Sosyal medya networklerden Linkedin iş dünyasının, Facebook orta yaşlıların, Instagram marka ve fenomenlerin ve Twitter ise politika konuşanların alanı olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle de 2005 yılında kurulan Twitter günümüzün politik analizlerinin önemli bir aracı halinde. ABD’de 2022 yılında yapılan araştırmada atılan tweetlerin 3’de birinin politik olduğu sonucu çıkmış. Bu nedenle olsa gerek, İngiliz Parlamentosu politikacıların Twitter’ı nasıl kullanacağına dair “rehber” bile yayınlamış.
Politikacılar Twitter’ı, anlatma, konumlandırma, bilgi yönlendirme, eylem talep etme, teşekkür etme, konuşma gibi konularda kullanabiliyor. Bunun dışında, Twitter aynı zamanda çeşitli araştırmacılar tarafından bir “test ortamı” olarak da değerlendiriliyor. Bu araştırmacıların bir kısmı politik danışman da olabiliyor.
Bizim merakımız ise şu; acaba AKP tarafından ne kadar kullanılıyor? Bu özellikle son vergi düzenlemesi ile ilgili olarak dikkatimizi çekti. Hele “Yurtdışına Çıkış Pulu” konusu anlaşılması gereken bir örnek. Twitter’ın daha bilinçli kullanılmasına dikkat çekmek istiyoruz. Gelin bu konuya daha yakından bakalım.
Trump Kampanya Fikirleri Twitter’da Test Edilirken, Meksika Duvarı Fikri Çıktı
Donald Trump’ın 2016’da ABD Başkanı seçilmesi sonrasında yayınlanan “Donald Trump : Bir Amerikan Rüyası” belgeselinin 4.bölümünde (35.dak.dan itibaren), Trump’ın Twitter’ı (yayınevinin pazarlama müdürü Peter Costanza’nın önerisiyle) çok erken farkettiği anlatılır.
4 bölümlük dizi boyunca, 2000’lerden itibaren Trump’ı başkan olması için ikna etmeye çalışanlardan bahsediliyor. Bunların başında da Cumhuriyetçi başkan adaylarının (Nixon ve Reagan) politik danışmanı olan Roger Stone geliyor. Kararsız olan Trump’ın 2009’da kitabı ile ilgili olarak açılan Twitter hesabı sonrasında, kullanıcılardan gelen “Başkan olun, size ihtiyacımız var”, “2012’de başkanlığı alın” türü mesajları (acaba ne kadarı gerçek, ne kadarı trollemeydi?) sonucunda ikna oluyor ve 4 nisan 2011’de Obama’ya karşı başkanlık için aday olacağını söylüyor. Gerçi arada başka olaylar da var ama konumuz Twitter.
Bu kadar tezahürat sonucunda, Trump gecikmeli de olsa, 2016’da başkanlık için yarışmaya karar veriyor. Kampanya yöneticisi şunu söylüyor (54.dak); “Odak Grubumuz Twitter’dı”. Yani başkanlık seçiminde hangi konularda konuşacağına karar vermek için Twitter’ı bir “test yatağı” olarak kullanmışlar. Kampanyasını hangi konulara dayandıracağını, çeşitli konularda attığı tweetlerden popüler olanlara bakarak karar vermişler.
Kampanya yöneticisi “benim ölçüm 100 retweet idi. Eğer bir konu 100 retweet yakalamışsa, doğru meseleyi bulmuşuz demekti” diyor. Not edelim; o günlerde Twitter’ın fonksiyonu henüz yeni anlaşılıyordu. 100 retweet kayda değerdi. Artık bugün yetmez.
Trump kampanyasında en ilginç örneklerden birisi; —öylesine akıllarına gelen— Meksika ile araya bir duvar ördürüleceği ve duvarı da Meksika’nın finanse edeceği şeklindeki mesajmış. İlk duyulduğundan itibaren –özellikle Berlin duvarının yıkılmasını hatırlayan entellektüel çevrede– saçmalık olarak değerlendirilen bu duvar fikri aslında bir tweet testi ile başlamış. O tweet aşağıda.
Anlayacağınız Twitter politikacılar açısından bu kadar önemli.
Twitter Politika ve Seçim Aktivitelerinde Nasıl Kullanılabilir?
Twitter konusunda ülkemizde fazla araştırma göremiyoruz. İnternet üzerinden bulabildiğimiz bir kaç projeden birisi “Genel Analiz” ve diğeri “Duygu Analizi” üzerine. İkincisi için ABD’de toplumun –günlük olaylara karşı– mutluluğunu sürekli ölçen şöyle bir proje var;
Bu projede atılan tweetlerle ABD’deki halkın genel günlük değişimleri izlenebiliyor. Sabahın erken saatleri ve akşamın geç saatlerinde en yüksek mutlu tweetlerin kullanıldığı belirtiliyor. Ayrıca, batı kıyısının, doğu kıyısının sürekli üç saat gerisinde olan bir örüntüde daha mutlu tweet’ler gönderdiği notu var.
Yani Twitter önemli bir analiz aracı. Öyle ki, seçime girecek olan politikacı bile, önce Twitter’daki tepkilere bakıyor, sonra mesajlarını veriyor. Ya da özellikle toplumu gerecek problemli konularda, Twitter;
- Hangi konuya (olumlu ya da olumsuz) tepki gösterildiğini analiz etmekte (danışmanlar)
- İnce ayar yapmakta (partinin çeşitli üyeleri tarafından sanki tartışılıyormuş gibi)
- Toplumu alıştırmakta (troller ile)
- Ya da tam tersine hukuksuz bir cezalandırma/gözaltı/tutuklama öncesi, hedef kişileri yıpratma ve karalama yoluyla toplumu bu hukuksuzluğu haklı görmeye hazırlama amacıyla kullanılması (en yakında Diamond Tema örneği) (yine Troller)
ya da konumuz dışı başka çeşitli şekillerde kullanılabilir.
AKP, Twitter’ı Nasıl Kullanıyor?
Şikayet ediyor olsa da, AKP’nin Twitter’ı politik anlamda uzun yıllardan beri kullanmakta olduklarını düşünüyorum. Yıllar içinde yaklaşımlarına bakıldığında, muhtemelen politika konusunda bazı Amerikalı danışmanları vardı (çünkü AKP’nin bu konuda liyakatının yeterli olmadığını hızla verdikleri cevaplardan –örneğin Yılmaz Tunç’un Diamond yorumu– görüyorum).
Daha önceki yıllarda, Twitter henüz yokken ve Türkiye’de medya AKP tarafından tam kontrol alınmamış iken dikkatimi çeken bir uygulama şuydu; toplum açısından netameli konuları gündeme getirdiklerinde, farklı AKPli politikacılar sanki karşıt görüşlerdeymiş gibi, olayın farklı boyutlarında fikir beyan ediyorlardı. Mesela, birileri “konunun A boyutu şöyle” derken, diğeri “B boyutundan bahsediyor”, üçüncüsü “C” diyordu. Bu cevaplara karşı verilen tepkilere göre AKP konuları yeniden şekillendirdi ya da toplum fazla ses çıkaramıyorsa, kendi istediklerini yaptı (Tabii bu arada yandaş ya da faydalı aptallar’ı da unutmamak lazım). Örneğin, bu tür konular ortaya çıktığında Hüseyin Çelik’in sanki çelişiyor gibi, Bülent Arınç’ın daha da başka açıdan düşünüyormuş gibi söyledikleri ifadeler hatırlıyorum.
Bugün de AKP, Twitter’ı bu şekilde kullanıyor. Diamond Tema konusuna dikkatle bakın. Şeriatı savunan kişi/kişiler için hiç bir yorum yapmadan, Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan Yılmaz Tunç “Hadislerden okudukları ile cevap veren” Diamond Tema konusunda ilk etapta “provokatif ve hakaret içerikli” dedikten sonra Twitter üzerindeki tepkiyi görünce, kendine geldi ve “mahkeme karar verecek” gibi bir ifade ile sıyrıldı.
Yeni Vergi Düzenlemesi Sızdırıldı mı? Yoksa Test mi edildi?
Son yerel seçimden başarısızlıkla çıkarak, 2ci parti durumuna düşen R.Tayyip Erdoğan ve AKP, önümüzde 4 yıllık süreye rağmen, dikkatli davranmak zorunda. Mevcut durumda, hepimizin bildiği gibi kaynak sorunu olan hükümete para lazım. Bu paranın bir kısmı makam araçlarının satışı, lüks davranışların bitmesi (Çok yüksek fiyatlarla binalar kiralanması, Hac’a özel uçaklarla gidişin sonlanması ya da Diyanet’in ABD’deki yatırımı gibi) ve benzeri “kamu tasarrufu” ile yapılmalıydı.
Bunun yerine vatandaşın sırtına yeni vergiler yüklenmesi tercih ediliyor. Ama bunun doğuracağı tepkinin boyutu da tahmin edilebilir gibi değil. Vatandaş artan kiralar, enflasyon, düşük emekli maaşı ve temmuzda arttırılmayacağı söylenen asgari ücret, göçmenlerin ücretsiz eğitim, sağlık hizmeti vs alması ve AKPlilerin hala lüks ve debdebeyi sürdürmeleri vsvs nedenleriyle zaten çok rahatsız. Bu yeni vergiler üste gelecek ve acaba nasıl bir tepki doğacak? AKP’nin iktidarı bırakmasına kadar gidebilir mi?
Mehmet Şimşek’in vergi düzenlemesinin bu nedenle sızdırıldığını değil, test amaçlı olarak dışarıya bilinçli olarak ve kısmen verildiğini düşünüyorum. Burada Twitter önemli bir test ortamı durumunda. Mehmet Şimşek’in yarın işadamlarına vergi düzenlemelerini anlatması da bu testin başka bir boyutunu içeriyor.
Yani bilinçli sızdırarak, acaba nasıl bir tepki alacağız diye bakıyorlar. Bunun en belirgin örneği “Yurtdışı harç pulu” olayı. Halen 150 TL olan yurtdışı harç pulu için önce 3.000 TL dediler. İnsanlar şunu demeye başladı; “Yurtdışı harç pulu da nesi?”, “Neden yurtdışına çıkarken para ödüyoruz?”, “Siz asıl yurda girenlerden para alın”. Bu tür yüksek tepki olduğu görülünce 1.500 TL’den bahsedilmeye başlandı. Sonra 500 TL gibi rakamlar dolaştı. En son vergi paketinden çıkarılıp, ekim ayına ertelenmesi söz konusu.
Bu arada eski yıllardan beri, bazı rakamların olması istenenin üstünde yüksek (fiyatlara zam) ya da alçak (emekliye, asgari ücrete zam vs) sızdırıldığını, daha sonra Tayyip Erdoğan’ın sanki düzeltiyormuş gibi yaparak, baştan beri planladıkları rakama getirdiği olayları da hatırlayalım. Yine aynı şekilde test edilme yani yurtdışı harç pulundaki 3.000-1.500 rakamları benzer bir senaryonun parçası olabilir.
Ayrıca vergilerdeki asıl büyük zamlar yerine bu ancak yurtdışına gidenleri etkileyen “Harç pulu” vsvs bilgilerinin sızdırılması da asıl diğer artışlara alışmayı sağlayabilir. “Evet vergiler bu kadar artıyor” fikrini yerleştirebilir.
Özetle şunu demeye çalışıyorum; yıllardır bu ortamlar bir anlamda test ortamı gibi de kullanılıyor. Bu nedenle, bu ortamlardaki ifadelerinize dikkat edin. Konulara “alaycı” ve “hafif” yaklaşımla değil, “olması gereken tepki” ile yaklaşmayı tercih edin. Çünkü etkili oluyor.