Makalenin ilk bölümünü burayı tıklayarak ve ikinci bölümünü burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde de aynı şekilde “İfade Özgürlüğü” düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çeşitli kararlarında ticari ifade ve reklamların yapılmasını da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Ticari reklamlar 10. madde kapsamında korunduklarından, keyfi biçimde yasaklanmaları veya cezalandırılmaları ifade özgürlüğüne müdahale anlamı taşıyacaktır. Her ne kadar ticari ifade özgürlüğünün sınırlandırılması ihtiyacı konusunda yerel otoritelere bir takdir yetkisi tanınmış ise de, özgürlüğe yasal olarak müdahale edilebilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yerine getirilmesinin zorunlu olduğu öngörülen belirli kriterlerin gerçekleşmediği durumlarda, özgürlüğe müdahale uluslar arası hukuka aykırı olacak ve takdir yetkisi aşılmış bulunacaktır.
Diğer taraftan, ürün yerleştirme ve sponsorluk, 2005/29/AT sayılı Haksız Ticari Uygulamalar Direktifi’nde ticari reklamın dürüst ticari uygulamalara ters düşmeyen yasal birer formu olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, bu uygulamaların tüketicilerin bilinçli karar verme yetilerini de zayıflattığına dair hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Dolayısıyla, sözkonusu uygulamalar tüketicinin korunması ya da kamu yararı düşüncesiyle yasaklanamaz. Kamuyu yanıltma olanağı bulunmayan bu yasal ticari uygulamaların yasaklanması dolaylı bir sansür anlamına gelecek ve gerek Anayasaya gerekse Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılık teşkil edecektir.
Nitekim Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nda “ürün yerleştirme” konusuna yer verilmiştir. Tasarıda ürün yerleştirme, “Bir ürün, hizmet veya ticari markanın ücret veya benzeri bir karşılıkla program içine dahil edilerek veya bunlara atıf yapılarak, program içinde gösterildiği her türlü ticari iletişim” olarak tanımlanmıştır. Böylece mevzuat AB Direktifi ile de uyumlu hale getirilmek istenmiştir.
Tasarının 13. maddesi ile de ürün yerleştirme ayrı bir düzenlemeye kavuşturulmuştur. Maddeye göre:
“(1) Sinema ve televizyon için yapılmış filmler, diziler ile spor ve genel eğlence programları haricinde, yayınlarda ürün yerleştirmeye yönelik uygulamalara yer verilemez. Ürün yerleştirme uygulamaları ticari iletişimle ilgili düzenlemelere tabidir.
(2) Üst Kurul tarafından belirlenecek şartlarda, belirli mal ve hizmetlerin ücretsiz olarak program içine dahil edildiği durumlarda da ürün yerleştirmeye izin verilebilir.
(3) Ürün yerleştirmenin, medya hizmet sağlayıcının editoryal bağımsızlığını ve sorumluluğunu etkilemesine izin verilmez. Ürün yerleştirmede, ürün veya hizmetlerin kiralanması veya satın alınması doğrudan teşvik edilemez ve ürüne aşırı vurgu yapılamaz. İzleyiciler, programın başında, sonunda ve reklam arası sonrasında program başladığında, ürün yerleştirmenin varlığı hakkında açıkça bilgilendirilir.
(4) Haber bültenlerinde, çocuk programlarında ve dini programlarda ürün yerleştirmeye izin verilmez.
(5) Ticari iletişimi yasaklanmış ürünlerin ürün yerleştirmede kullanılmasına izin verilmez.”
Böylece makalenin başında yaptığımız eleştiriler ve AB uygulamaları doğrultusunda ürün yerleştirme hukukumuzda düzenlenmek istenmiştir. Yasa tasarısı halen TBMM önündedir.
Bu düzenlemede geçen ticari iletişimin tanımı ise tasarının 3. maddesinin 29. bendinde yapılmıştır. Buna göre ticari iletişim:
“Radyo ve televizyon reklamları, program desteklemesi, tele alış veriş ve ürün yerleştirmeyi de kapsamak üzere, ekonomik bir faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişinin, ürün, hizmet veya imajını, doğrudan veya dolaylı olarak tanıtmak amacıyla tasarlanmış sesli veya sessiz görüntülerin bir ücret veya benzeri bir karşılıkla ya da öz tanıtım amacıyla bir programla birlikte ya da bir program içine yerleştirilerek verilmesi”
olarak tanımlanmıştır.
Bu düzenlemelerin Yasa haline dönüşerek yürürlüğe girmesi halinde, bugüne kadar “örtülü reklam” olarak nitelendirilerek cezai uygulamalara tabi tutulmuş olan “ürün yerleştirme” uygulamaları yasal bir zemine kavuşacak ve ilgili sektörlerin önünün açılması sağlanmış olacaktır. Ancak uygulamanın detaylarında düzenleyici kurum olarak RTÜK’ün devreye gireceği ve konuyu çıkaracağı Yönetmelik ile ve vereceği kararlar ile düzenlemeye devam edeceği de şimdiden öngörülebilir.