Makalenin ilk bölümünü burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Üye Devletlerde televizyon yayıncılığı faaliyetlerinin takibine yönelik ilgili yasa, yönetmelik veya idari işlemlerde öngörülen belirli hükümlerin koordinasyonuna ilişkin 89/552/AT sayılı “Sınır Tanımayan Televizyon Direktifi”ni Değiştiren 11 Aralık 2007 tarih ve 2007/65/EC sayılı Direktif’in (60) nolu Açıklayıcı Notu’nda gizli reklamın tüketiciler üzerindeki negatif etkisi nedeniyle Direktif tarafından yasaklanmış bir uygulama olduğu belirtilirken “Gizli reklamın yasal ürün yerleştirmeyi kapsamadığı” açıkça belirtilmiş, (61) nolu notta ise “Ürün yerleştirmenin sinema eserleri ve televizyon programlarında sıkça karşılaşılan bir gerçekli olduğu ancak Üye Devletlerin ürün yerleştirme uygulamasını farklı biçimlerde düzenlemiş olmaları nedeniyle ürün yerleştirme için kuralların belirlenmesi gerektiği” ifade edilmiştir.
Direktifte gizli reklam “yayıncının tarafından reklam amacına hizmet etmesi düşünülmüş ve kamuoyunu yanıltabilecek şekilde programlarda ürün, hizmet, isim, ticari marka ya da bir malın üreticisi ya da hizmet sağlayıcısının faaliyetlerinin sözlü ya da görüntülü olarak tanıtımı” olarak ifade edilmiş, bu tür bir tanıtımın, özellikle ödeme ya da benzer bir karşılık için yapıldığında kasıtlı olduğunun düşünüleceği belirtilmiştir. Ürün yerleştirme kavramı ise aynı direktifte (…) para karşılığı ya da benzer sebeplerle bir ürün, hizmet ya da markaya (…) bir programda takdim edilmek üzere yer verilmesi veya ona referans yapılmasını kapsayan görsel-işitsel ticari iletişimin herhangi bir formu” olarak tanımlanmıştır.
- Direktif’in (89/552/AT sayılı “Sınır Tanımayan Televizyon Direktifi”nin 3g maddesinde değişiklik yapan) 7. maddesinde aksi Üye devletlerce açıkça kararlaştırılmış olmadıkça sinema eserleri, filmler ve diziler ile spor programları ile hafif eğlence programlarında VEYA
- para karşılığı olmayan ancak ürünlerin programda yer alabilmesi için destek ya da hediye biçiminde bazı mal ya da hizmetlerin bedava temini karşılığında
yapılacak ürün yerleştirmelerin yasal olacağı belirtilerek, televizyon programlarında uygulanacak ürün yerleştirme ile ilgili bazı kriterlere yer verilmiştir. Bu kriterler şöyle sıralanmıştır:
- ürün yerleştirme uygulamasının içeriğinin ve zamanının hiçbir biçimde medya servis sağlayıcısının yorum bağımsızlığını ya da sorumluluğunu etkilememesi
- özellikle ürün ya da hizmetlere promosyonel referanslar yapmak suretiyle ürün ya da hizmetlerin satış ya da kiralanmasının doğrudan teşvik edilmemesi
- ürüne haksız ya da aşırı bir önemin verilmemesi
- tütün ve tütün mamulleri ve belirli tıbbi ürünlerle ilgili ürün yerleştirme yapılmaması
- Çocuk programlarında ürün yerleştirme uygulamasının yapılmaması
- İzleyicilerin ürün yerleştirmeden haberdar edilmesi (ancak sözkonusu program medya servis sağlayıcısı veya onun bağlı bir kuruluşu tarafından üretilmemiş ya da hizmete konmamış ise bu kriterin aranmasından vazgeçilebileceği belirtilmiştir).
Üzerinde önemle durulması gereken bir nokta da 11 Aralık 2007 tarih ve 2007/65/EC sayılı Direktif’in yalnızca televizyon yayınları ile ilgili düzenleme getiriyor ve yalnızca medya servis sağlayıcısına sorumluluklar yüklüyor olmasıdır. Tüm dünyada, televizyon yayınları diğer mecralardan farklı düzenlemelere tabi tutulmuş ve televizyon yayınları için daha ağır kriterler öngörülmüştür. Televizyon dışındaki mecralar kanalıyla yapılan ürün yerleştirme uygulamaları yukarıda anılan Direktif ve Yönetmelik kapsamında yer almayıp, özellikle sinema gösterimi aşamasında ürün yerleştirme ve sponsorluk uygulamasını yasaklayan hiçbir ülke ya da mevzuat bulunmamaktadır. Tüm Avrupa ülkeleri ve diğer dünya ülkelerinde “ürün yerleştirme” ve “sponsorluk” uygulamaları dürüst ticari uygulamalar kapsamında yasal birer uygulama olarak değerlendirilmektedir. Nitekim 2005/29/AT sayılı ve 11 Mayıs 2005 tarihli “Haksız Ticari Uygulamalar Direktifi”nde dürüst olmayan ve tüketiciyi yanıltıcı ticari uygulamalar yasaklanmış ancak Direktif’in başında Açıklayıcı Notların 6. maddesinde “Bu Direktif, yasal ürün yerleştirme, marka farklılaşması veya tüketicilerin ürünleri algılayışlarını yasal biçimde etkileyebilecek ve tüketicilerin bilinçli karar verme yetilerini zayıflatmaksızın onların davranışlarına etki edecek teşviklerin arzı gibi kabul görmüş reklam ve pazarlama uygulamalarına etki etmez.” denilmiştir.
Anayasamızın 26. maddesi uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.”
Anayasamıza göre düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti temel hak ve özgürlüklerden sayılmıştır. Anayasa’nın 13. maddesinde ise “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Buna göre, hak ve özgürlükler, ancak demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olarak sınırlandırılabilir.
Makalenin devamını burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.