Diyelim ki, bir şişe reçel alacaksınız. Çeşitleri bol olan bir dükkana mı gidersiniz, yoksa beğendiğiniz çeşitlerin olduğu yere mi?
Stanford Üniversitesinden 2 profesör SEÇME ile SATIN ALMA arasındaki ilişkiyi tespit etmek için bir deney yaptılar. Yerel bir süpermarkete 2 masa yerleştirdiler. Birisinde düzinelerce reçel vardı, ikincide ise sadece 6 çeşit. İnsanlar, çok çeşit olan masaya takılıp, saatlerce çeşitleri incelerken, az çeşit olan masanın ilgiyi satın almaya dönüştürmede 3 kat daha verimli olduğu görüldü.
İnsanoğlu, çeşitleri inceliyor ama seçim yapmaktan nefret ediyor. Psikolog Malcolm Gladwell, “The Tipping Point” kitabında, insan beyninin, belli bir zaman içinde işleyebilecekleri bilgi miktarının doğal bir limiti olduğunu söylüyor. Belki bazı insanlar diğerlerinden daha yetenekli ve daha çok olayı bir arada yapabiliyor olabilirler ama araştırmacılar, kısa-zamanlı hafızamızın aynı anda en fazla 6 ya da 7 şeyi yapabildiğini belirlediler. Bu doğal üst limit.
Kendi “kanal kapasite”mizin limitlerine ulaştığımızda, “fazla bilgi” nedeniyle karıştırma tehlikesi ile karşılaşırız. Bu nedenle de otomatik filtreler koymaya, yani neyin daha önemli ve değerli olduğunu belirlemeye yönelik stratejiler geliştiriyoruz.
Online bir yayın olan The Next Big Thing, okuyucularına çeşitli bilgi kaynaklarından gelen bilgileri, nasıl değerlendirdiklerini sordu. Deneyimli web kullanıcılarının, ekranları tanımakta ve okumakta yetenek kazandıkları görüldü. Bu nedenle de neyin enteresan olduğunu çok çabuk ve iyi bir şekilde takip edebildikleri anlaşıldı. Bu çalışma, entellektüel olmayan kullanıcıların elde tutulmasının daha zor olduğunu gösteriyor.
İnternet bizleri herşeye bakmaya ve incelemeye cesaretlendirdi. Normal hayatımızda yapmadığımız şeyleri bile online yapmaya başladık. Bu yeni ortam, kendi web sitemizi oluşturmamız ve istediğimiz herşeyi sunmamız için harika bir fırsat. Ama sitelerin başarısı ya da başarısızlığı, ziyaretçilere sunduğunuz olanakları 2 ayrı yönden kontrol edebilmenize bağlı. Birinci yön, onlara sunduğumuz içerik, bilgi, ilgiyi çekebiliyor mu ? İkinci yön ise tasarım, yani kullanış açısından ziyaretçiler, istediklerine hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabiliyorlar mı?
Araştırmalardan ortaya çıkan bir sonuç şöyle; bir yanda pazarlamacılar, potansiyel müşterileri sitelerine yönlendirmeye çalışırken, diğer yanda, eğer bu müşteriler aradıklarını kolayca bulamazlarsa sayfayı hemen terkediyorlar. Sayfanın ne kadar hoş olması önemli değil.
Site inceleyen gazeteciler, sitelerin pek çoğunun kötü tasarlanmış olduğunu söylüyorlar. PRWeek’e göre, her 5 gazeteciden 3’ünün sitede anahtar bilgiler bulamazsa siteyi incelemekten vazgeçtiğini söylüyor.
Web Sitelerinde, düzensizliği azaltmak için, sabit bir site tasarımı, belli geçişler ve okuyuculara neler verdiğimizi anlatan bilgilendirmeler yapmalıyız. Okuyuculardan feed back alarak da site dizaynı geliştirilebilir. Stanford Persuasive Technology Lab Amerika ve Avrupa’da yaşayan 1400 kişi üzerinde yaptığı bir çalışmada web sitelerini neyin güvenilir yaptığını araştırdı (Web Credibility). Bu grubun bir bulgusu şöyle; insanlar, tasarımları kötü olan siteleri kullanmaya devam ediyorlar ama bunları amatör bulduklarından güvenilirlik açısından düşük not veriyorlar.
Web sitelerini, verimli hale getirmek için güvenilirliklerini arttırmak gerekiyor. Yani ziyaretçilerin size gelmeleri için onlara nedenler vermeniz gerekiyor. Kimse güvenmediği bir içerikle vakit kaybetmez. Saatchi and Saatchi Başkanı Kevin Roberts müşterilerin güvenilir markalara duygusal olarak bağlandıklarını söylüyor. Tabi bu güveni yaratmanın reklamdan geçtiğini de iddia ediyor. Kevin, “markalarımıza güveni yerleştirmek için Web’in kabiliyetine sahip başka hiçbir ortamın olmadığını da” vurguluyor.
Fikirler, Markalar ve mesajlar, uzun süreli etki için hepsinin dokunulabilir bir kaliteyi tutturması gerekiyor. Web Sitesi güvenilir bir içerik veriyorsa bu önemlidir.
20 yıl kadar once, Kırmızı şapkalı müzisyen Devo, bilişim çağında olduğumuzu yüzümüze çarptı. Şarkısında “Seçim Özgürlüğü / Elde ettiğin bu “ yerine “Seçim Özgürlüğü / İstediğin Bu” diye seslendi. Şirketler, doğru seçimleri nasıl vermeleri gerektiğini bilmek zorundalar. Hedef kitleye gereki bilgileri aktarmaları, moda yaratmaları gerekiyor.