukuka aykırı olarak ele geçiren kimseye 3 yıla kadar hapis ve ……..liradan…….liraya kadar para cezası verilir.
Bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş bir sistemde yer alan bir programı, verileri veya diğer herhangi bir unsuru başkasına zarar vermek üzere kullanan, nakleden veya çoğaltan kimseye de yukarıdaki fıkrada yazılı ceza verilir.”
Maddeye göre suçun faili herkes olabilir. Yasa bu açıdan bir ayırım yapmamıştır. Yalnızca failin sıfatı ile mağdur arasındaki ilişkiyi ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlemiştir.
1. fıkradaki suç doktrinde sır aleyhine işlenen bir suç olarak kabul edilmektedir. Yani bir kimsenin bilgisayar sistemine girerek oradaki bilgileri öğrenmek maddenin uygulanması için yeterli olacaktır. Hatta amaç bilgiyi öğrenmeyi engellemek olduğundan sisteme yapılan müdahale de suç kapsamında olacaktır.
Yasanın açık hükmü ve bu tarz bir yorum yapılması durumunda, mahkeme önünde artık beyaz şapkalı veya siyah şapkalı gibi bir ayırım yapmak bir anlam ifade etmeyecektir. Herhangi bir yetkisiz erişim (yani hukuka uygunluk sebeplerinin yokluğu ) halinde suç işlenmiş sayılacak ve faili cezalandırılacaktır.
Yaptığının aslında iyi bir şey olduğunu düşünen 17 yaşında bir genç bu yaşında yasa önünde suçlu duruma düşebilecektir.
Biz yazılarımızda sürekli bu noktayı vurgulamaya çalışıyoruz. Gerçek hayatta işler sanal alemdeki gibi yürümüyor maalesef. Bu konuda çeşitli yardım istekleri de alıyoruz. Polisin kapısına gelip kendisini sorduğu güne kadar yaptığının asla suç teşkil etmediğini düşünen bu gençler birden işin ciddiyetini anlayınca paniğe kapılıp ben ne yaptım diyorlar.
Ülkemizde gerçekten çok yetenekli gençlerin olduğu bir gerçek. Doğru düzgün eğitim ve maddi destek almadan kendini çok iyi yetiştirmiş gençlerimiz var. Ben de bundan seneler önce bilgisayarla ilgilendim. Hatta çok güzel de bir eğitim aldım. Bu gençleri çok iyi anlayabiliyorum. Mesela Kevin Mitnick’in yaptıkları anlatılınca müthiş bir heyecana kapılıp sabahlara kadar bilgisayarların başında sabahlardık. Birilerinin bilgisayarına girip ekranına bir şey yazdığımızda veya CD sürücüsünü açıp kapadığımızda sanki dünyanın en büyük işini başarmışız gibi haz duyardık.
Bence bu gençleri dışlamak yerine onların enerjilerini ve bilgilerini hem kendileri için hem de ülkemiz için yararlı olacak alanlara kanalize etmeliyiz. Eğitim görmek isteyip de maddi olanakları yeterli olmayanlara burslar sağlanabilir, kitap veya ihtiyaç duydukları yazılımlar sağlanabilir. Böylece alacakları eğitim ve birilerinin onlara değer verdiği, onlardan iyi birşeyler beklediği duygusu içinde, bu gençler geleceğin teknoloji lideri bir Türkiye’nin yapı taşları olabilirler.
Adaletin simgelerinden biri keskin bir kılıçtır. Bu gençlerin yaptıkları eylemleri yasalar kapsamına almak ve onların kafalarına bu kılıcı indirmek mümkündür. Fakat bunu yaparsak gerçekten zeki ve istekli birçok genci kaybederiz. Hatta tam ters bir tepki ile bu gençler zekalarını ve bilgilerini gerçekten kötü amaçlar için, bir toplumdan öç alma duygusuyla kullanabilirler.
Burada herkese görevler düşmektedir. Öncelikle anne ve babalar çocuklarının bilgisayar karşı bir eğilim ve yeteneklerinin olduğunu farkederlerse bunu engellemek yerine kendini o yönde geliştirmesine yardımcı olmalıdırlar. Medya ise kafalarda belirli bir hacker imajı çizmekten vazgeçmeli, suçu teşvik edici yayınlardan kaçınmalıdır.
Aslında yazı dizimiz burada bitiyordu. Ancak dizinin yayını sırasında çeşitli mailler aldık. Bu maillerden bazıları, kendilerini hacker olarak tanıtan kişilerden geliyordu. Bundan sonraki bölümlerde, onların da kendileri ya da dizi hakkındaki düşüncelerini aktarıyor olacağız.