Turk-internet.com için kaleme aldığım bu yazıda, genel anlamda Ekonomi, siyaset ve sivil toplum örgütlerinde neler olduğuna değinmeye çalışıp, görüşlerimi aktarmaya çalışacağım.
…
Şubat ayında son sürat büyük bir krizin içerisine yuvarlanınca, tüm Türkiye sadece Ekonomi konuşur olduk. Bizde Ekonomistler Platformu olarak krizden bir gün önce Uludağ’da Ekonomi Kampı’ndaydık. Toplantıda öncelikle AB’ye katılım, ve IMF programlarının Türkiye’ye daha stabil ve daha saydam bir ortam oluşturduğu konusunda hem fikir olurken, Türkiye’de uzun vadeli finansal güvenin oluşturulabilmesi için vatandaşa 50 milyar dolarlık uzun vadeli kağıt satabilmenin mümkün olabileceğinden bahsettik.
Yine aynı toplantıda, Devletin ekonomide ki rolünün azaltılması gerektiğini düşünürken, KİT sorunun mevzuattan da kaynaklandığını tartıştık. Politik arena da fikirlerini aldığımız tüm gençler sistemin tıkandığını ve mutlak bir şekilde değişesi gerektiğini belirtirken, Milletvekillerinin yasama yapmalarını ve denetimin güçlü olması gerektiği kanısına vardık. Uludağ kampında son olarak devletin politik arenada “terazi burcu” gibi hareket ettiğini kanısına varmamızın yanı sıra, bu konuyu egemen kuvvetlerin çıkarlarını dengelenmeye çalışılması ile açıkladık.
Krizin içerisinde (21.02.2001) yazdığım “siyasiler bankacılık sektörünü devletleştirildi” başlığında yazdığım notta şu ilginç cümleye yer vermiştim:
“Mevcut bir siyasal kriz, fevkalade bir ekonomik krize dönüştü. Güven tamamen sarsıldığından dolayı da artık kayıpsız, ya da az kayıpla çıkış yolumuz ne yazık ki yok.”
Ve Türkiye gerçekten bu krizi küçük kayıplarla atlatamadı.
…
Krizin hafiflediği Mart ayında ise, Türkiye bambaşka bir bunalımın temellerini atıyordu: “hasta ekonomi”… Evet neredeyse tüm aktörler artık ekonomiden ümidi keserek adeta şizofrenik hareket etmeye başlıyordu. Bu davranışın etkilerini artarak şu anda yaşamaktayız.
Ardından Kemal Derviş, Türkiye’ye merhaba diyordu. Ekonomistler Platformu’da 19.03.2001 tarihinde tüm kamuoyuna “değişime katalizör olalım” diyerek, Kemal Derviş’i cesaretinden dolayı desteklediğini hissettiriyordu.
…
Bahar aylarında başka bir tartışma vuku buluyordu: Türkiye alternatifsiz… Yine Ekonomistler Platformu’nda geçen bir yazıda Türkiye’nin asla sahipsiz kalmayacağı belirtmiş, o tarihlerde siyasi koridorlarda endişe ile tartışılan demokrasi dışı çözümlere alttaki paragraf ile bir açıklama getirmek istemiştim.
“Türkiye ne sahipsiz, ne de alternatifsizdir. ona sahip çıkacak genç ve dinamik oluşumlar değişimin tüm gereçlerini taşımaktadır. Bu sabır sürecinde, sahip çıkılması gereken değerlerin en başında demokrasi geldiği unutulmamalıdır.” 19.04.2002
Ekonomide tartışmaların hafiflediği yaz aylarında, Ekonomistler Platformu çalışmalarına daha da hız veriyordu. Üye sayısını 2000’in üzerine çıkartarak, bir çok öneri ve baskı ile hükümeti sıkıştırmaya çalışıyordu. Yaz aylarının başında hükümete insan merkezli düşünebilmek amacıyla bir çağrı daha yaparken Albert Einstein’in şu alttaki sözünü referans veriyorduk. (09.07.2001)
“Ne hazin bir cağda yasıyoruz ki, bir değer yargısını yıkmak, atomu parçalamaktan çok daha zor.”
22.08.2001 tarihinde, Ekonomistler Platformu ilk kez “Yeni Türkiye” kavramını dile getiriyor ve hemen ardından ANAP bu kelimeyi kullanarak altını boşaltıyordu. Bu kelime referansında Ekonomistler Platformu olarak gençlik ve siyaset adı altında Ankara’da bir konferans düzenliyorduk.
“Ekonomistler Platformu adına konuşan Tuna Beklevic, Türkiye’de tüm aktörlerin ayrıştırıcı olduğunun altını çizerken Ekonomistler Platformu’nun birleştirici bir misyon üstlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Sosyal doku ile ekonomik yapının birbirinden ayrı düşünülmesinin bizleri içinde bulunduğumuz krizlere sürüklediğini belirten Beklevic, Ekonomistler Platformu’nun bundan sonraki dönemlerde tüm gücünü gençlik odaklı çalışmalarıyla Yeni Türkiye’nin inşası için kullanacağını belirtti. Uluç Gürkan ise kendi gençliğinden, heyecanlarından bahsederken, gençliğin önemini irdeledi. Gürkan son olarak söz aldığında özgür siyasetçi olmanın ve bunu başarmak için gösterilmesi gereken kararlılığın önemi üzerinde durdu.. Erkan Mumcu ise, TBMM’de genç olmanın zorluklarının altını çizerken özellikle üniversite öğrencilerine tavsiyelerde bulundu. Yaşça genç olmanın değil fikirce genç olmanın Yeni Türkiye yaratma çabasında öncelikli olduğunu belirten Mumcu gençlerin, ülkenin geleceğine dair sorumluluk almaya hazır olduklarına inanıp siyasi yasama katılma kararı almaları gerektiğini belirtti. Toplantı sonrası kokteylde Yeni Türkiye yolunda Ekonomistler Platformunun ve siyasi partilerin ne gibi görevleri üstlenmesi gerektiği üzerine bir sohbet gerçekleşti. (10.10.2001 Ankara Konferansı)”
Yazının devamı için 2002’den 2001’e Bakmak – II Başlığına Bakınız .