Bu söyleşinin ilk bölümünü Yeşildere : Dünya’daki Sıkıntılara Rağmen Türkiye 2011’de 10 Milyar $ Yabancı Sermaye Çekmeyi Başardı – 1 ve ikinci bölümünü Yeşildere : 2012’de Türkiye’ye Finansal Yatırımcıların (Private Equity) İlgisi Devam Edecektir – 2 başlığı altında okuyabilirsiniz.
İngiliz gazeteci Andrew Mango’nun “Sultan’dan Atatürk’e Türkiye”[1] başlıklı son kitabında yeni bir araştırmadan bahsediliyor ;[2];
Kısa bir süre önce yapılan bir araştırmada, Birinci Dünya savaşı sonunda İngiliz ve Fransız mandalarına teslim edilen Arap topraklarında, ortalama yaşam beklentisi, iletişim ve kamu düzeni açısından yerli Müslüman halk adına çok az iyileşme kaydedildiği ortaya çıkmıştır[2].
Egon Zehnder Yönetici ortağı Yeşildere ile yaptığımız söyleşide de benzer bir konu gündeme geldi.
turk-internet.com : Konuşmanızın içinde yer alan kelimelerden birini yakaladım; Arap Baharı. Az önceki görüşmelerimizde de siz Ürdün’de bir toplantıya katıldığınızı söylemiştiniz. Ne oluyor bu coğrafyada?
Murat Yeşildere : Evet, Kasım ayının başında Ürdün’de dünya ekonomik forumunun bir toplantısına katıldım. Özellikle Arap coğrafyasında ekonomik gelişme ve iş yaratma odağıyla toplanan bir toplantıydı. Yaklaşık 700’e yakın katılımcı vardı. Bence maalesef Türkiye’den yeterli katılım yoktu, toplamda yaklaşık 20 civarında Türk’tük bu grubun içinde. Ama buna rağmen ilginç bir göstergenin altını çizmek lazım, o bölgede hala Türk modeli diye tanımlanan ve Türkiye’nin başarısı diye gösterilen model ilham veriyor ve hedef olarak gösteriliyor birçok ülke açısından bakıldığında.
Arap Baharı, o bölge açısından bakıldığında Arap Yarımadası’nın uyanışı olarak görülüyor. Yani Osmanlı yönetiminden çıkış, sömürge yönetiminden çıkıştan sonra Arap Baharı aslında üçüncü uyanış hamlesi olarak gösteriliyor. Ancak toplantıya katılan İngiltere eski başbakanı Tony Blair’in de tespit ettiği gibi demokrasi yalnızca ortaya bir sandığın gelmesi değil, demokrasinin mutlaka siyasi ve ekonomik reformlarla destekleniyor olması lazım.
Aksi takdirde bu uyanış, bahar, adı ne olursa olsun maalesef bizim istediğimiz sonuca ulaşmıyor ki Mısır’da son 6 ay içinde yaşananlar bunu gösteriyor. Yani bir uyanış söz konusu, Tahrir Meydanı’nda aktivistler, tabandan gelen bir ses yönetime el koydu ancak ortaya konulan sandık bir türlü istikrarı beraberinde getiremiyor.
Dolayısıyla bunun ekonomik reformlarla özellikle desteklenmesi gerekiyor. Burada da ilginç bir durum var çünkü ekonomik reformları yapabilmek için ister istemez bir ekonomik kaynağa ihtiyaç var. Bu kaynağın gelebileceği yerlere bakıldığında, gerek toplantı gerek sonrasında benim tespitlerim çerçevesinde batıdan böyle bir paranın gelebilmesi mümkün değil. Amerika kendi dertleriyle boğuşuyor, Avrupa’da zaten böyle bir kaynak yok ve aynı dertler orda da söz konusu dolayısıyla bu paranın gelebileceği yerler gittikçe daralıyor.
İbrahim Dabdoub adını taşıyan Katar Ulusal Bankası’nın CEO’sunun enteresan bir önerisi oldu; özel bir Arap Marshall planı ve bunun arkasında bir banka kurulması böylelikle bu Arap Baharı’nın etkilerinin bu plan çerçevesinde değişik ülkelerin katkılarıyla desteklenerek bir rehabilitasyon programının uygulanması.
Benzer bir program 2. Dünya Savaşı sonra yine benzer amaçlarla kullanılmış. Ancak bu da fazla rağbet görmedi. Burada pratik olarak bakıldığında aslında ekonomik kaynağı vermeye istekli olan en önemli grup BRIC ülkeleri. Sadece Arap Yarımadası’nda değil Afrika’ya kadar uzanan bir coğrafyada başta Çin olmak üzere BRIC ülkelerinin ciddi bir etkisi var. Bu anlamda gerek finansal kaynak vermek, gerek know-how transferi yapmak, gerekse de demin bahsettiğim gibi işbirlikleri ve varlık satın almalarında bu bölgede bir şekilde hak sahibi olmak istiyorlar. Bu anlamda da bakıldığında aslında önümüzdeki on yılların yükselen değerinin Arap coğrafyası ve Afrika olacağı gözüküyor. Bu anlamda da Türkiye’nin burada önemli bir rol üstlenmesi bence kritik olacak.
turk-internet.com : Yani Somali’ye gitmek iyi bir şeydi.
Murat Yeşildere : İşin diploması veya politik tarafını bir yana bırakıyorum ama kesinlikle Afrika’da daha fazla söz sahibi olmamız lazım.
Rakamlar şu anda hafızamda değil ama geçtiğimiz haftalar içinde Ahmet Davutoğlu’nun bir yatırım bankasına yaptığı bir sunum vardı; 10 sene önce Afrika’da bizim iki elin parmakları kadar temsilcimiz varken şu anda birkaç on seviyeye bu ulaşmış durumda. Bunun sonucunda da, ticaret inanılmaz derece yükselmiş ve büyümüş durumda.
Türkiye’nin demin bahsettiğim lider rolü ve Türk modelinin de kabul edilmesi açısından bence Türkiye’nin bu coğrafyadaki mevcudiyetini arttırarak sürdürmesi önemli. Burası sadece bir pazar değil, demin bahsettiğim gibi önümüzdeki dönemde önemli bir aktivasyon merkezi de olacak. Biraz önce sohbet ettiğimiz konulardan biriydi hatırlarsanız, Çin artık kendi üretimini outsource edecek, taşere edecek birtakım lokasyonlar arıyor. Bu anlamda Afrika önemli adaylardan bir tanesi olacak ve fiziki olarak bizim oraya uzaklığımız Çin’den çok daha yakın. O nedenle de buradaki fırsatları bizim hızlı veya daha öncelikli olarak kullanma şansımız olabileceğini düşünüyorum.
Bu söyleşinin devamını Yeşildere : Türkiye Ekonomisi 40 Yılda Sadece 2 Basamak Atlamış, O nedenle Yavaşlayalım Diyemeyiz – 4 başlığı altında okuyabilirsiniz.
[1] Andrew Mango, Sultan’dan Atatürk’e Türkiye (Pegasus, İstanbul, kasım 2011) s.24
[2] Justin McCarthy, The Ottoman Peoples and the End of Empire (Arnold, Londra : 2001) s.171-92